21 Mayıs 2024 10:21
T24 Haber Merkezi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 6-8 Ekim 2014 tarihlerindeki Kobani olayları nedeniyle eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 24 sanığa verilen toplamda 407 yıl 7 ay hapis cezaları için “hukuk devletinin gereği” dedi. Anayasa Mahkemesi Başkanlığındaki görev değişimine işaret ederek HDP'ye kapatma davasını hatırlatan Bahçeli, "Bu iş bitmelidir. HDP ve devamı sözde pati kapatılmalıdır" diye konuştu.
Daha önce Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında gizli tanık olan Serdar Sertçelik'in emniyeti hedef alan iddiaları için "darbe girişimi" diyen MHP lideri, "emniyet ve yargı içinde yuvalanmış FETÖ benzeri oluşumların kumpas, siyasete ve demokrasiye ket vurma hazırlıkları" yapıldığını belirterek, "devlete sızma girişimlerine" dikkati çekti.
Sözlerinin devamında "Suç ve suçluyu övmek, ihanete alkış tutmak siyasetin değil hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara’da olup genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete şerefli hizmetinden bahsedilemez" sözlerini sarf eden MHP lideri, konuşmasında "dokunulmazlıkların kaldırılması" çağrısında bulundu;
"Anayasa'daki siyasi partilerin uyası gereken esaslara atıfta bulunarak, "Türk milletine çağrıda bulunuyorum, Mehmetçiğimiz polisimiz yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere teröristleri etkisiz hale getirirken milli irade olarak sizler Meclis'te milli iradeye aykırı teröristi etkisizleştirmek mecburiyetindesiniz. Onun için Meclis görevini yapmalı, dokunulmazlıklar kaldırılmalı gereken cezalar verilmelidir."
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Soykırımcıların kurtuluşu Allah’ın izniyle yoktur. Netahyahu gittikçe yalnızlaşmakta güvendiği dağlara kar yapmaktadır. Gazze meselesi hem ahlaken hem de dinen Türkiye’nin de meselesidir. Gazze düşerse son yurdumuzun etrafındaki kuşatma sertleşmekle kalmayacak milli güvenlik tehditleri katlanacaktır.
"Vadedilmiş topraklar ve son aşamada kurulacak yeni dünya düzeni için fethedilecek nihai ülke kabala yöneticilerine göre Edom’dur. Edom ise Anadolu'nun ilk çağlardaki adıdır. PKK aparatı HDP Dem eş başkanlık görevini üstlenmiş temelsiz bir zatın 2019 yılında söylediği buralar vadedilmiş topraklar dün gibi kulaklarımızda çınlamaktadır. Siyonizmin kuklası bölücü terör örgütüdür. Anadolu’ya vadedilmiş topraklar tanını getirenler sütü bozuk düşman çevreleridir.
"Filistin davasında kararsız kalmak milli ve namuslu bir siyaset tercihi olamaz. Bebeklerin ölümüne sessiz kalan bir dünya sönmüş bir dünyadır. Eğer yarının temellerini bugünden atamazsak, eğer öngörüyle ve stratejik bakışla hareket edemezsek Gazze’de sahne alan vahşiliklerin tıpkısının aynısına vatanımızın maruz kalması muhtemeldir.
"Ekonomist dergisinde 9 Mayıs 2024'te yayımlanan bir makalede liberal uluslararası düzenin parçalandığı çöküşün ani ve geri dönülemez olabileceği ileri sürülmüştür. MHP bu tespiti çok önceden yapmış Türk kuşağı Türkiye’nin büyük stratejisi isimli çalışmasıyla fikri ve siyasi tefekkür marifetini açık ve seçik hayata geçirmiştir. Parçalanan haksızlıklara ve sefalet içindeki bir dünyaya ortam açan, liberal düzenin kıyıya vuran enkazı doğudan yükselen aydınlıkla kaldırılıp atılacaktır. Bu aydınlık Türk kuşağıdır, Türk birliğidir.
"Başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda uygulana oyun teorisinde oyunculardan biri kazanıyor diğeri tamamen kaybediyorsa bunun adı sıfır toplamlı bir oyundur. Burada asıl öncelik kazanmaktır. Dikkatli bir oyuncu muhtemel kayıplarını en aza çekecek bir strateji takip edecektir. Her oyuncunun oyunu kazanmak, imkân bulduğu zaman bu oyun artı toplamlıdır. Oyun teorisinde artı toplamlı oyunlar işbirliğine ve müzakereye dayanmaktadır. Bizim teklifimiz sıfır toplantı değil artı toplamlı oyundur. Yani herkesin kazanmasıdır. Böylelikle Türk-İslam medeniyeti yeni bir atılım ve hamleye sivrilecektir. Ancak kutlu hedeflerin zorlu etapları vardır. Çevremizde birbiriyle iç içe geçen olaylar vuku bulmaktadır. Türkiye’nin Filistin meselesinde gösterdiği samimiyet ve duyarlılık, Sayın Cumhurbaşkanımızın Irak ziyaretiyle somutlaşan ve iki ülke arasında siyasi ve ticari köprü olacak kalkınma yolu projesinin geniş imkan ve kazanımlarıdır.
"Hem Rusya’nın batı dünyası ile ilişkilerinde, hem de Türkiye’nin Ermenistan ve Azerbaycan arasında kilit role sahip olan Laçin koridorunun stratejik muhtevası, Türkiye-Rusya ve iran arasındaki ASTANA mekaniğinin bölgesel barış ve istikrara destek veren sonuçları, Ermenistan Başkanı Paşinyan’ın sözde soykırım iddialarını çürüten beyanları İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan İran konsolosluğuna saldırması ve 7 iran askerinin ölümü, ardından İran ve İsrail arasındaki karşılıklı saldırılar, Slovakya başbakanının uğradığı saldırılar, İran cumhurbaşkanı reisi ile Azerbaycan cumhurbaşkanı Aliyev’in 19 Mayıs’ta buluşmaları, hitamında yaşanan elim helikopter kazası kanaatimce birbirinden bağımsız gelişmeler değildir. Reisi ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin kaza geçirmesi helikopterde bulunan herkesin hayatını kaybetmesine, küresel ve bölgesel tedirginliğin üst bir seviyeye tırmanmasına yol açmıştır. İran İslam Cumhurbaşkanı’na vefat eden diğer devlet adamlarına rahmetler niyaz ediyorum. Hakikaten kaza mıdır yoksa sabotaj mıdır bilemem ama stratejik olayın iç yüzünün en kısa sürede açıklığa kavuşturulması bölgesel barış ve huzur adına zorunluluktur. İsrail’in iddia edilen kazadaki rolü, ABD’nin nerede durduğu mutlaka berraklaşmalı, son zamanlardaki gelişmelerin tesirinin diyalog ve iş birliği zemininin genişlemesinin kaza süsü verilerek kesintiye uğramasının amaçlanıp amaçlanmadığı belli olmalıdır. Bugün İran’ın başına gelen felaketin Allah korusun ama Türkiye’de de yaşanabileceğini düşünmek bir vehim değil, suyu uyutup kendisini ayık tutan mihrakların gerçek niyetlerini az çok yorumlamış olmamızın sonucudur. BM teşkilatı derhal inisiyatif üstlenmelidir.
"6-8 Ekim 2014 tarihinde 37 kişinin ölümüne yol açan isyan teşebbüsünün azılı faillerinin 16 Mayıs’ta Ankara 22. Ağır ceza mahkemesi tarafından hüküm almaları hukuk devletinin gereğidir. İşlenmiş bir suç kimsenin yanına kalmayacaktır. Bu ülkenin havasını soluyup ekmeğini yiyenler eninde sonunda ihanetlerinin hukuki faturasına da katlanmak durumundadır. PKK ile HDP arasındaki organik ve örgütsel bağ hukuken tescillenmiştir. Peki AYM HDP’nin kapatma davasını sürüncemede bırakmaktadır? HDP bugün değilse ne zaman kapatılacaktır? Onun uzantısı DEM’in Türkiye’ye kastetmesinin hesabı ne zaman sorulacaktır? Bay Zühtü’nün gitmesinden sonra AYM’nin elini tutan önüne geçen karar süreçlerine tıkaç olan sanıyorum kalmamıştır. O halde bu iş bitmelidir. HDP ve devamı sözde pati kapatılmalıdır.
"DEM eş başkanları, mücadeleye yükleneceğiz, diyorlar. Mahkeme kararını tanımadıklarını açıklıyorlar. Mücadeleye yüklenseniz ne yazar, kararı tanımasınız ne çıkar. Türkiye bölücülükle yüzleşecek ve hepinizin kanlı maskesi mahkeme önünde düşecektir. Bu bölücülere sesleniyorum, methiyeler düzdüğünüz ve 42 yıl ceza alan terörist Demirtaş da bir ara sizin gibi atıp tutuyor, bir diğeri de sırtlarını YPG’ye, YPJ’ye dayadıklarını söylüyordu. Devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma amacında olanların hepsine sıra inşallah gelecek, onların her birisi Türkiye’nin ufkundan teker teker çekilip doğruca layık oldukları yere gönderilecektir. Menfur ve melun emellerin sonu yoktur. 16 yaşındaki evladımız Yasin Börü’yü ve nice masum insanımızı katledenlere; sokakları savaş alanına çevirenlere, ayaklanma çağrısı yapanlara sahip çıkanlar aynı çukurda, aynı suçun tarafındadır. Hiçten, hiçbir şey çıkmaz. Terör ve bölücülükten bir şey beklemek akıl, ahlak ve izan çıkmazıdır.
"CHP yönetiminin 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili mahkeme kararına siyasi demesi, haksızlık ve hukuksuzluk vurgusu yapması, normalleşme ve yumuşama ortamına aykırı görmesi rezaletin ta kendisidir. Terör örgütü PKK, 1978 yılında, Diyarbakır Lice ilçesi Ziyaret Köyünde Marksist-Leninist ideolojiyi referans alarak kurulmuştu. Bölücü örgüt 1984 yılından itibaren Eruh-Şemdinli saldırılarıyla birlikte yoğun şiddet eylemlerine yönelmişti. Nisan 2002’de KADEK, Kasım 2003’de KONGRA-GEL, Mayıs 2007’den itibaren de KCK şeklinde yapılanan bölücü terör ihanetinin nihai hedefi de bağımsız Kürdistan’dır.
"Türkiye’yi, Cumhurbaşkanımızın değil de başkalarının yönettiğini iddia eden Özgür Bey ve yönetimine soruyorum, mertçe cevap vermelerini bekliyorum:
1– İmralı canisinin ve cezaevindeki terör mahkumlarının affını istiyor musunuz?
2- Vatan topraklarının bir bölümünde bağımsız Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız? Beraber DEM’lendiklerinize söz verdiniz mi?
3- Hangi dış mihrakların nam ve hesabına siyasi çalışma yürütüyor, Türkiye’nin geleceğini kimlerle konuşuyor, kimin folluğunda yatıyorsunuz?
4- 37 kişinin katiline verilen cezalar hukuksuz ise, size göre hukuk nedir? Adalet nedir? Devlet nedir? Siyasi onur ve millet sevdası sizin meşrebinizde ne manaya gelmektedir?
"Türkiye’nin içten çöküşünü Gezi Parkı’nda denediler, olmadı. 6-8 Ekim olaylarıyla denediler, olmadı. Cizre, Silopi, Sur, İdil, Nuseybin gibi vatan beldelerinde hendek açtılar, barikat diktiler, evleri bombalarla tuzakladılar, aleni iç işgal denemesi yaptılar, olmadı. 15 Temmuz’da son şanslarını denediler, yine olmadı. Olmaz, olamaz, Türkiye’ye ve Türk milletine hiçbir hain, hiçbir alçak, hiçbir işbirlikçi diz çöktüremez. Son 10 yıldır felaket üstüne felaket yaşandı, hamd olsun hepsinin üstesinden gelindi, Anka Kuşu gibi küllerimizden yeniden doğmayı başardık.
"Son olarak emniyet ve yargı içine yuvalanmış FETÖ benzeri oluşumların kumpas hazırlıkları, siyasete ve demokrasiye ket vurma planı yapan köksüzlerin tuzakları deşifre edilerek alayı birden yakayı ele vermiştir. Habis urun görünen kısımları kadar, görünmeyen ve kamufle halde bekleyen figüranlarının da olduğunu göz önüne alıp devlete sızma ve yerleşme ihtimalini ciddiyetle değerlendirmek lazımdır. Mesele kabın şeklini almak değil, kaba şekil vermektir. Mesele zamanın akışına kapılmak değil, istikamet çizmektir. Türkiye Cumhuriyeti işte bu kabiliyettedir, bu kudrettedir.
"Özellikle altını çiziyorum ki, siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bununla birlikte siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen amir hükümlere aykırı olamayacaktır. Anayasa’nın 69’ncu maddesi de siyasi partilerin uyması gereken esasları içermektedir. Anayasa’nın 68’nci maddesinin 4’ncü fıkrasındaki vurgu ise çok nettir. Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağı Türk milleti, aidiyeti de Türkiye Cumhuriyeti’dir. Her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir. Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete alkış tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara’da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemez. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana meze olmaktan rahatsızlık duymayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır. Ülke sınırları dahilinde milli ve manevi ortak paydada buluşmak her partinin seçimlik bir hakkı değil, siyasi namus görevidir. Hem milli iradeye dayanıp hem milli iradeyi yıkmayı amaçlamak; hem hazineden para yardımı alıp hem de aldığı parayı düşmana havale etmek hainlik ve şerefsizliktir.
"Bu kapsamda siyasi partiler Anayasa ve kanunlara uygun faaliyet göstermek zorundadır. Mehmetlerimize, polislerimize, korucularımıza, vatandaşlarımıza kurşun sıkan teröristleri arkalamak suçtur. Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur. Cumhuriyet’in yeni yüzyılında, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin arifesinde siyasi ahlak temizliğinin tehiri artık imkansızdır. Konu ne kadar oy aldığımız, kaç milletvekiline sahip olduğumuz konusu değildir. Elbette konu vatandır, millettir, devlettir, istiklaldir, istikbaldir. Samimiyetini ve ahlaki seviyesini siyasi ilişkilerine aynen yansıtmış, adalet ve hukuk ilkelerini önşartsız hazmetmiş, dünyada tek ses, tek nefes olabilmeyi becermiş partilerden mürekkep bir siyaset yapısının el birliğiyle inşası ve ihyası önümüzdeki en acil gündem konusu olmalıdır. Hazırlanacak yeni anayasada bu hususa önemle yer verilmelidir.
"Küresel emperyalizme bedeli mukabilince ajanlık ve acentelik yapmak; dışarıdan sufle almak, talimat listelerine boyun eğmek hiçbir kitaba sığmayacak, hiçbir değerle bağdaşmayacak teslimiyetçiliktir. Türkiye’nin geleceğini teslimiyetçilik değil milletimizin şaşmaz irade gücü, tartışılmaz hükmü şahsiyeti belirleyecektir. Bu hükmü şahsiyetin emanetini yüreğiyle ve cesaretiyle taşıyan da Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’dır.
"Türk milletine çağrıda bulunuyorum, Mehmetçiğimiz polisimiz yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere teröristleri etkisiz hale getirirken milli irade olarak sizler Meclis'te milli iradeye aykırı teröristi etkisizleştirmek mecburiyetindesiniz. Onun için Meclis görevini yapmalı, dokunulmazlıklar kaldırılmalı gereken cezalar verilmelidir."
© Tüm hakları saklıdır.