P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu*
Editoryal
Barış özlemini haykırmaya gittiği mitingde katledilen her kardeşimizin hayatına saygı için #101015Ankara projesini başlattık
Şiddetten medet uman, akan kanı oya tahvil etmenin hesabını yapan bir siyaset kadrosu Türkiye’ye korkunç günler yaşatıyor, can üstüne can alıyor.
10 Ekim 2015’te Ankara’da yaşanan katliamdan, 7 Haziran seçimlerinde sandığa yansıyan iradenin gereğini yapmamakta direnenler ve 1 Kasım seçimlerine gidilirken savaş dilini ve yöntemlerini ısrarla terk etmeyenler sorumludur.
Bu toplum, Ankara mitingindeki bariz güvenlik zaafını yok sayan ve bizzat bu zaafın mimarıyken ‘’istifa edecek misiniz’’ sorusuna gülebilenlerle; Diyarbakır ve Suruç saldırılarının sorumlularını ortaya çıkarmayıp, katliamı daha büyük bir katliamla unutturmak istercesine, ‘’canlı bomba listeleri elimizdeydi ama bir şey yapmadık’’ itirafında bulunabilenlerle öncelikle 1 Kasım’da sandıkta hesaplaşacak; buna inanıyoruz.
7 Hazirandan bu yana akıtılan kanın hesabının yargı önünde verileceği günler de gelecektir; buna da inanıyoruz.
Meydanlarda ‘’oluk oluk kan akacak’’ diye bağıran tescilli suç örgütü liderlerinin baştacı yapıldığı, oluk oluk kanın hesabını sormanın, haberini yapmanın ise yayın yasaklarıyla, gizlilik kararlarıyla engellendiği bir ülke bugün Türkiye.
Medyanın çok büyük bölümü tek taraflı bir propaganda aracına dönüştü. Sansür ve otosansür artık istisna değil kural. Dergiler matbaadan toplatılabiliyor. Televizyon kanalları bir emirle yayın platformundan çıkartılabiliyor. Twitter mesajları bir gazetenin yayın yönetmeninin tutuklanma gerekçesi olabiliyor. ‘’Cumhurbaşkanına hakaret’’ diye, Türkiye’yi de bağlayan evrensel hukuk kurallarında yeri olmayan bir suç icat edilip eleştirileri susturmanın, sindirmenin aracı haline getiriliyor.
Neyse ki bütün bunlara rağmen susmamakta, bağımsız kalmakta ısrar eden gazetecileri var bu ülkenin. Onları biliyorsunuz, anaakım medya onları sansürlese de, İnternet’te, sosyal medyada onları takip ediyorsunuz.
Bağımsız gazetecilerin varlığı 10 Ekim 2015 sonrasında daha da elzem. Ankara Katliamı sivil ölümlerine ne acıdır ki fazlasıyla alışık olan bu topraklarda gerçekleşmiş en kanlı terör eylemiydi. Bu eylemi kimlerin planladığı, kimlerin planlanmasını seyretmekle yetindiği, kimlerin gerçekleştirdiği sorularına hakiki cevaplar bulunması için bağımsız gazetecilere büyük görev düşüyor. Yayın yasağına ve gizlilik kararına rağmen sormakla, sorgulamakla yükümlüyüz. Soracağız, sorgulayacağız.
Biz Punto24 olarak, 10 Ekimde barış özlemini haykırmak için gittikleri miting meydanında bu hayattan koparılan kardeşlerimize karşı da özel bir görevimiz olduğuna inanıyoruz. Onların bir rakama, bir bilançoya dönüşmesine izin vermemeliyiz, vermeyeceğiz.
Ankara Katliamı’nda yitirdiğimiz her insanın gerçek hayat hikâyesini tek tek aileleri ve yakınlarıyla konuşarak yazacağımız, bu vesileyle onların hatırasını ortak hafızamızın kalıcı bir parçası kılacağımız bir çalışma başlattık. #101015Ankara adlı bu çalışmamızla ilgili ayrıntıları 14 Ekim'de duyuracağız.
Acımız ve öfkemiz büyük. 10 Ekim Ankara Barış Mitingi’nde kaybettiklerimizin hatırası önünde saygıyla eğilirken, unutmama, unutturmama ve bu topraklarda barış hakikaten kazanıncaya kadar çalışma sözü veriyoruz.
*Bu yazı Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün internet sitesinde yayımlanmıştır.