T24 - Arjantinli bir kadın çok sevdiği babasının, gerçek anne ve babasının katili olduğunu öğrendi ve...
Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yasemin Çongar'ın haberi şöyle:
Kayıpların kızı o. Ama hayatının büyük bölümünü bunu bilmeden geçirdi. Otuz beş yaşında bir kadın bugün; koyu kahverengi kocaman gözleri ve üç oğlu var. Adı Hilda Victoria Montenegro. Bundan on yıl önce, bu adı öğrendiğinde, tek değişen şey kimliği olmamış, yavaş yavaş yüreği de değişmiş.
Pazar günkü New York Times’da “Kirli Savaş’ın kızını, anne babasını öldüren adam yetiştirmiş” başlığıyla verilen haberi okuyunca öğrendim Montenegro’nun hikâyesini. Sonra Arjantin gazetelerinin arşivlerine girdim. Genç kadının mahkeme ifadesini izledim. Dünyanın her yanından “kayıpların” çetelesini tutan www.desaparecidos.org sitesindeki kayıtlarına baktım. Belli zamanlarda halkının bir kısmını düşman bellemiş olan bütün memleketlerde sadece bedenlerin değil, belleklerin de yok edildiğini bilerek, savaşın enkazı altında kalan hakikati bulup çıkarmanın iyileşmek için gerekli olduğuna inanarak ama bu iyileşme çabasının sandığımdan çok daha sancılı olabileceğini de kavrayarak okudum.
“Her şey yanlış, bir tek o doğru”
1976 Buenos Aires doğumlu Maria Sol Tetzlaff Eduartes, Página 12 ve La Nacíon gazetelerine verdiği söyleşilerde, “babasının kızı” olarak büyüdüğünü anlatıyor:
“Bütün kadınlar gibi, çocukken babama âşıktım ben. Hep babamla olmak isterdim. O her şeydi, hayatımdı benim. Bunun için de, gerçeği kabullenmem çok uzun zaman aldı. Benim için onun dışındaki her şey ve herkes yanlıştı. Büyükannemle büyükbabam, biyolojik annemle babam ve tarihin kendisi yanlıştı. Bir tek o doğruydu.”
Yıllarca “tek doğru” saydığı “babası” Yarbay Herman Tetzlaff ve “annesi” Maria del Carmen Eduartes’le mutlu bir çocukluk geçirmiş Maria Sol. Andlar’dan Atlantik’e uzanan güzel memleketinin zifiri bir kâbusa gömüldüğü günleri hiç de “kâbus” gibi hatırlamıyor. Hayatının ilk yedi yılına denk düşen Guerra Sucía (Kirli Savaş /1976-1983) döneminin kirini, kanını, karanlığını pek hissetmemiş büyürken. Babasının, ülkeyi yöneten General Jorge Rafael Videla’nın emrinde çalıştığını biliyormuş oysa. Yarbay Tetzlaff, katıldığı askerî operasyonları, ailesiyle birlikte akşam yemeği yerken anlatan, operasyonlar sırasında öldürülen ya da sonrasında işkence görenlerin “Bunu hakeden devlet ve toplum düşmanları” olduğunu söyleyen bir adammış. “Herhangi birimizin itiraz ettiği zamanlarda ise silahını masaya vurarak noktayı koyardı” diye anlatıyor Maria Sol.
“Yalan söylüyorsunuz, komplo bu”
Adının “Maria Sol Tetzlaff Eduartes” değil, Hilda Victoria Montenegro olduğunu ilk kez bundan on yıl önce, yirmi beş yaşında yeni evli bir kadınken işittiğinde verdiği tepkiyi de çok iyi hatırlıyor:
“Yalan söylüyorsunuz, babama komplo düzenlediniz, ailemizden intikam almak için yapıyorsunuz bunu.”
Arjantin’in geçmişiyle yüzleşme çabasının bir parçası olarak, “kayıpların” peşine düşen bir insan hakları örgütü, “Senin gerçek kimliğini bulduk” diyerek ortaya çıktığında, kendisine anlatılan “gerçeğin” tek kelimesini bile dinlemek istememiş. Ama o “gerçek” bugün, General Videla ve Yarbay Tetzlaff dahil Kirli Savaş’ın 11 yetkilisinin toplam 35 bebeği kaçırıp kimliklerini değiştirmek suçundan yargılandıkları davadaki en önemli delil.
Beş yüz bebeğin kimliği değişti
Solcuların, sendikacıların, öğrencilerin, Marksistlerin ve Peronistlerin büyük zulüm gördüğü Kirli Savaş’ta, Arjantin Ulusal Kayıp Kişiler Komisyonu’nun verilerine göre, en az 13 bin kişi kayboldu, yani “meçhul” faillerce öldürülüp “meçhul” mezarlara gömüldüler. Aynı dönemde, beş yüz kadar bebek de yine “meçhul” faillerce kaçırıldı, adları değiştirildi, aileleriyle bütün bağları koparıldı.
O bebeklerden biri, Hilda Victoria. Yirmi beş yıl “baba” bildiği ve daha birkaç ay öncesine kadar hâlâ “Benim için en iyisini yaptığına inanıyorum” diyerek savunduğu Yarbay Tetzlaff’ın geçmişine farklı bakıyor bugün. O geçmişi anlayıp haklı görmüyor artık, sorgulayıp cezalandırmak istiyor.
1976’da cuntanın Buenos Aires’teki gizli sorgu ve gözaltı merkezi Vesuvius’un İstihbarat Şefi’ydi Tetzlaff. O yılın şubatında bir akşam üzeri, Buenos Aires’in sahil ilçesi Boulogne’daki bir eve düzenlenen baskını bizzat yönetti. Evde Arjantin Komünist İşçi Partisi’nin silahlı örgütü Devrimci Halk Ordusu’na mensup iki genç olan Hilda Ramona Torres ve Roque Orlando Montenegro ile on üç gün önce doğan bebekleri Hilda Victoria yaşıyordu. Yarbay Tetzlaff iki militanı öldürdü, bebeklerini Vesuvius Sorgu Merkezi’ne gönderdi, altı ay sonra da “Maria Sol” adıyla kendi öz kızı olarak kayıtlara geçirtti.
Bir itiraf, bir ifade, bir metamorfoz
Victoria, çocukluğunda Yarbay Tetzlaff’la sokakta yürürken ne zaman “solcu” bir duvar yazısına ya da yere düşmüş bir bildiriye rastlasalar, “babasının” durup kendisiyle uzun uzun konuştuğunu söylüyor:
“Sapkınların Arjantin’e ne kötülükler yaptığını anlatırdı. Beni sorgu merkezine götürürdü, orada diğer subaylarla askerî operasyonları saatlerce tartışmasına tanık olurdum. İnsanları nasıl öldürdüklerini, nasıl işkence ettiklerini dinlerdim. Ben Arjantin’de bir savaşın sürdüğünü ve askerlerimizin demokrasiyi güvenceye almak için uğraştığını düşünerek büyüdüm. Kimsenin kayıp olmadığına, bunun bir yalan olduğuna inanıyordum.”
Maria Sol on beş yaşındayken, “babası” bebek kaçırmak suçundan kısa bir süre gözaltında kalmış. Beş yıl sonra bir mahkeme, “babasının ve annesinin biyolojik kızı” olmayabileceğini bildirmiş ona. Yine inanmamış: “Bunun yalan olduğundan emindim.”
Bu direnişin kırılması, on yıl önce artık hayatta olmayan öz anneannesinin başvurusunu değerlendiren bir mahkemenin, Maria Sol’u DNA testi yaptırmaya zorlamasıyla başlıyor: “Test sonuçları benim Hilda Victoria Montenegro diye birisi olduğumu söylüyordu. Ama kimlik DNA’dan ibaret değildir ki… ‘Babamın’ denetleyebildiği beş ayrı yargıçtan sonra, sözünü geçiremediği Yargıç Marquevich devralmıştı soruşturmayı. Bana mahkemede, kendimle ilgili DNA testi sonuçlarını verdi. ‘Oku’ dedi. Okumadım. O akşam ‘babamla’ yemeğe çıktık. Kendi kızı olmadığımı ilk kez o zaman söyledi. Benim için en iyi olanı yaptığını anlattı. ‘Merak etme’ dedim, ‘sana inanıyorum.’ Bir savaş vardı ve evimiz de yanmıştı.”
Victoria son on yılı, bir yandan üç oğlunu büyütürken, bir yandan da kendisinin ve ülkesinin tarihini anlamaya çalışmakla geçirdikten sonra, bugün artık farklı konuşuyor: “Deştikçe, ‘haklı’ değil ‘kirli’ bir savaş çıktı karşıma, o savaşın komutanlarından birinin günahları çıktı. İki yıl önce bir Noel günü, mendilimi attım yere. İnsanın savunamayacağı şeyler de var hayatta. Mendilimi attım ve gidip, gerçek kimliğime ilişkin belgeleri teslim aldım.”
Vahşetin üzerine kurulan mutluluk
“Maria Sol” kimliğini terkedip “Hilda Victoria” olmayı kabullenmesi ardından, artık “baba” değil, “Herman” dediği Yarbay Tetzlaff aleyhine tanıklık yapmaya da karar vermiş genç kadın. Geçen nisanda Yargıç Marquevich’e ilk kez anlatmış babasının itirafını ve diğer bildiklerini.
Şimdi karşımdaki internet ekranında, Arjantin’de devlete ait olan yedinci kanal TV Pública’daki konuşmasını dinliyorum Hilda Victoria Montenegro’nun; ifade verme kararını anlatırken handiyse gamsız bir güzelliği var, son derece sıradan bir olayı nakledercesine gülerek konuşuyor. Sözleri ise sıradan değil:
“Sakinim, huzurluyum. Doğru olanı, yapmam gerekeni yaptığımı düşünüyorum. Artık Herman yok benim için, yani sevgi de yok. Ama büyükannemle büyükbabam da beni bulmaya çalışırken öldüler. Herman’dan nefret etmiyorum, yaptığı şeyin haklı gösterilemeyeceğini biliyorum sadece. Ülke değişti, ben de değiştim.”
Victoria, büyüdüğü evde “hizmetçinin oğlu” olarak tanıyıp arkadaşlık ettiği çocuğun öz kuzeni Horacio Pietragalla olduğunu, onun da kendisi gibi anne babası öldürülerek kaçırıldığını da biliyor artık.
“Tutuklanmasından önce, anne babamı öldürmekte kullandığı silahı bana verdi Herman. O silah, benim içimdeki çelişkiyi de temsil ediyor. Sevgimi yitirdim. Bu kadar sağlıksız bir ilişkiden iyi bir şey çıkması mümkün değil ki. Vahşetin üzerine kurulmuş bir mutluluk mümkün değil ki.”
Kimse bebek hırsızlığını affetmiyor
Arjantin’de “kaçırılan bebekler” konusu gündemin ilk sırasında. İnsan Hakları İzleme Örgütü Amerikalar Direktörü Jose Miguel Vivanco’nun şu sözünü New York Times’da okudum: “Genel affın lüzumlu bir kötülük olduğuna inanan Arjantinliler bile, orduyu bebek hırsızlıkları konusunda affetmeye yanaşmıyorlar.”
Bugün sadece ordu değil, cuntaya destek veren ve bebek hırsızlığına “Sapkınların çocukları iyi birer Hıristiyan olarak yetişiyor” gerekçesiyle uzun süre kol kanat geren Katolik Kilisesi de Arjantinlilerin vicdanında yargılanıyor aslında. En zor hesaplaşma ise tek tek bireysel hayatlarda yaşanıyor.
Kısa bir süre önce üç oğlunu karşısına çekmiş Victoria, “Dedeniz” demiş, “size kahraman olduğunu anlatmıştı ama bu doğru değil; o aslında bir katil.”