19 Şubat 2025 11:56
Güncelleme: 19 Şubat 2025 12:26
AKP grup toplantısı öncesi konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK'nın silah bırakması için çağrıda bulunmasının ardından Abdullah Öcalan'ı iki kez ziyaret eden DEM Parti heyetinin beklenen üçüncü ziyareti hakkında konuştu. Bakan Tunç, "İmralı için yeni bir başvuru olursa bunu da değerlendirip izinleri sağlarız" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim'de partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Bugün kitabın ortasından hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım" diyerek, PKK lideri Abdullah Öcalan'la ilgili çağrı yaptı. Bahçeli'nin sözleri siyaset kulislerini hareketlendirirken, 1 Ekim'de Meclis'in yeni yasama yılı açılışında DEM Partililerle tokalaşmanın ardından gündeme gelen "yeni bir çözüm süreci mi başlıyor" sorusu daha güçlü şekilde tartışılmaya başladı. İlerleyen günlerde DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın İmralı adasında PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesi “yeni çözüm süreci”ni resmen somutlaştırdı. İmralı ziyaretinin ardından, yerine kayyım atanan eski Mardin Büyükşehir belediye Başkanı Ahmet Türk'ün de katıldığı heyet Meclis'teki siyasi partilerle görüşmeler gerçekleşti. Siyaset arenasında sürece ilişkin çeşitli açıklamalar gelmeye devam ederken, İmralı'ya ikinci ziyaret de gerçekleşti. Abdullah Öcalan'dan barışın sağlanması adına olumlu görüşler içeren demeçler aktarıldı. Ancak DEM Parti heyetinin İmralı ziyaretleri sürerken partinin elinde bulunan belediyelere kayyımlar atanmaya başladı. Son olarak Van Büyükşehir Belediye'sine kayyım atandı. DEM Parti kanadından söz konusu eylemler "barış sürecini sabote etme girişimi" olarak değerlendirildi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti grup toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tunç, beklenen üçüncü imralı görüşmesiyle ilgili basın mensuplarının sorusuna yanıt verdi. Bakan Tunç, "Yeni bir başvuru olursa bunu da değerlendirip izinleri sağlarız" dedi.
Bakan Tunç, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından Ayşe Barım hakkında tahliye kararı veren İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Fatih Kapan hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca devam eden bir soruşturma, bu soruşturma kapsamı içerisinde verilen tutuklama kararları var, tahliye kararları var, itiraz üzerine verilen kararlar var. Burada tamamen yargı kendi mecrası içinde işler. Biliyorsunuz tutuklama kararlarına karşı itiraz bir üst mahkemeye yapılır. Dördüncü yargı paketiyle dikey itirazı getirmiştik. Tutuklama ya da salı verme kararlarına karşı bir üst mahkemeye itiraz imkanı getirmiştik. Öncesinde izleyen numaradaki Sulh Ceza'ya itiraz edilebiliniyordu, Asliye Ceza Mahkemeleri'nin kararlarına karşı da bir üst mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi, dolayısıyla mevzuatımız çerçevesinde yargı kararlarını verir. Bu kararlara itiraz da edilebilir, itiraz üzerine bir üst merci kararını verir ve kendi mecrası içinde süreç devam eder. O nedenle yargının gerçekleştirmiş olduğu soruşturmalar bunlar. Hep beraber süreci takip edeceğiz."
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında "yargıya telkin" suçlamasıyla başlatılan soruşturma konusundaki soru üzerine de Bakan Tunç, şunları söyledi:
"TÜSİAD'ın yapmış olduğu açıklama ile ilgili biz değerlendirmelerimizi yapmış, açıklamalarımızı gerçekleştirmiştik. Burada özellikle devam eden soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili İş Adamları Derneğinin yargıyı etkilemeye, yönlendirmeye, bu şekilde algılanacak açıklama yapmış olması tabii hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Devam eden soruşturmalar var, devam eden davaları sıralayarak bu soruşturma ve davalarda suç vardır ya da yoktur bilemeyiz ama bunlar doğru değildir şeklinde bir yorum yaptığınız zaman burada yargıya müdahale anlamına gelebilecek bir durum ortaya çıkar. O nedenle herkesin konuşmalarında dikkat etmesi gereken hususlar var.
TÜSİAD'ın son yaptığı açıklama 'Biz bu ülkede insan hakları temelli, demokratik hukuk devletinin tahkim edilmesi ve bu nedenle kalkınmanın bu şekilde sağlanacağına' yönelik bir beyanı oldu. Biz 22 yıldan bu yana Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunun için çalışıyoruz. Adalet olmadan kalkınma olmaz diyoruz. Hukuk devletinin tahkimi, insan haklarının ve özgürlüklerin daha da genişlemesiyle ilgili sayısız reform yaptık. Sessiz devrim sayılan reformlara imza attık. Dolayısıyla hukuk devleti, hukuk güvenliği ilkesi bu derece tahkim edilmemiş olsaydı bugün doğrudan yabancı sermaye yatırımı 80 yılda 15 milyarken sonra 22 yılda 250 milyar dolar daha artarak 275 milyar dolara ulaşmazdı. İhracatımız 36 milyar dolardan 262 milyardan dolara çıkmaz üretim artmazdı. Dolayısıyla bu ülkede hukuk güvenliği var. Yargı sistemimiz sonuna kadar işliyor. Bu tür hukuk güvenliğinin olmadığına yönelik bir kara propagandanın sanayicimize de iş adamlarımıza da ekonomimize de bir katkısı olmaz."
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, son dönemdeki operasyonlar, soruşturmalar ve tutuklamalarla ilgili dün grup toplantısında söylediği "Yaşatılan süreç sivil darbe girişimidir, bir sonraki cumhurbaşkanına darbe yapmaya çalışıyorlar" sözlerine ilişkin Tunç, şöyle konuştu:
"Sayın Özel'in darbe sözü kendi partisi içinde bir mücadele, adaylık mücadelesi söz konusu. Bunun dışarıya bu şekilde yargıyı töhmet altında bırakarak bir sivil darbe şeklinde nitelendirmesi doğru değil. Darbeyi, darbeci zihniyeti en çok onlar bilir. Dolayısıyla kimin darbeci zihniyete daha yakın olduğunu, kimin Yassıada zihniyetini temsil ettiğini bu millet iyi bilir, iyi hatırlar. Yargının gerçekleştirmiş olduğu kurultayla ilgili kendi delegelerinden yargıya intikal eden beyanlar ve dilekçeler var. Bu delegeler Cumhuriyet Halk Partisi'nin delegeleri, şimdi siz bu delegeleri meczup olarak nitelendirirseniz 'o zaman meczupları delege mi yaptınız' gibi bir soru sordum. Siyasetçilerimizin, siyasi partilerimizin sorumluluk makamında olan kişilerin söylemlerine dikkat etmesi lazım. Burada CHP'li delegelerin Bursa Cumhuriyet Başsacılığı'na yaptıkları bir başvuru sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yetki nedeniyle gelen bir dosyanın soruşturması söz konusu. Şu anda ifadeler alınıyor, bu ifadelerin başka somut deliller elbetteki Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından araştırılır. Bir dilekçe, başvuru yapıldığında Cumhuriyet Başsacılığı'na bunun araştırılmaması, soruşturulmaması hukuk devletinde mümkün olabilir mi?"
© Tüm hakları saklıdır.