Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Koronavirüs (Kovid-19) konusunun sağlık ekipmanları ayağına ilişkin, "Medikal ve koruyucu malzemelerle ilgili üreticilerimizle koordine halindeyiz. Türkiye’deki ihtiyacın kat kat üstünde kurulu kapasitemiz var. Bunun için üretimin önemli bir kısmı zaten ihraç ediliyor. Vatandaşlarımızın gönlü müsterih olsun. Karaborsa oluşmasına asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
Kayseri'de düzenlenen Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) tarafından düzenlenen 'Kültepe Ekonomi Zirvesi'nde konuşan Bakan Varank, ticaretin bu topraklarda doğup geliştiğini ve tüm dünyaya yayıldığını söyledi. Türkiye'nin zorlu bir coğrafyada olduğuna işaret eden Varank, "Görüyorsunuz Türkiye, bölgesindeki zorluklarla, her gün neredeyse yeni bir sınamayla baş etmek durumunda. Tarihimizin, inandığımız değerlerin, umut olduğumuz mazlumların yükü omuzlarımızda. Attığımız her adımın, aldığımız her kararın, ülkemize, bölgemize doğrudan sonuçları olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Kayserililerin de çok iyi bileceği bir deyimle, sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. O yüzden sorumluluğumuz çok büyük. Yaşadığımız bu bölgede hem ülkemizi büyütmek hem kendi bağımsız politikalarımızı sürdürmek hem de ulusal güvenliğimizi teminat altına almak inanın adeta ipin üstünde sırıkla yürümeye benziyor. Birçok Avrupa ülkesinin, belki de on yıllarca karşılaşmayacağı problem ve krizle biz birkaç saat içinde karşılaşabiliyoruz. İşte Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, sınırlarımız içerisinde verdiğimiz mücadeleler ortada. Şehitler veriyoruz, rabbim hepsine rahmet etsin. Ödediğimiz bedeller, yaşadığımız acılar elbette çok büyük. Ama verdiğimiz mücadeleyi milletimizin çok iyi gördüğünü, çok iyi tahlil ettiğini biliyoruz. Ülkemizin güvenliğinden ödün vermeden, milletimizin refahını yükseltmek için çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
"Çin'deki tıkanma pek çok ülkeyi sarsabilir"
Bakan Varank, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçok yapısal problemle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, "Şimdi buna bir de Koronavirüs salgını eklenmiş durumda. İşin insani boyutunun yanı sıra, ekonomik etkileri de belirsizlikleri artırıyor. Biliyorsunuz Çin çok kritik bir global oyuncu. Küresel üretimin beşte birini tek başına gerçekleştiriyor. Tedarik zincirlerinde stratejik bir pozisyona sahip. Dolayısıyla Çin’deki bir tıkanma, daralma, pek çok ülkeyi ciddi biçimde sarsabilir. Uluslararası kuruluşlar 2020 yılına ilişkin büyüme tahminlerini aşağıya çekiyor. Bakıyorsunuz hava trafiğinde ciddi bir düşüş var. Uluslararası toplantılar, konferanslar, iş fuarları iptal ediliyor. Merkez bankaları ancak telekonferanslar yoluyla bir araya geliyor, atılabilecek adımları tartışıyorlar. ABD Merkez Bankası olağanüstü toplandı, bir anda 50 puanlık faiz indirimi yaptı. IMF ve Dünya Bankası birbiri ardına finansman paketleri açıkladı. Yani herkes bir taraftan da bir şeyler yapmaya çalışıyor. Peki bunun bize etkisi nasıl olur? Elbette konuşmak için erken. Tedarik yetersizliğinden kaynaklanabilecek etkileri sürekli takip ediyoruz. Hammadde ve yarı mamul tedarikinde olası daralmalara ilişkin yol haritamızı belirlemeye çalışıyoruz. Bu manada sanayi odaları ve üreticilerle yakın irtibat halindeyiz. Koordinasyonu en üst seviyede tutuyoruz. Sanayicilerimizin de global piyasa dinamiklerini yakından izlemesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Daha düşük maliyetli ürünlerin önü açılacak"
Koronavirüs konusunun sağlık ekipmanları ayağının olduğunu ifade eden Bakan Varank, "Medikal ve koruyucu malzemelerle ilgili olarak da yine üreticilerimizle koordine halindeyiz. Türkiye’deki ihtiyacın kat kat üstünde kurulu kapasitemiz var. Bunun için üretimin önemli bir kısmı zaten ihraç ediliyor. Vatandaşlarımızın gönlü müsterih olsun. Karaborsa oluşmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Aynı zamanda yur tdışından alınan ara mamullerin yerli üretimi için de çalışmaları hızlandırdık. Üreticilerle Ar-Ge merkezlerini bir araya getiriyoruz. Böylece sahada kullanılan ve herkesin rahatlıkla erişebileceği daha da düşük maliyetli ürünlerin önü açılacak. Sağlıktan ticarete, sanayiden turizme, ulaştırmadan milli eğitime varıncaya dek tüm bakanlıklarımız bu konuda yekvücut oldu. İşi en başından bu yana büyük bir titizlikle ele alıyoruz. Bundan sonra da aynı hassasiyeti sürdüreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"Asıl olan kadınların onurlu bir yaşama erişmesi"
Toplantıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı, Kadın ve Demokrasi Derneği Başkan Yardımcısı (KADEM) Sümeyye Erdoğan Bayraktar da konuştu. Kadının önemine değinen Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Benim böyle bir ekonomi zirvesinde kadınların yerini konuşuyor olmam kadınların hepsinin klasik anlamda çalışmasını düşündüğüm için değildir. Asıl olan kadınların adil ve onurlu bir yaşayışa erişmesidir ve bunun yolu da tek değildir. Her kadın için farklı bir reçete gerekebilir. Temel prensip kadın ve erkeğin yaratılışta ve hukuken eşit oldukları, erkekle kadının dengeli ve adil bir konumlandırmada olmasıdır. Bu konumlandırma kimi ailelerde görevlerin eşit paylaşımda olmasıdır. Bizim toplum gerçekliğimizde ve dünyanın da çoğunluğunda aileler görevleri paylaşır. Her birey daha iyi yaptığı işi üstlenir. Burada sorun şu ki; geleneksel olarak kadınların sadece ev ve çocuk işleri, erkeklerin de sadece iş ve ev dışı faaliyetlerle ilgilenmesi kadınları kaynaklara ve karar mekanizmalarına erişememeleri anlamına geliyor. Bu durumdaki kadınlar doğal olarak herhangi bir mağduriyete uğradığında hele ki bu mağduriyet yakınlarından kaynaklanıyorsa kendilerini korumaktan aciz kalıyorlar. Kadınların ihtiyaçları karar mekanizmalarına yeterince ulaşmadığı gibi bu ihtiyaçların tespiti ve tutumu için gerekli olan anlayışta, iradede eksik oluyor" dedi.
"Kâr duygusu birkaç sıra geriye yerleşmelidir"
Çalışan kadınların ezici çoğunluğunun alt ve orta gelir grubunda olduğunu söyleyen Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Yani mecburiyetten çalışıyorlar. Bu kadınların iş-yaşam dengesini koruyabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak hepimizin görevidir. İşyerinde kreş, esnek çalışma saatleri hem anne hem de baba için doğum izni gibi düzenlemeler sayesinde o kadınların daha iyi yetiştirebileceği çocuklar hepimizin geleceğidir. Bu düzenlemeler sayesinde kadın bir çocuk daha dünyaya getirebilecekse bu 20 yıl sonra tüm toplum yararına olacaktır. Kaldı ki bu kadar ahlaki yozlaşmadan dert yanan insanlar olarak öyle sanıyorum ki önceliklerimiz arasına kar duygusu artık birkaç sıra geriye yerleşmelidir. Kar duygusu ile hareket edilse bile yapılan çalışmalar karar mekanizmalarında, yönetim kurullarında daha çok kadın bulunduran şirketlerin karlılığını açık şekilde daha da arttırdığını gösteriyor" ifadelerini kullandı.