Kültür-Sanat

Ayla Algan: İnsan günde 10 dakika hayal kurmalı, gündelik üstü anlar yaşamalı

Deneyimli sanatçı, insanları yeniden oyun oynamaya çağırıyor

27 Mart 2017 14:44

Tiyatro sanatçısı Ayla Algan, son dönemde 7'den 70'e her yaş grubu için oldukça popüler olan yaratıcı drama eğitimlerinin yararları hakkında, "Gündelik üstü olmak. Ev kadını da gündelik üstü anlar yaşar, yaşamalı. Torununa yemek yaparken mesela diz ağrısını unutur. Yemek yapmak da ölümsüz kılabilir, yaratma eylemi insanda ölüm korkusunu kompanse ediyor. Çünkü bir şey bırakıyor. Yaratıcılıkta kendine dönüş var. İnsan günde bir 10 dakika kendine, ne halde olduğuna bakmalı. Hayal kurmalı, neleri yapmak istediğini hatırlamalı. Yaratıcı drama muhakemeyi geliştirir, kalıplardan çıkarır" görüşünü dile getirdi.

"Hayatın içindeki oyun, eğlence, anlam kayboluyor" diyen usta sanatçı, insanları yeniden oyun oynamaya çağırıyor. “Oyunlarla, canlandırmalarla, doğaçlamalarla, hiçliğe inat, varız” denmesini istiyor. 

Algan uzun yıllardır, dizi, reklam, sinema oyuncusu yetiştiriyor. Barış Arduç, Çağatay Ulusoy, Hazal Kaya, Sera Tokdemir, Tolgahan Sayışman, Hande Şubaşı, Ayla Algan’ın Sanat Yönetmenliği’nde kurulan İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde (İDSA) ders almış isimlerden birkaçı. Çocuk ve genç oyuncu adaylarına yönelik eğitimler yanı sıra şimdi yaratıcı dramada yetişkin eğitimlerine de başlıyorlar.

Ayla Algan'ın Milliyet'ten Songül Hatısaru'ya verdiği (27 Mart 2017) söyleşi şöyle:

Son dönemde birçok ailenin çocuklarına tiyatro eğitimi aldırdığını duyuyorum...

Çocuklar dünyaya sonsuz bir yaratıcılık, bitip tükenmeyen bir merak ile geliyorlar. Ezbere dayalı eğitim sistemimiz ise zihinsel gelişimi ve paylaşımcılığı çok sınırlıyor. Ancak 12 yaşa kadar çocuğa tiyatro eğitimi aldırmak doğru değil.

Çünkü bir role girip hele de alkış alırsa ömür boyu o rolün arkasına saklanıp kendini gerçekleştirmekten imtina edebilir. İDSA’da, 4 yaşından başlamak üzere, 12 yaşa kadar çocuklara, tiyatro yerine yaratıcı drama eğitimleri veriyoruz.

Çocuğa ne katıyor yaratıcı drama?

Yaratıcılıklarını ortaya çıkaracak ortamı bulamayanlar, yeteneklerini kullanamazlar. Tiyatro teknikleri üzerine inşa edilen bir yöntem, özünü çocuğun kurduğu oyun ve canlandırma oluşturuyor. Senarist, rejisör, oyuncu çocuğun kendisi. Çocuk oyunda yenmeyi, yenilmeyi, başarmayı başaramamayı öğrenir. Küçükken oyunda kişilikleri gelişen çocuklar, geleceğin mutlu yetişkinleri olabiliyor. Çocuk kendisini drama yoluyla başkasının yerine koyarak gerçek hayatta yapamadıklarını ya da özlediği ve yeniden yaşamak istediği olayları hayal gücünü kullanarak tekrardan yaşar.

Günlük yaşamları ile ilgili problemleri farklı şekillerde yeniden yaşarlar. Böylece problem çözme becerileri desteklenirken, olaylara farklı bakış açıları geliştirirler. Drama, oyuna benzeyen, gerçeğe yakın ortamda çocuk, belirli bir rolü oynarken, role ilişkin, sözlü ve sözsüz olarak gösterdiği davranışlar, onun iletişim ve dil davranış becerisini de zenginleştirir.

"Bilgisayar duruşu ihtiyarlatıyor"

Yetişkin eğitimlerine başlıyorsunuz. 30 yaşına gelmiş birine bu eğitimler ne katar?

Doğaçlama yapıyor, bedenini tanıyor. Egosunu tatmin ediyor, ‘ben bir hiç değilim’ diyor. İşine de bir şeyler de ekliyor mutlaka bu süreçte. Çalışmalar, yaratıcı drama almış insanların işlerindeki verimliliğinin yüzde 50 kadar arttığını gösteriyor.

Beden dili, kelimelerin dili, ses ve nefes kullanımı yöntemleri, empati gibi konuların bilinmesi ve uygulanmasıyla daha başarılı, uyumlu, dengeli hale gelmeyi başaran kişi, kişisel imaj yönetimini de ele alır. Etrafıyla iletişimi değişiyor, saygınlık istiyorsa onu edinmiş oluyor. Yaratıcı düşünce gelişiyor. IBM’de eğitimler verdim.

Bilgisayar başında oturan insanın duruşu değişiyor; kafa öne gidiyor, omuzlar çöküyor, beden ihtiyar pozisyonuna geçiyor. E beden ihtiyarlaşınca, zihne yollamaları da ihtiyar oluyor. Tutsak oluyor, korkak oluyor. Oysa sezgilere izin vermeli insan. Microsoft, İndex, Garanti Bankası, Mercedes Benz, AFM Sinemaları, Borusan Holding, HP gibi yüzlerce şirkette kurumsal eğitim ve seminerler verdim.

Büyüklere yaratıcı drama yapma fikri nasıl gelişti?

Özellikle annelerden büyük talep geldi. Koca bir sistem karşısında çok yalnız ve çaresizler. Büyükler için yine Suadiye, Akatlar, Yeşilyurt şubelerimizde vereceğimiz yaratıcı drama derslerine, iletişim, beden dili, diyafram, nefes ve diksiyon alanlarında çok önemli bir uzman olan Nur Onur da katılacak.

İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan, ‘99 Sayfada Alkol Bağımlılığı, 99 Sayfada Sigara Bağımlılığı, 99 Sayfada Uyuşturucu ve Gençlik’ gibi önemli kitaplar yazdı. 

"Günde 10 dakika hayal kurun"

Size göre hayatta kilit kavram nedir?

Gündelik üstü olmak. Ev kadını da gündelik üstü anlar yaşar, yaşamalı. Torununa yemek yaparken mesela diz ağrısını unutur. Yemek yapmak da ölümsüz kılabilir, yaratma eylemi insanda ölüm korkusunu kompanse ediyor. Çünkü bir şey bırakıyor. Yaratıcılıkta kendine dönüş var. İnsan günde bir 10 dakika kendine, ne halde olduğuna bakmalı. Hayal kurmalı, neleri yapmak istediğini hatırlamalı. Yaratıcı drama muhakemeyi geliştirir, kalıplardan çıkarır.

20 yaşında bir mimar, insanların bodrum katlarında yaşamaması için çabalamaya başlar. Eğitimlere özellikle ev kadınları gelsin istiyorum. Onların daha çok ihtiyacı var. Çünkü dizilere bağlanıyorlar. Oysa kendilerinin bir şey yaratması onları daha yüceltir.

Ergenlere sanatsal röntgen

Ergenlik dönemi aileler için kabus, yaratıcı dramayla bu sorunları hafifletmek mümkün mü? 

Maalesef kötü bir nesil yetiştirdik. Üstelik çocukların hiçbir suçu yok. Sabah kalkıp güne başlamaları için bir sebepleri yok.

Bu çok kapsamlı bir konu ama aile ve çocuk ilişkilerinde ortaya çıkan sıkıntılar resim, müzik, tiyatro, senaryo yazmak gibi yaratıcı drama yöntemleri kullanılarak, oyun bazlı çalışmalar ile düzeltilebiliyor.

Bazen kardeşler arası problemlerin altında, onların aynı mekanı paylaşmalarının yattığını, çizdiği resimlerle ortaya çıktığını gördük. Eğitmenimiz aile ile işbirliği halinde, çocukta tespit ettiği duygusal dışlamaları okuyarak çözdü sorunu. Bizi aşan durumlarda pedagog-psikiyatr uzmanlara yönlendiriyoruz. Örneğin yaratıcı drama seanslarımızda, kabus gören çocuğun aslında nörobiyolojik bir sıkıntı geçirdiği ve tiroid sorunu olduğu görüldü. Bu durum psikolojik değil, nörobiyolojik idi ve doktor yardımıyla çözüldü.

Sahnede tedavi

Ne yapıyorsunuz eğitimlerde? 

Herkes ne istediğini bilir de, ortaya çıkması için kendine müsaade etmez. Dışlamaya, süreç içinde keşkelere başlar. O keşkeleri, ‘sahnedeyim’ ile tedavi edebilirsek, dönüşüm yaşanıyor. Ama muhakkak objeleştirmesi lazım. Tutsak oldukları bedenin sesini bulmaları, kimliklerini tamamlamaları için.

Grup olarak paylaşıyorlar. Savunma mekanizmaları gelişiyor, evde saygıyı sertlikle değil, sakin kalarak sağlamaya başlıyorlar mesela. ‘Hadi yemeğimi getir bakalım diyemiyor’ kocası ve çocuğu artık ona. Kendi yarattığı şeylere inancı olduktan sonra bariyerleri kurmayı da öğreniyor.

"Hiperaktif çocuğun ilacı fotoğraf"

Yılların deneyimi ile bazı çocuklarda yaygın görülen hiperaktivite noktasında bir öneriniz olur mu?

Eline bir makine verip fotoğraf çektirilmesini öneririm. Fotoğraf çekme sanatı ile geriye dönüş yapıp çektiği fotoğrafı düşünmesi gibi yöntemlerle geri dönüşü tanıtarak ve egosunu tatmin etmek için çektiği fotoğraflardan sergi açtırarak aldığı sanatsal haz duyumları kendi kendini düzeltebilir. Eğlenceli, hobi mahiyetinde görsel, sessel, bedensel çalışmalar yaptırılabilir.

Bu arada çocuk, üç yaşına kadar kendini anne zanneder. Anne bedeninden çıktığı için, anneye çok bağlı olur.

Yürümeye, konuşmaya başlayınca kopar anneden. O sırada bir sürü şey öğretebilirsin. Çünkü egosunu tatmin etmek istiyor. Saklambaç oyunu bunun için ideal,  bir şeyi saklamak, onu buldurmak çok iyi gelir o yaş çocuğuna.