Mehmet Nane, kahvaltısını bahçede yetiştirdiği ürünlerle yapmayı seviyor.
Kendini bir doğa insanı olarak nitelendiren TeknoSA Genel Müdürü Mehmet Nane’nin en büyük tutkusu bahçe ile uğramak. Kışlık ve yazlık evinde sebze-meyve yetiştiren Nane, TeknoSA Genel Müdürlüğü'nün bahçesinde ise gül yetiştiriyor. Çekmecesinde bahçe makası eksik olmayan Nane, kimseyi güllere yaklaştırmadığını söylüyor.
Doğaya düşkünlüğünüzü biliyoruz. Doğa sizin için ne ifade ediyor?
Kendimi bildim bileli doğanın içindeyim. Mersinliyim. Çocukluğum yaz aylarında yaylada geçerdi. Sabahtan akşama kadar ağaçların tepesinden inmezdim. Bugün hâlâ yazları bir hafta ailemle dedemden kalma o yayla evine gideriz. Narenciye bahçemiz vardı. Orada çalışırdım. 14-15 yaşlarındaydım ve ırgatlık yapardım bahçemizde. İlk ithal spor ayakkabımı da hasat mevsiminde kazandığım parayla almıştım.
Bahçeyle ilgilenmeyi seviyorsunuz. Neler yetiştirirsiniz?
Hem İstanbul'daki evimin hem de Marmara Ereğlisi'ndeki yazlığımın bahçesinde sebze-meyve yetiştiriyorum. Hatta bunlarla yetinmeyip saksılarda da çiçek yetiştiriyorum. Fesleğen, nane ve maydanozu çok severim. Onlar her daim vardır. Roka, domates, biber, patlıcan, salatalık bahçemde hiç eksik olmaz. Sabah kahvaltısını bahçede yetiştirdiğim ürünlerle etmenin keyfini başka hiçbir şeyde yaşayamıyorum. Saksıda Osmanlı çileği yetiştiriyorum mesela. Geçen hafta üç cins soğan ektim. Bahçem sadece bana değil, komşularıma da açıktır. İsteyen gelir, istediği kadar alır ve gider.
‘Çocuklarım meyveleri dalından koparıp yer’
Güle ayrıca bir merakınız var diye biliyoruz.
Marmara Ereğlisi'ndeki evimin bahçesi 50 metrekare. Bunun yaklaşık 8 metrekaresi sebze. Geri kalan alan gül ve meyve ağaçlarıyla doludur. Gülü çok severim. Bulunduğu ortama ayrı bir güzellik kattığını düşünürüm. Sümbül ve lalelerim de var. Ağaçları da severim. Bahçemde kayısı, vişne, erik ve elma ağaçları var. Çocuklarım meyveleri dalından koparıp yer. Manavdan çok az alışveriş yaparız biz. En son böğürtlen ektim mesela.
Bildiğim kadarıyla işyerinizde de gül yetiştiriyorsunuz.
Evet, sadece evde değil, işyerimde de bahçeye önem veririm. Çekmecemde bahçe makasım sürekli durur. Gülleri kendim budarım. Kimseye elletmem. Aynı şekilde bahçelerime de yabancı kimseyi sokmam. Her aşamasını kendim hallederim. Bahçedeyken huzur dolu hissediyorum kendimi. Günün yorgunluğu ve stresi bahçedeyken biter benim için.
‘Yüzmeyi çok severim’
Yine doğa ile bağlantılı olarak deniz tutkunuz da var.
Evet. Yine Mersinli olmanın verdiği bir özellik olmalı; deniz, hayatımın ayrılmaz bir parçasıdır. Mesela üniversite sınavına girerken İstanbul dışında bir yer düşünmemiştim. Ankara'da asla yapamayacağımı biliyordum. O zamanlar denizi görmezsem yaşayamam diye düşünüyordum, hâlâ aynı fikirdeyim. Yüzmeyi çok severim. Yaz-kış sürekli yüzerim. Zıpkınla balık avlamayı çok severim. Dört sene öncesine kadar zıpkınla hiç dalış yapmamıştım. Artık benim için vazgeçilmez bir hobi oldu. Dalışlarımı şinorkel ile yapıyorum.
Ne sıklıkta balık avlıyorsunuz?
Balık tutarken hırslı değilimdir. İlk dönemlerimde, hırs yapıp bir balığın peşine takılmış ve fark etmeden bir hayli açılmıştım. Artık böyle hatalar yapmıyorum. Yaz aylarında hafta sonları Marmara Ereğlisi'nde evimde sık sık zıpkınla açılırım. Güneyde bir devre mülkümüz var. Oraya gittiğimde de zıpkınla dalış yaparım. Yaz aylarım böyle geçer genelde.
‘Suyun altı bambaşka bir dünya’
Peki, suyun altında iyi bir avcı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Daldığım zaman, 2-3 balık avlarım genelde. Ama benim amacım balık avlamak değil. Bazı günler hiç avlayamadığım da oluyor ama karaya mutlu çıkıyorum. Suyun altındayken bambaşka bir dünyada hissediyorum kendimi. Denizin altına indiğim vakit, kafamdaki her şey sıfırlanır. Suyun altında hayattan dersler de var. Değişen şartlara uyum sağlamak, sabretmek, kaçan fırsatları geride bırakıp yeni fırsatlara yönelmek gibi.
Tüplü dalışı denediniz mi?
Üç yaşından beri yüzüyorum. Kendimi bildim bileli de şinorkelle dalarım. Tüple dalışı tabii ki denedim ama sağlık nedenlerinden dolayı sonlandırmak zorunda kaldım. Nefes alma sıkıntım var ne yazık ki. O yüzden şinorkelle idare ediyorum.