Siz hapisteyken üst kademeleri uyarmıştınız değil mi?
Mahkemenin düzmece, üyelerinin terör örgütü mensubu olduklarını, asıl amaçlarının kendi sözde amiral, general ve subaylarına yer açarak iktidarı ele geçirmek olduğunu her fırsatta en üst düzeydeki komutanlara defalarca söyledik, yazdık. Somut bilgilerdi bunlar. Raporlar gönderdik. Ancak buna rağmen bir şey yapmadılar ya da yapamadılar. FETÖ'cü olduğu bilgisini aldığımız ve komutanları uyardığımız birçok albay 15 Temmuz'da amiral olarak sahnede başroldeydi.
– Çevrenizdeki subaylar arasında FETÖ'cü olanları fark etmediniz mi?
AKP'den önce MİT rapor hazırlar, sakıncalı personeli Genelkurmay'a bildirirdi. AKP iktidara gelince MİT'ten gelen bilgi akışı bir anda kesildi.
– Komutanlar, dönemin başbakanıyla konuşmadılar mı?
Biz hapisteyken komutanlar başbakana gidip konuştular, bilgi de verdiler. Daha doğrusu bize böyle söylediler. Başbakanın daha sonra ortaya çıkıp ‘Kandırıldık' demesine hiç anlam veremedim! Komutanlar mı yalan söyledi, başbakan mı? Bu arada asıl kandırılanlar, senaryosu önceden yazılan ve ordunun hedef alındığı planın kurbanı olan bizler olduk. Komutanların çekingenliğinden, kararsızlığından da faydalandılar.
– Şimdi yeni bir dava açıldı…
Bakırköy Ağır Ceza'da dava açıldı ve iddianamede ‘Bunlar kendi adamlarını yerleştirebilmek için, kendileriyle aynı düşüncede olmayan subayları tasviye ederek 15 Temmuz'un yolunu açmışlardır' deniliyor. Askeri Şura'daki komutanlar bizimle ilgili kararların altına imza atmasaydı 15 Temmuz önlenebilirdi. Bir anda sadece amiraller değil pırıl pırıl albaylar da ziyan edildi. Balyoz ve Ergenekon'la başlayıp 15 Temmuz'la devam eden süreçte devlet, kendi ayağına ateş etmiştir.