Yaşam
Deutsche Welle

Banu Güven yazdı: İzmir yangınına bakanlık müdahalesi incelenmeli

"Bakanın çöp muamelesi yaptığı uçaklardan üçü daha iki buçuk yıl önce İsrail'deki yangını söndürmek için başarıyla kullanıldı"

22 Ağustos 2019 19:05

Banu Güven

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin inadı inat. Havadan yangın söndürme uçaklarını 35 yıldır ilk kez devre dışı bırakan bakan olarak tarihe geçti kendisi. Otuz beş yıldır tıkır tıkır işleyen Bakanlık - Türk Hava Kurumu (THK) işbirliğini, Pakdemirli kendi döneminde sona erdirdi. Otuz beş yıldır Orman Bakanlığı'nın uçakla yangın söndürme ihalesini alan THK, 2019'da bakan tarafından geri çevrildi.

Sonuç: Temmuz'da Göcek'te çıkan yangında olduğu gibi İzmir'de de alevler ormanı ve canlıları yutarken, THK, pilotlar, personel, eli kolu bağlı oturdu, bekledi. İthamlara karşılık gerçek dile getirildi, yine binbir ithamla karşılaştı.

İzmir'de kızılçamlar çıra olup yanarken, Pakdemirli yangına havadan müdahale eden helikopter filosuyla övünüp, THK uçaklarının kullanılmaz olduğunu iddia ederken, her biri 5 ton su ve aynı zamanda yangın söndürücü köpük taşıma kapasitesine sahip beş THK uçağı yarım ila bir saatte yangına müdahale edebilecek durumda hazır bekliyordu. Sosyal medyaya verilen fotoğraftaki “Kuşlar içinde yuva yapmış” dediği üç uçağın da iyi durumda olduğunu ve yedek parça temini için kullanıldığını da merak eden öğrendi. Bakan da biliyordur, ama altıncı bir uçağın şu an bakımda olduğunu da ben ekleyeyim. Bu uçakların hepsi ara ara uçuyor ve uçuşa elverişlilik sertifikaları da var.

Buna rağmen Tarım ve Ormancılık Bakanı, 35 yıldır sadece bu memlekette değil, yakın coğrafyadaki yangınlara da havadan müdahale eden THK'yı ve uçaklarını yerden yere vurmaya devam ediyor. Kurumu “Siyasetin oyuncağı” olmakla suçluyor. İzmir'in tek ciğeri yanmışken, o “Hükümetimiz saldırı altında” diye konuşabiliyor. Son derece teknik bir konuyu siyasileştiren bizzat kendisi oysa ki.

Pakdemirli yangının maliyetinden hiç söz etmeden, aynı Temmuz ayındaki Göcek yangınında olduğu gibi, THK uçaklarıyla helikopterlerin birim maliyetlerini karşılaştırmaya da devam ediyor. Elma ve armudu karşılaştırmak gibi bir şey bu! Biri 2,5 ton su taşıyan helikopter, diğeri bunun iki katı suyla beraber köpük taşıyan, denize, göle, baraja, ırmağa inebilen amfibik uçak! Ayrıca dünya âlem sersem değil herhalde; Kanada yapımı bu uçaklardan 124'ü çeşitli ülkelerce halen kullanılmakta.

Bakanın çok maliyetli olduğu gerekçesiyle vermediği ihaleye gelince... İş burada düğümleniyor. Aslında THK dördü Ankara'da, biri İzmir'de tutulacak 5 uçak için uzun yıllardır hep aynı bantta, yani 10 milyon dolar civarında teklif veriyor. Pakdemirli'nin şikayetçi olduğu maliyet artışının nedeni, THK'nın 2019'da bu bedeli yükseltmesi değil, dolar kurundaki yükseliş! İhale 2018'de 31 milyon TL'ye bağlanmış, 2019'daysa teklif dolar kurunun artışı ve bazı ek maliyetlerle 65 milyon TL'ye çıkmış. Yani artışın sorumlusu THK değil, bizzat hükümetin ekonomi politikaları. Bunun bedelini ödeyen ise yine orman, yine halk.

Bakana dün ulaşmayı denedim ama cevap alamadım. O yüzden şu soruları buradan yöneltiyorum:

  • Madem maliyet arttı, THK'dan bu maliyetin düşürülmesi, yeni bir teklif sunulması neden istenmedi?
  • Bir anlaşma olmasa da bu yangında bu uçakları devreye sokamaz mıydı?
  • Neye, hangi deneyime ya da kimin sözüne güvenerek bütün bir havadan yangın söndürme işi, kapasitesi çok daha küçük olan helikopterlere devredildi? Uçaklardan nasıl böyle vazgeçilebildi?
  • Doksan dört yıllık havacılık mazisine sahip THK gibi deneyimli bir kurumu bir kenara itip, tekstilden mimarlığa, oradan havacılığa uzanan farklı alanlarda ticaret yapan firmalara yönelmek nasıl açıklanabilir?
  • THK'nın teklifini kabul etmeyen Bakanlık, nasıl oldu da helikopterler için 104 milyon TL'yi gözden çıkarabildi?
  • Helikopter ihalelerinde teminatı verilen helikopter sayısı neydi? Otuz dört müydü? Bunların hepsi temin edildi mi? Yüklenici firma, firmalar yükümlülüklerini yerine getirdi mi?
  • İzmir yangınında aynı anda ve dönüşümlü olarak kaç helikopter çalıştı?

Bakanın çöp muamelesi yaptığı uçaklardan üçü daha iki buçuk yıl önce İsrail'deki yangını söndürmek için başarıyla kullanıldı. Üstelik bu uçaklar İsrail'e bizzat Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla gönderildi. Bu uçaklar son olarak geçen yıl 22 Ekim'de Muğla Milas'da çıkan yangına müdahale etmişlerdi. İki soru daha:

  • Pakdemirli artık uçamayacağını düşündüğü uçakları neden geçen yıl Yunanistan'daki yangında komşuya yardıma göndermek istemişti?
  • Yani 22 Ekim 2018'de kullanılan uçaklar birkaç ay içinde mi hurdaya çıktı da THK ile 35 yıldır yapılan iş birliği bir çırpıda kesip atıldı?

Öyle görünüyor ki, Bakan Pakdemirli'nin THK'ya Ekim 2018'de Kürşat Atılgan'ın yerine gelen ve kurumu 1,4 milyar TL borç ile devralan Bertan Noğaylaroğlu ya da yönetim ile ilgili bir sorunu var. Ortada yangına müdahale gibi somut bir konu varken kalkıp “THK ana muhalefetle beraber hareket ediyor” demesinin yanında, “Kediye ciğer teslim etmişler” gibi ifadeler kullanması bana bunu düşündürdü.

Bakan uçakların maliyetinden bahsetmeye devam ediyor ama henüz yangının gerçek maliyetini açıklamış değil. Açıkladığında da bakanlığının duruma en iyi şekilde müdahale ettiğini savunacak. İnanan inanır, ama kamuoyunda bunca şüphe oluşmuşken yurttaşların bu meselenin incelenmesini ve hatta gerekirse soruşturulmasını talep etmek hakları olmalı.

Orman yangınları bir bakanın ısrarlı hataları ve olası kişisel tahammülsüzlüklerini kaldıramayacak ölçüde hayati bir konu çünkü.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle