'FETÖ' üyesi olduğunu kabul eden 'Balyoz Planı' davasının duruşma savcısı Hüseyin Kaplan hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın iddianamesinde, şüphelinin örgüte ilişkin itiraf niteliğindeki ifadelerine yer verildi. Kaplan, "Sivil abi, adliyede yürümekte olan davalardan çok önemli olan olup olmadığını sorar, dosya hakkında bilgi alır, gerektiğinde gazetede haber yaptırırdı" diye konuştu. 'FETÖ'ye üyelerinin adliyedeki toplantılarında "Hakan Fidan ve Efkan Ala'nın cemaati hedef aldığına" dair ifadeler kullandığını aktaran Kaplan, İlker Başbuğ'un gözaltına alınmasına ilişkin olarak da "savcı ile FETÖ abisinin konuşmuş olabileceğini" iddia etti.
30 yıllık 'FETÖ' üyesi
111 sayfalık iddianamede, 30 yıl boyunca 'FETÖ' yapılanması içinde yer aldığını kabul ettiğini belirten Hüseyin Kaplan'ın, Balyoz Planı Davası'nın duruşma savcılarından olduğu ve kapatılan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve diğer savcısı Savaş Kırbaş ile birlikte hareket ederek, örgütün amacı doğrultusunda usulsüz ve hukuka aykırı yargılama yaptığı vurgulandı.
ByLock'u kabul etti
İddianamede, şüpheli Kaplan'ın 2014 yılından beri ByLock kullanıcısı olduğu belirtilirken, ayrıca meslekten ihraç edilen HSYK Müfettişi Halil Şener'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2013 yılı denetiminde, hak etmediği halde örgütsel amaç doğrultusunda şüphelinin parlatılması ve gelecekte önemli görevlere getirilmesini sağlamak için 85 olarak not takdir ettiği ve sonrasında raportör incelemesinde notun 77'ye indirildiği tespitine yer verildi.
Lise sonda FETÖ'yle tanıştı
Şüpheli Kaplan savcılık ve hâkimlik ifadesinde “Hizmet hareketi” ile lise son sınıfta Samsun'da tanıştığını, ancak son gelişmelerden sonra 15 Temmuz darbe girişimi akabinde bu kavramı reddettiğini belirterek, örgüte nasıl girdiğini ve örgütün eylemlerini anlattı. Şüpheli Kaplan ifadesinde, 3 yıl cemaat evinde kaldığını, ilerleyen süreçte “ev abiliği, semt abiliği ve bölge abiliği” yaptığını, “bölge abisi ve semt abisinin” evde kimlerin kalacağından ve ihtiyaçların temininden sorumlu olduğunu belirterek, “hizmet hareketinden olduğu halde aynı adliyede ya da bölgede çalışanların birbirini bilmeyebileceğini, sadece aynı okulda okuduklarında, aynı evde kaldıklarında, belli müşterekleri varsa ya da birbirlerine işleri düşmüşse birbirlerini tanıdıklarını” anlattı.
Çağlayan ve Beşiktaş'ta görev yaptı
Çağlayan Adliyesi'nde 2011 yılında 'memur büroda' görevlendirildiğini, 2011 Kasım ayında da Beşiktaş Adliyesi’nde görevlendirildiğini, haklarında 'FETÖ'den dava açılan hakim Ali Efendi Peksak ve savcı Savaş Kırbaş’ın arkadaşı olduğunu, kendisini sevdikleri için duruşmalara girmesini tavsiye ettiklerini, Balyoz davasının ikinci iddianamesinden sonraki duruşmalarına katıldığını anlattı.
Adliyeden sorumlu 'sivil imam'
Kaplan, adliyedeki yapılanmayı şöyle anlattı:
"İstanbul Adliyesinde adliye imamı diye bir yapılanma yok ancak sivil bir yargı imamı var. Bu imamın görevi İstanbul genelindedir. Çağlayan Adliyesindeki hakim savcıları ele alacak olduğunda, bunların 3-4 kişilik sohbet grupları var. Bazen sivil abiler de sohbete katılır. Bu abi bazı haberler getirir. Bu Türkiye içinden veya Amerika'dan olabilir, Sivil abi, adliyede yürümekte olan davalardan çok önemli olan olup olmadığını sorar, dosya hakkında bilgi alır, gerektiğinde gazetede haber yaptırırdı.
"İmamlar kod adı kullanır"
"İmamlar genelde kod adı kullanır, meslekten olmaz. İrtibatı sadece sohbetle sağlanır. Bir sohbet abisi birkaç gruba sohbet verebiliyordu. Adliye içerisinde hiyerarşik bir yapılanma yoktu ancak bilgi ve beceresine göre iş verilirdi, gönüllülülk esasına göre himmet adı altında para ödemesi yapılırdı. Bu parayı sohbet abisi alırdı. İmam kesinlikle kuruma (çalıştıkları) gelmezdi, 'cemaate' mensup hakim-savcılar Zaman gazetesine abone olmazdı. Hizmetin kolejlerine ve dershanelerine çocuklarını özellikle göndermezlerdi."
MİT Müsteşarı Fidan'ın ifadeye çağrılması
İfadesinde MİT Müsteşarı Fidan'ın ifadeye çağrılmasına ilişkin olaydan da bahseden şüpheli Kaplan'ın, dosyayı savcı Sadrettin Sarıkaya’nın yaptığını, kendisine sadece Hakan Fidan ve arkadaşlarının ifadesini almak için adliyeye çağırdığını söylediğini, sonradan duyduğuna göre Oslo belgelerinin Diyarbakır'da yapılan bir aramada ele geçirilmesinden dolayı ifadelerine başvuracağını ve Hakan Fidan haricindeki diğer üç kişiyi tutuklamaya sevk edeceğini, Hakan Fidan'ı tutuklamaya sevk etmeyeceğini söylediğini, ancak sonradan yakalama çıkarttığını söylediğini anlattı.
Bu konuyu 'FETÖ' davalarından yargılanan meslekten ihraç edilen emniyet müdürü Yurt Atayün ve istihbaratçı Erol’un, yine 'FETÖ'ye iltisaklı olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen Fikret Seçen’e açtıklarında Seçen’in "Bu hassas konu, görevinizden olabilirsiniz" dediğini duyduğunu, zaten görevden alındıklarını ifadesinde anlatan şüpheli Kaplan, bu kadar önemli bir konunun muhtemeldir ki “cemaat abisiyle” görüşüldüğünü tahmin ettiğini, ancak gizli bir konu olduğu için ancak birebir konuşulmuş olabileceğini söyledi.
İlker Başbuğ'un gözaltına alıması...
Şüpheli Kaplan, sohbete katılanların olayı arkadan takip ettiğini belirterek, “Örneğin; İlker Başbuğ'un alınması olayını ilgili savcı ile abinin konuşmuş olabileceğini, kendilerinin ise alındıktan sonra duyduğunu” öne sürdü.
"Hakan Fidan ve Efkan Ala uğraştı' demişler..."
ByLock programını bir süre kullandığını, abiler tarafından güvenli bir program olduğunun söylendiğini, bir müddet bunu kullandığını anlatan şüpheli Kaplan, son iki yıldır sohbetlere katılmadığını, bu nedenle son olarak ne tavsiye edildiğini bilmediğini, sohbetlerin genellikle duruşma gu?nlerine göre ayarlandığını, gizlilik açısından telefon götürülmediğini söyledi. Kaplan, seçimlerde “cemaatle” AKP arasındaki kavga büyüdüğü için doğrudan parti ismi verilmediğini ancak AKP’nin karşısında hangi parti güçlü ise ona oy verilsin denildiğini savundu.
Şüpheli Kaplan, 2011 yılında “cemaatle” hükümet arasında gerginlik çıktığında gerek özel toplantılarda gerekse adliyedeki çay sohbetlerinde eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın birkaç kişilik grupla “cemaati” hedef aldıklarını ve tasfiye etmek için çalışmalar yaptıklarını duyduklarını, özellikle emniyette tasfiye çalışmaları yapıldığı haberleri gelince kendilerinde rahatsızlık oluştuğunu ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı gelişmeye başladığını, kendisinin Gezi Parkı’nda hükümetin zarar görmesini istediğine ilişkin beyanlarda bulundu.
"Dindar, hizmete yakın, alevi diye fişlemişler"
Şüpheli Kaplan ifadesinde 17/25 Aralık olaylarından "abilerin" haberi olduğunu düşündüğünü anlatarak, adliyede hakim-savcılar arasında fişleme yapıldığının doğru olduğunu, bunu yapan özel bir görevli bulunmadığını, herkesin bildiği konularda fişleme yapabildiğini, “Dindardır, hizmete yakındır, hizmete düşmandır, Alevidir” gibi bilgi notları tuttuklarını, muhatapları tanıma ve insan tanıma açısından bu fişlemeleri yaptıklarını söyledi.