02 Kasım 2021 10:40
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında CHP'yi hedef aldı. "Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş CHP'nin gerçek yüzünü her zeminde her yöremizde anlatacağız. CHP'nin neye dönüştüğünü kimlere hizmet ettiğini, kaynağından nasıl koptuğunu halka hizmet hakka hizmet şiarıyla izah edeceğiz" diyen Bahçeli sözlerini devamında, "Bu günden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum CHP’nin gizli gündemini ağır kusurlu siyasetini halkımıza doğrudan aktarmak ve ifşa etmek amacıyla arkadaşlarımızı Anadolu'ya gönderiyorum. Kabaran tehlikeleri alttan alamayız, yerimizde sayamayız o nedenle erkenden yol almalıyız" ifadelerini kullandı.
CHP'nin Irak ve Suriye tezkeresine "hayır" oyu vermesine tepki gösteren MHP lideri, "CHP Türkiye’nin karşısında resmen ve belgeli şekilde konuşlanmıştır. Geldiğimiz bu aşamada CHP ve HDP İP’in teşvikiyle tek bünyede birleşmiş PKK’nın siyasetteki kolonları haline gelmiştir. Bu rezil ittifak düşmanın ileri karakolu olarak görülmeyecek midir? CHP HDP ile birlikte tezkereye hayır PKK’ya evet diyecektir. Türkiye hayır Türk ve İslam düşmanlarına evet demiştir. CHP yönetimi tarihi çizgisine Hayır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hayır milli mücadeleye hayır hıyanete ve husumete evet demiştir. Kılıçdaroğlu artık geri dönüş yolların tümden kapanmıştır. Geçmiş olsun sana" diye konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun tezkereye ilişkin olarak kendisine yönelttiği yabancı asker sorusuna yanıt veren Bahçeli, "Hiç kimsenin topraklarımızı çiğnemeye cüret edeceği yoktur. Bu iddia kuyruklu yalandır tezkerede bulunan yabancı askerlerin Türkiye'de bulunması ifadesi ülkemizin DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun Türk üslerinden yararlanmasına imkan tanımaktadır. Meselenin özü budur. Sayın Kılıçdaroğlu bu sorunun cevabını öncelikle sen vermelidir. Aynı mahiyetteki tezkerelere geçişte evet diyen sensin. Milliyetçiliğe gelince sevsinler senin milliyetçiliğini. Bizim liglerimiz farklı sense çoktan küme düşmüşsün. Sen PKK'nın tutsağısın. HDP'nin dayatmasına CHP boyun eğmiştir. PKK'nın tebliğ ettiği dağ emri emperyalizmin talimat listesi CHP'nin iradesini boyundurluk altına almıştır" sözlerini kaydetti.
Öte yandan Bahçeli, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Siirt ziyareti sırasında bir vatandaşın "Burası Kürdistan" çıkışına tek kelime etmediğini belirterek, "Yazıklar olsun. Türkiye sınırları dahilinde Kürdistan diye bir yer yoktur, asla da olmayacaktır. Gerekirse şehit oluruz, gerekirse şahit oluruz ama üniter milli devletimizi asla parçalatmayız. Kürdistan fitnesine bedenlerimizle direnir Bozkurt gibi karşılarında dururuz" siye sitem etti.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Halkımızla özlem gideriyoruz, onları dinliyoruz, gelecek hedeflerimizi paylaşıyoruz, politikalarımızı anlatıyoruz, kafalarda biriken soru işaretlerine cevaplar vermeye çalışıyoruz. Adım adım 2023 il il Anadolu temasıyla her kapıyı çalıp, ayak basmadığımız yer bırakmayacağız. 2023'e kadar hiç durmayacağız. Seçimler konusunda milletimizle dertleşeceğiz. Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş CHP'nin gerçek yüzünü her zeminde her yöremizde anlatacağız. CHP'nin neye dönüştüğünü kimlere hizmet ettiğini, kaynağından nasıl koptuğunu halka hizmet hakka hizmet şiarıyla izah edeceğiz. Bu günden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum CHP’nin gizli gündemini ağır kusurlu siyasetini halkımıza doğrudan aktarmak ve ifşa etmek amacıyla arkadaşlarımızı Anadolu'ya gönderiyorum. Kabaran tehlikeleri alttan alamayız, yerimizde sayamayız o nedenle erkenden yol almalıyız."
"İçinden geçtiğimiz çağda söz sahibi olmanın yolu güçlü bir milli kimliğe ve özgüvene sahip olmaktan geçmektedir. TC geleceğe taşımak yeni nesilleri Türk-İslam kültürü ile vatan sevgisi ile yetiştirmek milletimizin refah ve mutluluğunu her zaman en üst seviyede tutmak ihmal edemeyeceğimiz bir gayedir. Parti olarak Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etme anlayışını kendimize siyasi misyon olarak belirledik. Bu misyon Türkiye'yi lider ülke konumuza taşıyacak. Bunun yaşatmanın yolu Türkiye'nin zilletin dayatmalarından ve kronikleşmiş ayak bağlarından öncelikle kurtulmasıdır. Milleti ve tarihi değerleriyle barışık, sorun çözme kabiliyeti olan etkin bir devlet düzeni kurmuş, ülkenin kaynaklarını seferber edecek milli bir ekonomik modeli uygulamaya koymuş ve küresel sistemde saygın konuma gelmiş bir güçlü Türkiye 21. yüzyılda dünya siyasetinde ve ekonomik hayatında söz sahibi olacaktır. "
"Yer kürenin en önemli sorunlarından birisi teknolojik sıçramadaki göz kamaştırıcı ivmenin aynı zamanda ekolojik gelişmeye yansımamasıdır. Bu sorun beşeriyetin ortak açmazıdır. Uygarlık merdivenlerinden çıkıldıkça tam tersi istikamette çevreye duyarlılık adalet ve hakkaniyete duyulan hassasiyet maalesef hızla iniş halindedir. Zulüm baskı sömürü tahakküm hegemonya mücadeleleri aynı zamanda doğayı da zehirlemiştir. Sözde gelişmiş ülkelerin doymaz kursakları dinmez hırsları insanlığı uçurumun dibine kadar savurmuştur. Çevre kirliliğinin doğa katliamının bir numaralı failleri özgürlük ve insan hakları konularında mangalda kül bırakmayan ülkelerden başkası değildir. Ekolojik yıkım insanlığı geri dönüşü olmayan bir eşiğe sürüklemektedir."
"Bizim milliyetçiliğimiz ekolojik dengenin sürdürülebilirliğine saygı gerektirir. Bizim milliyetçiliğimiz çevre duyarlılığı ile eş anlamlıdır. İnsanlık küresel ısınmanın ağır problemleriyle muhataptır. Türkiye'miz bundan bağımsız değildir. Bugünümüzü düşünürken gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak bütün insanlığın ahlaki ve vicdani görevi olmalıdır. Dünyanın sıcaklığı sistematik şekilde artış halindedir. Küresel ısınma denilen süreç sera gazlarının yoğun olarak artması sonucunda yeryüzünde yakın atmosfer tabakaları ile yeryüzü sıcaklığının yükselişidir. Küresel ısınmadan kaynaklı iklim değişikliği sonucunda milyarlarca insan sel kasırga kuraklık ve susuzluk. Salgın hastalıklarla karşı karşıyadır. Böyle giderse 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağı tahmine dilmektedir. Kavurucu sıcaklar ve kuraklık tarımsal ürünlerin çeşidiyle birlikte miktarının da azalmasına yol açarak küresel açlık ve yoksulluk sorununu derinleştirecektir.
Önümüzdeki yıllarda su kaynakları temel gıda maddeleri üzerinden küresel cepheleşme hatta sıcak çatışma ihtimali oldukça fazladır. Kıyı yapıları balıkçılık turizm gibi ticari gibi ilişkiler gelecekte öngörülemez zararları görecektir. Allah'ın verdiği nimetlerin doğru ve dengeli kullanılmamasından dolayı insanlık vahim felaketlerle yüz yüzedir."
"Paris Anlaşması iklim değişikliği konusunda yasal olarak bağlayıcı nitelikte uluslararası bir anlaşmadır. 196 ülke tarafından kabul edilmiş, Türkiye de bu anlaşmaya 22 Nisan 2016'da imza atmıştır. Anlaşma geçtiğimiz ay TBMM'de onay süreci tamamlanarak yürürlüğe girmiştir. Paris İklim Anlaşması sera gazı salınımının azaltılmasını küresel sıcaklık artışını da yüzde 2 ile sınırlandırmayı amaçlamaktadır. İşte böyle bir tablo karşısında Roma'da insanlar gezegen ve refah sloganı ile 30-31 Ekim'de toplanan 16. G20 zirvesinde salgın ekonomik kriz çıkış ve iklim değişikliği masaya yatırılmıştır. Hemen Akabinde İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 26. Taraflar Konferansı önemli bir küresel zirve olarak kayıtlara geçecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Özellikle Roma'dan muhatap devlet ve hükümet başkanlarıyla verimli yararlı ve art niyetleri sükuta hayale uğratacak temaslar kurmuştur. Biden ile görüşmesinde iki ülke ilişkilerini güçlendirmek ve ortak mekanizma oluşturulması konusu da mutabık kalınması NATO ve stratejik ortaklığa vurgu yapılması bize göre değerlidir. Bundan sonra kimin samimi kimin maskeli olduğu gün yüzüne çıkacaktır. Türkiye ile ABD arasında ki köprülerin atılması iki ülkenin aleyhinedir. Ortak akılla dahası karşılıklı çıkarlara egemenlik haklarına saygıyla kökleşmek sorunların çözümü mümkündür. Müttefiklik yalnızca lafta kalacak sadece zirve toplantılarında kalacak ilişkiler mevzu değildir. En azından bizim bakış açımız bu değildir."
"İki ülke arasında siyasi, ekonomik ve ticari diyalogların artırılması, sevsek de sevmesek de herkesin çıkarına uygundur. Türkiye dostluğuyla aranan, duruşuyla anıtlaşan bir ülkedir. Uluslararası alanda edineceğimiz mevkii, elimizdeki stratejik, jeopolitik, beşeri, ekonomik, kültürel, tarihi ve askeri milli imkânları kullanabilme kabiliyetimizle sınırlıdır. Gücümüz bu mevcudiyeti harekete geçirebildiğimiz kadardır. Bu imkân ve yetenekleri konjonktürün verdiği fırsatlar içinde değerlendiremeyen ülkelerin sahip oldukları potansiyelleri yalnız başına bir anlam taşımayacaktır. Dinamik ve devam eden süreçlerden oluşan uluslararası ilişkiler ağı, gücünü harekete geçiremeyen ülkelerin atalete sürüklenmesini kaçınılmaz hale getirmektedir. Bu nedenle, küresel boyutta müdahalelere ve aktörlüğe heveslenen ülkelerin yalnızca niyetleri yeterli değildir, imkânlarının elverişli ve uyumlu olması da uluslararası ilişkiler mekaniğinin sarih bir gerçeğidir. Tarih, yanlış hevesler ve dürtülerle, milli imkânlarını küresel kargaşada heba etmiş, itibar kaybetmiş ülkelerin beyhude hamleleriyle doludur. Bu itibarla dünya çapında kurulan ilişkilerin gerçek güçle orantılı olacak şekilde muadiliyet, denge, istikrar, hakkaniyet, mütekabiliyet, saygı ve iş birliği üzerine bina edilmesi esas olmalıdır. Bunlar yapılırken de en önemli husus, diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin ciddiyet taşıdığının bilinmesi, bir milletin şeref ve haysiyetinin temsil edildiğinin şuurunda olunmasıdır.
Çok şükür Türkiye uluslararası zirve toplantılarında, ikili ya da çoklu görüşmelerde şerefle ve şuurla temsil edilmekte, milli haklarımızdan, milli kararlılığımızdan en küçük taviz verilmemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışıyla, bu gelişmelerden memnuniyet duymaktadır. Ülkemizdeki yabancı hayranlarının içi kan ağlasa da, sırtını taşeron arayan dış güçlere yaslamak için ortam kollayan zavallıların yüzleri asılsa da her şey ortadadır. Zira Güneşi balçıkla sıvamak akıl karı değildir. Türkiye’yi küçük görenlerin, küçümseme yanlışına düşenlerin, bizden bir şey olmaz diyenlerin ya kanında bir bozukluk ya da karakterinde bir bodurluk vardır, bizim nazarımızda durumları hiç de iç açıcı değildir. Roma’da başımız eğik olsaydı, CHP mutlu olurdu. Kiralık kalemler, sözde aydınlar, kripto alçaklar kaşık alıp oynamaya bile başlarlardı.
Sayın Cumhurbaşkanımızla ABD Başkanı Biden arasındaki görüşmeyi hazmedemeyen odaklar, bu defa da söz konusu görüşmeyle ilgili Beyaz Saray açıklamasına sığınarak karşımızdaki manzaranın hiç de iddia edildiği gibi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Biden’in, savunma ortaklığı ve Türkiye’nin NATO müttefikliğinin altını çizdiği, S-400 satın alınmasına ilişkin ABD’nin endişelerini not ettiği, güçlü demokratik kurumların önemini, insan haklarına saygıyı, barış ve refah için hukukun üstünlüğünü vurguladığı Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada ifade edilmiştir. Bunlar ABD’nin görüşüdür, şu anki yönetiminin Türkiye’ye muhabbet beslemediği de açıktır. Biz hiç kimsenin övgüsüyle, taltifiyle, talimatıyla, tahkimatıyla olmadık, bugünlere gelmedik.
ABD yönetimi bilmiyorsa söyleyeyim; Türkiye insan haklarına onlardan çok daha saygılıdır. Yargı bağımsızlığımıza müdahale için Kavala bildirici hazırlayan bu ülkenin sahibi olmadığı kadar hukukunun üstünlüğü bu ülkede havidir. S400 konusu ise egemenlik sınırlarımız içindedir. Hiç kimsenin bu konuda Türkiye’ye ayar verip istikamet çizme dengesizliği cevapsız bırakılmayacaktır. Türkiye’nin ABD’nin terör devletleri ile yakın ilişki ve kaygılarını paylaşmasının ne hikmetse üzeri örtülmek istenmektedir. ABD’nin kara gücü olarak seçtiği terör örgütleri bumerang gididir günü geldiğinde tutan elleri de yaralayacaktır. Biden’dan çok Biden’cı kesilenler Türkiye’ye yuvalanmış Washington lobisidir. Emperyalizmin lekeli yüzleridir. İki taraflı çalışan ajanlarıdır. Kaldı ki sayın Erdoğan ileBiden’ın görüşüp görüşmeyeceğinin günlerce çetelesini tutanların işin özünde kimlerin hesabına çalıştıkları fazla çöze yer bırakmadan deşifre olmuştur."
"CHP ile HDP hayır demiştir. Diyeceğim odur ki CHP HDP ile el ele tutuşarak sınır ötesine asker gönderilmesine terörle mücadelenin devamına ihanetin tepelenmesine hayır demiştir. Bilfarz Irak ve Suriye tezkeresi CHP ve HDP’nin istediği gibi reddedilmiş olsaydı Türk askeri, geri çekilecek, güney sınırlarımız boydan boya terörizmin kontrolüne girecekti. CHP Türkiye’nin karşısında resmen ve belgeli şekilde konuşlanmıştır. Geldiğimiz bu aşamada CHP ve HDP İP’in teşvikiyle tek bünyede birleşmiş PKK’nın siyasetteki kolonları haline gelmiştir. Bu rezil ittifak düşmanın ileri karakolu olarak görülmeyecek midir? CHP HDP ile birlikte tezkereye hayır PKK’ya evet diyecektir. Türkiye hayır Türk ve İslam düşmanlarına evet demiştir. CHP yönetimi tarihi çizgisine Hayır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hayır milli mücadeleye hayır hıyanete ve husumete evet demiştir. Kılıçdaroğlu artık geri dönüş yolların tümden kapanmıştır. Geçmiş olsun sana.
"Hiç kimsenin topraklarımızı çiğnemeye cüret edeceği yoktur. Bu iddia kuyruklu yalandır tezkerede bulunan yabancı askerlerin Türkiye'de bulunması ifadesi ülkemizin DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun Türk üslerinden yararlanmasına imkan tanımaktadır. Meselenin özü budur. Sayın Kılıçdaroğlu bu sorunun cevabını öncelikle sen vermelidir. Aynı mahiyetteki tezkerelere geçişte evet diyen sensin. Milliyetçiliğe gelince sevsinler senin milliyetçiliğini. Bizim liglerimiz farklı sense çoktan küme düşmüşsün. Sen PKK'nın tutsağısın. HDP'nin dayatmasına CHP boyun eğmiştir. PKK'nın tebliğ ettiği dağ emri emperyalizmin talimat listesi CHP'nin iradesini boyundurluk altına almıştır. "
Zavallı iyice şaşırdı, iyice su kaynattı, şanzımanı dağıttı, istikameti hepten şaştı. Sayın Kılıçdaroğlu, ortağın İYİ Parti de ihanet etti mi? Bunu onların yüzüne karşı söylemeyi düşünüyor musun? İhanet edenlerle yol yürümek fıtratında mı vardır, mayan mı böyledir? Sana göre Cumhuriyet nedir? İhanet ne anlama gelmektedir? Tezkereye hayır demekle asıl vatana, millete ve Cumhuriyet’e katmerli ihanet eden sensin ve siyasi zihniyetindir. Eline avucuna düştüğün HDP, Cumhuriyet Bayramı’nı bile kutlamadı, Aziz Atatürk’ü ağzına almaya tenezzül dahi etmedi. CHP yoğun bakımdadır, şiddetli iç kanama geçirmektedir, bugünkü yönetiminin devamı halinde bitkisel hayata mahkum olması yakındır. CHP-HDP ikiz kardeştir, ihanet beşiğinde PKK’nın, Türkiye düşmanlarının dokunuşuyla sallandıkları açıktır.
CHP bunları yapıyorken, tezkereye evet demenin sancılarını yaşayan İP Başkanı, soluğu Siirt Kurtalan’da almıştır. Ve karşısına çıkan bölücü bir alçağın, “burası Kürdistan’dır” bühtanına tek kelime edememiştir. Yazıklar olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dahilinde Kürdistan diye bir yer yoktur, asla da olmayacaktır, gerekirse şehit oluruz, gerekirse şahit oluruz, ama üniter milli devletimizi asla parçalatmayız, asla böldürmeyiz, Kürdistan fitnesine bedenlerimizle direnir, Bozkurt gibi karşı dururuz.
Paris’te yaptığı açıklamayla İP Başkanı’nı tamamlayan, Anayasa Mahkemesi’nin lehine hak ihlali kararı verip Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum ettiği şerefsiz bir bölücü aynen şöyle şunları söylemiş: “Siirt Kürdistan’dır. İşgalciler bilmelidir ki, şu an üzerinde misafir oldukları yeri ya Kürdistan olarak kabul edecekler ya da gelecekte Kürdistan’a komşu olacaklar.” Osman Baydemir isimli terörist, gelsin de bu sözleri Türkiye’de söylesin, uzaktan konuşması kolay, yüreği varsa karşımıza çıksın da Siirt Kürdistan’dır desin. Görüyorsunuz, Anayasa Mahkemesi kimlerin yanında duruyor, kimlerin kılıcını hak ihlali kisvesi altında utanmadan, sıkılmadan sallıyor.
CHP Genel Başkanı ve arkadaşlarının sonu gelmeyen kimlik arayışları ve bölücüleri meşru gören gafletleri; terör örgütünün ümit ve cesaret kaynağının kimler olduğunu belgeleyen somut veriler olarak karşımızdadır. Tezkere oylaması bu hususta ki en çarpıcı delildir. Milletleşme sürecini durdurarak, geriye döndürerek, sekteye uğratarak gelişmiş, kalkınmış, demokratikleşmiş, hatta ayakta kalmış bir ülkeye henüz rast gelinmemiştir. Türklük tarih içerisinde çok ağır bedeller ödenerek kazanılmış milli kimliktir. Milletine mensubiyet duyan hiçbir vatan evladı, bu değerin örselenmesine sessiz ve seyirci kalmayacaktır. Ve unutulmasın ki cumhurun uyanan, doğrulan iradesi bunun hesabını müsebbiplerinden er geç soracaktır. İhanete çanak tutanlar, buna yardım ve yataklık yapanlar bedelini mutlaka ödeyeceklerdir.
Buradan zillet ittifakını uyarmayı milli bir görev addediyorum. Girdiğiniz yol tehlikelerle doludur. Ulaşılacak sonuç Anayasamızın değişemeyecek maddelerini değiştirmeye yönelik girişim olup “vatana ihanet”le eşdeğerdir. CHP-İP-HDP ve diğer zillet yedeklerinin Serv sevdalısı olarak karşımıza geçmesine Türk milleti tahammül etmeyecek, zillete tamam demeyecek, Allah’ın izniyle sahnelenen oyunu bozacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.
© Tüm hakları saklıdır.