Yaşam

Balbay ve Özkan'dan 'Mumcu Mektubu'

Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan'ın, Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin 18. yılı dolayısıyla, mektup yazdığı bildirildi.

23 Ocak 2011 02:00

T24 - Ergenekon davasında tutuklu yargılanan gazeteciler, Uğur Mumcu suikastinin 18. yılında seslerini mektupla duyurdular:  O güne hazırlanın dostlar!

Ergenekon davasının tutuklu sanıkları gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin 18'inci yılı nedeniyle cezaevinden mektup gönderdi.

Mektup, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Atilla Sertel aracılığıyla kamuoyuna ulaştırıldı.

Balbay ve Özkan cezaevinde birlikte çektirdikleri fotoğrafları da gönderdi.



Mustafa Balbay mektubunda, şunları yazdı:

"Yıllar geçtikçe Uğur Mumcu'nun niçin katledildiği daha berraklaşıyor, daha netleşiyor. 2011 yılından 1993'e baktığımızda şunları görüyoruz: Uğur Mumcu, Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmemesi için öldürüldü. Bugün, Türkiye'nin uluslararası alanda attığı pek çok adımdan, verdiği pek çok sözden en son Ankara'daki Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumlarının haberi oluyor. Uğur Mumcu, yönü uygarlığa, çağdaşlığa değil Ortadoğu bataklığına dönük bir Türkiye'nin oluşması için öldürüldü. Bugün, bakmayın sahte AB söylemlerine; hükümet, Lübnan'daki hükümetin devrilmesine ülke sorunlarından daha çok üzülüyor.

Uğur Mumcu, Türkiye'nin tüm temel değerlerinin, Cumhuriyet'in tüm kazanımlarının yıpratılması, tüketilmesi için öldürüldü. Bugün, gün geçmiyor ki Atatürk Türkiyesi'nin temel taşlarından biri `tarifini yeniden yapalım' adı altında saldırıya uğramasın. Uğur Mumcu, toplumun yolsuzluklara alışması, olağan karşılaması, yolsuzluk haberlerinin `haber değeri taşımaması' için öldürüldü. Bugün, yolsuzluk iddialarının üzerine gidilmiyor, yolsuzluk haberi yapanların üzerine gidiliyor.

Özetle Uğur Mumcu Türkiye'nin dönüştürülmesi için öldürüldü. 1990'lı yıllardaki kıyımların, Prof. Aksoy, Doç. Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, A. Taner Kışlalı cinayetlerinin arkasında bu gerçek yatmaktadır. 2000'lerde de saldırı aracı olarak hukuk seçilmiştir. Katledilmeseydi Uğur Mumcu da Ahmet Taner Kışlalı da aynı saldırıya uğrayacaktı. Bugün güç sahipleri amaçlarına ulaşmış olduklarını düşünebilirler. Ancak başaramayacaklar. Anadolu'yu tanımıyorlar. Bu topraklar esareti kusar. Bu topraklar kendinden olmayanı iyi bilir. Emperyalizm hedeflerini hiçbir zaman değiştirmez. Sadece zamana göre araçlarını değiştirir. Geçen yüzyılın başını iyi okursak bu yüzyılın başını da iyi anlarız.

Uğur Mumcu'lar bunun ayırdına en iyi varmış, yüreği Anadolu'yla atan yurtsever aydınlardı. Onun için öldürüldüler. Bunu topluma daha çok anlattığımız gün Uğur Mumcu'nun köklerinden ormanlar fışkıracak. Bu yolda yürüyenlere selam olsun. Bu bilince erenlere Silivri Kalesi'nden yürek dolusu selam, sevgi, hasret. Silivri Kalesi sürgünleri burada geleceğe sürgün veriyor. Bu sürgünler size uzanan kollardır. Mutlaka bir gün buluşacağız. O gün, Uğur Mumcu'lar Ahmet Taner Kışlalı'lar yanıbaşımızda olacak. O gün, bir kere daha kahrolacak Mumcu'yu katleden irade `yanlış yaptık, öldürmekle ölmüyorlar' diyecekler. O güne hazırlanın dostlar."

Gazeteci Tuncay Özkan ise Atilla Sertel'e gazetecilerin serbest bırakılması için çabaları nedeniyle teşekkür ederek başladığı mektubunda şunları yazdı:

"Uğur Mumcu; bir inanç, iman ve mücadelenin adıdır. Mustafa Kemal düşüncesinin 20. yüzyıla ulaşan en değerli kaynaklarından biriydi. O kaynak Anadolu'nun gürül gürül akan nehirlerinden biri oldu 24 Ocak'ta. O güne kadar bizim Uğur ağabeyimizdi, şimdi özgürlük, bağımsızlık ve doğruluğun mihenk taşı oldu. Biz o ırmaktan beslenmeye o ırmağın mihenk taşlarına bilincimizi bilemeye devam ediyoruz. Anadolu ondan beslenmeye hep devam edecek."