Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi'nin dinlendiği iddiası üzerine, "Dinleme konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve bazı üyelerin önemli bilgilere sahip olduğunu düşünüyorum" dedi.
Abdulkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesindeki "Anayasa Mahkemesi ne zaman dinlendi" başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2014) yazısı şöyle:
Anayasa Mahkemesi ne zaman dinlendi
Başbakan, Konya ve Kayseri konuşmalarında, Anayasa Mahkemesi'nin de dinlenildiğini söyledi. Hatta Anayasa Mahkemesi'ndeki tuhaf işlerin dinlemeyle bağlantılı olabileceği imasında bulundu.
Anayasa Mahkemesi'nde tuhaf şeylerin olduğu kesin ama bunların dinlemeyle ilgisinin olup olmadığını ise bilmiyoruz.
Bir başka kesin olan ise Anayasa Mahkemesi'nin dinlenildiği. Başbakan Erdoğan meydanlarda gümbür gümbür bu iddiayı gündeme getirirken, ona, 'sığ' diyenlerin, gömlek değiştirmekle itham edenlerin sesinin çıkmamasının bir nedeni var.
Çünkü dinleme konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve bazı üyelerin önemli bilgilere sahip olduğunu düşünüyorum.
Örneğin 2010 yılında TBMM'de Anayasa değişikliğinin görüşülmesi sırasında yaşananlar gibi. İsmini bildirmekten çekinmeyen şahsın Anayasa Mahkemesi üyesine, 'Senin ne yaptığını biliyoruz' demesiyle patlak veren kriz.
Bu kadarıyla yetineyim. Çünkü bu dinlemelerden sadece biri. Gerisini arif olan anlar.
Anayasa Mahkemesi Başkanı bunları bilmesine rağmen, yargıdaki paralel yapıyla ilgili olarak, Cemaatin kullandığı dili kullandı: 'Varsa tespit ediniz.' Yüksek yargı organı başkanlarının, siyasi parti liderlerinden daha çok konuşmasından rahatsız olan birisi olarak, Haşim Kılıç'a, 'Neden yargıdaki paralel yapı ve Anayasa Mahkemesi'nin dinlenilmesi konusunda bir şeyler söylemedin' demeyeceğim.
Bizim memlekette yargı ne yazık ki dağıttığı adaletle ya da verdiği kararlarla anılmıyor. Ortada marazi bir durum var.
1-Adli yıl açılış törenleri ve Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümleri, yüksek yargı başkanlarının siyasilere, fırça atma, had bildirme ve ayar verme törenlerine dönüştü. Sanki başkanlar 1 yıl boyunca bugüne hazırlanıyor. İçlerinde biriktirdikleri öfkeyi bir anda siyasilerin yüzüne boca ediyorlar.
2013-2014 yılı geleneksel olarak siyasete fırça atma Adli Yıl törenleri.
24 Nisan geleneksel Siyasete had bildirme ve Anayasa Mahkemesinin 52. kuruluş yıldönümü törenleri şeklinde icra ediliyor.
Bu bize evrensel hukuk ambalajı altında servis edilmeye çalışılmıyor mu, en çok da ona ifrit oluyorum. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın 32 sayfalık konuşmasında evrensel hukuktan yapılmış hangi norm transferi, hangi içtihat vardı?
Hem ayrıca 'Sığ' yaklaşımlar, 'Gömlek değiştirmeler hangi AİHM kararına giriyor?
2-DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in Merve Kavakçı'nın evini basmasıyla başlayıp, Zekeri Öz'ün kameraseverliği ile devam eden yargıda medyatik olma hastalığı.
Hiçbir demokratik ülkede Anayasa Mahkemesi ya da Yargıtay Başkanı bizdeki kadar konuşmaz. Kimse Almanya Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın kim olduğunu hatırlıyor mu? Bizdekiler film aktrislerinden sonra, siyasilerden önce geliyor.
3-Hukuki ambalaj içerisinde siyasi mesaj veriyorlar. Bugün Türkiye'de en çok tartışılan kurumların başında yargı geliyor. Neden, kararları yüzünden mi? Hayır. Mahkeme başkanlarının hukuk cübbesi altında siyaset yapma meraklarından dolayı.
4-Bence en kritik madde burası. Mahkeme başkanları önlerine gelecek konularda 'ihsas-ı rey' de bulunuyorlar.
Başbakan Erdoğan, bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulundu. Başbakan'ın talebi kendisine, 'sığ' diyen, 'Gömlek değiştirdi' ithamında bulunan Haşim Kılıç'ın başında bulunduğu mahkeme tarafından görüşülecek.
Hükümete bu denli negatif bakan Haşim Kılıç'ın başında olduğu Yüce Divan eğer sevk edilirlerse 4 bakanı yargılayacak.
Açık söyleyeyim, benim hükümete bu denli nefretle bakan ve ihsas-ı reyde bulunmaktan çekinmeyen bir mahkemenin yapacağı Yüce Divan yargılamasından kuşkularım oluştu. O 4 bakan kurbanlık koyun gibi önlerine atılmış olur.
Ha bir de gerginlik konusu var. Önce gerginliği üretiyorlar, sonra ülkede gerginlik var diyorlar. Ama onlar konuşuyor, gerginliğin kaynağı olarak gösterdikleri kişi ise susuyor.
Dikkatinizi çekti mi bilmem ama Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girildiği andan itibaren Başbakan, sinirleri alınmış birisine döndü. Evet paralel yapıya meydan okuyor, hesaplaşacağım diyor. Ancak önceden olsa volkanik patlamalar yapacağı olaylar karşısında bile 'Uhulet ve suhuletle' hareket ediyor.
Haşim Kılıç o konuşmayı yaparken bir ara yanındakiler Başbakan'ın o anda kalkıp salonu terk etmesinden endişe etmişler. Başbakan bırakın salonu terketmeyi, söyleyeceği çok şey olmasına rağmen Haşim Kılıç'a cevap bile vermedi.
Yeni dönemin şifresi,'Uhulet ve suhulet.'