Gündem

Balbay: Hâlâ örgüt olamadık, bir konuda anlaşabilen dört kişi bile yok

Mustafa Balbay, 3. yargı paketinin ardından tahliye umutlarının arttığını söyleyerek, 'Özgürlüğün bedelini ödedim, rövanş istemiyorum' dedi

07 Temmuz 2012 11:24

Silivri'de 3.5 yıldır tutuklu bulunan CHP Milletvekili Mustafa Balbay, "Bu davalar dava değil. 19 iddianame, 5 milyon ek delil klasöründen adalet çıkmaz. Burada suçlu bile kaybolur. 50 yıla eşdeğer duruşma oldu. Hâlâ örgüt bulunamadı. Örgütü bilen de çıkmadı. Hâlâ örgüt olamadık. Burada bir konuda anlaşabilen dört kişi bile yok" dedi.

Radikal gazetesinden Ömer Şahin'in "Hâlâ burada örgüt olamadık" başlığıyla yayımlanan (7 Temmuz 2012) Mustafa Balbay söyleşisi şöyle:

 

Hâlâ burada örgüt olamadık

 

Mustafa Balbay’ı çok iyi gördüm. Eski halinden eser yok; daha fit ve zinde. Epey kilo vermiş. Silivri’ye girerken 105 kilo imiş, şimdi 85’e inmiş. Çıkışta maraton koşmayı kafaya koyacak kadar kendini iyi hissediyor. “Burada 10 yıl ömrüm uzadı” diyor. Kravatlı, takım elbiseli, düzgün taranmış saçlarıyla Meclis kürsüsüne çıkacak gibi. Morali de yerindeydi. Yargı paketinin çıkması yüzleri güldürmüş. Tahliye umudu hiç olmadığı kadar artmış. 3.5 yıldır tutuklu olan Balbay, “Tam 4 kez ‘Bu sefer çıkıyoruz’ havası oluştu. Ama en güçlüsü bu. Özgürlüğe de, tutukluluğun uzamasına da hazırım” mesajı veriyor.

Espri yeteneğinden bir şey kaybetmemiş. Yine kelimeleri dans ettirmeyi seviyor. Cezaevi personeliyle çok iyi ilişkileri var. Kimseden şikâyetçi değil. Bir görevliyi, “Her şeye nail, işte Mikail” diye tanıtıyor. Her ortama uygun esprisi hazır. Yemekte nohut olunca, “Vatan yahut nohut” diyor. Haftada dört gün çıkan bulgur pilavına, “Langur, lungur. Yine kırmızı bulgur” adını takmış. Ressam mahkûm olunca duvarlar resimlerle dolmuş. Doktor içeri girince de “Şimdi 24 saat sağlık hizmeti alacağız” diye gülmüşler.


İşte Balbay’ın 24 saati


Balbay’ın 24 saati nasıl geçiyor? Günde 6 saat uyuyor. Sabah 08.00’de sayım olduğu için 07.30 gibi kalkıyor. Spor yaparak güne başlıyor. Haftanın altı günü iki saat spor yapıyor. Günde bir saat koştuğunu söylediğinde şaşırdım. “Koşu bandında mı?” diye sorunca kahkahayı bastı. “Beş adım eni, 14 adım boyu olan koğuşta koşmayı öğrendim. Dolapbeygiri gibi dönüyorum.” Koşarken ODTÜ Ormanı ve Eymir Gölü’nü düşünüyormuş.

10.30’da kahvaltı yapıyor. “11.00 olunca Ayşenur Arslan saatiydi” diyor gülerek. Sonra gazete saati. 19 gazeteyi satır satır okuyor. Öğleyin de koğuş arkadaşı Barış Pehlivan’la manşet, gündem değerlendirmesi yapıyor. Bol bol kitap okuyor. Günde ortalama 100 sayfa okuyor. En büyük mutluluğu Mesnevi, Şahname ve Varidat’ı burada bitirmiş olmak. TV’de 25 kanal var. Haftada en az iki film izliyor. Cezaevi ruhuna uygun ‘Monte Kristo Kontu’nu 5-6 kez izlemiş. Bazı tartışma programlarına da bakıyor. İzlediği tek dizi ise Behzat Ç. Ankara özlemini bir nebze öyle dindiriyor. Bu arada, priz ücretlerinin paralı olduğunu öğreniyoruz. Balbay’a en son 41 TL’lik elektrik faturası gelmiş.

Koğuşta görev paylaşımı var. Yemeklerden Balbay, bulaşıklardan Barış sorumlu. Cuma günleri kantinden alışveriş yapılıyor. Sağlıklı beslenme için bol bol sebze yiyorlar. Marul, maydanoz, dereotu mönünün vazgeçilmezleri. Balbay, o yüzden “Ot gibi yaşıyoruz” diye gülüyor.


İğde kokusu, rakı ve Behzat Ç .


Balbay’ın 28 kitabı var. Bunun beşini Silivri ’de yazdı. Yeni bir kitaba daha başlamış. Bu sefer cezaevinin dışındaki insanlara ayna tutacağını söylüyor. Tahliye olmazsa ağustos ayını kitap yazımına ayıracak.

Cezaevinde nelerin özlemini çekiyor? İlk sırada kuşkusuz ailesi var. Eşi, çocukları. 5 yaşındaki oğlu babasının Silivri ’de ‘çalışıp para kazandığına’ inandırılmış. Balbay, ilginç bir şey anlatıyor. “Burada rüyalar bile farklı oluyor. Rüyamda eşimle görüşürken de tutuklu olduğumu görüyorum.”

Gazeteciliği, arkadaşlarını da özlemle anıyor. Balbay, Ankara’daki evinin önündeki iğde ağacının nasıl ‘mis’ gibi koktuğunu anlatıyor. “Bir de su katılınca beyaz oluyor ya” diyerek muzip bir şekilde rakıya gönderme yapıyor. Balbay, ağaca hasret ama toprak özlemini nasıl giderdiğini burularak anlatıyor:

“Burada 1 gram toprak yok. Semizotu kökü topraklı oluyor. Onu saklıyorum.” Burası cezaevi, Balbay’ın deyimiyle “2B’yi, yani beden ve beyin sağlığını korumak gerekiyor.”

Sıradışı davranışlar olağan olabiliyor. Balbay, sadece bir örnek veriyor:

“Bir arkadaş telefonla görüşmeye giderken parfüm sıkıyor. Kendini böyle daha iyi hissettiğini söylüyor.”

Balbay tahliye olursa ne yapacak? Kendisine göre öncelik sıralaması yapmış. “Çıkınca önce aileme, sonra CHP’ye, sonra da topluma teslim olacağım.” Cumhuriyet gazetesinde yazmaya devam edecek. Kalemi elinden bırakmadan siyaset yapacağını söyleyen Balbay, siyasette kalıcı olacağının altını çiziyor. Balbay’ın, yaşadıklarından dolayı ‘agresif’ bir milletvekili olacağını düşünenler yanılıyor. Bütün siyasi partilerle iyi ilişkiler hedefleyen Balbay, iç barışa katkı sunmak istiyor. Nasıl bir milletvekili olacağını, ‘Meclis’te barış, siyasette barış’ sloganıyla özetliyor.


‘Rövanş istemiyorum’


Balbay, başına gelenlerden kimleri sorumlu tutuyor? Fatura kestiği bir isim, kesim var mı? Rövanş, intikam duygusu içinde mi? Çok açık ve net. Hiçbir isim ve adres vermiyor. Kimsenin hakkında tek bir kötü söz kullanmıyor. Toplumsal barışı önemsiyor, rövanşizme öfke duyuyor:

“Özgürlüğün bedelini ödedim. Rövanş istemiyorum Ömer. Kimsenin de bu duyguya kapılmasını istemem. Öç, intikam almak istediğim tek şey var ise bu rövanş duygusudur. Toplum kutuplaştı. Ben uzlaşmaya katkı sağlamak, bunun için çaba göstermek istiyorum.”


‘Genç subaylar rahatsız’ manşeti


‘Genç subaylar rahatsız’ manşeti Ergenekon sürecinin sembol haberlerinden. Balbay’a bu manşeti dahil bir ‘özeleştiri’ yapıp yapmadığını, ‘pişmanlığı’ olup olmadığını da sordum. “Robot değiliz, etten kemikten insanız” diyen Balbay, gazetecilik dışında bir amacı olmadığını vurguluyor. Bu haberlerin başka gazetelere de gittiğini, sadece kendisinin yazabildiğini belirtiyor. “Aradan geçen zaman beni haklı çıkardı” iddiasında olan Balbay, “Ben Uğur Mumcu’nun yerinde yazıyorum. Ahmet Taner Kışlalı ile beraber çalıştım. Terör tehdidi aklımdaydı ama terörist olarak suçlanmak çok ağırıma gitti” diye ekliyor. Mustafa Balbay, kendisini eleştirenlere söz veriyor:

“Çıkışta meslektaşlarıma hesap vermeye hazırım. Haberlerim, notlarım her türlü soruya cevap vereceğim.”

Balbay su sorunundan yakınıyor. Beş bölüm halinde günde 9 saat su veriliyormuş. Sıcak su haftada 6 saat.


Ergenekon şöhretler karması


Yargı paketinin geçmesi Silivri’de yüzleri güldürmüş. Duruşma öncesi üç metrelik mesafeden karşılıklı konuşulabiliyor. Salon şöhretler karması gibi. Doğu Perinçek her zamanki gibi en önde, sürekli bir şeyler anlatıyor. Oğlu Mehmet, Aydınlık muhabirine, “GS transfer yaptı mı?” diye soruyor. Veli Küçük, İbrahim Şahin, Hıfzı Çubuklu yerinden kalkmıyor. Sürekli gazete okuyor. Muzaffer Tekin yakasında mendili, yüzünde gülümseme, “Cezaların en kötüsü ev hapsi. Başında hanım dikili olacak” esprisiyle kahkaha attırıyor. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık sorunu çok net gözleniyor. Fikri Karadağ ‘intikamcı’ mesajlar veriyor. Ziyaretçisi olan emekli askere, “Aziz Yıldırım ’a selam söyle. Apoletlilerin yapamadığını o yapacak” diyor. Orada bulunan başka birisi, “GS’liydim, ben de FB’li oldum” diye destek atıyor.

Dursun Çiçek, İran ’dan geldiğini söyleyen birisine siyasi mesaj veriyor:

“İran’a biz mi model oluyoruz, onlar mı bize.” Tuncay Özkan en hareketlileri.

Sürekli konuşuyor, gülüyor. Kemal Kerinçsiz ise sessiz.

Yargı paketine dayanarak tahliye talep eden sanıklar için karar haftaya verilecek.


‘5 milyon ek klasörden adalet çıkmaz’


Silivri’de geçmişi çok farklı isimler Ergenekon davasında yargılanıyor. İlişkileri nasıl? Kaynaşmışlar mı? Balbay, “Hâlâ örgüt olamadık. Burada bir konuda anlaşabilen dört kişi bile yok” diye gülüyor. Ergenekon davasına tepkisini ise şu sözlerle ortaya koyuyor:

“Bu davalar dava değil. 19 iddianame, 5 milyon ek delil klasöründen adalet çıkmaz. Burada suçlu bile kaybolur. 50 yıla eşdeğer duruşma oldu. Hâlâ örgüt bulunamadı. Örgütü bilen de çıkmadı.”


Modeli Mandela


Balbay, 27 yıl hapis yatan Nelson Mandela’nın hayatından çarpıcı bir anekdot anlatıyor. Mandela, kendisini hapse attıran başbakanın eşinin cenazesine katılmıştı. Bu katılıma taraftarları büyük tepki göstermiş, Mandela ise ‘iç barış’ için bunun gerekli olduğunu söylemişti.


Çıkınca 21 km koşacağım


Balbay tahliye olursa bir ‘ahdi’ni yerine getirecek. Çok kişi bilmez ama Balbay, eskiden maraton koşmuş bir atlet. Daha önce altı kez koştuğu Samsun Maratonu’nu yeniden koşmak istiyor:

“Kendimi formda ve iyi hissediyorum. 1990’larda koşamamıştım. Ahdim var, o 21 km’yi koşacağım.”