20 Kasım 2018 13:47
Trump'ın karşı çıktığı Avrupa Ordusu konusunun 58 yıllık arayışın ardından yeniden ortaya çıktığını söyleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Avrupa Ordu kurulursa bir cepheleşme ortaya çıkacaktır. Burada Türkiye'nin alacağı tavır ve pozisyon bizim için önemlidir" dedi. "Kiminle müttefiksek beka meselesinde karşı karşıyayız. Kiminle NATO şemsiyesi altında birlikteysek teröristlere destek veriyorlar" diyen Bahçeli, "Türkiye NATO üyeliğinden sürekli zarar görmüştür" sözlerini sarf etti.
Bahçeli devamında, "ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütleriyle aynı kareye girmesi, aynı emel ve hedef etrafında bir araya gelmesi skandal olmanın ötesinde uluslararası hukuka terstir, normal şartlarda NATO müktesebatına tamamen aykırı" olduğunu sözlerine ekledi. Bahçeli, "Kiminle NATO şemsiyesi altında buluşmuşsak, şu kepazeliğe bakınız ki, Türk ve Türkiye düşmanlarına destek verdiklerini görüyoruz" diyerek tepki gösterdi.
"Teröristlere TIR'lar dolusu silah gönderenleri nereye koyacağız?" diye soran Bahçeli, 2013 ile 2017 yılı arasındaki silah satışlarının yüzde 20 arttığı bilgisini paylaştı. Bahçeli, "Caniler ekmek alır gibi silah almaktadır" ifadesini kullandı.
Kaşıkçı cinayetine de değinen Bahçeli, "Uluslararası bir meseleye dönmüştür. Kaşıkçı cinayeti ezberleri bozmuş, pandoranın kutusunu açmıştır" diye konuştu. Kaşıkçı cinayetinin siyasileştirilmesinin İslam coğrafyasını bölebileceğini söyleyen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr'a tepki gösteren Bahçeli, "Bu bakan bana göre halt etmiştir" sözlerini sarf etti.
Bahçeli, bir yılı aşkın süredir iddianamesi hazırlanmadan tutuklu bulunan Osman Kavala'nın yönetim kurulu başkanı olduğu Anadolu Kültür'e yönelik 'Gezi Parkı eylemleri' suçlaşamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında akademisyenlerin gözaltına alınmasına ilikşin olarak da konuştu. "Gezi ile ilişkisi olduğu iddia edilen kişilerle hukuk önünde hesaplaşmanın neresinde sorun vardır?" diye soran Bahçeli, İçişlerimize karışmayı ilk iş ve meslek edinmiştir" diyerek ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada tutuklamalara tepki gösterilmesini eleştirdi.
Washington yönetimi, Anadolu Kültür girişimine karşı yapılan soruşturmada gözaltına alınan akademisyen ve sivil toplum temsilcilerinin serbest bırakılması için Türkiye'ye çağrıda bulunmuştu. Bakanlık Sözcüsü Heather Nauert, "Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin Anadolu Kültür Derneği’yle ilişkisi olan akademisyen, gazeteci ve sivil toplum aktivistlerini gözaltına almasından büyük endişe duymaktadır" sözlerinisarf etmişti.
Bahçeli, ABY'ye yönelik olarak, "Onu bıraksın, FETÖ elebaşını ne zaman iade edecek ondan bahsetsin" dedi.
Bahçeli'nin grup toplantısındaki konuşması şöyle:
Dün Mevlid Kandili'ni dua ve şükran ile andık. Kandiller nefsin yanıltıcı istek ve arzularından uzaklaşmayı sağlayan müstesna zamanlardır. Peygamberimiz, dürüstlük, iyi niyet, hoşgörü meşalesiydi. Sözü dinlenirdi, herkes tarafından takdir edilirdi. Eminliğinden hiç şüphe duyulmazdı. Ne mutlu bize ki, onun izinden yürüyoruz. Peygamberimizin doğumu beşeriyet tarihinin en önemli hadiselerindendir. Tıpkı bugünkü gibi mazlumlar inim inim inliyordu. Peygamberimizin doğumu ile huzur ve refah yeniden yeşermişti. İslam toplulukları dinimizin ana rotasından ne zaman ayrılmışsa savrulmuştur. Müslüman coğrafyası öyle bir buhrana girmiştir ki, haksızlıklar ve zulüm çoğalmıştır. Zillet bugünkü şartlarda öne çıkmış, fırlamıştır."
"İçinden geçtiğimiz zaman diliminde Müslüman coğraflayası öyle bir buhrana grmiştir ki haksızlıklar ve adaletsizlikler yoğunlaşmıştır. Hazreti Peygamber zulmü lanetlemesine rağmen günümüzde zulüm öne çıkmış, öne geçmiştir. Ne var ki vahim bir adaletsiz döngüsü İslam toplumalrını kasıp kavuran bir aşamaya gelmiş durumdadır. Karşımzıdaki tablo berbattır, hezimettir. insanlı ktarih boyunca eline geçirdiği maddi ve manevi güçle zulmeden iktidar sahibi görmüştür.
"Hayranlık ve gıbtayla andığımız peygamberimizin davrnaışlarına bakınız.
"İnanıyoruz ki Allah cebbardır, rahmandır, gafurdur, azizdir. Herkesin hesabı varsa Allah'ın da hesabı vardır.
"Emperyalizm tarafından zincirlenmiş kaymak tabakanın İslam adına konuşmasının önü, ne zaman kesilecektir.
"İslam ülkelerinde servet ve şehvete kapılmış prenslere, emirlere, krallara dikkat ediniz. Bunun neresinden tutalım, nasıl düzeltelim? Bir yanda karıncayı incitmekten korkan peygamberimiz duruyorken, bir yanda en vahşi cinayeti Müslüman kisvesi altında işleyebilen cüce bir azınlık vardır. İnanıyoruz ki Allah Cabbar'dır, Kerim'dir, Rauf'tur, Aziz'dir. Dünya iktdarları için zulmedenler, ihanetten geçinenler haramzadedir."
"Bugün İslam coğrafyasında baktığımızda kan görüyoruz. Medeniyet beşiği Ortadoğu harap ve bitaptır.
"Kuran'ın bir insanın canına kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir ifadesi kimsenin gündeminde yoktur. Ortak akıl paslanmış, ortak vicdan kurumuştur. Her gün 5 vakit okunan ezanların hatırına, her gün amin diyen eller adına soruyorum; İslam topluluklarını esir alan kargaşa ve karmaşa nereye kadar sürecektir? Efendimiz yetim büyüdü, tüm yetimlerin umudu oldu. Peki bugünkü yetimlerin hakkı ne zaman korumaya alınacaktır? Aksi halde bu girdap daha da genişleyip, Allah muhafaza hepimizi içine alacaktır.
"İslam coğrafyası terörle yıldırılmak, teslim alınmak isteniyor. Bölgenin mihenk taşı olan Türkiye, bu senaryolardan etkileniyor, zarar görüyor. Ortadoğu'daki kavganın temelinde hakimiyet kaygısı yatmaktadır, paylaşım kavgası yaşanmaktadır. İstenen zayıf ve kukla devletlerdir. İstenen maşalığa hazır terör devletleridir. Ortadoğu'nun ve İslam ülkelerinin kanlı bıçaklı hale getirilmesi burada aranmalıdır.
"Ortadoğu'da sürdürülen kavganın temelinde paylaşım kavgası vardır. Bu nednele topraklar parçalanmaktadır. İnsanlar kimi zaman etnik, kimi zaman da başka bahanelerle istismar edilmektedir.
"Sözde kral, emir ve şeyhler için öncelik İslam'ın itibarı değil, saltanat çıkarlarıdır. İşin asıl boyutu hâlâ bu tehlikenin fark edilememiş olmasıdır. Yeri gelince mangalda kül bırakmayan her ülke terörizmi kınamaktadır. Kazın ayağı hiç de görüldüğü gibi değildir. Göz vardır, izan vardır. Her şey ortadadır. Herkes teröre karşıysa bu caniler nasıl yaşayabiliyorlar? Bir bakıma üzüm üzüme baka baka kararmış. Emperyalizm tuzağına düşen ülkelerin yüzleri simsiyah kesilmiştir.
Teröristlere TIR'lar dolusu silah gönderenleri nereye koyacağız? 2013 ile 2017 yılı arasındaki silah satışları yüzde 20 artmış durumdadır. Caniler ekmek alır gibi silah almaktadır. Önemli bir bölüm silah ise bedelsiz ve hibedir. Teröristlere silah satışı yapacak kadar haysiyetsiz olmuşlardır. Bu nasıl bir ilkesizliktir. Önce sorun yaratıp sonra silah satmak, sorun çıkarıp, müdahale etmek bilinen bir sömürgeci politikasıdır. Yoksulluk İslam ülkelerine sinmiştir. Yolsuzluk İslam ülkelerine demir atmıştır.
"Tarihe bakınca nice bedbahtın ibretlik acıklı sonunu görmek mümkündür. Allah mutlak galiptir. Bunu yine göreceğiz. Büyük Türk Milleti olarak tanık olacağız.
Kaşıkçı cinayeti
"Günlerdir Cemal Kaşıkçı cinayeti konuşuluyor. Kimlerin doğrudan parmak izi olduğu tartışılıyor. Kaşıkçı krizi uluslararası bir meseleye dönmüştür. Kaşıkçı cinayeti ezberleri bozmuş, pandoranın kutusunu açmıştır. Ülkemiz hakkın ve hukukun yanındaki duruşu ile takdir toplamaktadır.
2 Ekim 2018 tarihinde vukuu bulan Kaşıkçı cinayeti birçok soru işaretini peşinden getirmiştir. Suudi Arabistan'ın örtbas çabası Türkiye'nin delilleri ile çürütülmüştür. Riyad yönetimi ilişkisi olmadığını savunmuştur. Titiz çalışmalar sonrası, Kaşıkçı'nın konsolosluta öldürülerek parçalara ayrıldığını itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye, Suudi Arabistan'a 18 kişi için iade talebinde bulunmuştur. Suudi yönetimi 18 kişiyi gözaltına almış, 5'i hakkında idam kararı vermiştir. Kimi kurtarıp, kimi asacakları aşikardır. Cinayetin baş azmettiricisi olarak belirtilen veliaht bu olayların bir daha yaşanmaması için kurulan heyetin başına getirilmiştir. Kuzu, kurda teslim edilmiştir. Gerçeğin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Anlaşılıyor ki Suudi Arabistan yönetimi sanal bir mahkeme ile cinayetin üstünü kapatmaya yönelmiştir. Yerli işbirlikçinin kimliği hâlâ aydınlanmış değildir.
"15 Kasım'da açıklama yapan Suudi Dışişleri Bakanı, meselenin siyasileştirilmesinin İslam coğrafyasının bölüneceğinden bahsetmiştir. Bu bakan bana göre halt etmiştir. Maktul bellidir, müşteki bellidir, cinayet mahali de bellidir. Kaşıkçı'yı öldüren caniler bellidir. Saklanacak ne kalmıştır? Gizlenecek ne kalmıştır? Kutsal toprakları hakimiyeti tutan bir ülke terör yöntemlerinden medet umacak bir noktaya nasıl gelmiştir? Suudi Arabistan yönetiminin Ladin zihniyetinden ne farkı kalmıştır? Cinayet üssü olarak Türkiye ne hakla kullanılmıştır. Veliaht prens için çember daralmaktadır, kaçış yolları daralmaktadır."
"ABD, Kaşıkçı cinayeti ile başından beri Veliaht Prensi koruma yoluna gitmiştir. Emri verenin Veliaht Prens olduğu söylense de Trump tarafından görmezden gelinmiştir. Trump, Kaşıkçı ile ilgili ses kayıtlarını dinlemek istemediğini söyleyerek kesin rapor sonuçlarını bugün açıklayacağını söylemiştir. ABD, İslam ülkeleri arasında kargaşa amaçlamaktadır. Suudi Arabistan artık şapkasını önüne koymalıdır.
Birleşik Krallığın AB’den çıkış süreci oldukça sancılı geçmektedir. Taşlar yerinden oynadıkça işbaşındaki hükümet zorlanmakta, siyaseten köşeye sıkışmaktadır. Brexit anlaşmasını tamamlamak ve resmiyet kazanmasını sağlamak için AB Liderler Zirvesi 25 Kasım’da konuyu görüşüp sonuca bağlayacaktır.
Bu arada, AB İtalya’nın devasa bütçe sorunuyla ilgili nihai kararı da 21 Kasım’da verecektir. Yeryüzü cenneti olarak takdim edilen AB huzursuzdur, gergindir, geleceği meçhuldür. Türkiye’ye devamlı engeller çıkaran, müzakereleri tıkayan AB anlayışı bir bakıma iflasın eşiğindedir. Ticaret savaşları, ekonomik sorunlar, siyasal anlaşmazlıklar, egemenlik mücadeleleri AB’yi karar aşamasına doğru hızla savurmaktadır.
Diğer yandan Fransa’nın başını çektiği, Almanya’nın yeşil ışık yaktığı, ABD Başkanı Trump’ın sert bir şekilde karşı çıktığı AB ordusu kurma fikri 58 yıllık bir arayışın sonucu olarak tekrar gündemdedir. Kimin ordu kurup kimin kurmayacağı işin özünde bizim meselemiz değildir. Ancak AB ordusunun kurulma düşüncesi resmileşirse bölgesel ve küresel zeminde büyük bir açmaz ve cepheleşme kaçınılmaz olabilecektir.
Burada bizim için önemli olan Türkiye’nin alacağı pozisyon, takınacağı tavırdır. Türkiye NATO üyeliğinden sürekli zarar görmüştür. Bu açıktır. Türk milleti elbet kendi güvenliğini kendi imkan ve gücüyle müdafaa edecek hem donanıma hem de kabiliyete hamd olsun sahiptir. Türk ordusu dünyanın en büyük ilk üç ordusundan birisidir. Bu gerçek hiçbir şart altında değişmeyecektir. Ancak müttefik olduğumuz ülkeler hep aleyhimize faaliyet içindedir.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütleriyle aynı kareye girmesi, aynı emel ve hedef etrafında bir araya gelmesi skandal olmanın ötesinde uluslararası hukuka terstir, normal şartlarda NATO müktesebatına tamamen aykırıdır.
Bir devleti terör örgütüyle ayıran en temel ve tartışmasız farklılıkların silinmesi beşeri faciadır. Kiminle müttefiksek, şu işe bakınız ki, beka mücadelemizde karşı karşıyayız. Kiminle NATO şemsiyesi altında buluşmuşsak, şu kepazeliğe bakınız ki, Türk ve Türkiye düşmanlarına destek verdiklerini görüyoruz.
Bu husumetin kaynağında ne vardır? Bizimle hem ittifak kurup hem de sakalımızı yolmaya çalışan, kolumuzu kanadımızı kırmak için uğraşan ülkeler ne yapmayı, hangi sonuca ulaşmayı akıllarından geçiriyorlar?
İttifak ahlak ister, adamlık ister, adanmışlık ister, eşitlik ister, fedakârlık ister, karşılıklı ilke ve hassasiyetlere bağlılığın yanında, hakkaniyetli hürmet ister.
Bir tarafın mağlup görülüp, diğer tarafın muzafferlik tasladığı ilişki ağından onurlu bir ittifak çıkmaz, kalıcı ve kavrayıcı bir mutabakat çıkamaz. Müttefiklik adı konmamış mahkûmiyet, kabulü sağlanmamış mağduriyet falan değildir. Aynı zamanda Türkiye seçeneksiz hiç değildir. Üstte ittifak, dipte ihtilaf içinde olmak; önde müttefiklik pozları verip, arkada muhasım hale gelmek rezaletin daniskasıdır, hezimetin dik alasıdır, kandırmacanın zirve noktasıdır. Böylesi garabet hasıl olursa, ki vardır, buna ne diyelim, neye sayalım, nasıl görelim?
Güney sınırlarımız boyunca arkamızdan iş çevriliyor. Hangi taşın altını yoklasak karşımıza ABD-YPG ortaklığı çıkıyor. Neymiş, ABD’nin YPG’yle olan ilişkisi taktikselmiş, eylem odaklıymış, geçiciymiş. Türkiye bu bahaneleri yemez, bu oyalamaları yutmaz. Caniyle taktik ilişki kurulamaz, kurulsa bile bunun adı taktik değil çukur bir ortaklık olacaktır. Türkiye terörle mücadelesini haysiyetle sürdürdükçe sözde müttefiklere bir haller olmakta, rahatsızlık sökün etmektedir.
ABD içişlerimize karışmayı, asayiş ve milli güvenliğimiz için yapılan emniyet tedbirlerini sorgulama ve yargılamayı zannederseniz ki iş ve meslek edinmiştir.
Bildiğiniz gibi, Anadolu Kültür AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı olan ve şaibeli kişiliğiyle bilinen bir şahıs hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında bazı akademisyenlerin de bulunduğu 20 kişi hakkında geçen hafta gözaltı kararı alınmıştı. Bunlardan 13’ü hakkında gözaltı işlemi uygulanmıştı. Bu şahısların Gezi Parkı eylemlerini geliştirmek ve Anadolu’ya yaymak üzere toplantılar yaptıkları iddia edilmişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Gezi kalkışması çerçevesinde gözaltına alınanlara destek vermiş, keyfilikten bahsetmiş, endişeliyiz diyecek kadar karanlık niyetini belli etmiştir. PKK/YPG’ye silah vermek, FETÖ’ye yardım ve yataklık yapmak onursuz bir keyfilik, endişe verici bir gafillik değil de nedir?
Türkiye’ye ekonomik savaş açmak, Mehmetçik katillerinin sırtını sıvazlamak korkunç bir haksızlık, müttefikliğe hıyanet olmayacak mıdır? Gezi’nin aktör ve finansörleri olduğu iddia edilen kişi ya da kişilerle hukuk dairesinde mücadelenin neresi keyfi, neresi kaygı vericidir?
ABD içişlerimize karışma mezuniyetini, süren ve sürdürülen soruşturma ve kovuşturma sefahatleriyle ilgili hüküm verme hakkını kendisinde nasıl görebilmektedir? Onu bıraksın, FETÖ elebaşını ne zaman iade edecek, bunu söylesin. Terör devleti kurma çalışmalarına ne zaman son verecek, bundan bahsetsin.
Ülkemizde son zamanlarda garip ve üzerinde dikkatle durulması gereken gelişmeler yaşanıyor. Hiçbir şey gözümüzden kaçmıyor. Anlaşılan yeni ve beka düzeyinde tehdit edici bir terör konsepti tedavüle sokulmuştur. Terör örgütleri artık mekanik ve çok değişkenli kanlı metotlarını harekete geçirmişlerdir. Koordinat yüklemesi yapılabilen, patlayıcılarla donatılan dronları terör örgütü PKK kullanmaya başlamıştır.
Yakın zamanda C-4 patlayıcı yüklü dronlar Şırnak’ta, Irak sınırındaki Kasrak Vadisi’nde ve Silopi Şehit Mesut Hudut Bölüğü yakınlarında düşürülmüştür.
Şırnak Valilik binasının giriş merdivenlerine 10 Kasım Atatürk’ü Anma Törenleri esnasında bir adet model uçak, yani drone düşmüştür. Allah’tan can ve mal kaybı yaşanmamıştır. Hain terör örgütü bu yöntemleri kimlerden öğrendi, kendi ağırlığının onlarca katı patlayıcı taşıyabilen insansız hava araçlarını hangi alçak ülkelerden sağladı? Farkındayız, sokaklar karıştırılmak isteniyor, kutuplaşmalar bileniyor. Televizyon ekranlarından korku, öfke ve fitne yayılıyor.
FETÖ-PKK iş bölümü ve görev taksimi yapmış eylem ortakları halinde pusuda bekliyor, el ovuşturup uygun zaman kolluyor. Terörün hedefi olan güvensizlik, belirsizlik, korku ve kuşku sistematik şekilde tırmandırılıyor. Türkiye üzerinde yeni bir hain deneme, yeni bir şer oyun planlanıyor. Bütün gelişmeler buna işaret ediyor.
Ekonomideki sorunların siyasal tepki ve itiraza dönüştürülerek 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili maksatlı ve marazi bir hazırlık yapılıyor, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üstünde de tehlikeli polemikler tetiklenip provokasyonlar tertipleniyor. Buna izin vermeyeceğiz, zillet ittifakının tezgâh ve tuzaklarını yine ve kökünden bozacağız.
Bir yanda Atatürk ilah değildir diyenle, diğer yanda Atatürk benim ilahımdır diyen provokatörler iç barış ve huzur ortamını gerebildikleri kadar geriyorlar, sabırları zorluyorlar.
Türkiye’yi vahim bir türbülansa itmek, yeni bir demokrasi dışı arayışa çekmek isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki; Türk milleti şiddeti ne olursa olsun, her ihaneti, her rezaleti, her felaketi yerle yeksan etmeye, hainlerin emdikleri sütü burunlarından fitil fitil getirmeye hazırdır, bunu başaracak kudrete sonuna kadar haizdir. Granit kayasına çarpan dalgalar dev olsa ne yazar, olmasa ne çıkar; hepsinin sönüp gitmesi, hepsinin silinip kaybolması kaçınılmazdır. Elhak olacak olan da budur.
Allah’ın verdiği bir canımız vardır, bu can vatana da, millete de, Türklüğün geleceğine de bin defa kurban olsun, son kanımıza kadar fani bedenimiz mukaddesat ve mukadderatımız için feda ve armağan olsun.
İç ve dış niyet sahiplerini uyarıyorum; Türkiye’yi teslim alamazsınız, Türk milletini yenemezseniz, Türk vatanını bölemezsiniz.
Hepimiz Mehmet oluruz, hepimiz kahraman oluruz, hepimiz şehadet gönüllüsü olarak al bayrağa bürünüp Türkiye’nin bekasına gene de kara çaldırmayız, ölüm pahasına olsa bile milli namusu korkusuzca savunuruz. Zalimin zulmü varsa hakkın dönülmez yolu, bükülmez kolu vardır ve bu kol aziz Türk milletinin ebedi güvencesidir.
Sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, her birinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyor, mutlu ve başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Sağ olun, var olun.
© Tüm hakları saklıdır.