AB Bakanı Egemen Bağış, BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili "Teröristlerle kucaklaşmayı kamu vicdanı kabul edemez. Sorumluların dokunulmazlıkları kaldırılarak yargılanmalı. Bu süreçte vekillikleri devam eder, yargı son sözü söyler. Geçmişteki olumsuz görüntülerin yaşanmasına izin vermemeliyiz" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'tan Portekiz'den dönüş yolunda önemli mesajlar verdi. Bağış, AKP'de yeni dönemi yorumladı, dokunulmazlık konusundaki formülü açıkladı. Ekimde açıklanacak İlerleme Raporu'nda Türkiye'yle ilgili eleştirilerin neler olabileceği öngörüsünde bulunan Bağış, AB ülkelerinin de notunu verdi. Balyoz davasına ilişkin kararlarda ise Yargıtay sürecini işaret etti. İşte Egemen Bağış'ın gündemdeki konulara ilişkin Akşam gazetesinden Nergis Bozkurt'a yaptığı açıklamalar şöyle:
- MUAZZAM BİR FIRSAT: Üçüncü dönemini dolduran 73 kişi AK Parti'den milletvekili seçilmeyecek. Bu, kısmen Bakanlar Kurulu'ndaki isimleri de kapsıyor. Demokrasinin kurumsallaşması için muazzam bir fırsat olarak görüyorum bunu. Bir yandan AK Parti istikrarı devam edecek, diğer taraftan yeni bir dinamizm katkısı olacak. Bu 73 kişi, partiye ve ülkeye hizmet etmek istedikten sonra yapılabilecek çok şey var. Parti yöneticisi, il başkanı, belediye başkanı ve hatta dışarıdan bakan olarak atanabilirler. Danışman olabilir, sivil toplum kuruluşlarında, vakıflarda çalışabilirler. Siyasette ben hiçbir şeye talip olmadım. Bana hangi görev verilirse bunu yapmaya devam ederim. AB'den sorumlu bakan oluncaya kadar da ABD ile ilişkiler konusunu yakından takip eden bir isimdim. Öncelikli konum, AB değildi. Ama şimdi bu görevi bütün gerekleriyle yerine getirmeye çalışıyorum.
- İLK 3 MADDE DE TARTIŞILABİLİR: Dört partinin birlikte sahiplenebileceği şeffaf, kapsayıcı, sıfır model anayasadan yanayım. Yamalanmış bir anayasa yerine, iyi bir terzinin elinden çıkmış güzel bir elbisenin Türkiye'ye daha çok yakışacağına inanıyorum. Yamalarla anayasanın ruhunu değiştirmek zor. Dört parti bu konuda sorumluluğunu yerine getirmeli. İlk üç madde de konuşulabilir, tartışılabilir. Bu konuda her parti üçer kişi belirledi, onların çalışmalarına güvenip bekleyelim.
- ORDUYU DA YARGIYI DA YIPRATMAYALIM: Balyoz davasında gerekçeyi ve Yargıtay sürecini görmeden yorum yapmak doğru olmaz. Demokratik yollarla iktidara gelmiş bir hükümete, gayri demokratik 'Balyoz' planları ile darbe yapmak da yanlıştır. Yargıtay sürecini dahi beklemeden mahkeme kararı üzerinden ordumuzu ve yargımızı yıpratma çabaları yanlış olur.
THY de AB gibi genişleme yorgunu
- Portekiz Başbakanı 'Keşke Türkiye bizim havayollarımızı alabilseydi' dedi. Bundan sonra satışa çıkardıkları kuruluşlarla Türkiye'nin yakından ilgilenmesini bekliyorlar. Ben de hava yolları şirketi için şu yanıtı verdim. 'Türk Hava Yolları uçak filosunu 69'dan yaklaşık 200'e çıkardı. O da AB gibi genişleme yorgunu.
Yaka paça gözaltı
Dönemin DEP'li milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Mahmut Alınak ve Leyla Zana'nın dokunulmazlıkları Mart 1994'te yapılan oylama sonucu kaldırılmıştı. Meclis'te yaka paça gözaltına alındıktan sonra 17 Mart'ta tutuklanan 5 DEP'linin vekillikleri ise 1994 Haziran'ında partilerinin kapatılmasıyla düşmüştü.
'Vekillikleri düşmesin ama yargılansınlar'
- Dokunulmazlıklar konusunda Türkiye'ye yakışmayan görüntüler vermemeye özen göstermeliyiz ama kamu vicdanını da rahatlatmalıyız. Halkın oyuyla seçilip devletin imkanlarıyla görev yapan vekillerin, devlete her gün kurşun sıkan teröristlerle kucaklaşmasını kamu vicdanı kabul edemez. Ancak sadece sorumlu olanların dokunulmazlıklarının kaldırılarak yargılanmalarının sağlanmasıyla konu çözülmeli. Bu süreçte vekillikleri devam eder, yargı son sözü söyler. Geçmişteki olumsuz görüntülerin yaşanmasına izin vermemeliyiz.
- Kucaklaşan o teröristlerin bir kısmı öldürüldü, öldürülmeyenlerin de günleri sayılıdır. Maalesef birilerinin rant kapıları açık kalsın diye bu gençler hayatlarını kaybediyor. Diğer taraftan kucaklayanlar lüks hayatlarını sürdürüyor. Gençlerin artık ders çıkarma, kullanıldıklarını anlamalarının vakti çoktan geldi. Devlet onlara 'silahları bırakın' derken oradaki gençlerin can güvenliğini sağlamanın yolunu gösteriyor.
Fazıl Say da rapora girebilir
Bağış, ekimde açıklanacak AB İlerleme Raporu'na ilişkin öngörülerde bulundu, üye ülkelere 'not' verdi:
Yayınlanacak ilk ilerleme raporu değil. Biz bu raporu bir karne olarak görmüyoruz. Kimi zaman fotoğrafta yanlış lens kullanılabiliyor. Rapora son şekli verilirken siyasetçilerin emellerine alet edilebiliyor. (Birini tanımıyoruz), bu 27 ülke kendi aralarında pazarlıklar ediyor ve metne yorumlar eklenebiliyor. Tabii rapordaki her şey yanlış anlamına da gelmemeli. Hangi mesajların çıktığını görüp bunu iyi değerlendirmemiz lazım.
- BAMBAŞKA BİR NOKTADAYIZ: Eskiden ilerleme raporlarında faili meçhul cinayetler, Türkiye'de yapılan işkencenin örnekleri yer alırdı. Ayrımcılığa dönük bölümler olurdu. Şimdi bambaşka bir noktadayız. Geçen sene yayınlanan ilerleme raporunda, 32 fasılda Türkiye'nin gelişme kaydettiğine ilişkin notlar düşülmüştü. Bu sene Türkiye'ye ilişkin önemli gelişmelerin rapora yansımasını bekliyoruz. Kamu denetçiliği kanunu çok önemli, 37 kanun çıkardık. 265 yönetmelik yayınlandı. AB bunların farkında.
- 'SAÇMALAMA ÖZGÜRLÜĞÜ': Tabii bazı basın mensuplarının gözaltında oluşu, ifade özgürlüğüne dönük bazı sorunlar, raporda yer alabilir. Öte yandan geçen yıl tutuklu olan bazı basın mensuplarının cezaevinden çıkmış olmaları da rapora olumlu yansıyacaktır. Nedim Şener ve Ahmet Şık ismi geçen yılki raporda zikredilmişti. Fazıl Say'la ilgili konunun da rapora girme ihtimali olabilir. Bizim elimizde olan şeyler değil bunlar. Bağımsız Türk yargısıyla ilgili. Yargının, insanların saçmalama özgürlüğüne ne kadar hoşgörüyle yaklaşabileceğiyle alakalı.
- ÜYE ÜLKELERİ DE İZLESELER: AB'nin aday ülkelerle ilgili raporlar hazırlamasını anlıyoruz ama keşke üye ülkelerle ilgili de hazırlanabilse. Eğer hazırlansaydı İngiltere hanedanı üyelerinin fotoğrafına yönelik basına yapılan baskı bu rapora girerdi. Bakıyoruz son derece doğal karşılanıyor. Yunanistan'da hala dernek adlarında Türk kelimesinin kullanılmasının yasak olması yine rapora konu olurdu. Atina'da camiler açılamıyor.
- TÜRK GENCİN CENAZESİ: Belçika'da öldürülen Türk gencinin cenazesinin iki yıldır teslim edilememesi yine rapora konu olurdu. Belçika'da yaşayan vatandaşımızın kayınbiraderi tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor. Bu Türk genci için hepimiz devreye girdik. Ailesi, Türkiye'de gömülmesini istiyor. Belçika mahkemesi, delil kabul edip morgta bekletiyor. Ahmet Hoca, Sadullah Bey, ben, Başbakan Erdoğan... Belçika Başbakanı, adalet bakanlarına talimat verdi 'Bu işi çözün' diye, ama iki yıldır çözülemiyor. İlerleme raporuna yazacak olsanız neler neler çıkar üye ülkelerle ilgili. Mükemmel bir ülke yok ki dünyada.
- SANSÜR VARSA SORUMLU...: Basına da eleştirim var. Yıllarca ilerleme raporunu önemsemeyen medyamız, basın özgürlüğü konusunda bu rapordan medet ummaya başladı. Halbuki medya AB'yi ikinci üçüncü plana atmış durumda. AB hepimize lazım, inancı nedeniyle okuyamayan genç kızımızın sorununa da gün gelir kriter getirir, sanatını icra edemeyen sanatçının sorununa da çözüm olur. Gün gelir, patronların uyguladığı sansürden şikayet eden gazetecilerin imdadına yetişir. Eğer basına yönelik bir baskı varsa bu kendi iç mekanizmalarıyla, patronlarıyla ilgilidir. Baskı konusunda hükümeti eleştirmek haksızlık.