Yaşam

Başbakan 'çılgın planı'nı Hıncal Uluç'a anlattı

Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde Başbakan Erdoğan'la yaptığı telefon konuşmasına yer verdi.

23 Eylül 2010 03:00

T24- Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde Başbakan Erdoğan'la yaptığı telefon konuşmasına yer verdi. Erdoğan'ın Uluç'a söylediği çılgın projenin ne olduğu merak ediliyor.

Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, 1958 yılından bu yana süren gazetecilik yaşamında ilk kez bir başbakanla görüştüğünü yazdı. İstanbul Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'yle ilgili kaleme aldığı yazının ardından Başbakan Tayyip Erdoğan Hıncal Uluç'u aradı.

 

Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde telefon görüşmesini anlattı. İşte o yazı:

 

"Adnan Menderes, Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, İsmet İnönü, Suat Hayri Ürgüplü, Süleyman Demirel, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Bülent Ecevit, Bülend Ulusu, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül, R. Tayyip Erdoğan..

 

Bunlar benim 1957'de başladığım gazetecilik yaşamımda çalıştığım başbakanlar.. İçlerinde Demirel gibi 7 defa göreve gelenler var. 22'nci hükümetle başlamışım, 60'ıncı hükümete gelmişiz. 53 yılda 38 Başbakan, 19 isim..

 

Bunları niye yazdım.. Gazetecilik yaşamımda ilk kez, ama inanmazsınız ilk kez bir başbakanla konuştum. Telefonla da olsa, ilk kez.. Üstelik meslek yaşamımın 23 yılı Ankara'da geçtiği halde.. İsmet Paşa, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Erdal İnönü ve Tansu Çiller'le konuşmuşluğum var, ama o zaman başbakan değillerdi.

 

Ertekin'de oturuyoruz. Telefonumda Yasemin'in mesajı. Bir telefon numarası ve parantez. "(Başbakan)"

 

Anında döndüm. Niye anında.. Bir daha rezil olmamak için..

"Günaydın" dedi, Başbakanın artık çok iyi tanıdığım sesi.. "Günaydın efendim, ama önce size bir sitemim var. Beni dünyanın diline düşürdünüz" dedim.

"Nasıl yani" dedi.. "Ben izlemedim. Bir televizyon programında 'Bu konuda Hıncal Uluç'u aradım, ama ulaşamadım' demişsiniz. Millet başıma çöktü.. 'Sen ne ulaşılmaz adamsın, bak başbakan bile şikayetçi' diye.. Gülüştük karşılıklı.. Sonra "Zaten ayni konu için arıyorum" dedi.. "AKM!.."

 Ve anlattı.

"İstanbul Belediye Başkanı olduğum günden beri içimde olan, içimde kalan bir proje var. Onu işleme koyacağız. Taksim Meydanı'nda trafik yer altına alınacak. Bu meydan eski Taksim Gezisi gibi tamamen yayalara açılacak. Çok yetersiz AKM binası yıkılacak. Mevcut oto park da yer altına ineceğinden, o arsa da, bina arsasına eklenecek ve bir mimari yarışma ile İstanbul'a, o Taksim Meydanı ile bütünleşmiş, kent simgesi bir Atatürk Kültür Merkezi yapılacak. Sadece temsil geceleri kapı açan değil, 24 saat canlı olan bir Merkez.. Şimdi bu planı gerçekleştirmek için kolları sıvamışken, mevcut binaya 'Tadilat' diye, 70 trilyon (Yani yeni lira ile milyon) yatırmanın âlemi yok.. Kazmayı vurduğumuz anda, iki yılda kapıları açarız."

 

Özeti işte bu..

"Sayın Başbakan" dedim.. "Mevcut AKM'nin gerek dış görünüm, gerek iç kullanım olarak on para etmediğini başından beri yazdım. Hatta 'Hangar burası' dedim. Zamanın Kültür Bakanı Atilla Koç 'Ne tadilatı.. Yıkıp yeniden yapalım. Hem daha ucuz, hem daha güzel, hem daha yararlı olur' dediğinde onu destekleyen tek gazeteci nerdeyse bendim. Ama Sayın Koç, düşündüğünü gerçekleştiremeden gitti. Yeni Bakan Günay çözüm için çırpındı, ama tüm gayretler yargıdan ve SİT kurumlarından döndü. Şimdi AKM'ye çivi çakılmasına izin verilmiyor. Oysa İstanbul'da Opera ve Bale temsil edecek salon yok. Çünkü orkestra çukuru olan salon yok. AKM eldeki tek çözüm ve mevcut halin tadili için gereken izinler de çıktı. Bu yüzden 'Ehven-i şer, yani kötülerin iyisine razı olmak durumundayız" dedim.

 

"Ben, bu defa başarılı olacağımıza inanıyorum" dedi.. "Benim ricam, sizin gibi operayı, baleyi, tiyatroyu seven ve izleyen arkadaşların, bu çözüm için bize destek olmaları.."

 

"Yani şimdi Başbakan, 'İki yıl içinde yeni AKM'yi açarız' sözünü verdi diyebilir miyim" dedim.. "Kazmayı vurduğumuz günden itibaren" diye düzeltti tekrar.. "Peki ya kazmayı on yıl sonra vurursanız" dedim.. "Bu defa formalitelerin çok daha hızlı sonuçlanacağına inanıyorum. İstanbul için AKM'den de öte müthiş projelerimiz var, sizinle özel bir konuşmamızda anlatmak isterim" dedi ve iki cümle ile projenin adını söyledi.

 

Telefon elimde dondum kaldım.. Bu İstanbul konusunda bugüne dek duyduğum en çılgın proje.. Biri bana "Bin proje say" dese, bin gün izin verse aklıma gelmez. Öyle çılgın.

 

Başbakan "Yazma" demedi.. Ama benim izanım, anlayışım ve ilkelerim yazmamı engelliyor. Yazsam Sabah'ın ön sayfasına başka haber konmaz. Yazsam bütün gün, bütün televizyonlar ondan söz eder, günler, hatta aylarca gündemde kalırım. Ama ben hep söyledim.. Önce insanım, sonra gazeteci. Başbakan, benimle ilk defa konuşuyor. Buna rağmen güvendi ve söyledi. Hayat boyu kimsenin güvenini sarsmadım.

 

Bu projeyi, bir TV canlı yayınında Türk ve Dünya (Dünya.. Bu sözcüğe dikkat edin. Şifre o.) kamuoyuna açıklamak Başbakanın hakkı.. Benim ki tiyatro dili ile "Sahne çalmak" olur. Hakkım yok.

 

Genel Yayın Müdürüm, hatta patronum da kızacaklar belki, Sabah'ı ve atv'yi böyle bir haberden mahrum ettiğim için. Konuşmayı Ertekin'de yaptım. En yakın dostlarım ordaydı.. Onlara dahi hissettirmedim ve söylemedim. Sayın Başbakan da fazla saklamamalı.. Bir yerden sızar, hem ona, hem de bilip de yazmadığım için bana yazık olur. Açıklamasını hemen yapmalı..

 

Konuya dönelim.

AKM bu yıl açılmayacak. Belki de hiç açılmayacak. Yenisi yapılana kadar. Yenisinin yapılamayacağı kesinleşirse, başbakan "Pes" derse, ancak o zaman tadilat izni ve parası çıkabilir. O zaman altı ayda iş biter. Başbakan, benim de şiddetle taraftar olduğum projesini yargıdan ve kurullardan geçirirse, "Geçirme süreci+ 2 yıl inşaat süreci" gerekiyor.

 

Durum bu. Yani bu yıl da "Playback ile opera ve baleye devam!.."