Magazin

Babaannem 'şu yatağa asla çirkin adam sokma' derdi

Dört aylıkken babaannesinin kucağına atlayan Asena, bir daha onun kollarından hiç ayrılmamış. Onun ailesi babaannesi olmuş

27 Aralık 2008 02:00

Dört aylıkken babaannesinin kucağına atlayan Asena, bir daha onun kollarından hiç ayrılmamış. Ne annesi, ne babası... Onun ailesi babaannesi olmuş!


* Vurulduğum zaman hastaneye giderken kendi kendime 'Bir şey yok ben gene dans edeceğim,' dedim. İnsanlar dünyanın en vahşi, en tehlikeli yaratıkları.
* Babaannem çok otoriterdi. Son 10 senedir biraz yumuşadı. Sevmezdi laubaliliği.
* Asıl adım Onur. Asena, Onur'u kuvvetlendiriyor. Onur Heidi gibi yaşadı. Gerçek hayattaki tüm sıkıntıları Asena çekti.
* Erkekler için 'Kızım bunlar hayırlı bir şey olsaydı koca değil, gonca olurdu,' derdi.
* Dansöz olunca benimle iki sene konuşmadı. Evlatlıktan reddetti önce, sonra ikna ettim.
* Babaanne yakışıklı hastasıydı. 'Bana şu yatağa asla çirkin bir adam sokma sakın,' derdi.
* Derler ya 'Annesiz babasız büyüdü, psikolojisi bozuk...' Hiç öyle yaşamadım ben. Çok mutluydum.

Dört aylıkken babaannesinin kucağına atlayan Asena, bir daha onun kollarından hiç ayrılmamış. Ne annesi, ne babası... Onun ailesi babaannesi olmuş! 24 yaşında dul kalmış, çok acılar çekmiş olan babaanne Nuriye Hanife Serindere, hayatın acılarına hazırlarken torununa hiç de yumuşak davranmamış. Mesela "Yolda yürürken sarılmak isterdim, iterdi. Laubaliliği sevmezdi. Temizliği iyi yapamamışsam, halının suyu ona kirli gözükmemişse, ayağıyla kovayı devirirdi. Ondan çok dayak yerdim ama hiç nefret etmezdim," diyor Asena. Almanya'da aşçılık yapan, meşhur köftesiyle tanınan, sportmen, güçlü, üç kez evlenmiş, erkekleri sevmiş ama onlara pek de güvenmemiş olan Asena'dan babaannesini dinledikçe, beraber ne kadar eğlendikleri de anlaşılıyor. Nuriye Hanife Serindere, şu an torunuyla kaldığı evde, beş aydır yarı felç durumda, şuuru yarı kapalı, suni solunum cihazına bağlı olarak yaşıyor...

- Babaanne sizin için ne demek?
- Yaşamak, mutluluk, nefes almak, aşk... Ona 'Anne,' derim.

- Annenizle babanız....
- Evlenmemişlerdi zaten. Sonra ben doğmuşum. Anne konusunu kapattım. Çünkü babaannem de çok üzülüyor. İnsanlar bir şeyi istedikleri zaman muhakkak olur, istemiyorlarsa da olmaz. Babam ve annem böyle yaşamak istemiş.

- Babaannenizle nasıl bir aile yarattınız?
- Babaannemin üstüne hiçbir anne sevgisi geçemez.
Çok insan büyüttü, kardeşlerinin çocuklarına da baktı ama hepsi nankör çıktı.

- Haberleri var mı şimdi çok hasta olduğundan?
- Var tabii canım... Onlar nankör, hamurları hain, bencil, o yüzden bu saatten sonra göremezler gelmek isteseler bile. Bekledim onları. Ama hayvanmışlar, gelmediler.

- Ne zamandır suni solunuma bağlı yaşıyor?
- Beş buçuk ay oldu. 'Her şeye hazırlıklı ol,' dediler. Böbrekleri çalışmıyor, yarı felç. Alzheimer da geldi yanında. Ama beni tanıyor. Çok sigara içiyordu, günde üç paket falan.

- Her gün onunla konuşuyor musunuz?
- Tabii canım, içeri girdiğim anda kafasını bana doğru çeviriyor. Her şeyimi ona verdim.

- Babaanneniz aslında çok sert bir kadınmış.
- Çok dayak yerdim, o zaman derdim 'Niye dövüyor?' diye ama nefret etmezdim, kendime sorardım 'Neden dövüyor?' diye. Çok döverdi ama iyi ki yemişim. Yalnız büyüdüm.
Babaannem kimseyle arkadaşlık etmemi istemezdi.

- Kocası?
- Bıçaklanarak babamın gözü önünde öldürülmüş.
Babaannem 24 yaşında, iki çocuğu ile dul kalmış. Babam dokuz yaşındaymış.
Kavga eden komşularını ayırmaya çalışırken öldürmüşler onu. Babaannem onları yurtdışına varıncaya kadar okutmuş.

- Babaannenizin size hayatla ilgili tavsiyeleri neler oldu?
- Babaannem biraz vahşiydi. O dönemde dul kadınlara insanlar değişik bakardı. Bizde tam tersiydi.

Herkes çok çekinirdi ama çok da severlerdi. Dürüstlüğü, otoriteyi ondan öğrendim. Çok çalışkandım, çok titizdim. Çok küçük yaşta babamın pantolonlarını ütülerdim.
Şimdi millet evlenirken bile doğru dürüst yemek yapmayı bilmiyor, ben ilkokuldayken yemek yapmayı biliyordum. Her şeyi öğretmişti bana.
Her cuma günü bizim evin temizlik günüydü. 'Gidiyorum, bu ev geldiğimde o halıları sildiğin suyu leş gibi göreceğim, kirli görürsem bir daha temizletirim sana,' derdi. Sonra gelirdi, halının suyuna bakardı, bazen beğenmez, ayağı ile kovayı fırlatırdı. 'Hadi bir daha temizle,' derdi.

- Erkek arkadaşlarınız için ne derdi?
- 'Kızım bunlar hayırlı bir şey olsaydı koca değil, gonca olurdu,' derdi. Fakat erkekleri de severdi. Çok güzel bir kadınmış. Dudakları kıpkırmızıdır, kendinden. Bana 'Fazla aynaya bakma, ben senden çok daha güzeldim,' derdi.

- Onur dansöz olup Asena adını alınca, nasıl karşıladı bunu?
- İki sene konuşmadı benimle, evlatlıktan reddetti önce, sonra ikna ettim. Ama her yerden soruyordu beni. O zaman dansöz olmak o kadar iğrenç ve kötüydü ki, ben o işe başka bir güzellik getirdiğime inanıyorum.
O yüzden babaanne benim çok güzel yaptığımı ve iyi oynadığımı görünce gururlandı, o zaman o katılığından çıktı.

- Erkek arkadaşlarınız konusunda karışmaz mıydı size?
- Babaanne yakışıklı hastasıydı. 'Şu yatağa asla çirkin bir adam sokma,' derdi. 'Bak benim kocalarım ne kadar yakışıklı,' derdi. abaanneme kimi göstersem hiçbir erkek arkadaşımı beğenmedi.

- İbrahim Tatlıses'i?
- Babaannem kimseyi sevmedi. Sevdi gibi göründü. Hiçbirini tasvip etmedi.

- Vurulmanıza tepkisi ne oldu?
- Koşarak hastaneye geldi. 'O ölmez,' demiş. 'Ne yatıyorsun? Ne olmuş vurulduysan?' dedi. Aslında içi kan ağlıyordu.

- O travma geçiyor mu, kalıyor mu?
- Vurulacağımı tahmin etmiştim, öncekileri görünce. Anladım ki insanlar dünyanın en vahşi, en tehlikeli yaratıkları.

- 'Bazı seçimlerimde hata yaptım,' diyor musunuz?
- Mantıken bildiğim halde yaptıklarıma pişman olmuşumdur. Ama o dönemde bazı şeyler kaderdi yazıldı çizildi. Hiç diyecek bir lafım yok. Yaşamam gerekiyordu, yaşadım.

- 'Bu vurulma olayını yaşayacakmışım,' diyor musunuz?
- Tabii, ben hissettim vurulacağımı, ilk birileri vurulduktan sonra 'Aynı şey benim başıma da gelecek,' dedim.

- İz kaldı mı?
- Tabii ki iz kaldı. Ama hiç umurumda bile değil, hatta dalga bile geçiyorum. 'Ayağına ne oldu?' diye soranlara 'Kurşun döktürdüm,' diyorum.

- Çocuk sahibi olmak geçmiyor mu hiç aklınızdan?
- Üç sene sonra. Hazır değilim şimdi ne fiziken ne de beynen. Şu anda hayatımda kimse yok. Sokmadım kimseyi hayatıma. Dört buçuk sene Serhat'la ilişki yaşadım, sonra arkadaşlarım oldu ama kalbimin çarptığı, evleneceğim ve çocuğumun babası olacak adam budur demedim. Serhat çocukları severdi, yuvaya aileye önem verirdi. 'Bir çocuğum olacaksa onun babası sen olmalısın,' derim.

- Neden olmadı?
- Bir şeylerde uyuşamadık. İşe tutkunluğum onun önüne geçti. Bir de o çok çocuk istiyordu. Ben hazır değildim. Babaanne bana bunu öğretti. 'Hayatta dedi üç beş tane pırlantan olsun hayat senin için çok kolay,' demişti.

- Dans ederek 5 milyon dolar kazandığınız doğru mu?
- Diyelim ki ben 300 milyar kazandıysam bunun 150 milyarı vergiye gidiyor.
Hatta vergi dairesini aradım. 'Bu kadar vergi veriyorum, herkesi yazıyorsunuz beni de yazın,' dedim.

- Onur ismini unuttunuz mu?
- Babam beni hâlâ öyle çağırıyor. Asena dediğini hiç hatırlamıyorum.

- Onur'la Asena arasındaki fark ne?
- Asena, Onur'u kuvvetlendiriyor, Asena onun annesi gibi.
Onur, Heidi gibi yaşadı. Asena hayattaki tüm sıkıntıları çekti.