Gündem

Başbakan Yıldırım: Venedik Komisyonu’nun raporu siyasi, herkes haddini bilsin!

“Türkiye'nin seçimi size mi kaldı?”

14 Mart 2017 23:14

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin anayasal konulardaki danışma organı Venedik Komisyonu’nun 16 Nisan’da referanduma götürülmesi planlanan anayasa değişikliği için hazırladığı raporun tamamen “siyasi” olduğunu savunurken “Herkes haddini bilsin” dedi. Yıldırım, Venedik Komisyonu'nu “Türkiye'nin seçimi size mi kaldı?” sözleriyle eleştirdi.

Yıldırım, Habertürk, Show TV, Bloomberg ortak yayınında gazetecilerin sorularını cevaplayan Yıldırım, tekrar bir çözüm süreci başlama olasılığı olup olmadığına dair "Hayır, yok. Çözüm terör örgütünün bütün faaliyetlerinin sonuçladırması, bölgede yaşayan vatandaşlarımızla aramızdan defolup gitmesi. Onun dışında çözüm yok" ifadelerini kullandı. Yıldırım, “Çözüm süreci bir fırsattı, o sürece ihanet ettiler dolayısıyla o defter kapandı” diye konuştu.

Yıldırım, 16 Nisan'da yapılması planlanan referandum için "Hayır" oyu kullanacak kişilerin terörle yaftalanmasına ilişkin olarak "Vatandaşlarımıza diyoruz ki FETÖ kendini parçalarcasına ‘Hayır’ için kampanya yapıyor, PKK 'Hayır' kampanyası yapıyor. Biz de diyoruz ki terör örgütleri bu kadar hayır için kendilerini yırtıyorsa burada evet vermenin bu ülkenin geleceği için bir faydası var. Normal vatandaşlarımızın ‘Hayır’ veya ‘Evet’ tercihini bir sınıflandırmaya tutup vatandaşlarımızı terör örgütüyle ilişkilendirmek bizim haddimiz değil. Böyle bir manaya çekilmesi bizi rencide eder" ifadelerini kullandı.

Yıldırım, gazetecilerin kendisine "En çok neden hoşlanıyorsunuz, siyaset dışında ne yapmak isterdiniz?" sorularına "Bir kere yapma fırsatımız yok. Öyle bir imkanım olsa herhalde çok seyahat ederim. Bir kere ülkemde gidecek çok yerler var. Vatandaşın içinde olmayı çok seviyorum. Bana en çok huzur veren şey protokolsüz, sessizce, gidip selam verip oturmak" cevabını verdi.

"Olumsuz katkısı olduğunu düşünüyorum"

 

"Kamuoyunun, konuştuklarımız dışında 'Batı ile hasseten şu yüzden bu durumdayız' şeklinde bilmesi gereken bir şey var mı?" sorusu üzerine Yıldırım, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerde, bugünlerde sıkıntı olduğunu, bunun sır olmadığını dile getirdi. Özellikle halk oylaması kampanya sürecinde, bu durumun biraz daha belirgin hale geldiğini, tırmandığını söyleyen Yıldırım, "Aslında öncesinde de vardı bu. Doğrusu Avrupa'nın belli başlı ülkelerinde seçimler var, Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da seçimler var. Onların da bu sürece bir şekilde olumsuz katkısı olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

"Avrupa'ya diyoruz ki..."

Avrupa'da son yıllarda İslamofobi, ırkçı söylemler, milliyetçilik akımları ile aşırı sağ siyasetin zemin kazandığını, bunun merkez siyaseti tehdit ettiğini öne süren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bunun üzerine tabii Avrupa'da iç siyaset, bir anlamda oluşan rekabet karşısında aşırı söylemleri de beraberinde getiriyor. Burada Türkiye bulunmaz bir ülke ve malzeme bu söylemler için. Çünkü bizim 5 milyonun üzerinde orada yaşayan soydaşımız var. Bunların bir kısmı o ülke vatandaşı, bir kısmı iki kimlik taşıyor, bir kısmı da Türk vatandaşı. Dolayısıyla buradaki her türlü söylem, Türkiye ile doğrudan ilişkilendiriliyor ve yaşadığımız durum ortaya çıkıyor. Buradaki duruşumuz çok net, Avrupa'ya diyoruz ki gelecek vizyonunuzu gözden geçirin."

"Avrupa'nın o sessiz yığınları ilişkilerin iyileştirilmesinden yana"

Başbakan Yıldırım, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma kararıyla insanların refah endişesinin günden güne arttığını ve Avrupa'da içe kapanma yaşandığını söyleodi.

Bu noktada iki konunun birbirinden ayırt edilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, "Avrupa'da aklıselimi, vicdanı olan büyük bir kitle var. Bunların sesi çok çıkmıyor. Bir de marjinal siyasetin içinde olan ve bundan siyasi rant sağlamaya çalışan partiler, söylemler var. Onlar bizi hedef alıyorlar ama eminim ki Avrupa'nın o sessiz yığınları, Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesinden yana." ifadelerini kullandı.

Türkiye ile Avrupa ülkelerini birbirine bağlayan en önemli varlığın, Avrupa'da yaşayan soydaşlar olduğunu, onların Avrupa ile arada dostluk köprüsü oluşturduğunu vurgulayan Yıldırım, "O bakımdan ilişkileri germenin bize şüphesiz faydası olur ama Avrupa'ya faydası olmaz, daha çok zararı olur. Bunun da bilinmesin de yarar var." dedi.

"Köpekli, coplu saldırıların mağdurları..."

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın, Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosluğuna alınmaması üzerine yaşananlar hatırlatılarak, "Hollanda ile krizde artık aşılamayacak noktada mıyız? Hollanda'dan ne bekliyoruz, nasıl bir şey yapması lazım Hollanda'nın ki bizim incinen milli gururumuzu tamir edebilsin?" sorusu üzerine Yıldırım, şunları ifade etti:

"Orada Dışişleri Bakanımıza izin verilmemiş olması, uçağının indirilmemesi zaten diplomaside en uç noktadır, yapılan en büyük ayıptır, yanlıştır. Üstüne üstlük Aile Bakanımıza da bu muamelenin yapılmış olması, artık işi kontrolden çıkarmıştır. Burada fiili bir durum vardır. Bu fiili durumun karşılığı aynı yöntemlerle verilecektir. İşin bir boyutu başlamıştır. Bu konuda özür dilenmesi, bu işin müsebbiplerinin, bu işe sebep olanların ortaya çıkarılması, hesabının sorulması ve oradaki vatandaşlarımıza yönelik köpekli, coplu saldırıların, şiddet olaylarının mağdurlarının haklarının iade edilmesi, gözetilmesi gerekiyor."

"Karşılık verilecek"

Hollanda ile yaşanan krizin ardından diplomatik uçuşların, üst düzey ziyaretlerin askıya alınması ve Hollanda'nın Ankara Büyükelçisi'nin Türkiye'ye gelmemesi yönündeki kararı hatırlatan Yıldırım, sürecin izleneceğini, zamanı, zemini ve şartları oluştuğunda karşılık verileceğini belirtti.

Başbakan Yıldırım, "Bizim amacımız ne Hollanda ne de Avrupa ile tamamen ilişkileri kesmek değildir. Bunu yapan biz olmayız ama bu yönde ısrarları devam ederse, tırmandırmaya devam ederlerse Türkiye de bunun altında kalmaz, karşılığını muhakkak verir. Bunun da bilinmesi lazım. Bulunduğumuz bölgenin güvenliği, bir anlamda Avrupa'nın güvenliği anlamına geliyor. Dolayısıyla bu işin sonunda muhasebesini, hesabını kitabını yaparken, biz bir düşüneceksek, onların iki düşünmesi gerekir." diye konuştu.

"Oturalım, beraber yemek yiyelim"

Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile 12 Mart Pazar gecesi yaptığı telefon görüşmesinin detayının sorulması üzerine Yıldırım, şunları söyledi:

"O gece tabii kriz tırmanınca biz, açıklama yapmadan önce görüşmeyi arzu ettik. Kendisi de aradı, görüştük. Birkaç sefer görüştük. Görüşme tamamen, yapılan işin yanlış olduğunu, bunun düzeltilmesi gerektiğini, bunun ilişkilerimize zarar vereceğini ihtiva eden bir görüşmedir. Görüşme esnasında, 'Bu noktaya gelmesini biz de istemiyorduk.' dedi, kendine göre haklı gerekçelerini sıraladı. İşin sonunda da 'Bu işler geçtikten sonra oturalım, beraber yemek yiyelim.' diye bir laf da etti doğrusu. Bunu söyledi. Biz de ona herhangi bir karşılık vermedik. Biraz herhalde bizim oradaki konuşma tonumuzdan öyle bir teklifte bulunma ihtiyacı da duydu diye düşünüyorum. Tabii orada yaşanan olayın getirdiği can sıkıntısıyla bazı şeyler konuştuk. Karşılıklı o da sesini yükseltti, biz de sesimizi yükselttik. Öyle geçti."

Başbakan Yıldırım, "Hollanda Büyükelçimizi çekme gibi bir durum olacak mı?" sorusunu, "Büyükelçimiz burada zaten. Bir müddet devam edecek. Bizim büyükelçimizin şu anda gitmesi söz konusu değil." şeklinde yanıtladı.

"Özür diledi"

Konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürüleceği yönündeki açıklamalar hatırlatılarak, "Neden Lahey Adalet Divanı'na değil de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidiyoruz?" sorusu üzerine Yıldırım, "Bizim maslahatgüzarı ve başkonsolosu bir ara gözaltına aldılar sonra bana bunun yanlışlıkla olduğu söylendi ve bu konuda başbakan telefonda özür diledi." açıklamasında bulundu.

"Hukuki açıdan incelenecek ve takibi yapılacak"

AİHM'e gitmek için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bana verilen bilgiye göre, oradaki mağdurlar, bu işten müşteki olanlar müracaat edecek. Orada önce hak arama yollarını deneyecek sonra AİHM'e gidecek. Dolayısıyla o yol da çalışacak, başka yollar da çalışacak. Uluslararası hukuktan doğan bütün haklarımız, Viyana Sözleşmesi, diplomatların seyahat serbestisi, dokunulmazlığı, kendi konsolosluğumuzun, münhasıran kendi toprağımız olması ve buna aykırı uygulamalar, bütün bunların hepsi hukuki açıdan incelenecek ve takibi yapılacak. Bu, işin bir tarafı. Diğer tarafı da siyasi ilişkiler ve alınacak idari kararlardan oluşuyor."

İlgili Haberler