Gündem

'Başbakan aradı 'programı kesin' diye, kesmek zorunda kaldık'

Habertürk gazetesindeki işine son verilen Ali Tezel, Habertürk televizyonunda katıldığı programda uğradığı sansürü bu sözlerle anlattı

06 Aralık 2014 22:04

Kısa süre önce Habertürk gazetesindeki işine son verilen Sosyal Güvenlik uzmanı Ali Tezel, Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda, dönemin başbakan ve başbakan yardımcısının kanalı arayarak, yayını kestirdiklerini söyledi.

zaman.com.tr'nin haberine göre, Habertürk TV’de katıldığı bir televizyon programının daha beşinci dakikasında ‘reklama gidiyoruz’ bahanesiyle yayının kesildiğini söyleyen Tezel, bunun nedenini sormak için kanalın yöneticisi olan ‘Alo Fatih’ lakaplı Fatih Saraç’ın yanına gittiğini ifade etti.

‘Alo Fatih’in yayını dönemin başbakan ve başbakan yardımcısının talebiyle kestiğini belirtmesi üzerine, ilk olarak inanmadığını belirten Tezel, “yani hiç mi işi yok bir başbakan yardımcısının, hiç mi işi yok bir başbakanın askeri ücretin azlığından bahseden birisinin niye programını kısıtlar?” dedi.

17 ve 25 Aralık sürecinde çıkan ses kayıtlarını dinlediğinde ise Saraç’ın söylediklerinin doğru olduğunu anladığını söyleyen Ali Tezel, “O zaman anladım. Evet, siyasetin basına müdahalesi tarih boyunca olmadığı kadar çok.” şeklinde konuştu.  Ayrıca Tezel, Habertürk Gazetesi’nde de kimi zaman “Ankara’dan bizi arayıp sıkıştırıyorlar, o yüzden 10-15 gün yazma” şeklinde taleplerin geldiğini vurguladı.

 

Ali Tezel'in açıklamaları

 

"Gazete Habertürk’te 6 yıldır yazıyorum.  Bu arada sosyal medyada da şahsi düşüncelerimi, görüşlerimi de açıklamaktan hiç geri kalmıyorum. Çünkü bugün bu ülkede yaşıyorum, bu ülkenin gerçeklerini de kendi süzgecimden geçirerek takipçilerimle paylaşmak, içimden geldiği gibi anlatmak ve sadece algı yönetimine tâbi olmamalarını, gerçeklerin farklı bir şeyler olduğunu söylemek istiyorum. Yani doğruları söyleyemediğim zaman patlayan bir tipim. Kendi doğrularımı söylemeden yapamam ve koyun da olmak istemiyorum.

O yüzden gerek Twitter’da gerek Facebook’ta yıllardan beri düşüncelerimi paylaşırım. Bu yüzden şu anda yaklaşık 9 buçuk milyon kadar takipçim var. Bunlar yalan söylediğim için değil, bunlar bir algı oluşturmak istediğim için değil; doğruları söyleyen kişi, gerçekleri söyleyen kişi… Bu arada halkın soruları benim için soru, aklın soruları benim için sorundur.  Onların gerek bireysel, gerek toplumsal soru ve sorunlarını çözüm getirmek için her ortamda düşüncelerimi açık ve net paylaşırım. Bundan daha önce de bu yollu yani “Yapma bunları Twitter’da paylaşma” yolunda uyarılar da aldım. Hatta bundan 6 ay kadar önce çok fazla tepki aldık. “Ankara’dan bizi arayıp sıkıştırıyorlar, o yüzden 10-15 gün yazma” dedikleri zaman da oldu.

 

'Daha üçüncü dakikada başbakan aradı'

 

Yine bir hikayemi anlatayım: Habertürk Televizyonu’nda da ara sıra konuk olarak çıkardım. Yine çıktığım bir televizyon programında, bana 45 dakika konuk olacağımı söylediler, ama daha programın beşinci dakikasında reklama gidiyoruz dediler ki biliyorsunuz 20 dakika dolmadan reklama gidilmez. Reklam arasından sonra spiker bana “Ali Bey reklama gitmeyeceğiz, bana öyle dediler” dedi. Ben de neden oldu diye üst kata çıktım. Biliyorsunuz ‘Alo Fatih’ diye birisi var, o zaman Habertürk’ün yöneticisiydi. “Neden programı kestiniz?” dedim. Dedi ki “siz programa çıktınız daha üçüncü dakikada zamanın başbakan yardımcısı aradı” dedi programı kesin diye. “Ben sizi seviyorum, reytingsiniz siz, doğruları söylüyorsunuz, siz programa çıktığınızda akan Tweet’lerin sayısı tüm programlardan daha fazla ve reytingimiz de yükseliyor, ama aradan daha 6-7 dakika geçti, Sayın Başbakan aradı.


Programı kesin diye… Kesmek zorunda kaldık” dedi. Ben önce inanmadım böyle olduğuna, yani hiç mi işi yok bir başbakan yardımcısının, hiç mi işi yok bir başbakanın televizyonda sosyal güvenlik anlatan, halkın sorularına cevap veren, sosyal politika yapıp, milli gelirden ve gelirin dağılımından bahseden, askeri ücretin azlığından bahseden birisinin niye programını kısıtlar? İnanmadım ona, hatta içimden bir takım galiz küfürler de geldi. Onların bir kısmını sarf ettim. “Ya yalan söylüyorsun, bu kadar da olmaz! Sen yaptın bunu dedim.” Biliyorsunuz daha sonra 17 Aralık ve 25 Aralık sürecinde yayınlanan kasetlerde ‘Alo Fatih’leri izleyince, o zaman haksızlık ettiğimi düşündüm Fatih Saraç’a. Evet, doğruymuş.

 

Mecbur kaldılar, attılar

 

Programları arayıp, “bu programı kesin, bu altyazıyı kaldırın” dediklerini duyunca o zaman anladım. Evet, siyasetin basına müdahalesi tarih boyunca olmadığı kadar çok. Şimdi ben Habertürk yöneticikerini hiç suçlamıyorum. Yani, onların beni işten çıkarmış olmaları gerçekten istek ve niyetlerinden değil. Yoksa, benim gibi gazeteye katkı sağlayan okur getiren, gazetenin satılmasını sağlayan birini atmak istemezlerdi. Mecbur kaldılar, o baskılara dayanamadılar ve attılar."

 

İlgili Haberler