Politika

'Başbakan'ın 'dediğim dedik' dayatmasını, tek adam üslubunu görünce üzülüyorum'

Gülerce: Bakanlar Kurulu kararını yok sayan, oralı bile olmayan bu tek adam üslubu, dediğim dedik tavrı, beni o insanı mahcup eden Erdoğan tevazuuna götürdü

22 Kasım 2013 18:39

Hüseyin Gülerce, Başbakan Erdoğan'ın canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladığı programa atfen, "Sayın Başbakan’ın açıklamaları gönlümü yaraladı. Bakanlar Kurulu kararını yok sayan, oralı bile olmayan bu tek adam üslubu, dediğim dedik tavrı, beni yıllar öncesinin o insanı mahcup eden Recep Tayyip Erdoğan tevazuuna götürdü" dedi.


Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'nin, "Şaşırdım, üzüldüm, yaralandım" başlıklı (22/11/2013) yazısı şöyle:


Sayın Başbakan’ın önceki akşam ATV’deki açıklamaları, beni şaşırttı, üzdü, gönlümü yaraladı.

Şaşırttı, çünkü daha iki gün önce Bakanlar Kurulu’nda alınan karara rağmen Sayın Başbakan kestirip attı: “Geri dönüş yok, dershaneler kapatılacak...” Hâlbuki hükümet sözcüsü Sayın Arınç açıklamıştı; “Baş­ba­kan ta­li­mat ver­di. Tas­lak ye­ni­den ele alı­na­ca­k.” de­mişti. “Hal­kı­mı­zın, ders­ha­ne­ler­de oku­yan ço­cuk­la­rı­mı­zın, ai­le­le­ri­nin, öğ­ret­men­le­rin ve ders­ha­ne yö­ne­ti­ci­le­ri­nin gö­rüş ve dü­şün­ce­le­ri­ne mü­ra­ca­at ede­cekle­ri­ni, pay­daş­lar­la bu ko­nu­nun ele alın­ma­sı ko­nu­sun­da gö­rüş bir­li­ği­ne var­dık­larını” söylemişti. Sayın Arınç, bir de teminat vermişti; “Rahatlayın, bak ben söylüyorum.” demişti. Şimdi bu “dediğim dedik” dayatması nedir?

Sayın Başbakan’ın açıklamalarına çok üzüldüm. Çünkü kendisini bu dershaneler konusunda kim bilgilendiriyorsa yazık. Bütün öğrencilerin, öğretmenlerin bildiği gerçeklerden habersizmiş gibi açıklamalar oldu.  Mesela, “Bundan sonra sorular okul müfredatından gelecek, çalışma yapılıyor.” dedi. Üniversite sınavları başladığından beri ikinci basamak sınavı sorularının tamamı müfredattan geliyor. Sayın Erdoğan birer öğretmen çağırıp, soruları da önüne koyup, “şu soru müfredatta var mı?” diye sorsaydı. Bütün soruların müfredatla ilgili olduğunu görürdü. Keşke eğitim sisteminin yapılanmasıyla ilgili bu kadar önemli bir konuda öğretmenleri, dershanecileri, öğrencileri bir defa olsun, evet bir defa olsun ilk elden dinleseydi. Aylardır, kapısında randevu bekleyenlere çok değil iki saatini ayırsaydı, öyle bir konuşma yapmazdı.

Dershaneleri okula dönüştürme meselesi de öyle. “Niye bu teklifimize evet denmiyor, kimse izah edemiyor?” diyor. Hâlbuki aylardır izah ediyoruz. Demek izahların hiçbiri önüne konulmuyor. Bir daha izah edeyim: 2 milyondan fazla öğrenci sınava giriyor. Sınav varsa, onun hazırlığı olmak zorunda. Mesela, en gözde makine mühendisliği bölümü bu ülkede 5 üniversitede var. Onların da toplam kontenjanı 700-800’dür. Buraları kazanmak isteyen çok zeki, çok çalışkan, başarılı en az 20 bin öğrenci var. Sınav yapmadan onları nasıl seçeceksiniz? Başka mühendislik dalları, tıp, hukuk, İngilizce işletme, iktisat için de, siyasal için de geçerli. Sınav yapmadan nasıl seçeceksiniz? Sınav mecburiyeti varken siz çocuklarımıza nasıl, “hazırlığınızı sadece okulda yaparsınız, başka yerden destek, takviye alamazsınız” diyebilirsiniz? Bunun izahı olabilir mi? Kaldı ki, dershanelere 2 milyon 100 bin öğrenci gidiyor. Dershaneler okula dönüşünce taş çatlasın, 200 bin öğrenci için alternatif olabilir. 1 milyon 900 bin genç ne yapacak? Ayrıca bu konuda eğitimcileri, öğrencileri, velileri ikna edebilecek hiçbir hazırlık, somut hiçbir adım yok ortada…

Sayın Başbakan’ın açıklamaları gönlümü yaraladı. Bakanlar Kurulu kararını yok sayan, oralı bile olmayan bu tek adam üslubu, dediğim dedik tavrı, beni yıllar öncesinin o insanı mahcup eden Recep Tayyip Erdoğan tevazuuna götürdü. Gönülden muhabbet duyulan bir insandı. Şimdi onu sevmemesi mümkün olmayan insanların, gönül köprülerindeki yıkımları görünce üzülüyorum. Böyle olmamalıydı diyorum.

Böylesine savrulmayacaktık. Mütedeyyin kitle böylesine birbirine düşmeyecekti. Türkiye, istikrar içinde kalkınır, demokratikleşme heyecanı ve iradesi devam ederken bize ne oldu Allah’ım?

Herkes imtihandan geçiyor. Bizi ancak mümin tavırlarımız, mümin duruşumuz, muhabbetimiz, hoşgörümüz, tevazuumuz ve üslubumuz sahil-i selamete çıkarabilir. Birilerine değil, başta kendim, herkese söylüyorum…