26 Kasım 2024 10:42
T24 Haber Merkezi
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis açılışında DEM Partililerin elini sıkmasıyla başlattığı yeni süreçte PKK lideri Abdullah Öcalan'a yaptığı "DEM kürsüsünde silahları bırakma açıklaması yapma" çağrısını bir kez daha yineledi. MHP lideri, "Milliyetçi Hareket Partisi her sözünün arkasındadır. 22 Ekim 2024 tarihli Grup toplantımızdan itibaren ne demişsek aynen yanındayız. İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz. İnandığımız yolda hiçbir baskıya aldırış etmeyiz" diye konuştu.
Öte yandan Bahçeli'nin medya organlarına ve medya patronlarına yönelik çıkışı da dikkati çekti. Özellikle Halk TV’nin adını anan Bahçeli, "MHP’ye saldırı ortamı açan, taltif ve teşvik eden medya organlarını ve medya patronlarını tek tek not aldığımızı, yeri ve zamanı gelince de burunlarından fitil fitil getireceğimizi, kalabalıkta yapılan itibar suikastlarının tenhada özrünün kabul edilmeyeceğini muhataplarına duyurmak istiyorum" ifadelerini kullandı.
MHP liderinin hedefinde ayrıca muhalefet partileri vardı. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun "Türkiye’de Kürtler ile Türkler ve diğer topluluklar arasında tam eşitlik sağlanacak ve Türkiye ile Kürdistan arasında mükemmel bir ilişki kurulacaktır" sözlerine "Bu iddia ve ifadelerinin hiçbir ahlaki ve nesnel karşılığı olmadığı gibi, baştan ayağa sakat ve sorunludur" diyerek çıkıştı. CHP'lilerin İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bütçe görüşmelerine girmesini engellemesini "anti demokratik ve faşizan müdahale" olarak değerlendiren Bahçeli, mezuniyet töreninde kılıçlı yemin okuyan tepmenlere destek çıkmalarını da, "Atatürk’ün eser ve emanetlerini çiğnemek" olarak değerlendirdi.
Bahçeli, eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten yargılandığı dava günü Almanya'da olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu da es geçmedi. İmamoğlu’nun “Saraçhane rövanşının Ankara’da icrası amacıyla Almanya’ya kaçtığını” iddia eden MHP lideri, İBB Başkanı’nın Türkiye’yi yabancılara şikâyet ettiğini de söyleyerek “siyaset işportacılarının maskesi düşmüş, israf ve ihanet deşifre olmuştur” dedi.
Meral Akşener İyi Parti Genel Başkanı olduğu dönem, hakkında siyasi yasak istemiyle açılan dava sonrasında Saraçhane'deki İBB binası önünde toplanan halka açıklamalarda bulunan İBB Başkanı İmamoğlu’nu yalnız bırakmamış; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yurt dışında olması tartışma yaratmıştı. Kılıçdaroğlu'nun 21 Kasım'da görülen "Cumhurbaşkanı'na hakaret davası görüldüğü sırada ise İBB Başkanı İmamoğlu, Almanya’nın başkenti Berlin’de bir dizi resmi temaslarda bulunuyordu. |
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Muzaffer olduğu kadar nice haksızlığa uğramış soylu medeniyetin varisleri olarak milli ülkülerimizi müdafaa kararlılığımız aksamamalıdır. En küçük ayrıntı devasa badirelere neden olacaktır. Kudretli olduğumuz dönemlerde ayağımızın altına halı gibi serilen kıtaların, yorgun ve zayıf düştüğümüzde nasıl da iki ucu keskin bıçağa dönüştüğü iyi bilinmekte. Devamlı tetikte ve gözü açık olmalıyız. Hayat boşluk kaldırmaz tarih ise zafiyet kabul etmez.
"Kırılgan bir devletin zorlu sınamalarda kazasız belasız çıkması kolay değildir. Türkiye'miz sistem sorununu restorasyon hamleleri ile çözmüş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile taçlandırmıştır. Moral üstünlüğünü de takviye etmiştir.
"Bizim pozisyonumuz kalıcı ateşkesin temimine yöneliktir: onun bunun dolduruşuna gelerek bir maceraya atılmak milli birliğimizi riske atacaktır. Elbette hiç kimseden korkumuz yoktur ancak barış ümitlerini canlı tutmak varken savaş diline müracaat etmek ne devlet aklıyla ne de tarih şuuruyla bağdamayacaktır. Trump’ın koltuğa oturmasını beklemeden klinik vaka Biden’ın ellerini silah ve füze butonlarının etrafında gezdirmesi, dünyayı yeni bir savaşa sürükleme gayesi makul görülebilecek bir alçaklık değildir. İnsanlığı ve dünyayı ateşe atmak için fırsat kollayan Biden’ın görevinden derhal azledilmesi dünya barışına muazzam bir hizmet olarak tarihe geçecektir. Türkiye’nin çevresi silahlarla, füzelerle, yeni nesil savaşlarla kuşatılmaktadır. Biliniz ki hesaplaşmanın adresi bellidir, herkesin gözü üstümüzdedir. Alacağımız karar ve varacağımız sonuçlar küresel denge ile bölgesel akışı değiştirebilecektir. TC dünyanın kemer taşıdır. Bu taş yerinden oynatılırsa gök kubbe herkesin başına yıkılacaktır. Cansa ihtiyaç olan canımızı da seve seve bu uğurda feda edeceğiz. Davamızdan sapmayacağız, duruşumuzu bozmayacağız. Gün kısır çekişmelerin günü değildir gün istismar siyasetine tahammül edilecek günü değildir. gün tek yürek olma günüdür.
"İsrail Başkanı ve eski savunma bakanı aleyhine alınan tutuklama kararıdır. İnsanlık suçu işleyen katilleri yakalamak için hukuk devrededir. Caniyahu ve eski savunma bakanı azılı suçludur bu soykırımcıların arkasında duran ülkeler de işlenmiş suçlara tahammülden ortaktır.
BM sözleşmesinde belirtilen suçları ile Cenevre savaş suçları kapsamında Caniyahu’nun ve eski savunma bakanının kaçışı söz konusu değildir. Sırbistan devlet başkanı Kosova’daki cinayetlerin bırakınız emrini vermesini bu cinayetlerden haberdar olduğu halde engellememekten dolayı suçlu bulunduğu bilinen bir gerçektir. Gazze’de infaz emrini doğrudan veren Caniyahu’dur. Ömür boyunca demir parmaklıklar ardından cezalarını çekmeleri kaçınılmaz bir hak infazı olacaktır. Haksızlık telafi edilmeden sıkılı yumruklar açılmayacak, akan kan durmayacak.
Bölgemizde her taşın altı nifakla tuzaklanmışken, küresel siyaset denklemi yeni baştan kuruluyorken, belirsiz ve bilinmez bir dünyanın kapıları gürültüyle açılıyorken, içimize kıvrılmamız, kabuğumuza kısılmamız, sessizce kımıldamamız idare-i maslahattan öte bir anlam taşımaz. Sözü dinlenen, nazı geçen, ne diyeceği merak uyandıran, ne yapacağı takip edilen bir Türkiye’nin, paradigma değişiminin tesiriyle yol haritası yeni baştan çizilen dünyada muhkem bir mevkii olmalıdır. Tarihimizin omuzlarına basıp, coğrafyamızın avantaj veya dezavantajlarını fikri ve politik sezgiyle yorumlamak, ileriyi, çok daha ileriyi görmemizi kolaylaştıracaktır. Bugünün mihmandarlığına değil, geleceğin müşahitliğine ve mimarisine talip olmalıyız. Bu yüzden Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerini gerçekleştirmeliyiz.
Maksatları, muğlak ve muallakta asılı kalanların bizi anlamasını elbette beklemiyoruz. Bunların idrak damarları tıkalı, iradeleri tımarhaneliktir. İnsanların aralarındaki konuşmalar ne kadar akli ve ahlaki safiyet ve süreklilik kazanırsa, kendilerine uzak gördükleri noktalara ulaşmaları o kadar mümkün hale gelir. Konuşarak uçurumların iki yakası kapatılır. Anlaşarak önyargıların ve peşin hükümlerin akıntısı kesilir. İnsanı, yine insanda tanıyıp bularak, dahası saygı ve sevgi kümesinde buluşarak yanlış anlamaların, yalan anlatıların direnci kırılır.
Sahte davranışların çölünde zorlukla çiçek veren kaktüs arayışında değiliz. Hafıza mihrabımızı ve hayat mizanımızı zincire vuran, çok yönlü düşünme kabiliyetimizi sekteye uğratan, yakınlaşıp birbirimizin gözünün içine baka baka diyalog kurmamızı sakatlayan ilkel dürtülerden, siyasi ve ideolojik hüllelerden ne kadar uzaklaşmamız gerekiyorsa o kadar uzağa gitmeliyiz. İnsanlarımız arasına sanal duvarlar örenleri, milli birlik ve dayanışma ruhumuza baldıran zehri serpenleri yeni yüzyılın bereket ikliminde ya hayatımızdan çekip çıkarmalıyız ya da onların eylem ve söylemlerinden peydahlanacak makus ve menhus akıbetten sızlanmayı bırakmalıyız. Türkiye’nin yeni bir Fetret Devri yaşamasına müsaade edemeyiz, göz göre göre buna seyirci kalamayız. Siyaseti fareli köyün kavalcısına benzer şekilde yapanların tuzak ve tezgâhlarına aldanıp da geleceğimizi tesadüflere havale edemeyiz. Türkiye’nin ve Türk milletinin tarihi mücadelesini onurluca sürdürmek mecburiyetindeyiz.
Milletimizin arasına ayrımcılık tohumu ekmeyi demokratik hak olarak tarif ve tevil eden ucube insanlık defolarıyla ortak bir geleceğin istikametinde yürümek pek tabii imkan ve ihtimal dışıdır. Kürt kardeşlerimizi sömüren, çocuklarını zorla dağa götüren, kanlarını emen, duygularını ajite eden ne kadar bölücü ve terörist varsa hepsi birden kaybetmeye, bunun da bedelini misliyle ödemeye mahkumdur. Terörsüz bir Türkiye, huzurlu, müreffeh ve güvenli bir Türkiye demektir. Türk milletinin asil ve asli mensubu olmak duruyorken, Emperyalizmin kanlı menüsünde yer almaya tamam demek insan onurunun hiçe sayılmasıdır. Hiçbir Kürt kardeşim böylesi korkunç bir vebale ortak olmamış ve olmayacaktır. Kürt’ü Türk’ten ayırmak dünyayı güneş sisteminden ayırmak kadar imkansız ve deli saçmasıdır. Anımız bir, acımız bir, ahlakımız bir, aminimiz bir, geleceğimiz de birdir. O halde el ele verip, gönüllerimizi birbiriyle yoğurarak terörü ve bölücülüğü gündemimizden tamamıyla çıkarmalıyız.
Kandil’de ve Türkiye düşmanlarının mahzeninde DEM’lenip Türkiye’yi devirmek isteyenler bir karar eşiğindedir. Bölücü terörün mü DEM’isiniz? Yoksa kader ortaklığının ve bin yıllık kardeşliğin DEM’i mi olacaksınız? Terörizmi lanetleyecek misiniz? Yoksa sırtınızı yaslamaya devam mı edeceksiniz? Milliyetçi Hareket Partisi her sözünün arkasındadır. 22 Ekim 2024 tarihli Grup Toplantımızdan itibaren ne demişsek aynen yanındayız. İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz. İnandığımız yolda hiçbir baskıya aldırış etmeyiz.
Onun bunun tezvirat ve tefrikalarıyla Türkiye’nin hayrına olacak görüş ve düşüncelerimizden kesinlikle vazgeçmeyiz. Televizyon ekranlarına yuvalanan özel görevli MHP düşmanlarını, Ne dedikleri, neyi teklif ettikleri, nasıl bir yöntem ve reçete sundukları belli olmayan cahil ve küstah yorumcu müsveddelerini, Bilhassa Halk Tv başta olmak üzere MHP’ye saldırı ortamı açan, taltif ve teşvik eden medya organlarını ve medya patronlarını tek tek not aldığımızı, yeri ve zamanı gelince de burunlarından fitil fitil getireceğimizi, kalabalıkta yapılan itibar suikastlarının tenhada özrünün kabul edilmeyeceğini muhataplarına duyurmak istiyorum. Akılsız, ahlaksız ve asılsız konuşanların, sahibinin sesini aktaranların, bu sinsi tertibe çanak tutanların, sponsor olanların, maaş bağlayanların alınlarını karışlar, kirli yakalarına da yapışırız.
Türk-Kürt kardeşliğini kemikleştirip Türkiye Yüzyılını gerçeğe dönüştürmek için sabırla mücadele ediyorken, etnik bölücülüğün ve terör örgütünün hain emellerine kucak açan ve destek olan namertleri Türk milleti affetmeyecektir. Terör çıkmaz sokaktır. Terör insanlığın ortak düşmanıdır. Terörle hiçbir yere varılamaz. Kürt kardeşlerimizin terörle, terör örgütüyle ne ilgisi ne de ilişiği söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti hepimizin devletidir. Türk milleti hepimizin şanı, şerefi, mensubiyet cevheridir. Yeterince çile çekildi. Yeterince acı yaşandı. Silah seçenek değil kucaklayıcı siyaset hedefimizdir. Yoksulluk kader değil zenginlik hedefimizdir. İşsizlik talih değil istihdam hedefimizdir. Yıkmak değil yatırım ve üretim hedefimizdir. Karamsarlıkları paylaşmak yerine umutlarımızın şafağında buluşalım.
Asgari ücretle çalışanlarımızdan emeklilerimize, memurlarımızdan çiftçilerimize, esnaflarımızdan işçilerimize, iş adamlarımızdan dar ve orta gelirli insanlarımıza varıncaya kadar ekmeğini büyüten, büyüdükçe güçlenen, tasasız bir hayatın temelini kuran süper güç Türkiye’ye ulaşalım. Dışımız yanarken, dünya savaşı tartışılırken, içimizi barış ve kardeşlik seferberliğiyle pekiştirip kalemizi güçlendirmemiz herkesin milli ve manevi vecibesidir. Aynı zamanda ortak yararımızadır.
Irak’ın Duhok kentinde düzenlenen 5.Ortadoğu Barış ve Güvenlik Forumu’nda Sayın Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı konuşma bizi son derece rahatsız etmiştir. Sayın Davutoğlu’nun o talihsiz sözleri şu şekildedir: 'Türkiye’de Türkler ile Kürtler ve diğer topluluklar arasında tam eşitlik sağlanacak ve Türkiye ile Kürdistan arasında mükemmel bir ilişki kurulacaktır.' Sayın Davutoğlu, Başbakanlık görevini üstlenmiş bir akademisyen olarak bu iddia ve ifadelerinin hiçbir ahlaki ve nesnel karşılığı olmadığı gibi, baştan ayağa sakat ve sorunludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki öncelik eşitliğe verilmiştir. Çünkü İkinci Meşrutiyet’in özgürlüğü esas alan sistemsel bütünlüğü tutmamış, bundan ders çıkaran Cumhuriyet dönemi eşitlik ilkesini hukuk devletinin ana kolonu yapmıştır.
Bugüne kadar milletimizin hiçbir ferdi eşitsizliğe maruz kalmamıştır. Türk demokrasisi fırsat eşitliğini her zaman korumuş ve öne almıştır. Ayrıca Kürdistan diye bir yer de yoktur, bu ağız sipariş almış bir ağızdır ve son derece sakıncalıdır. Pişmiş aşa su katmak için kapı önünde bekleyen kifayetsiz muhterislere itibar etmeksizin yolumuzda kararlı adımlarla yürüyeceğiz.
Fakat muhalefetteki akort bozukluğu, çatlak sesler, uyumsuz ve uygunsuz değerlendirmeler ne yazık ki çoğalmaktadır. CHP Genel Başkanı’nın DEM Partili ortaklarıyla katıldığı Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13.Olağan Genel Kurulu’nda mezhep ayrımcılığını kışkırtması, Alevi-Sünni kutuplaşmasına hizmet etmesi aymazlıktır, art niyetliliktir, nimet bilmezliktir. Üstelik utanmadan sıkılmadan, yüzü kızarmadan, şuur kepeklerini indirmiş halde rejimi değiştirmekten bahsetmiştir. Özgür Bey, rejimi, yani Cumhuriyet’i değiştirmeyi nasıl başaracaksın? Darbeyle mi yol alacaksın? İsyan mı çıkaracaksın? Dış güçlerden yardım mı dileneceksin? Söyle bize, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıllık rejimini nasıl ve hangi yürekle tasfiye edeceksin? CHP’nin DEM’lenmesi başını döndürmüş, siyasi iradesini hurdaya çıkarmıştır. 22 yıllık bir iktidarı sürekli eleştirip, bu 22 yıl içinde niye iktidar olamadığını analiz edemeyen, millet iradesini kazanamayan, üç-beş belediye başkanının hukuken haklı gerekçelerle görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılmasını yanlış yorumlayan, mahalli yönetimlerle merkezi yönetimi birbirine karıştıran CHP iflah olmaz derecede çarpık ve hastalıklıdır.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda İçişleri Bakanı’nın önüne geçip anti demokratik ve faşizan müdahalelerle girişini engellemeye kalkışan çakar almaz CHP’nin güdümlü milletvekilleridir.
Kılıç çekip korsan yemin eden bazı teğmenler üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni siyasi tartışmaların içine çekmeye yeltenen, Aziz Atatürk’ü sloganda hatırlayıp eser ve emanetlerini çiğneyen bugünkü CHP’dir. Alenen disiplinsizlik yapan teğmenleri savundukları kadar terörle mücadeleyi savunmayan, tezkerelere hayır diyen bugünkü garabet CHP’dir. Camiyi bilmeyen, Cemevini bilmeyen, Alevi ile Sünni arasında hendek ve husumet kazısını yapmak için çırpınan, etnik ve mezhep provokasyonu cinayetine teşne olan bugünkü işbirlikçi CHP’dir. Kıbrıs’ta Rum görüşlerine binaen federasyon tezini savunup mavi vatana masal diyen köksüzlerin ve kimliksizlerin çatı örgütü bugünkü gayri milli CHP’dir. Terör örgütü yandaşlarını partiye doldurup, Esenyurt ve Ovacık’ta görüldüğü üzere, sonra da görevdeki bazı belediye başkanlarının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasını halkın cezalandırılması olarak açıklayan DEM’lenerek ayağa düşmüş bugünkü CHP’dir. Hep dedim, yine diyorum; bu CHP’den bir halt olmaz, bu CHP’yle ulaşılacak parlak bir gelecekten bahsetmek de akıl ve vicdan ölçüleriyle bağdaşmaz, bağdaşamaz.
Mahkemeye giderler, kendilerini müdafaa yerine iftiralara bel bağlayıp kameralar eşliğinde şov yaparlar. İstanbul sular altında kalmışken Belediye Başkanı tam da malum bir mahkeme günü soluğu Almanya’da alır. Saraçhane rövanşının Ankara’da icrası amacıyla Almanya’ya kaçan ve Türkiye’yi yabancılara şikayet edenlerin Aziz Atatürk’ün mirasına sadakat gösterdiğini söylemek için şahide gerek yoktur, çünkü her şey ortadadır, siyaset işportacılarının maskesi düşmüş, israf ve ihanet deşifre olmuştur.
© Tüm hakları saklıdır.