Politika

BAHÇELİ: PKK'NIN SİYASALLAŞTIRILMASI AMAÇLANIYOR TBMM (A.A)

09 Kasım 2010 15:48

-BAHÇELİ: PKK'NIN SİYASALLAŞTIRILMASI AMAÇLANIYOR TBMM (A.A) - 09.11.2010 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''PKK'nın, şehir örgütlenmesi olan TAK ile önce paklaştırılması sonra aklaştırılması arkasında da siyasallaştırılmasının amaçlandığını'' öne sürdü.  Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yarın Cumhuriyet'in kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının yıl dönümü olduğunu anımsattı.  Hayatını içinden yetiştiği Türk milletine adayan Atatürk'ün ebediyete intikal edişinin üzerinden tam 72 yıl geçtiğine dikkati çeken Bahçeli, ''Varlığı sona ermiş kabul edilen büyük milletimizi, temellerinden çökmüş ve ömrü tamamlanmış bir imparatorluğun enkazı altından çekip çıkararak, hürriyetine kavuşturan bu büyük devlet adamını minnet ve şükran duygularımızla bir kez daha yad ediyoruz'' dedi.   -''SİYASET BEZİRGANLIĞI...''- ''Sorunların, Başbakan Erdoğan'ın sinirli ve asabi siyaset tarzı yüzünden cepheleşmeleri teşvik ettiğini ve toplumsal yapıyı birbirinden ayırdığını'' öne süren Bahçeli, ''Bugün bize üslup ve hoşgörü dersi vermeye çalışan Başbakan'ın, bunlardan ne kadar nasipsiz olduğu herkesin bildiği gerçeklerdir ve tüm çıplaklığıyla milletimizin malumudur. Bizim üslubumuzdan şikayet eden Başbakan'a hatırlatmak isterim ki eğer edep ve izandan mahrum birisi varsa, o da sözleriyle her şeyi gözler önüne seren kendisinden başkası değildir. Hırçın ve vicdandan azade bir siyaset anlayışının yegane sahibi yine aynı Başbakan'dır'' diye konuştu. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanlığını yapan bu zatın sahip olduğu siyasi nezaket ve saygı konusundaki sicili, bize tavsiye vermeye asla yetmeyecektir. Adap ve seviye konusunda bizimle boy ölçüşmesi söz konusu dahi olmayacaktır. Bizim Başbakan Erdoğan'dan öğreneceğimiz bir şey de yoktur. Önerim, bir bildiği ve inandığı varsa kendisine saklamasıdır ve fitne saçan diline hâkim olmasıdır. Partimize yönelik olarak kullanılan kötü sözlerin mutlaka hesabı sorulacak, gönül veren milyonlarca kardeşimiz bu sinsi siyaset bezirganlığının haddini mutlaka bildirecektir.'' -TAKSİM'DEKİ TERÖR SALDIRISI- Taksim meydanındaki terör saldırısını düzenleyen kişinin, PKK mensubu olduğunun ortaya çıktığını hatırlatan Bahçeli, bu durumun kendileri için şaşırtıcı olmadığını söyledi.  ''Taksim'deki hunhar eylemden hemen sonra yapılan kafa karıştırıcı ve hedef saptırıcı açıklamaların, PKK terör örgütünü aklamak için kolektif bir faaliyet olduğunu gösterdiğini'' ileri süren Bahçeli, şunları kaydetti: ''PKK'nın, şehir örgütlenmesi olan TAK ile önce paklaştırılması sonra aklaştırılması arkasından da siyasallaştırılması amaçlanmaktadır. Gelişmeler bir iyi, bir de kötü PKK imajı verilmek için yoğun bir propagandanın yapıldığına işaret etmektedir. Bölücü çevreler ve AKP hükümeti, Taksim vahşetini 'provokasyon' olarak niteleyerek, bir anlamda terör örgütü PKK'yı temize çıkarmak için el birliği yapmışlardır. Ortada PKK'nın şehir örgütlenmesinin düzenlediği hain bir suikast vardır ve bunun tevil edilmeye çalışılması abesle iştigaldir.  Canlı bombacının kimliğinin gecikmeyle açıklanması ve dikkatlerin PKK'dan uzaklaştırılmaya çalışılması bu düşüncemizi doğrular niteliktedir. AKP yetkililerinin, PKK'yı koruma ve aklama refleksi gösterdikleri ibretle görülmektedir.  31 Ekim 2010 günü, İstanbul Taksim meydanındaki PKK canlı bomba saldırısı sonrasında, bunun arkasında PKK'nın olduğu konusunda soru işaretleri ve kafa bulanıklığı yaratmak için sahneye çıkan da ne yazık ki bizzat Başbakan Erdoğan olmuştur.'' -''KOD ADI BALIKÇI...''- Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a, ''Dünyanın neresinde müebbet cezaya çarptırılan bir ayrılıkçı terör elebaşısı, hücresinden gündem belirleyebilmektedir ve örgütüne talimatlar yağdırmaktadır?'' sorusunu yöneltti. Bahçeli, şöyle devam etti: ''Bu düşüklüğü hangi şeref ve haysiyetle izah etmek imkan dahilinde olacaktır? Türk milletinin geleceğini ve Türk devletinin kaderini, kod adı 'balıkçı' diye servis edilen meçhul ve karanlık bir kendini bilmez mi tayin edecektir? Devlet işleri ne zamandan beri bu kimliği ve sicili meçhul zevatlar tarafından yürütülmektedir? Başbakan'ın devlet yönetiminden anladığı bu mudur? Şehitlerimizin vebali, gazilerimizin hakkı bundan sonra nasıl taşınacak ve ne şekilde karşılanacaktır? İki cihanda bu muhterem kahramanların yüzüne nasıl bakılacaktır? Gazetelerde yüzünü dahi göstermeyen ve AKP'den aldığı talimatla aracılık yaptığı anlaşılan bir çürümüş zavallı tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin müzakere masalarına oturtulması en hafif tabirle densizliktir ve alçaklıktır. İmralı canavarıyla ilgili görüşmelerin sorumluluğunu devlete atan Başbakan Erdoğan, sanki başkanı olduğu hükümeti hiçbir şeye karışmıyormuş gibi izlenim vermeye çalışmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da benzer eğilimde olması bizce çok manidardır. Zannedersiniz ki devletin bürokratları gündemlerini kendileri belirlemekte ve akıllarına estiği gibi hareket etmektedirler. Bütün devlet kuruluşları Başbakan'a bağlı olduğuna göre, kendisinin bilgisi ve onayı olmadan, bebek katiliyle görüşme yapılabilmesi ihtimal dahilinde bile olmayacaktır. O halde İmralı'yla, Başbakanlık arasındaki aracıların, devlet adına hangi kuruluşların ve kimlerin görüştüğünü Başbakan'ın açıklaması siyasi namus meselesi haline gelmiştir. Geldiğimiz bugünkü aşamada, AKP'yle PKK masaya oturmuş, kanlı bir pazarlık içine girmişlerdir.'' -"HEZEYAN" TARTIŞMASI-  ''Terörün cesaret kazanmasının yegane sorumlusunun AKP Hükümeti ve 'açılım' denilen yıkım projesi olduğunu'' öne süren Bahçeli, ''Biz bunun için, 'Taksim'deki canlı bomba ne ise açılım da aynısıdır' demiştik. Nitekim, Başbakan Erdoğan bu sözlerimizin 'hezeyan' olduğunu ifade ederek, çirkin bir üslupla bize saldırmaktan geri durmadı. Eğer ortada bir hezeyan varsa bunun tarafı ve kaynağı İmralı ile el sıkışan ve Kandil'e barış çubukları uzatan siyasi güruhtan başkası değildir'' diye konuştu. -''AYRI DÜŞTÜĞÜMÜZ DAVA ARKADAŞLARIMIZ...''- Ankara'da düzenledikleri, ''Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği'' adlı toplantıya da değinen Bahçeli, ''Geçmişte beraber olup da bir sebeple ayrı düştüğümüz tüm dava arkadaşlarımızı içine alan bir güç birliği yapmak maksadıyla yola çıkmış bulunuyoruz'' dedi. Bahçeli, ''Üç hilali gönlünde taşıyan, yanımızda olmasa da başarımız için dua eden ve uzaktan destek olan, şerefli mazimizde davamıza birlikte omuz verdiğimiz, ancak arzu etmediğimiz nedenlerden dolayı belirli dönemlerde bir arada olamadığımız dava arkadaşlarımızla tam bir kucaklaşma sağlayarak millet ve devlet bekasına sahip çıkacağız'' diye konuştu. -''MÜSEBBİBİ HÜKÜMETTİR...''- Ülke ekonomisinde, AK Parti hükümetleri yönetimindeki 8 yılda kalıcı ve etkili bir dönüşüm sağlanamadığını, problemlerin artarak bugünlere kadar gelindiğini savunan Bahçeli, AK Parti hükümetinin yola çıkarken verdiği sözlerin çoğunun 1 yıl geçtikten sonra unutulduğunu söyledi. Türkiye ekonomisinin rakamsal ve oransal bakımından 2002 yılının ilerisinde olduğunun doğru olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu: ''Bu da son derece doğaldır ancak insanımızın hayat standartlarında sevineceğimiz bir iyileşme ve takdir edeceğimiz ilerleme ne yazık ki görülmemiştir. Bakınız, Başbakan Erdoğan tarafından 16 Kasım 2002 tarihinde AKP hükümetinin 'Acil Eylem Planı' açıklanmıştır. Burada, hedeflenen kalkınmadan kaynaklanan gelirin adil bir şekilde dağıtılacağı, yoksulluk ve yolsuzluğun giderileceği vaat edilmiştir. İlave olarak, vergi yükünün tabana yayılması için gerekli tedbirlerin alınacağı ve vergi mevzuatının basitleştirileceği hedeflenmiştir. Üstelik uygulanacak para ve maliye politikalarıyla, reel sektör için acil önlemler alınacağı ve gerçek anlamda bir yatırım seferberliği için lazım gelen ortamın sağlanacağı belirtilmiştir. Takdir edersiniz ki bunların hiçbirisi gerçekleşmediği gibi, milletimize verilen diğer sözlerin de yerine getirilmediğini yaşayarak gördük. Sosyal politikalardan kopuk olan ve insanımızı merkezine almayan ekonomi politikalarıyla ülkemiz bugünkü girdaba sürüklenmiştir. Yatırım, üretim ve istihdam arasındaki irtibatı kuramamış olan AKP hükümetinin, sekiz yılın sonunda ekonomide tam bir başarısızlık örneği sergilediği ortadadır. Hükümetin yapmakta geciktiği yapısal reformlar, makro ekonomik istikrarın tesis edilmesini engellemiştir. Ekonominin iç ve dış şoklar karşısındaki dayanıklılığının iyice zayıflaması, vatandaşlarımızın refahına çok olumsuz etkiler yapmıştır. Hafife alınan ekonomik kriz sonucunda da milletimiz yoksulluğun ve işsizliğin acımasız pençesine düşmüştür. İçinden geçtiğimiz süreçte her hanede en az bir işsiz kardeşimiz varsa bunun müsebbibi hükümettir.''