Gündem

'Balyoz'da tahliye kararı hükümetin cemaatle ilişkisi olmadığına inandığı kadın hâkimlerden'

Murat Yetkin: HSYK için, daha önce selam dahi verilmeyen kadın hâkim ve savcılar özellikle değerli

20 Haziran 2014 12:30

Anayasa Mahkemesi’nin 230 Balyoz sanığıyla ilgili olarak verdiği hak ihlali kararının ardından, tahliye kararı veren İstanbul Anadolu 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin kadın hakimlerde oluştuğuna dikkat çeken Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, “Şu sıra, başında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bulunduğu HSYK için, birkaç yıl önce koridorlarda selam dahi verilmeyen kadın hâkim ve savcılar özellikle değerli. Çünkü hükümet, cumhuriyet ve laiklik ilkelerine değer veren kadın ve hâkimlerin cemaatle ilişkisi olmayacağına inanıyor. İyi mi?” dedi.

Murat Yetkin, “Sonra bir bakıyorsunuz, Balyoz gibi hassas bir davanın verildiği mahkemenin üç hâkimi de kadın ve verdikleri karar da evrensel hukuk ilkeleri uyarınca, sanıklar lehine çıkıyor. Hani kadınların kamudaki varlığının artmasını istiyoruz ya, işte o boşuna değil. Adalete, cumhuriyete ve demokrasiye kadınlar, ama eğitimli, özgürlüğünü eline almış kadınlar erkeklerden daha iyi sahip çıkıyor çünkü” görüşünü dile getirdi.

Murat Yetkin’in Radikal gazetesinin bugünkü (20 Haziran 2014) nüshasında yayımlanan, “Son kararı üç kadın hakim verdi” başlıklı yazısı şöyle:

‘Son kararı üç kadın hakim verdi’

Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz Davasının 'adil olmayan yargılama' nedeniyle yeniden görülmesi gereğine yol açan kararı 3 kadın hâkim yorumladı.

Üç kadın hâkim: Özlem KaraçamMübeccel Saraçoğlu ve Gülperi Güneş.

İstanbul-Anadolu 4’üncü Ağır Ceza hâkimleri.

Dün 19 Haziran günü, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 18 Haziran’da aldığı Balyoz Davası’nın ‘adil olmayan yargılama’ nedeniyle yeniden görülmesi gereğine yol açan kararı onlar yorumladı. Heyetin tamamen kadınlardan oluştuğuna haber masamızda Özgür Korkmaz dikkat çekti.

Aslında 230 sanığın hepsinin tahliye dilekçesi yoktu. Ama Anayasa Mahkemesi’nin kararını, sanıklar lehine yorumlayarak tahliyelerine karar verdiler.

Dört buçuk yıl önce, 30 Ocak 2010 günü Taraf muhabiri Mehmet Baransu’nun, bir bavul dolusu evrakı İstanbul’da, o zaman Beşiktaş’taki adliyeye getirip teslim etmesi ardından 19 Temmuz 2010’da kabul edilen Balyoz iddianamesini dört savcı hazırladı. 19 Temmuz 2010: Mehmet ErgülMurat YönderSüleyman Pehlivan ve Ali Haydar. Aralarında kadın yoktu.

21 Eylül 2012’de mahkeme sonuçlandı. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, emekli Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, emekli Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan “Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildiler. Ama ‘teşebbüs eksik’ diye cezaları 20 yıla indirildi.

Kararı veren Özel Yetkili İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi heyeti şu isimlerden oluşuyordu: Ömer DikenAli Efendi Peksak ve Murat Üründü; aralarında kadın yoktu.

Günler geçti, köprülerin altından çok sular aktı.

Mesela, Başbakan Erdoğan Özel Yetkili savcı ve hâkimlerin 7 Şubat 2012’de, kendisinin PKK ile irtibat kurmakla görevlendirdiği MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, PKK ile ilişkisi var diye sorgulanmak istenmesine çok kızmıştı. Fidan’ı yedirirse devamı gelir diye düşünüyordu, yasayı değiştirdi, koruma sağladı ve o ekibe bir mim koydu.

O ekip ki 2006-2007’den bu yana Erdoğan’ın yolunu adeta buldozer gibi temizlemekte ön saftaydı; özellikle de polis ve yargı teşkilatı içindeki varlıklarıyla. CHP’nin o zamanki lideri Deniz Baykal, daha o zamanlar “Derin devlet ortadan kaldırılmıyor, el değiştiriyor, F-Tipi derin devlet kuruluyor” mealinde demeçler veriyordu. Ama o zaman bu konudan söz etmek doğrudan darbecilik sayılıyordu.

PKK ile diyalog ve dershaneler tartışmasıyla AK Parti saflarındaki gerilim yükseldi ama mesela Gezi protestoları sırasında derin bir çelişki yoktu; yol arkadaşlığı homurdanarak da olsa devam ediyordu. Yolların asıl ayrılması 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmasıyla oldu. Erdoğan bunu Fethullah Gülen ekibinin kendisine karşı darbe girişimi olarak gördü.

Özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yasası değiştirildi, çok sayıda hâkim ve savcının yeri değiştirildi, daha işlevsiz görevlere verildiler.

Mesela Balyoz hâkimlerinin üçü de bu furyadan payını aldı.

 

Bir zamanlar Erdoğan ne zaman gözünü kendilerine çevirse önüne “Bir suikast girişimini daha önledik” dosyası koyan polis camiası artık gözden düşmüştü. En son Erdoğan’ın beş yıl koruma müdürlüğünü yapan Zeki Bulut, odasına dinleme cihazı yerleştirme soruşturmasında gözaltına alındı.

Sonra Anayasa Mahkemesi 18 Haziran’da, tam da 12 Eylül 1980 darbecilerinin müebbet hapis aldığı gün dedi ki, o mahkeme dijital kanıtların sahte olduğu iddiasını dikkate almamış, dinlenmesi gereken tanıkları dinlememiştir, dolayısıyla yargılama adil olmamıştır, yenilenmelidir.

Tamam, kadın hâkimlere geliyorum.

Şu sıra, başında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bulunduğu HSYK için, birkaç yıl önce koridorlarda selam dahi verilmeyen kadın hâkim ve savcılar özellikle değerli. Çünkü hükümet, cumhuriyet ve laiklik ilkelerine değer veren kadın ve hâkimlerin cemaatle ilişkisi olmayacağına inanıyor. İyi mi?

Sonra bir bakıyorsunuz, Balyoz gibi hassas bir davanın verildiği mahkemenin üç hâkimi de kadın ve verdikleri karar da evrensel hukuk ilkeleri uyarınca, sanıklar lehine çıkıyor.

Hani kadınların kamudaki varlığının artmasını istiyoruz ya, işte o boşuna değil.

Adalete, cumhuriyete ve demokrasiye kadınlar, ama eğitimli, özgürlüğünü eline almış kadınlar erkeklerden daha iyi sahip çıkıyor çünkü.