Gündem

Bahçeli: Atatürk'e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir, Milliyetçi Hareket Partisi'nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır

27 Temmuz 2020 18:30

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ayasofya'daki cuma hutbesinde "Fatih Sultan Mehmet Han burayı kıyamete kadar cami olarak kalması için vakfetmiştir. Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" sözleri nedeniyle Atatürk'ü hedef aldığı belirtilen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında açıklama yaptı. Bahçeli "Diyanet İşleri Başkanı'nın Cuma Hutbesi esnasında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif'in minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk'e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır" dedi. Bahçeli ayrıca "Atatürk'e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir. Herkes susup seyretse bile böylesi bir rezilliğe Milliyetçi Hareket Partisi'nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır" sözlerini açıklamasına ekledi.

TIKLAYIN | Atatürk'e hakaret ettiği belirtilen Diyanet İşleri Başkanı'ndan açıklama: Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamasından satırbaşları şöyle :

"Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılması münasebetiyle Müslüman’ın mabediyle, camiinin cemaatiyle kucaklaşmasını ağır mağlubiyet olarak görenler yanlışa gömülmekle kalmamışlar altından kalmayacakları bir hesap hatası yapmışlardır.

Esasen bu hesap hatasının fail ve figüranları iki ana ayakta temerküz ve tezahür etmişlerdir."

"Türk milletinin ayranı kabarırsa muhasım çevrelerin kaçacak delikleri bile olamayacaktır"

"Birinci ayakta, Yunanistan’ın başını çektiği ülkelerin haddi ve hududu aşan şuursuzlukları, dayanaksız ve temelsiz suçlamaları yer almıştır.

24 Temmuz günü Yunanistan’da matem havasının hakim olması tam bir akıl ve izan tutulmasıdır.

Atina yönetiminin egemen ve meşru sınırlarımız içinde bulunan bir camiimiz üzerinde fiili hak iddiası sadece husumetle tarif ve tefrik edilemeyecek, tarihsel akışın 567 yıl öncesinde donup kaldığını da temellendirip delillendirecektir.

Bu ülkede bayrakların yarıya indirilmesi, kiliselerde devamlı çan çalınması elbette kendi meseleleridir ve Türkiye’yi hiçbir şart altında ilgilendirmeyecektir.

Selanik’te Türk bayrağını alçakça ateşe verecek kadar gözlerini kan ve nefret bürümüş olan Yunan Faşistlerinin sıradan Bizans artıklarından başka bir özellikleri olmadığı da bizim nazarımızda açık bir gerçektir.

Yunanistan’ın bu tutumu ne istikrara, ne huzura, ne de barışa hizmettir.

İstanbul üzerinde spekülasyon yapanlar, Konstantinopolis özlemi çekenler, milletimizin sinir uçlarıyla oynayacak kadar hezeyan ve hezimet çıkmazındadır.

Türk milletinin ayranı kabarırsa muhasım çevrelerin kaçacak delikleri bile olamayacaktır.

Ayrıca Yunanistan Başpiskoposu’nun din ve medeniyetler arasında kışkırtmalar yapması ayıplı ve ahlaksız bir komplonun izharıdır.

İstanbul dünyanın en büyük Türk kentidir.

Bu tarihi gerçek Kıyamet Günü’ne kadar baki kalacak milli bir hakikattir.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif Türk milletinin 567 yıldır emanetinde olan fetih sembolü, zafer simgesi, iman ve inanç ziynetidir.

Bizans kokuşmuşluğunun varisleri ne derse desin, ne yaparsa yapsın bu gerçek Türk milletinin namusudur.

Provokatör Yunanistan yönetimi Ege ve Akdeniz’de tırmandırdığı gerilim ve tahriklerden de derhal vazgeçmelidir.

Kurtuluş Savaşı’nda başı ezilen Megali İdea anlayışı, yeri ve zamanı gelirse cüretinin bedelini tekrar ödemek zorunda kalacaktır."

"Diyanet İşleri Başkanı’nın değerlendirmelerini bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır"

"İkinci ayakta ise, Yunanistan’ın yanında hizaya giren, Yunan tezlerini ısrarla selamlayıp iffetsizce sahiplenen işbirlikçiler bulunmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma Hutbesi esnasında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır.

Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir.

Herkes susup seyretse bile böylesi bir rezilliğe Milliyetçi Hareket Partisi’nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır.

Aziz Atatürk’e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir, minnet, şükran hisleriyle muhterem hatırası yad edilip emanetlerine sahip çıkılır.

Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır.

Lekeli dostlarıyla iktidar olmak için hedef koyan CHP’nin, arada ve arafta kalmanın sancısını çeken İP’in, kendilerine bizzat Cumhuriyet’in bekçisi rolü vermiş kişi ya da grupların Atatürk ve Laiklik üzerinden yeni bir mevzi arayışları boşuna bir çırpınıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti 29 Ekim 1923 kuruluş ruhuna aynen bağlı ve sadıktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin iftihar ve itibar zirvesidir.

Hiç kuşku yok ki, İstanbul’u fetheden yüksek iman kadar işgalden kurtaran muhteşem irade de değerlidir, yok sayılması düşünülemeyecektir."

"Fatih neyse Atatürk odur"

"Şayet Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’ten ezanlar yükselip tevhid inancımızın sancağı dalgalanıyorsa bunun şeref payesi hem Fatih Sultan Mehmet Han hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tedir.

Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti birbirinin zıttı, tarihin iki ayrı devlet modeli, birbirine yabancı iki egemenlik anıtı değildir, olamayacaktır.

Osmanlı İmparatorluğu Oğuz neslinin devamı, Türkiye Cumhuriyeti bu neslin varisidir.

Fatih neyse Atatürk odur.

II. Abdülhamid Han nasıl değerliyse Atatürk de bir o kadar değerlidir.

Yunanistan Başbakanı ile Yunanistan Başpiskoposu’nun üslubuyla konuşanlar kaleyi içten düşürmeye azmetmiş iç işgal cephesidir.

Bunların oyunları bozulacak, milli birlik ve dayanışma iradesi en büyük güvence olacaktır.

Nitekim bu müfsit emellere asla göz yumulmayacaktır.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılmasına Ortaçağ çamuru sıçratmak, Cumhuriyet’in ve Laikliğin cenaze namazı yaftası vurmak vesayetçi bir dil, mütehakkim bir dayatma, nifak saçan bir ağızdır."

"Yeniden hilafet demek yeni bir cepheleşme, önü arkası kestirilemeyen iç kargaşa demektir"

"Hilafet tartışmalarını böylesi nazik bir ortamda kızıştıranlar ise Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir bühtan içindedir.

Bu mesele kapanmış, tartışmaların üzeri küllenmiştir.

Yeniden hilafet demek yeni bir cepheleşme, önü arkası kestirilemeyen iç kargaşa demektir.

Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın ikinci maddesinde vurgulandığı gibi; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. 

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Dili Türkçedir. 

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı 'İstiklal Marşı'dır."