Gündem

Davutoğlu: Ankara eylemi AKP'nin tek başına iktidarını engellemek için yapıldı!

"Demirtaş ‘Hata ettim derse’ tekrar görüşmeyi düşünürüm"

15 Ekim 2015 15:38

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara katliamına ilişkin olarak, "Bu eylem AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemek için, seçim sonuçlarını etkilemek için yapılan bir eylem" görüşünü dile getirdi.

Davutoğlu, saldırıya ilişkin olarak yürütülen soruşturmada 10 kişinin daha gözaltına alındığını söyledi. Davutoğlu, "gözaltına alınanlardan bir kısmının PKK'lı, bir kısmının da IŞİD'le bağlantılı olduğunu" söyledi. Twitter'da saldırının meydana geldiği 10 Ekim'den bir gün önce "Bomba Ankara'da patlayacak" tweeti atılmış, bu kapsamda dün 2 kişi gözaltına alınmıştı.

Saldırı sonrası HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşmeyeceğini açıklayan Davutoğlu, "Demirtaş ‘Hata ettim derse’ tekrar görüşmeyi düşünürüm" diye konuştu.

New York Times'ın "Ne keder ne de zafer Türkleri birleştiremedi" yorumuna da değinen Başbakan Davutoğlu, "Bir yabancı gazetenin gözlemi, ama maalesef doğru bir gözlem" dedi.

AKP Genel Merkezi'nde düzenlenen TGRT Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Davutoğlu'nun açıklamaları özetle şöyle:

Olay olmuş, 9 dakika sonra benim tek düşündüğüm hangi hastanede kan var, hangi hasta nereye gidecek. Bizim düşündüğümüz buydu. Bir an bile AK Parti bundan ne kazanır ne kaybeder diye düşünmedik. Ama aynı anda Demirtaş'ın tek düşündüğü ranttı. O gün 128 kişi dediler daha sonra özür dilediler. Bu kadar ucuz bir siyaset olabilir mi? Kendisi teröre verdiği destek dolayısıyla halka nasıl hesap vereceğini düşünmeli. Bu geri adımlar tamamen halkı aldatmaya yönelik. Katil devlet dedikten sonra on binlerce kişi sokağa dökülseydi eski söylemini devam ettirirdi. Ama halkımız bu provakasyona gelmedi.

Hiçbir şey karartılmaz bu ülkede. Hukuki süreçlerde, yargı makamlarının gözettiği bazı hassasiyetler var. 10 kişi gözaltına alındı. İki gün önce bize bilgiler verildi. İki terör örgütüyle ilgili çok önemli iddialar. Bunlar kamuoyuna yansısaydı kimseyi yerinde bulamazdınız. Türkiye’ye giriyor, herhangi bir şey kullanmadan, onlara ulaşılabilecek bir cihaz kullanmadan. Uyuyan hücreler. İsimleri zikredildiğinde yakalamak mümkün olur mu? Musul Başkonsolosluğu’nda bürokratlarımız tutulurken, kurtarılmaları için operasyon planlaması yapıldığında, şok bir baskın hazırlığı yaparken, o yerin resmi, detayları basında yer aldı. Bu sefer o planları değiştiriyorsunuz. İster PKK olsun, ister DEAŞ... Zaten bir ülkeyi zaaf içindeymiş algısı yaratmak istiyor.

 

"Bir kısmı IŞİD’le, bir kısmı PKK’yla bağlantılı"

 

“Niye AK Parti mitinginde saldırı olmuyor da, bunlarda oluyor?” diye bir soru olabilir mi? Oralara da mı saldırsınlar. AK Parti olsa ne olur, CHP’li ya da HDP’li... Hiçbir siyasi partiye yapılan saldırı karşısında sessiz kalmadık. Bize yapılanlar karşısında hiç destek görmedik. İlçe başkanımız kaçırıldı. Kimin açıklamasını gördünüz? Ve işkence yapıldı, resimleri yayımlandı işkencenin. Bu saldırılar hepimize yapılan saldırılardır. Hiçbir şekilde bir vatandaşa yapılan saldırı bir kesime mal edilemez.

Yayın yasağına ne diyorsunuz?

Bugün dahi resimler yayımlandı. Soruşturmanın selameti açısından önemli.

10 kişi daha gözaltına alındı dediniz. Suriye rejimi PKK, IŞİD ve DHKPC dediniz. 10 kişi hangisinden?

Bir kısmı IŞİD’le intisaplı, bir kısmı PKK’yla.

Görülüyor ki birileri Türkiye’de bir “kokteyl terör” diyebileceğimiz bir şeylere kalkışıyor. Demokrasiyi öne çıkarmamız ve 1 Kasım’a giderken omuz omuza vermemiz gerek. Birisi çıkıyor katil ilan ediyor, ötekisi görüşmem diyor. Acıları paylaşamazsak, ortak bir demokrasi platformunda bulaşamazsak ne zaman buluşacağız. Demirtaş’la görüşmeyi düşünüyordum, ama katil demiş. IŞİD militanlarını ya da PKK’lıları kelepçelemeyi düşünmüyor da bizi kelepçelemeyi düşünüyor. Ortak deklarasyon yayımlayalım, hayır, toplu görüşme yapalım, hayır, tek tek görüşelim, hayır. 

Sayın Kılıçdaroğlu’yla görüşmemiz olumluydu ama sonrası siyasi rant elde etme çabasına dönüştü. CHP sorumluluktan kaçtı, MHP bundan kaçtı... Kimi sorumlu ilan edebilirler? Kılıçdaroğlu gelseydi, güvenlik zaafı olmasaydı. Başbakan Yardımcısı olsaydı, güvenlik zaafı olmasaydı.

“Türkiye Ortadoğu’ya bulaşmasın.” Sanki aksini söyleyen mi var. Türkiye Ortadoğu’ya girsin, terör örgütleriyle, şunlar bunlar... Ahkam kesmek kolay, ülke yönetmek ahkam kesmekle olmaz. Sayın Bahçeli sorumluluk almaktan korktuğu için her şeye hayır dedi. Siyaset ülke için vardır, ülke siyaset için değil. Ülkeyi zaafa sokmak adına sorumluluktan kaçmak hiçbir siyasi lidere yakışmıyor.

Diyarbakır’da atılan bomba 7 Haziran seçim sonuçlarını etkiledi. Ankara’daki saldırının 1 Kasım’ı nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz? Bir de, liste vardı dediniz, bunlar niye takip edilmedi? Her anları niye takip edilmedi? Bu 21 karşı her gün, her saniyesi izlenebilirdi eleştirisi var.

Diyarbakır saldırısı etkilemiştir, evet. O günkü temel soru HDP barajı aşacak mı, aşmayacak mı? Sonuçta barajı aştı, demokrasinin gereğidir, saygı duyarız. Halkın seçtiği her parti meşrudur. Onlar kendilerini daha sonra terör örgütlerine verdikleri destekle meşruiyet sınırı dışına çıkardılar.

Bu seçimin temel sorusu, şu veya bu parti barajı geçecek mi? Bu seçimin birincisi, ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü belli. Bu seçimin merak edilen sonucu AK Parti tek başına iktidar olacak mı, olmayacak mı? Seçim sonuçlarını etkilemek için yapılan bir eylem. Halkla buluşmamamız için, olağanüstü şartlarda gidilmesi için.

21 bombacı... PKK’nın üst düzey liderlerini biliyoruz değil mi? Haklarında yakalama kararı var. Mümkün mü? Olsa hemen gidilir, alınır. Bu bombacılar da Suriye’de. Takibi kolay değil.

 

"New York Times'ın ifadeleri maalesef doğru"

 

Malesef doğru bir gözlem. o kadar üzülüyorum ki. Dağlıca saldırısı olduğunda ben Hollanda maçındaydım. Ertesi gün Dağlıca'ya ağlıyacaklarına beni eleştirmeye başladılar. Buradan tekrar çağrı yapıyorum. Demirtaş "hata yaptım" derse tekrardan görüşürüm. Demirtaş'ın tutumunu netleştirmesi lazım. Eğer böyle bir iddiası varsa bir katille oturamaz. Burada siyasi liderlerin diline hakim olması gerekir.

 

"Ben canlı bombalar 'eylem yapmadan yakalanmaz' demedim"

 

PKK'nın üst düzey isimlerini biz biliyoruz. Haklarında yakalama kararı var. Bu bombacılar da Türkiye'de değildi. Bu şüpheliler uzun süredir Türkiye'de olmayan kişiler. Ülkeye girdikten sonra hiç bir şekilde iletişim kurmayan, telefon kullanmayan, robot gibi yaşayan insanlar. Bu kişiler Türkiye'de olsalardı, potansiyel suçlu olarak takip edilirdi. Ben eylem yapmadan yakalanmaz demedim. Bizim uymak zorunda olduğumuz kurallar var. Gözaltına aldığınız kişiler neden bırakılıyor diyor. Burada kararları yargı verir. Burası bir hukuk devletidir.

“PYD’yi vururuz” dediniz, Salih Müslim “Karşılık veririz” dedi.

Terör örgütünün iyisi, kötüsü olmaz, faydalısı, zararlısı olmaz. El Kaide nasıl terör örgütüyse, DEAŞ nasıl terör örgütüyse, DEAŞ’la mücadele ettiğini iddia etmekle birlikte El Kaide bağlantılı El Nusra nasıl teröristse, PKK’yla bağlantısını sürdüren PYD, sürdürdükçe terör örgütüdür. 

Putin’in “Ortağız” açıklaması

Sayın Putin haklı Türkiye ve Rusya ortaktır ama bu ortaklığa özen göstermek gerekir. Hava sahası ihlal ediliyorsa, bu özen gösterilmiyor demektir. Bizim tepkilerimizden sonra Sayın Putin’in açıklamalarını olumlu buluyorum.

Bunun devamında yeni bir mülteci dalgasının gelmesi, Amerika’nın bu eğit donat programını sonlandırmasından sonra güvenli bölgeyle ilgili konsept değişikliğine gittiği söyleniyor. Türkiye ile ABD uzaklaşıyor mu yaklaşıyor mu?

Mülteci meselesi bu işin insani boyutu. Son 1 ay içinde 40 gün içinde, Türkiye’ye gelen Avrupalı sayısı son 1 yıldan fazla. Bu ilginin sebebi şu. Artık herkes görüyor ki, Türkiye’nin katkısı olmadan bölgede ne insani, ne siyasi, ne stratejik bir sorun çözülmüyor. Türkiye mülteciler gibi devasa bir problemle uğraşırken susan Avrupa’nın şimdi fark ettiği şey; artık Suriye krizi bir ülke krizinden zaten çıkmıştı, bölge krizinden de çıktı, artık bir dünya krizi oldu.

Çok büyük bir acı, travma yaşadık ama belli ki muhalefet bunu seçim sürecinde kullanılacak. “Suriye’deki, Irak’taki bir takım örgütlerin Türkiye’ye bulaşmasının sebebi hükümettir, oradaki terörü ithal etti” deniliyor. Bu yanlış politika yüzünden yaşadığımız iddiaları var.

Sayın Kılıçdaroğlu’na açık bir şekilde sordum. Bana somut söyleyin, neyi değiştirelim? Gidip Esad’la konuşalım. Çözecek mi? Esad kendi ülkesini kontrol edebilen bir aktör mü? Rejim güçlerinin sınırda kontrol ettiği alan 20 kilometreye kadar düştü. Kendi ülkesinin yüzde 11’inin kontrolünü elinde bulunduran biriyle el sıkışmak, Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin yüreğine ateş koymaktan  başka ne işe yarar? İkna etmeye çalıştık, yapmadılar.

Bütün bunlardan kaçınan aktörlerden hiçbiri suçlu değil, eli kanlı diktatör suçlu değil, DEAŞ suçlu değil, Türkiye suçlu öyle mi? Bu açık söyleyeyim, aşağılık kompleksini ortaya çıkarır. Charlie Hebdo olduğunda kimse “Fransa hükümetinin hataları sebebiyle oldu” dedi mi? Sırf küçük hesaplar için Türkiye’yi suçlu koltuğuna oturtmak istiyorlar.

AK Parti PKK’ya baktığı gibi DEAŞ’a bakmıyor deniyor?

Bu akıl alacak bir şey mi, söyleyenin izanını kaybetmesi lazım. Bakın DEAŞ’ın yayınlarına internette. En fazla saldırdıkları kişiler Sayın Cumhurbaşkanı ve benim. Esad onlara tehdit oluşturmuyor ki? Türkiye’deki İslam ve Hz. Mevlana’nın geleneğinden gelen. DEAŞ sitelerinde Demirtaş’a saldıran var mı? Akıl, izan sahibi kimse bunu söylemez. Onlar PKK’yı meşru kılmak için DEAŞ’ı bizimle özleştiriyorlar.

Merkel geliyor. Merkel’e ne diyeceğiz? 

Sayın Merkel’le New York’ta uzun bir görüşme yaptık. Birkaç kez telefonda görüştük. Sıfırdan bir şey konuşacak değiliz. Türkiye’ye verdiği önemi gösteriyor. Vizelerin sertleştirilmesi aksine, bu meseleyi Türkiye’nin meselesi olarak görüp, şart dayatıp, “Şunları şunları yapmalısın” demek kimsenin hakkı da, haddi de değil. Sayın Merkel’in böyle bir tavrı da yok. 

Bizim şöyle bir derdimiz var, paramız yok gibi bir derdimiz yok. Ortak bir dert olarak görüp, adil bir külfet paylaşımı yapmak. Türkiye’ye yapılan bir lütuf yok burada.

Türkiye nasıl bir şey istiyor burada?

Türkiye’nin külfetini paylaşmaya hazır olacaklar, 1 milyardan falan değil, gerçek anlamda külfet neyse paylaşacağız. Mutlaka Türkiye’nin Schengen’e girişini öne almak lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ne kadar rahat girerlerse, vatandaş olmayanların girememesi daha kolay olur. Geçişlerin düzenli olması, düzenli mülteci alımı olursa düzensiz girişler engellenebilir. 2017’de tamamlanması beklenen vize liberalleşmesi görüşmelerinin 2016’nın ilk yarısında tamamlanması için teklif koyduk.

Kesinlikle Schengen konusunda adım atılmadan geri kabul anlaşmasını imzalamayız. Bunu imzalamadan mültecilerin iadesi anlamında adım atılması mümkün olmaz. 

İlk kez böyle bir şey oluyor. Seçim atmosferini hissedemiyoruz. Çok az bir süre kaldı, 17 gün. Yeni anket sonucu var mı? Tek başına iktidar görünüyor mu? Bomba patladı, ekonomik göstergelerde başka şeyler var.

 

"Saldırı sonrası anket yaptırmadım"

 

Gerçekten bu terörü yapanların ana hedeflerinden biri 1 Kasım sonuçlarını etkilemek, bir diğer hedefi de ülkenin ortamını belirsizliğe boğmak. Bu olaydan 1 hafta önce AK Parti beyannamesini konuşuyorduk. Vatandaşlarımız defnedilirken, yaralıların durumu belirsizken kimse seçim konuşmayacak. Biz şu anda cenaze eviyiz, bu ev Demirtaş’ın evi değil, KESK’in, Tabipler Birliği’nin cenaze evi değil, bu cenaze hepimizin. Taziye evinde başka bir konu konuşulmaz. Bir taraftan da hayat akmaya devam ediyor, Türkiye’nin normal gündemini lazım. Her gün taziye evi olursak, terör örgütlerinin istediği olur. Artık siyaset konuşmamız, seçime dönük hedeflerimizi halkla paylaşmamız lazım. Bir dönem mitingleri iptal ettik, bu doğrudur. Artık siyaseti düşünmek gerek.

Son 4-5 gün üzerinde anket çalışması yaptırmadım, anket üzerinde durmadım. “Acaba bu bombalama anketleri nasıl etkiler?” diye düşünmek bile bana abes gelir. Ama bundan sonra tabi, önümüzdeki dönemde kendi seçim gündemimize dönmemiz lazım. Son gelen anketler, AK Parti yükselme trendinde ve bazı anketlerde 44’ü, 45’i, 46’yı işaret edenler  var. CHP küçük bir yükselme trendinde. MHP’de düşüş, HDP’de daha küçük bir düşüş var.

 

 

AKP’nin seçim vaatleri

 

Vaat değil, taahhüt diyoruz. CHP vaatler üzerinden oy topladı. CHP’de artış mı oldu? Bizim bakanlarımıza istifa etsinler diyen Kılıçdaroğlu, “Yüzde 26’nın altında olursam istifa ederim” dedi. Afaki vaatleri yapan kişi ve parti de önemli. Afaki olmayan, taahhüt şeklinde yapan AK Parti, yegane parti. O yüzden seçim beyannamemiz daha somut taahhütlerimiz daha bir heyecan uyandırdı. Ülkenin bütçesini etkilemeyecek bir vaat olarak gördük ve o yüzden ilan ettik. AK Parti bu vaadini gerçekleştirmek için 2 Kasım’da iktidar olacak. Başka parti için bunu söyleyebilir misiniz? Kılıçdaroğlu bunu söyleyebilir mi? Bütün hayali yüzde 35 olan parti, en fazla koalisyonun küçük ortağı olur. Bu yolla vaatlerinizi hayata geçirebilir misiniz? Söylediğimiz söz, havada bir söz değil. Muhalefe dönüp bunu diyemez. Çok büyük psikoloji farkı var. 

 

PKK’nın ateşkes çağrısı 

 

Bu çağrıyı yapanlar, güvenlik güçlerimiz teröristler bir yerden bir yere giderken hareketsiz kalacak sanıyorlar. Eylemsizlikten kasttetikleri Cizre’de, Silvan’da, Varto’da hendek kazacaklar ama güvenlik güçlerimiz operasyon yapmayacak.

Biz bütün yolların tükendiğini ve karşı tarafın gittikçe haince planlarla Türkiye’yi tehdit eden odaklarla işbirliği yaptığını görünce... Bir yolu ya Türkiye’yle yürürsünüz, ya karşısında olursunuz. Ayaklanma, isyan çağrısında bulunuyorsanız, sonuçlarına katlanırsınız.

Açık ve net. Silahlar bırakılacak. Lafızda değil, hepsi diyecek ki; “Evet, Türkiye’de silahlı mücadele olmayacak.” Yoksa, böyle çağrıların bir anlamı yok, köşeye sıkıştıkları yerden çıkmak için geçici bir şey yapacaklar. Her seçim sonrasında, seçim sonucunu gölgede bırakacak saldırıları oldu. Bunun böyle bir kısır döngüye döneceğini düşünmesinler. Çok kararlıyız. Bu görevde olduğumuz sürece bu kararlılığımız sürecek.

Konya’da son iki milli maçı kazandık.  Şans mı getirdi Konya?

Konyalı gelene ikramda bulunulur. Hollandalılara da gol ikramında bulundular. Hollanda maçında bizzat oradaydım, Dağlıca nedeniyle erken ayrıldım. Mutluluğu yaşayamadık. Bu kez de Ankara nedeniyle yaşayamadık. Çok iyi mücadele ettiler, öyle bir kombinasyon ki, doğrudan gitme hakkı doğdu. Konya bereketli topraklar.