11 Ocak 2022 10:48
T24 Haber Merkezi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP Milletvekili Semra Güzel'in 5 yıl önce PKK'lı Volkan Bora ile çekilen fotoğraflarının basında yer almasının ardından, "Bu bölücü vekil hakkında gereken hukuki tahkikat, dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili tasarruf derhal temin edilmelidir. Terörist sevdalıları meclis koridorlarındadır" dedi. "Biz TBMM'de terörist istemiyoruz" diyen MHP lideri Bahçeli, "Terör örgütüne eleman devşiren sözde Kürdistan propagandası ile sabırlarımızı kevgire çeviren HDP'yi Türk siyaset ve demokrasi hayatında bir saniye bile görmeye tahammül edemiyoruz" ifadelerini kullanarak Anayasa Mahkemesi'ne çağrı yaptı.
TIKLAYIN - HDP’li Semra Güzel hakkında hazırlanan fezleke Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi
MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne başlatılan 'terör teftişi' üzerinden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Bahçeli, "İmralı canisi tarafından kurdurulan PKK ve KCK şehir yapılanması arasında yer alan, DİAYDER referansı ile belediyede işe girdikleri iddia edilenlerin destekçisi Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Bize sarayın sözcüsü diyen Kılıçdaroğlu, Kandil'in teşrifatçısı, termikçisi, tedarikçisidir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı DİAYDER iddianamesinde Kılıçdaroğlu'nun adı geçiyor mu, geçmiyor mu? Bu zat, terör aparatı DİAYDER'in bölücü mensuplarıyla toplantı yaptı mı, yapmadı mı? Saklanma, çık karşımıza metçe söyle, adamsan cevap ver" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, Kazakistan'daki süren protestolarda "FETÖ parmağının araştırılması gerektiğini" söylerken, "Kazakistan'da bugün yapılan, yarın Türkiye'de denenmek istenecektir" dedi.
Bahçeli, muhalefetin erken seçim çağrısına yönelik de "Dün siyasi belirsizlikten bahseden tehlikeli zihniyetin çırakları, erken seçim dayatmaları ile aynısını dayatmaktadır. Kemal Derviş'in yetiştirmeleri CHP'de köşe başlarını tutmuştur. 'Yeni siyasi senaryoya ihtiyaç var' diyenler çoğalmıştır. Dün hedef Ecevit'ti, bugün Erdoğan. İsimler değişse de kurgu, kumpas aynı!" diye konuştu.
Yerli Koronavirüs aşısı TURKOVAC'ın verilerinin eksik olduğunu söyleyen Türk Tabipleri Birliği'ni de hede falan MHP lideri Bahçeli, TTB'nin kapatılmasına yönelik çağrıda bulundu. Bahçeli, "TTB yönetiminden hesap sorulmalı, milletine, vatanına, bayrağına bağlı yeni bir mesleki örgüt planlanıp hayata geçirilmelidir" dedi.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
"Türk milleti terörizmin hain planlarına, terör örgütlerinin kanlı saldırılarına diz çökmeyecektir. Terörizmin hiçbir şekli, türü, türevi masum değildir. Türkiye'nin üstesinden gelinmesi kaçınılmaz olan öncelikli sorunu bölücü terördür. Bunun üstesinden gelinmeden hayatın diğer alanlarında istikrar yakalanması belki de imkansızdır. Terör, ülkemizin kabuk bağlamamış yarasıdır.
Sınırlarımızın mücavir alanlarında, dağlarda, mezarlarda, şehirlerde, belediyelerde, bürokraside ve gazi Mecliste bölücü teröristleri temizlemedikten sonra rahat bulamayız. Milli bekamız, güvenliğimiz buna bağlıdır. Bayrak inmesin diye yavrularını mezara indiren şehit analarına-babalarına vefa borcumuzu ödemek zorundayız. Biz TBMM'de terörist istemiyoruz. Terör örgütüne eleman devşiren sözde Kürdistan propagandası ile sabırlarımızı kevgire çeviren HDP'yi Türk siyaset ve demokrasi hayatında bir saniye bile görmeye tahammül edemiyoruz. AYM'nin görevini yapmasını bekliyoruz.
Mehmetlerimize kurşun sıkan hainlerle düşüp kalkacaklar, terör kamplarında silah eğitimi alacaklar, karşımıza geçip demokrasi, insan hakları, barış ezberlerini utanmadan sıralayacaklar, bu ne kepazeliktir!
İmha edilen 4 teröristten biri olan Volkan Bora'nın şu anda HDP Diyarbakır Milletvekili olan bir kadınla nasıl karanlık münasebet kurduğu deşifre olmuştur. Bu bölücü vekil hakkında gereken hukuki tahkikat, dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili tasarruf derhal temin edilmelidir. Terörist sevdalıları meclis koridorlarındadır.
Geçen cumartesi günü 3 kahramanımızın şehadeti neticesinde toplumun her kesiminden taziye mesajları paylaşıldı. CHP'nin yayımladığı mesaja dikkat buyurun: Kılıçdaroğlu özetle dedi ki 'Barış Pınarı Bölgesi Gültepe Hudut Karakolu'nda askeri araç geçerken yaşanan patlamada şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.'
Daha ilgincini İP Başkanı gündeme taşıdı şunları söyledi: 'Şanlıurfa'da patlama sonucu şehit verdiğimiz kahraman mehmetçiklerimize yüce Allah'tan rahmet diliyorum.'
Patlayan nedir, belli değil. Partlatan kimlerdir açık ve net değil. Balon mu patladı, boru mu patladı, tüp mü, lastik mi, bomba mı, anlayan yoktur, anlatan yoktur! PKK'ya, YPG'ye tek bir laf, atıf yoktur, eleştiri yoktur. Bölücülerle işbirliği, terörle ittifak vardır, patlama ortaklığı vardır, ağız birliği vardır ve karşımızdadır.
HDP'yi küstürmemek için kırk dereden su taşıyanlar, PKK'yı incitmemek için suya sabuna dokunmayanlar samimiyet fukarası, millet muhalifleridir.
Ey zillet partileri çekinmeyin, telaşlanmayın, itiraf edin, PKK bomba tuzakladı, sonra da patlattı derseniz sadece adam olursunuz, ahlaklı olursunuz, dürüst ve tutarlı olursunuz. Faili meçhul konuşmaktan imtina etmek korkaklıktır, terör simsarlığıdır. Şehitlerimizin hakkını bölücü teröristler kadar ağzına alamayanların ne yatacak ne kaçacak yeri kalmıştır.
CHP Genel Başkanı geçen hafta TV'de bir yalana bin yalan ekleyerek, "Terör konusunda bir şey geldi de biz hayır mı edik, yapmayın, etmeyin mi dedik." Bu temelsiz açıklamayı duyduktan sonra ne dile getirsek boşunadır! Türkiye'nin değişen terörle mücadele stratejisi kapsamında terörü kaynağında engellemek asıldır, esastır, önceliklidir. Irak ve Suriye'ye asker gönderilmesini iki yıl uzatan tezkere 26 Eylül 2021'de Meclis'te oylanırken CHP hayır dedi mi? Dedi. Bu tezkereye HDP hayır dedi mi? Kuşkusuz... İP sadece 2 3 vekil ile oylamaya iştirak edip kerhen evet dedi... CHP Genel Başkanı kuyruklu yalana nasıl başvurabiliyor? Milletimizi kandırmaya ne hakla cüret edebiliyor?
CHP Genel Başkanı, İBB'de terör örgütüyle irtibat ve iltisak içinde olanların işe alınmasıyla ilgili devam eden teftiş sürecinde görevli müfettişlere ateş püskürüyor. Çünkü, çiğ süt içtiğinde karnı ağrıyor, hesabını veremeyeceklerinden dolayı korkuyor. İmralı canisi tarafından kurdurulan PKK ve KCK şehir yapılanması arasında yer alan, DİAYDER referansı ile belediyede işe girdikleri iddia edilenlerin destekçisi Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Bize sarayın sözcüsü diyen Kılıçdaroğlu, Kandil'in teşrifatçısı, termikçisi, tedarikçisidir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı DİAYDER iddianamesinde Kılıçdaroğlu'nun adı geçiyor mu, geçmiyor mu? Bu zat, terör aparatı DİAYDER'in bölücü mensuplarıyla toplantı yaptı mı, yapmadı mı? Saklanma, çık karşımıza metçe söyle, adamsan cevap ver.
Kılıçdaroğlu yalanı avuç avuç içiyorsun da yeri geldiğinde bir damla gerçeği yutmaya cesaret edemeyecek kadar denge kaybı mı yaşıyorsun?
Suriye'nin Kuzey'i dahil olmak üzere 2015'ten bu yana 33 binden fazla terörist etkisiz hale getirildi. Şehitlerimizin katilleri için hiçbir yer emniyetli değil artık. Hainlerin döktükleri kanda boğulacakları kesindir.
Vatan topraklarını emanet ettiğimiz kahramanlarımızın kanı yerde kalmayacaktır. Türkiye, terörün belini kırıp başını ezdikten sonra ekonomik olarak sıçrayacak, huzuru büyüyecektir. MHP'yi bilhassa Kürt düşmanı göstermeye gayret eden sicili lekeli şerefsizlere diyorum ki, bizim Kürt kökenli kardeşlerimize duyduğumuz muhabbet ve hürmet, sizin tahayyül sınırlarınızın alamayacağı kadar derindir. Türk ile Kürt ezeli kardeştir, Türk milletinin mensuplarıdır, bozguncular kalleştir. Aziz millet varlığının büyük tehlikede olduğu bu süreçte ayrıntılarla meşgul olamayacak kadar hassas bir dönemdeyiz. Bizim yüreğimizde herkese yer vardır, herkese yetecek kadar sevgi vardır. Bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkes kardeşimizdir.
Cumhur İttifakı olarak alayına yeteriz, MHP olarak hepsine gününü gösteririz. Terör bitecek, bölücülük bataklığı kurutulacak. Teröristler ya bağımsız ve tarafsız Türk mahkemeleri önünde hesap verecekler ya da yok edileceklerdir. 2016'da açıkladığım, şu anda devam eden mücadele sürecine katkı vereceğini umut ettiğim 8 maddelik terörle mücadele önerimizi paylaşmaktan bahtiyar olacağım.
1- Terörle mücadele, teröristle mücadele değildir.
Zaman ve mekân üstü, tarihsel perspektiften beslenen yüksek akıl ve algı gerektirmektedir.
Önce olanı, olmuşu ve olacağı bütüncül ve derinlikli yorumlayan yüksekten ve analitik bakış demek olan “terörizmle mücadele vizyonu” geliştirilmelidir.
2- Terörle mücadele terörün inisiyatif ve ön aldığı süreçte her ölümden sonra gösterilen günlük tepkiler değildir.
İkinci aşamada yapılacakların tamamının kavrandığı ve unsurların tamamının vizyona göre yapılandırıldığı “terörle mücadele konsepti” oluşturulmalıdır.
3- Terörle mücadele, toplumun mağdur ve devletin seyirci durumunda olduğu doğaçlama mücadele sahası da değildir.
Üçüncü aşamada vizyondan beslenen, konseptten çıkartılan ve bütün milli güç unsurlarını sorumluluk bilinciyle seferber eden “terörle mücadele stratejisi” ortaya konulmalıdır.
4- Terörle mücadele, vizyon, karar ve uygulamanın bütün unsurlara yön verdiği yönetilen, daha doğrusu yönetilmesi gereken bir süreç demektir.
Dördüncü aşamada bu stratejinin ülkemizdeki resmi veya gayri resmi, özel veya tüzel bütün unsurlara görev yükleyen “terörle mücadele siyaseti” oluşturulmalıdır.
5- Terörle mücadele, mücadele edilen kavram, grup ve taraflar hakkında toplumsal bir ittifakın olmasını, oluşmasını ve olgunlaşmasını gerektirmektedir.
Beşinci aşamada, terör üzerindeki ortak iradenin ve yükümlülüklerin belirlenmesi ve toplumun kazanılması için “terörle mücadelede kitle kazanma programı” devreye sokulmalıdır.
6- Terörle mücadele yalnızca asker, polis ve korucuya ihale edilmiş basit bir asayiş sorunu değildir.
Sorunun içten ve dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesini sağlayacak kadar kapsamlı “diplomatik mücadele eylem planı” hazırlanmalı, eşgüdüm halinde uygulanmalıdır.
7- Terörle mücadele silahtan mayına, tuzaklı bombadan hendek kazmaya, pusudan baskın ve intihar eylemine kadar çok değişken ve dinamik bir alan olması nedeniyle mutat tedbir ve düzenlemelerle önlenemeyecektir.
Teröristin eylem şekli ve yöntemlerinin değişmesi süreçlerinde ön alarak ilgili güvenlik kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak eğitecek, donatacak ve yönetecek “teröristle mücadele taktik eğitim ve icra programı” uygulanmalıdır.
8- Terörle mücadele içte olduğu kadar dışta da ittifak ve istikrar gerektiren bir ilişkiler alanıdır.
Bu itibarla tutarlı, dengeli, istikrarlı bir “terörle mücadele tanıtım çalışmasına” ihtiyaç vardır.
Ve bunun ikmali diğer önerilerimizle eşzamanlı yapılmalıdır.
İnsanımızın hasretle beklediği ve fazlasıyla hak ettiği ulaşılabilecek hedefimiz;
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bunu sağlamaya hem kararlıdır, hem hazırlıklıdır, hem de kabiliyet ve kalitesiyle muktedirdir.
Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümü bu çerçevede bir misak, bir milat, bir müjdedir.
İstiklalinden yoksun bir milletin insanlık aleminde uşaklıktan başka bir seçeneği yoktur. Kutlu ceddimiz bunu bize miras bırakmıştır. Türk milleti bağımsızlık onuruna düşkün bir millettir.
Kazakistan'da fitili tutuşturulan toplumsal olayların, iç kargaşanın yalnızca petrol zammıyla, sosyoekonomik olumsuzlukla tanım yapılması basit ve kolaycılıktır. Dost ve kardeş ülke Kazakistan'daki kanlı gösteriler, mağdur kitlelerin hak arayışı, refah ve özgürlük talebi de değil. Orta Asya, küresel ekonominin küresel siyasi mücadelenin çok boyutlu ticaret ve güvenlik müzakerelerinin ana mihveridir. Kazakistan'da zamlar geri alınmıştır, yeni sözler verilmiştir, yeni paketler gündemdir. Ama olayların durulması mümkün olmamıştır. Hükümet istifa etmiştir. Meselenin can alıcı noktası şudur: Kazakistan'da devlet sokak gösterilerine, kanunsuz göstericilere tüm imkanlarıyla direnmiştir. Güvenlik güçleri ile göstericiler arasında çatışmalar yaşanarak çok sayıda ölüm ve yaralanma vakası görülmüştür. Ülkenin güneydinde polis araçları ateşe verilmiştir, devlet binaları işgal edilmiştir dolayısıyla OHAL ilan edilmek durumunda kalınmıştır.
21’inci yüzyılın ikinci çeyreğinde, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya; Doğu Avrupa’dan Balkanlar’a, Hicaz Çöllerinden Sahra Altı Afrika’sına kadar tükenmez, sonu gelmez çatışmaların projelendirildiği anlaşılmaktadır. Egemen güçler arasında sıkışan devletleri içten çözme, halklarıyla karşı karşıya getirme, yeni bir renkli devrim kuşağı oluşturma çabası kuvveden fiile geçmiştir. Ortadoğu’da yaşanan budur. Latin Amerika’da görülen budur. Balkanlar’da yapılmak istenen bundan ibarettir. Ekonomik sıkıntıların siyasal itirazlarla tepkimeye girmesi, yabancı vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının, taşeron siyasetçilerin kışkırtmasıyla, kılıfı demokrasi olan iç isyan ve karışıklıklar tahrik edilmektedir. Bu söylediklerim bir vehmin sonucu olarak değerlendirilmemelidir.
Toplumların siyasi ve ekonomik talepleri, dış güçlerin, dış telkinlerin, dış destekçilerin vasıtasıyla silaha dönüştürülmekte, beliren namlu ise bu toplumlar tarafından kendi devletlerine, kendi bağımsızlıklarına çevrilmektedir.
Kazakistan’daki olayların gerçek içyüzünü kesin ifadelerle söyleyebilmek için yeterli bilgi ve belgeye elbette sahip değiliz.
Ancak gelişmelerin seyrine baktığımızda, tarihten edindiğimiz tecrübeleri yorumlarımıza kattığımızda, zalim parmakların, çıkar hesabı yapan küresel emellerin devrede olduğunu söylemek tutarsız ve temelsiz bir iddia olmayacaktır.
Coğrafyaların üzerinde hakimiyet fırtınası esmekte, güç mücadeleleri hiçbir değer ve insani miras tanımamaktadır. Demokrasi bu süreçte en çok istismar edilen kavramdır.
Özgürlük sorunları, ekonomik çarpıklıklar, hayat pahalılıkları haddinden fazla abartılan, işin özünde dehşet verici güvenlik açmazlarına dönüşme ihtimali olan konu başlıkları olarak sıcaklığını korumaktadır. Esasen İkinci Dünya Savaşı ertesinde kurulan dünya düzeni sarsılmaktadır.
En başta Rusya-Ukrayna sorunu çerçevesinde Doğu-Batı arasındaki rekabet kızışırken, bloklar arasındaki fay hatları da çatlamaktadır.
Salgın dönemi dikkate alındığında, başka bir dünyanın kapılarının aralandığı, hatta bu dünyanın mümkün ve muhtemel olduğu hesaba katıldığında, yıldızı parlayan ülkelerin varlığı da açıkça görülecektir.
Bu ülkelerden birisi olan Türkiye’nin, 2023 hedefleri doğrultusunda mücadelesi devam ettikçe, peş peşe engelleyici hamleler, önleyici iç ve dış dayatmalar vuku bulmaktadır. Aynı şeyin Kazakistan için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Bağımsızlığının 30’uncu yıl dönümünde dünya çapında siyasi ve stratejik bir mevkie ulaşan bu dost ve kardeş ülkenin önünün kesilmesi, buhrana sürüklenmesi, hatta uzaktan kumanda edilen bir iç çatışma girdabına çekilmesi hususunda doğu-batı menşeli bir rol paylaşımının tedavülde tutulduğunu ileri sürmek mantıken ihmal edilmemesi gereken bir husustur. Kazakistan’ın coğrafyası, bir zamanlar Türk imparatorluklarının merkeziydi. Muazzam tarihi mirasıyla Türk dünyasının kilit taşı Kazakistan’dır.
2010’daki İstanbul Zirvesi’nde resmen hayata geçirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi yani Türk Konseyi’nin adının 12 Kasım 2021’de Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmesi, Kazakistan’ın da bu teşkilatın asli üyesi olması pek çok çevreyi ürkütmüştür.
Daha doğrusu Türk Devletleri Teşkilatı dünya siyasi dengelerini, bölgesel dinamikleri sarsmış, seslendirilen barış, huzur, güvenlik ve adil paylaşım çağrılarını idrakten kaçınan yayılmacı ve bölge üzerinde hak iddia eden ülkeleri teyakkuza geçirmiştir.
Bize kalırsa, Kazakistan’daki yasa dışı gösterilerde FETÖ parmağını çok iyi araştırmak acildir, elzemdir.
Bu casus ve haşhaşi terör örgütünün hedef ülkelerde nasıl maşa gibi kullanıldığını en iyi bilen ve tanıyan ülke Türkiye’dir.
Sorun sadece Kazakistan’ın sorunu değildir, ben Türküm diyen herkesin ortak ve ertelenemez sorunudur.
Kazakistan’ın iç işlerine saygımız vardır ve tartışmasızdır.
Fakat kardeşimiz zordaysa onun yanında durmak, onun yardımına koşmak, onunla dayanışma içine girmek milli irademizin ve kültürel itibarımızın şaşmaz ve şüphe götürmez bir gerçeğidir.
Adımız birse, mücadelemiz de bir olmalıdır.
Acımız birse, teröristlere karşı tavrımız, tutumumuz da aynı olmalıdır.
Komşu komşunun külüne, kardeş kardeşin yardım eline muhtaçtır.
Nasıl Karabağ’da Azerbaycan ile tek yürek olmuşsak, Kazakistan’la da Nur-Sultan’da beraber olmamızın önünde herhangi mani bir hal yoktur.
Kazakistan’da bugün yapılan, yarın Türkiye’de denenmek, Türkiye’de test edilmek istenecektir.
Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı’nın iradesi muhasım ve müdahaleci güçleri korkuya sevk etmektedir.
Şablon aynıdır. Söylemler benzerdir. Propaganda kaynakları, provokasyon mekanizmaları birbirine çok yakındır.
Özellikle geçmişte bizatihi şahit olduğum ve bugünle de ilişkilendirdiğim bir hadiseyi takdirlerinize sunmak istiyorum: 4 Temmuz 2002’de, 57’inci Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan partilerin Genel Başkanları olarak, Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlarla ilgili Başbakanlık Konutu’nda bir toplantı yapmıştık. Tutanakları şahsımda mahfuz bu toplantıya ekonomi bürokratları, ilgili bakanlar ve pek tabii Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş de katılmıştı. Bakanlık görevini DSP kontenjanından üstlenmiş bu kiralık batı komiseri, o günkü toplantıda defalarca siyasi belirsizlikten bahsetmiş, yeni bir siyasi senaryoya ihtiyaç olduğunu sürekli vurgulamıştı. Aynı şeyi dönemin Merkez Bankası Başkanı’yla diğer ekonomi bürokratları da telaffuz etmiştir. Derviş, müteakiben Merhum Ecevit’in koltuğundan inmesini sağlayacak, koalisyon hükümetini dağıtacak, kendisine verilen talimat listesinde ne var ne yoksa uygulanmasına refakat edecekti.
Dün siyasi belirsizlikten bahseden tehlikeli zihniyetin çırakları, erken seçim dayatmaları ile aynısını dayatmaktadır. Kemal Derviş'in yetiştirmeleri CHP'de köşe başlarını tutmuştur. Yeni siyasi senaryoya ihtiyaç ver diyenler çoğalmıştır. Dün hedef Ecevit'ti, bugün Erdoğan. Kurgu, kumpas aynı isimler değişse de. 57. hükümet gitti ama CHS'nin ilk kabinesi gitmeyecek, demokrasi düşmanlarının Cumhurbaşkanımızı göndermeye asla yetmeyecektir. Egemenliğin sahibi Türk milletidir. Hükümeti ve devleti hedef alan sokak hareketlerine canımızla direnmesini iyi biliriz. Milletimizin tercihini yaptığı demokrasi yolunda milli iradeyi sekteye uğratacak emarelerin takip edilerek mani olması sorumluluğumuzdur.
Kazakistan'ı kendimizden ayrı görmüyor, sükunet ve iç barışın tesisini ümit ediyoruz. Sokak hareketlerinin Kazakistan'da tesirli olmasını üzüntüyle izliyoruz. Sonsuz bir dayanışma içindeyiz. Yalnız değiller, çaresiz değiller. Türkiye ve Türk dünyası Kazakistan için hazır. Dünümüz Türktür, bugünümüz Türktür, geleceğimiz Türktür, Türk kalacaktır.
TTB isimli tıbbın yüz karası meslek örgütü Türkiye'yi karalamaktan, saygın bilimsel çalışmaları kötülemekten başka bir işe yaramıyor. Türk düşmanlarının çatısı organı beşiğidir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun acil kullanım onayı verdiği, şahsımında severek kullandığı TURKOVAC'ın Faz1-2-3 çalışmalarının olmadığını iddia eden bu örgüt, Koronavirüs'ün Omicron varyantı gibidir. Ülkesine bu kadar yabancılaşan, şaşı bakan böyle bir meslek örgütünün hala faliyetine devam etmesi esef vericidir. Yerli ve milli aşımızın itibarını aşındırmayı heves edenler, Türkiye'yi hedef alan köksüzlerdir. TTB virüs kadar tehlike saçmaktadır. TURKOVAC'ın 3 faz çalışması olmasına rağmen bunu inkar etmek düpedüz yalancılıktır. Kime hizmet ettiği belli olan TTB, bugün değilse ne zaman kapatılacak, Türk hekimleri bu bölücü husumet yapının tasallutundan ne zaman kurtarılacaktır? MHP'nin siyaset anlayışının öznesi insan, nesnesi devlet, yüklemi demokrasi, cümlesi millettir.
MHP kendisinin millet üstü görenlerin dayatmaları karşısında sapasağlam yerini almıştır. TTB yönetiminden hesap sorulmalı, milletine, vatanına, bayrağına bağlı yeni bir mesleki örgüt planlanıp hayata geçirilmelidir."
© Tüm hakları saklıdır.