Sabah yazarı Ayşe Özyılmazel, geçen günlerde yaptığı bir konuşma sırasında söylediği "Ortanca hanımı aldım İstiklal Caddesi’ne patlamanın olduğu yere gittim. Millet fakir karanfil bırakıyor, ben gül bıraktım" sözleri nedeniyle iş adamı Ali Ağaoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. "Kendisini ciddiye aldığımdan değil, birinin artık bu tip yaklaşımlara, bu tip cinsiyetçiliğe, bu tip kadına saygısızlığa dur demesi gerektiğinden. Hemen avukatım Altın Mimir'i aradım ve dava dilekçemizi verip, Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak soruşturma başlattık. Hayatındaki kadınları küçük, ortanca, büyük diye sınıflandırıp, boy boy dizerek, Medeni Kanun'u ve Türk aile yapısını ezip geçerken utanmayan, kadınları hayatına dekor eden, icabında tahtakurusu gibi ezebileceğini zanneden bu kişiye birilerinin dur demesi gerekiyor artık" ifadelerini kullanan Özyılmazel, "Bu hakareti kabul etmiyor, parasından, pulundan, çevresinden, korkmuyorum, tırsmıyorum, sinmiyorum. Yüce Türk Adaletine güveniyorum" diye yazdı.
Ayşe Özyılmazel'in, "Davayı açtık, olacak" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Hiç kuşkusuz bazı şeylerin değişmesi gerek! Hatta konu kadına, kadına bakış açısına ve kadın haklarına gelince birçok şeyin değişmesi gerek!
Gururla ve dimdik durarak söylüyorum ki; hayatını kimseye sırtını yaslamadan, çalışarak, emek vererek, mücadele ederek, inandıklarından geri adım atmayarak, hatalarından ders çıkartmayı elzem sayarak, gururunu, onurunu ilk sıraya koyarak yaşayan biriyim.
Deliyim, duygusalım, ani kararlarım oluyor, bir anda sinirlenebiliyorum, aşk için hesapsızca yollara düşüyorum, çabuk küsebiliyorum ama on iki yıldır çok sevdiğim mesleğimi büyük bir coşkuyla yapıyorum.
'Güzel kadın', 'popüler kadın', 'magazin figürü' kontenjanlarından yıllarca bir sürü iftiraya maruz kaldım. Haksızlığa uğradım. Yanlış anlaşıldım. Emeğimi ve çalışmalarımı göz ardı ederek veya başka sebeplere bağlayarak kendi başarısızlıklarını hafifletmeyi seçenleri gördüm.
Yalanlar duydum. Sözel tacizlere uğradım.
İş hayatındaki birçok kadının tecrübe ettiği gibi yani... Ben de farksızdım.
Güzelsen, başarılıysan sana en kolay damgayı namusun üzerinden vurup, seni en kolay oradan incitebilirlerdi çünkü.
Önceleri çok üzüldüm, gözyaşları döktüm, günlerce evden çıkmadığım oldu, sinirlendim, kendimi açıklamaya çalıştım. Sonra bir çeşit nasır bağladım, 'beni deviremezsiniz, bendeniyi değilsiniz' nasırı.
En büyük intikamın 'başarındır', 'güler yüzündür' anladım. Düştükçe yeniden, yeniden ayağa kalktım. Tabii ki kalkacaktım, başka ne yapacaktım ki. Önce sen kendine inanacak, kendini dimdik tutacaksın.
Bugün sahip olduğum ne varsa kendim başardım. Aklımla, işime aşkımla, zekâmla, çalışmamla, gazetedeki ve müzikteki harika iş arkadaşlarımla. Ve bugüne kadar bana atılan onca iftiraya ve söylenen kötü sözlere dava açmadım. "Boş ver kızım" dedim, "Sallagitsin" dedim, "O kim ki ben onu ciddiye alacağım" dedim.
Hayatımda ilk kez birine dava açmak için iki hafta önce suç duyurusunda bulundum.
Kişinin adı; basında çıkan haberlerinden dolayı yakından tanıdığınız Ali Ağaoğlu. Hayır! Kendisini ciddiye aldığımdan değil, birinin artık bu tip yaklaşımlara, bu tip cinsiyetçiliğe, bu tip kadına saygısızlığa dur demesi gerektiğinden. Dava sebebimi kısaca anlatırsam;'Türk Dizilerinin Sebep Olduğu 10 Şey' başlıklı yazımda Ağaoğlugiller'in adamın Kanuni, sanırım 'ortanca' olan sevgilisinin de Hürrem olduğu posterin önünde nasıl da poz verdiklerinden söz etmiştim.
Cümle doğru mu, doğru. Pozu veren onlar mı, onlar. Basın mensuplarına fotoğraf çektiren onlar mı, onlar. Bir sürü kadınla aynı anda ilişki yaşayıp da bunu çekinmeden gözümüze sokan onlar mı, yine onlar.
Söz konusu yazımın üstüne Ali Ağaoğlu'nun kişisel e-mail adresinden bana ve müdürlerime bir e-mail geldi. Gelen hakaret dolu, bel altı bir üslupla yazılmış e-mailin içeriğini burada yazmam mümkün değil.
Kişilik haklarımı ihlal eden, işyerindeki saygınlığıma zarar vermeyi hedefleyen, cinsiyetçi, kadın haklarına saygısız, kadını namusundan asmayı tek yol bilen bu erkek şiddetine susmak istemedim.
Hemen avukatım Altın Mimir'i aradım ve dava dilekçemizi verip, CumhuriyetBaşsavcılığı'na başvurarak soruşturma başlattık. Hayatındaki kadınları küçük, ortanca, büyük diye sınıflandırıp, boy boy dizerek, Medeni Kanun'u ve Türk aile yapısını ezip geçerken utanmayan, kadınları hayatına dekor eden, icabında tahtakurusu gibi ezebileceğini zanneden bu kişiye birilerinin dur demesi gerekiyor artık.
Şerefime, onuruma yapılmış bu hakareti kabul etmiyor, parasından, pulundan, çevresinden, korkmuyorum, tırsmıyorum, sinmiyorum.
Yüce Türk Adaletine güveniyorum.
Bu yazıyı da kadınlara örnek olmak için yazıyorum. Lütfen size yapılan hiçbir tacize, hakarete, kişilik haklarınıza saldırıya karşı susmayın. Kim olursa olsun, sizden büyük değil, unutmayın"