21 Ekim 2019 20:26
Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'deki Suriyeli göçmenlerin gönderilebileceği bir 'güvenli bölge' kurmak, Barış Pınarı Harekâtı'nın en önemli hedeflerinden biri.
Hükümet, TOKİ aracılığıyla bu bölgeye konutlar yapılmasını ve Suriyeli göçmen nüfusunun önemli bir bölümünün buraya gönderilmesini hedefliyor.
Peki sınıra yakın bölgelerde yaşayan Suriyeli göçmenler güvenli bölgeye yerleşmeye nasıl bakıyor?
Bunu, Kilis'te ve Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde Suriyelilerle konuştuk.
Bazı Suriyeliler kalmak, bazıları gitmek istediğini belirtirken bazıları ise ancak kendi kentlerinin de Türkiye'nin denetimine geçmesi halinde dönmek istediklerini söylüyor.
Sınır kenti Kilis, Türkiye'de Suriyeli göçmen nüfusunun en yoğun olduğu şehir.
Azez'in komşusu bu kentteki kayıtlı Suriyeli sayısı 116 bin 638. Kilis'teki Suriyeliler dışındaki nüfus ise 142 bin 541.
Yani Suriyeliler bugün, toplam kent nüfusunun yaklaşık yüzde 45'ini oluşturuyor.
Kilis'te, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı, eski sanayi olarak bilinen mahallede Suriyelilerle konuşuyoruz.
Mahalle pazarının esnafının da müşterilerin de önemli bir bölümü Suriyeli.
Konuştuklarımızın hepsi Halepli olduklarını söylüyor.
İsim ve görüntü vermeyenler de dahil olmak üzere, konuştuğumuz herkes Barış Pınarı Harekâtı'nı desteklediğini belirtiyor.
"Güvenli bölge kurulursa, oradaki alanlara gider misiniz?" sorusuna ise farklı cevaplar geliyor.
Adını 'Turkey' koydukları bir oto yıkama dükkânı işleten arkadaşlar Zekeriya Samo ve Muhammed El Nasır, Suriye'ye ne olursa olsun dönmek istemeyenlerden.
Samo, Türkiye'deki hayatından memnun olduğunu söylüyor:
"Ben 2014 yılı başında buraya geldim. Halepliyim. Ben burada hem memnunum hem de rahatım. O taraf, Suriye tarafı zor. Burada sıkıntım yok. Buradaki komşularımın hepsi Türkler. Benim sokakta Suriyeli sadece iki aile var. Elhamdülillah ben memnunum."
'Güvenli bölgeye' gitmek istemediğini belirten Samo, Halep'e dönme ihtimaliyle ilgili olarak, "Sıkıntı olur. Orada Esad tutar. Ben Esad'ı sevmiyorum. Erdoğan ne zaman Halep'i alır o zaman ben Halep'e giderim" diyor ve devam ediyor:
"Aile var, iş var, ekmek var. Hiç kimse bizi kabul etmedi, Allah razı olsun Tayyip Erdoğan kabul etti. Ben mazlumum tamam mı? Zalim çok. Beni kim aldı, kim yardım etti? Sadece Türkiye Suriyelilere yardım etti. Bütün dünya düşman sadece Türkiye kardeşim. Halep esasında Osmanlıdır. Halep'e Osmanlı lazım, Türkiye lazım. Halep yüz sene önce Osmanlıydı. Türkiye'nin alması lazım."
Samo şimdi Türkiye'den vatandaşlık istediklerini söylüyor.
El Nasır ise Azez'li olduğunu, sekiz yıldır Türkiye'de yaşadığını ve artık kendi vatanının Türkiye olduğunu belirtiyor ve eliyle sık sık, Ülkücülerle özdeşleşmiş bozkurt işareti yaparak anlatıyor:
"Gitmem, hayatta gitmem. Kan, aynı kan. Ben artık buradayım. Üç çocuğum var burada. Şimdi üçü de okula gidiyor. Nasıl olacak? Hepsine Türk vatandaşlığı lazım. Tek devlet, tek bayrak, tek millet.
"Bana kimlik lazım, Türk vatandaşlığı lazım. Daha almadık, inşallah alırız. Allah Tayyip Erdoğan'dan razı olsun. Allah Tayyip'e uzun ömür versin."
İsmini vermek istemeyen Suriyeli bir pazarcı genç, "Suriye'de mülkü olan, arazisi olan oraya gitmek ister. Ama benim Halep'te bir şeyim kalmadı, evimiz gitti. Benim gibiler burada kalmak ister" diyor.
"Peki örneğin Tel Abyad ya da Resulayn yakınlarında konutlar inşa edilirse giderler mi?" diye sorduğumuzda ise "O zaman Suriyelilerin çoğu gider. Evi olursa, güzel bir memleket olursa giderler" cevabını veriyor.
Suriyelilerle konuştuğumuz ikinci durak ise Şanlıurfa'nın sınır ilçesi, Tel Abyad'ın karşısındaki Akçakale oluyor.
Türkiye, 444 km uzunluk ve 32 km derinlikteki alanda bir 'güvenli bölge' kurmak istediğini belirtiyor.
ABD ile varılan son mutabakatta ise bu bölgenin sınırları net olarak yer almıyor.
Bununla birlikte Tel Abyad ve Resulayn'ın 'güvenli bölge' sınırları içinde kalmasında mutabık kalındığı anlaşılıyor.
Tal Abyad, Rakka'ya bağlı. Akçakale'deki Suriyeli göçmenler arasında da Tel Abyad ve Rakka merkezinden gelenler önemli bir yer tutuyor.
Akçakale'deki Suriyeliler arasında, Özgür Suriye Ordusu'nun devamı olarak oluşturulan Suriye Milli Ordusu'na ciddi bir destek var.
Akçakale'de yaşayan Tel Abyadlı Mustafa El Nasır, yıllarca Özgür Suriye Ordusu içinde yer almış bir isim.
Rakka Askeri Meclisi'nden olduğunu belirten El Nasır, Barış Pınarı Harekatı'na katılan Suriye Milli Ordusu'na yardım ediyor.
Tel Abyad'da, Suriye Milli Ordusu oluşumu içinde yer alan, muhalif Rakka Askeri Meclisi üyesi Mustafa El Nasır'la buluşuyoruz.
Tel Abyadlı olduğunu ve yedi yıldır Türkiye'de yaşayıp Suriye'ye gidip geldiğini belirten El Nasır, iç savaşın başından bu yana Özgür Suriye Ordusu bünyesinde yer aldığını, hem Esad yönetimi hem IŞİD hem de YPG'ye karşı operasyonlara katıldığını söylüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Osmanlı sancağı resimlerinin bulunduğu evinde görüştüğümüz El Nasır, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarına savaşçı olarak katıldığını, Barış Pınarı Harekâtı'nda ise silahlı muhaliflere yardımcı olduğunu belirtiyor.
El Nasır'a göre güvenli bölge kurulursa Suriyeliler kesinlikle bu alanlara dönecek:
"Tabii ki, bugün orada güvenli bölge olursa ve oraya evler yapılırsa, bütün Suriyeliler geri dönerler. Kesinlikle herkes toprağına, yetiştiği yere ve evine, ne olursa olsun sonunda geri dönecek. Suriyeliler güvenli bölge istiyor."
El Nasır'a göre burada en önemli nokta, 'güvenli bölgenin' Türkiye'nin kontrolünde olması:
"Muhalif Suriyeliler bu bölgede sadece Türkiye'nin kontrol sahibi olmasını istiyor. Çünkü PKK ve PYD gibi örgütlerinin yaklaşmasını istemiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin kontrolünde olmasını istiyoruz.
"Güvenli bölge kurulursa ve Türkiye'nin kontrolü altında olursa oraya çadır bile koysalar döneriz. Çünkü güvenli bölgenin kontrolünü alacak olan ülke Müslüman bir ülkedir. Müslüman, adil ve zalimlere karşı Suriyelilerle birlikte olan bir ülkedir.
"Herhangi bir Suriyeli, buraya Şam'dan veya başka bir ilden gelmiş olsa bile, güvenli bölgede yaşamayı tercih eder. Çünkü Suriyeli aileler orada kendi vatanları ve topraklarında, kendilerini güvende hissederler."
Barış Pınarı Harekâtı'nın şu ana kadarki en başarılı operasyon olduğunu ve durmaması gerektiğini de savunuyor El Nasır:
"Biz bu operasyonun durmasını istemiyoruz. Operasyonun Suriye'nin bütün toprakları temizlenene kadar devam etmesini istiyoruz. Türk hükümetinden ricamız bu. Suriye'nin PKK, PYD, DAEŞ ve başka ülkeler tarafından desteklenen bütün terör örgütlerinden temizlenmesini istiyoruz."
El Nasır, harekatın ardından kendilerinin Esad yönetimine karşı savaşmaya devam edeceklerini de söylüyor:
"İnşallah bunları yeneceğiz. Arkamızda şerefli bir ülke var. O da sadece tek ülkedir, Müslüman bir ülke olarak bizim yanımızda duran bir ülkedir. Umudumuzu Allah'a bağlamışız. Avrupalılardan ve Körfez ülkelerinden hiçbir beklentimiz yoktur.
"Hiç durmayacağız. Bizim hedefimiz, tüm Suriye'nin topraklarının bütünlüğünün sağlanması ve Suriye'nin özgürlüğüne kavuşması, Allah'ın izniyle.
"Güvenli bölge, Suriyeli mülteciler için güvenli bir yer olacaktır. Ancak bizim hedefimiz güvenli bölgenin de ötesinde. Rakka, Deyr ez Zor, Haseke… Bu, Türk hükümetine çağrımızdır. PKK'lıların temizlenmesini (istiyoruz)."
El Nasır'ı Akçakale sokaklarında takip ederken görüştüğümüz bir Suriyeli kasap ise şunları söylüyor:
"Yok gitmem, güvenlik sağlanana kadar gitmem. Güvenlik ve istikrar sağlanana kadar dönmem. Yüzde 100 güvenli bir bölge kurulunca giderim. Güvenlik konusunda biraz bile şüphem olursa gidemem. Buradaki rahat yaşamı orada da sağlayabilirsek gideriz."
Akçakale'de iki Suriyeli kadınla da görüşüyoruz.
Nur Şeyh Ahmed, 19 yaşında, Tel Abyadlı bir Suriyeli genç kadın.
Yaklaşık altı yıldır Türkiye'de yaşadığını belirtiyor. Şeyh Ahmed, güvenli bölge kurulursa döneceğini söylüyor:
"Döneriz, evlerimiz orada, ablam da orada. Tel Abyad'a ve Resulyan'a dönerim, Rakka'ya dönmem. Rakka'ya gidemeyiz. Rakka'nın da alınmasını istiyoruz. Rakka'da ailelerimiz var. Rejimin olduğu yerde yaşamakta zorlanıyorlar.
"Şu an Rakka'ya dönersek rejim beni kesin tutuklar çünkü Tel Abyadlıyız ve ÖSO'yu destekliyoruz. Biz muhalifiz ve rejimi istemiyoruz."
Kendisine 'güvenli bölgedeki' hayattan beklentilerini sorduğumuzda şu cevabı veriyor:
"İnşallah iyi ve güvenli bir yer olmasını istiyoruz. Güvenlik olsun, okullar olsun, sağlık imkanları olsun. Çocukların gidebileceği okullar, hastaneler olsun. En önemlisi güvenlik sağlansın."
Başka bir evde görüştüğümüz, isminin yazılmasını istemeyen bir genç kadın da yine Tel Abyadlı olduğunu belirtiyor.
Suriye'deyken ilkokul öğretmeni olarak çalıştığını, şimdi ev kadını olduğunu anlatıyor.
O da güvenli bölgeye dönmek isteyenlerden. Güvenli bölgeden beklentilerini ise şu sözlerle anlatıyor:
"Tabii ki döneriz. Güvenlik sağlanırsa, hastane ve okul yapılırsa kesinlikle döneriz. İlk önce eğitim isteriz, çünkü bu durumda birçok çocuk eğitim görmedi. Çocukların eğitimlerine devam etmelerini isteriz. Hastanelere ve sağlık merkezlerine özen göstermelerini istiyoruz."
Genç kadın, dönmesi durumunda mesleğine devam etmek istediğini ekliyor:
"Ülkeme geri dönünce öğretmenlik mesleğime geri döneceğim. Çocuklara yeniden eğitim vermeyi düşünüyorum. Çünkü birçok çocuk bu olaydan dolayı eğitimlerini yarıda bıraktı. Çocuklara yeniden eğitim vermek istiyorum."
Akçakale'de son olarak, içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid'in resimlerinin yan yana asılı olduğu bir dükkânda esnafla sohbet ediyoruz.
İsimlerini vermek istemeyen Suriyeliler, bölgenin kurulması durumunda dönme yanlısı.
Sonradan içeri giren, düğün şarkıcısı olduğunu belirten ve bize kendi isteğiyle bir şarkı söyleyen Mahmud El Ahmed ise Rakka'dan olduğunu, kendisinin Rakka dışındaki bir bölgeye değil Rakka'ya dönmek istediğini söylüyor:
"En önemlisi adalet. Suriye halkı yerine geri dönsün, vatanımız yeniden bizim olsun. Benim kendi memleketim de (Rakka) temizlenirse oraya dönerim."
© Tüm hakları saklıdır.