Yaşam

Ayşe Arman mı olmak istersiniz Perihan Mağden mi?

Taraf gazetesinin Telesiyej köşesi Ayşe Arman'ın, Ali ile Ramazan başlıklı yazısında romanın yazarı Perihan Mağden için söylediklerini köşesine taşıdı.

08 Mart 2010 02:00

T24 - Taraf gazetesinin Telesiyej köşesi Ayşe Arman'ın, Ali ile Ramazan başlıklı yazısında romanın yazarı Perihan Mağden için, "Çok çok güzel yazmış, gerçekten tebrik ediyorum. Ama tabii bu Perihan Mağden’in insan olarak beş para etmez biri olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor" demesini köşesine taşıdı.

Telesiyej köşesinde "Gazeteci Ayşe Arman'ın, dayanılmaz hadsizliği" başlığıyla (8 Mart 2010) yayımlanan yazı şöyle:



Biri, bir başkası için “Yazdıkları çok güzel ama insan olarak beş para etmez” dese diğerine.

Diğeri de, “siz, insan olarak epey para edeceğinize inanıyorsunuz belki ama, yazdıklarınızın hiçbir değeri yok” dese mesela?

Siz hangisi olmak istersiniz, çok güzel yazan ama diğeri tarafından değersiz bulunan biri mi?

Yoksa yazdıklarının hiçbir değeri olmayan ama besbelli ki kendini değerli bulan öbürünün yerinde olmak mı ilginizi çeker?

Şahsen ben, güzel yazan ve diğeri tarafından insan olarak değersiz bulunanın yerinde olmak isterim. Güzel yazanın gizli bir hazinesi vardır çünkü; her zaman, her şartta güzel yazar ve bu da onu her zaman –bir kişi hariç de olsa-, herkesin nezdinde değerli kılar zaten.

Ama öbürü, kendisinin epey para edeceğine inandığı düşünülen; hem diğerinin güzel yazdığını kendi ağzıyla onaylamış olur, hem de kullandığı o pek avam ifadeyle, güzel yazanla arasında bir kişilik meselesi olduğunu ifşa etmiş olur; güzel yazanlara duyduğu hınç belki iyileşir zamanla; ama her zaman –tüketim değeri dışında- hiçbir değeri olmayan biri olarak hatırlanacaktır diğerlerinin gözünde.

Ayrıca çok güzel bir romanın okuru da, okuduğuna bakar yalnızca; yazarının, bir köşe yazarının gözünde ne kadar ettiğiyle hiç mi hiç ilgilenmez.

Ama tabii köşesi olan, aklına her geleni yazabilir ve hiçbir müeyyidesi de yoktur bu topraklarda! Köşesini kişisel olarak, hemen hemen sadece özeliyle ilgili olarak kullanan bir köşe yazarının, edebiyat ehli bir yazarın kişiliğine pervasızca saldırması olağan ve hatta eğlenceli bulunduğu için memnuniyetle karşılanır buralarda. Hukukun üstünlüğünün olmadığı, yasaların –böyle durumlarda- bireyi yeterince koruyamadığı ülkemizde bu boşluktan yararlanan bir köşe yazarı, bir romancının kişiliğine kalemiyle saldırabilir kolayca. Hop dedik diyen de olmaz!

Ayşe Arman’ın, Ali ile Ramazan başlıklı yazısında romanın yazarı Perihan Mağden için, “Çok çok güzel yazmış, gerçekten tebrik ediyorum. Ama tabii bu Perihan Mağden’in insan olarak beş para etmez biri olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor,” demesi tipik bir medya densizliği örneğidir. (P. Mağden, köşe yazarlığını sürdürüyor olsa, A. Arman bu saldırıya cesaret edebilir miydi o da ayrı.)

Perihan Mağden, kitaplarıyla ulusal ve uluslararası itibarı olan bir yazar.

Ayrıca düzenin statükoculuğuna, siyasi haksızlıklarına, derinin suikastlarına karşı örnek bir mücadele veren (bu konularda hâlâ devam eden bir sürü davası olan), neredeyse tek başına (yani arkasız!) Don Kişotvari savaşan, toplumuna sorumlu bir yazar.

O zaten sürekli tehdit altında bir bakıma.

Ayşe Arman, bu tehdide bir de etik tehdidi ekledi şimdi; Perihan Mağden’in karakteri bozuk demeye getirdi!

Kara çalmanın zirvesi bu!

Bu zirve ne yazık ki medyada yükseldi.

Medya köşesi, aslında kamu köşesidir oysa.

Köşe yazarı da, aslında kamu yazarıdır.

Medyada köşesi olan er ya da dişi kişiye o köşe, kamu hizmeti için verilir. Bu yüzden de yazarın her şeyden önce insana, insanlığa, gerçeğe saygı duyması gerekir. Yani köşe sahibinin –ki aslında o köşenin sahibi okurdur- öncelikle insanın kişilik haklarını savunması gerekir. Gerçeği soruşturarak, araştırarak, asla kişinin özeline, kişisel ve kamusal mahremiyetine girmeden kalem oynatması beklenir. Köşe yazarı, dedikodu veya magazin yazarı bile olsa, insanın özeliyle ilgili hiçbir şeyini –karakteri dahilkaralama, kendince ifşa etme, yerme, hatta ima etme hakkı bile yoktur. Medyanın kurumsal kimliğinde bu erdemli davranış yatar sözde.. hatta başı çeker.

Köşe yazarının ne kendi özeli için köşesini kullanmaya, ne de başkalarının kişiliğine saldırı hakkı vardır aslında. Ama ne yazık ki gazetecilik, gazetecilikten uzaklaştıkça –yani kurumsal kültüründen uzaklaştıkça-, gerçeğin ve doğrunun peşinde bir haber ve yorum kaynağı olmaktan çıktıkça; günü geçiştirmek, sansasyonu ön plana çıkarmak, köşe yazarının kendi çok özelini haber kaynağına dönüştürme kültürsüzlüğü egemen oldu sonunda.

Dekadans denilen şey de budur zaten.