Eski başkan Donald Trump'ın danışmanlarından Steve Bannon BBC'ye seçimin önemini "Bu 21. yüzyılın en dramatik seçimlerinden biri olacak" diye ifade ediyor.
ABD ve Brezilya arasındaki dış ticaret hacmi -uçaktan petrol ürünlerine, demir çeliğe kadar- çok büyük. Aynı şekilde birçok tarım ürününde dünyada ilk üç arasında olan iki ülke arasında dış ticarette önemli bir rekabet de var.
Dolayısıyla Brezilya'da iktidara şu anki Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro'nun mu yoksa eski cumhurbaşkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın mı geleceğini ABD'nin yakından izlemesi her durumda şaşırtıcı değil. Ama bu kez farklı olan çok sayıda ABD'li yetkilinin aylardır açıkça ya da kapalı kapılar ardında bu konuyla ilgili yorumlar yapıyor olmasıydı.
Kentucky'deki Berea Fakültesi'nden Brezilya-ABD ilişkileri uzmanı Brezilyalı akademisyen Carlos Gustavo Poggio "Bu kez ilgi daha büyük ve bunun sebebi de demokrasideki kırılma tehdidi" diyor.
Brezilya'da son seçimin barışçı geçtiğini hatırlanan Poggio "Şu anda seçim sonuçlarına saygı gösterip göstermeyeceği konusunda açık konuşmayan ve orduyla yakın ilişki içinde bir cumhurbaşkanımız var" diye sürdürüyor.
2018'de yapılan seçimleri kazandığından bu yana Jair Bolsonaro herhangi bir kanıt göstermeksizin seçimlerde hile yapıldığı iddialarını yineleyip durdu. Brezilya 1996'dan bu yana elektronik oy yöntemini kullanıyor ve şimdiye kadar kayda geçmiş sistemli bir seçim hilesi tespit edilmiş değil.
Yakınlarda Kraliçe 2. Elizabeth'in cenaze törenine katılmak üzere İngiltere'yi ziyaret eden Bolsonaro, burada eger oyların yüzde 60'dan azını alırsa, o zaman oyların sayımından ve kazananın açıklanmasından sorumlu kurumda "anormal bir şey olmuş demektir" demişti.
Diğer yandan yapılan kamuoyu yoklamalarının hiçbirinde Bolsonaro yüzde 35'i geçemiyor ve sürekli Lula da Silva'nın yaklaşık 10 puan kadar gerisinde görünüyor.
Başka vesilelerle yaptığı açıklamalarda Bolsonaro seçim sonuçlarını kabulleneceğini söyledi ama yaptığı açıklamalar birçoklarına Donald Trump'ın son ABD başkanlık seçimlerinde Joe Biden'a yenildikten sonra gündeme getirdiği sahte seçim hilesi iddialarını hatırlatıyor.
ABD eski dışişleri bakan yardımcılarından ve 2010'ların başlarında Brezilya'da büyükelçilik yapan Thomas Shannon "Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri birbirine ayna tutar" diyor:
"Bu iki demokrasiden birinde olanlar diğerinde de tekrarlanır."
Bolsonaro ve Lula: Ne savunuyorlar?
Lula: Solcu, eski sendika lideri
- Amazon yağmur ormanlarını daha iyi korumak için önlemler almayı
- Gelir transferi projeleri yoluyla ülkedeki açlığı ortadan kaldırmayı
- Birçok ülkeyle ilişkileri yeniden kurmayı ve bölgenin liderliğini üstlenmeyi vaadediyor.
Bolsonaro: Sağcı, popülist, orduda yüzbaşılık yapmış eski milletvekili
- Çoktandır bekleyen emeklilik reformunu yaptı ve devlette reform yapmayı
- Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili taleplere karşı çıkmayı ve ülkeyi Hristiyanlık prensipleriyle yönetmeyi
- Sıradan halkın silah edinebilme hakkına kavuşmasını sağlamayı vaadediyor.
Yakınlarda ulusa hitaben bir konuşma yapan ABD Başkanı Joe Biden, Trump'ın "Amerika'yı Yeniden Büyük Ülke Yap" hareketinin demokrasi için bir tehdit olduğunu söyledi. ABD, seçimleri izleyen 6 Ocak'ta Trump taraftarlarının Biden'ın zaferini onaylamak için toplanan Kongre'yi basmasının etkisinden hala kurtulamazken, Brezilya'da Pazar günkü seçimlerde de benzer tehditlerin yaşanabileceği endişesini taşıyanlar var.
ABD'nin dışişleri bakan yardımcılarından Victoria Nuland, BBC Brezilya yayınlarına verdiği mülakatta "Brezilya'da, Brezilyalılara şimdiye kadar gayet güzel hizmet vermiş kurumsal yapılar yardımıyla, özgür ve adil bir seçim gerçekleşmesine ihtiyaç var" diye konuştu.
Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü'nün (CIA) Başkanı William Burns ile Cumhurbaşkanı Bolsonaro'nun danışmanları arasındaki görüşmeler de sızdırıldı ve Burns'un Bolsonaro'dan seçimler hakkında kuşku uyandıracak açıklamalar yapmaya son vermesini istediği anlaşıldı. Bolsonaro daha sonra bu konudaki haberleri kısmen yalanladı.
ABD'li politikacılar da hareketliydi. Demokrat Senatör Patrick Leahy, Bernie Sanders ve dört diğer senatörle birlikte Brezilya'daki demokratik kurumların desteklenmesine yönelik bir yasa teklifi verdi. Brezilya ordusunun tarafsızlığını kaybetmesi halinde bu ülkeye yapılan askeri yardımların durdurulmasını içeren teklif Temsilciler Meclisi'nden geçemedi.
Barack Obama döneminde Beyaz Saray dış politika danışmanlığı yapan Brezilya Enstitüsü'nden Nick Zimmerman "Bazen resmi açıklamalar bazen sızıntılar. Ama tümünde Washington'un bu konuda neler düşündüğü hakkında mesajlar verilmeye çalışılıyor" diyor.
Zimmerman bunun hem Demokratlar hem de bazı Cumhuriyetçilerin demokrasiye yönelik küresel tehditler konusundaki kaygıları hakkında bir mesaj olduğunu düşünüyor.
"İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra inşa edilen çoğulcu demokratik düzen, 80 yıldır olmadığı kadar tehlikede. Bu ABD'nin savunması ve uğruna mücadele etmesi gereken bir şey."
Seçim süreçlerini sorgulamak Trump ile "Tropik Bölgenin Trump'ı" diye de anılan Bolsonaro arasındaki tek benzerlik de değil.
Her ikisi de kendilerini sistemin dışından gelmiş, düzene egemen olmuş siyasi elitlerle mücadele edecek adaylar olarak sunuyor. Her ikisi de milliyetçilik ve sivil halkın silahlanmasını savunuyor. Her ikisi de sosyal medyada çok aktif.
Donald Trump döneminde Beyaz Saray baş stratejisti olan Steve Bannon "Bolsonaro bizim için büyük bir kahraman" diyor ve Brezilya'yı küresel popülist hareketin önemli bir parçası olarak görüyor.
"(Macaristan'ın otoriter başbakanı) Viktor Orban düzeyinde, egemenlik ve gerçekten taban için mücadele veriyor. Evanjeliklerin, çalışanların desteğini alıyor. Brezilya'ya baktığınızda Trump hareketine çok benzediğini görüyorsunuz."
Seçim yarışının diğer tarafında Brezilya seçmeninden ikinci bir fırsat isteyen Lula var. 2010 yılında başkanlığının sonuna geldiğin ülkenin tarihinde en sevilen liderdi.
Kendisinden sonraki Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff'in döneminde ülke resesyona girdi ve Lula bir rüşvet skandalıyla ilgili suçlamalardan soruşturuldu, yargılandı ve hüküm giydi. Bu mahkumiyet sonra bozuldu ama insanların zihinlerinde Lula ile ilgili olumsuz bir iz bıraktı.
İki aday arasındaki çarpıcı zıtlık ve sorunlu bir seçim süreci ihtimalinin ötesinde Brezilya'nın, ABD ve Avrupalı politikacılar tarafından yakından izlenmesinin başka bir nedeni de var.
Yağmur ormanları dünyanın kaderiyle ilgili
Son yıllarda Brezilya'daki dünyanın en büyük tropik yağmur ormanları Amazonlar çok daha hızlı bir şekilde yok ediliyor. Bolsonaro hükümeti ormanların yok edilmesini engellemeye yönelik yatırımları önemli ölçüde azalttı. Geçen yıl Çevre Bakanı, ABD tarafından yasa dışı kereste ticaretiyle bağlantılı olmakla suçlandı ve soruşturuldu.
Biden 2020 seçim kampanyası sırasında Amerikalıların Brezilya'ya yağmur ormanlarını korumakta destek olmak için milyarlarca dolarlık bir uluslararası yardım fonu oluşturulmasının başını çekmesi gerektiğini söylemişti. Ama bu konuda bir adım atılmadı. Bunun başlıca nedeni de böyle bir fon oluşturulsa bile Bolsonaro yönetiminin işbirliği yapacağına güvenilmemesiydi.
Lula, Amazon ormanlarının korunması konusuna kampanyasında ağırlık verdi ama geçmişe bakıldığında, hem kendisi hem de kendisinden sonraki sol cumhurbaşkanı Rousseff, Amazon ormanlarının orta yerinde, ormanlara ve içinde yaşayan yerli halka büyük zarar veren hidroelektrik barajlar kurdurdular.
Lula'nın yeni daha yeşil pozisyonu ABD'de memnuniyet yaratıyor olabilir ama örneğin Küba, Nikaragua ve Venezuela'daki solcu yönetimlerle yakın ilişkileri tedirginlik yaratıyor olmalı. Lula aynı zamanda Hindistan, Rusya, Çin, Güney Afrika ve Brezilya'nın (BRICS) Batılı güçlere karşı bir blok oluşturması fikrine de büyük destek vermişti.
Bolsonaro ise tam tersine 2019 yılında Brezilya'nın tarihinde ilk defa Birleşmiş Milletler'de 187 ülke arasında ABD'nin Küba'ya uyguladığı ambargoya İsrail ile birlikte destek oyu kullanan üç ülkeden biri oldu. Ama diğer yandan da 2022 yılında Ukrayna işgali başlamadan sadece 2 hafta önce Bolsonaro Devlet Başkanı Vladimir Putin'i ziyaret etmek için Rusya'ya gitmişti.
Eski dışişleri bakan yardımcısı Thomas Shannon Brezilya'nın önemli bir küresel aktör olduğunu ve seçimin galibi kim olursa olsun ABD'nin ülkenin lideriyle eşit bir ilişki kurmaya çalışması gerekeceğini düşünüyor.
Shannon "ABD ile Brezilya arasındaki fark şu: ABD bir süpergüç ve ikisi de bunun farkında. Brezilye da bir süpergüç ama henüz bunun farkında değil" diyor.