Aydın Engin*
Sizin takım sizden söz ederken “Reis” diyorlar. Laz takasında “Reis” dendiğini biliriz de devletin en tepesindekine reis denmesi sizin tayfanın icadı.
Takada reis ne derse o olur. Reisin sözünü dinlemeyecek olan, o takaya tayfa yazılmaz, olur biter.
Ancak devletin tepesinde “Reis ne derse o olur” deniyorsa, denecekse o devlete demokratik devlet denmez. Elin ağzı torba değil ki büzesin, “Ne derse o olur” kuralına bakıp “Diktatör” bile diyebilir.
Biliyoruz, gözlüyoruz, yaşıyoruz. Ağzınızdan çıkana yakın çevrenizin “Çok doğru Reis... Haklısın Reis. Sen ne dersen o olur Reis” denmesine alıştınız. Siz de üfürdükçe üfürüyorsunuz. Dahası, son günlerde üfürük eşiğini de aştınız.
Mesela “149 gazeteci içerde diyorlar, listeye baktım 5’i çocuk istismarcısı, hırsız, katil, geri kalanı 144’ü terörist” dediniz.
Biz, devletin en tepesindekine “Yalan söylüyorsun” demek yakışık almaz, efendilik bizde kalsın hesabıyla “Bu palavranızı kanıtlayın” demekle yetindik.
Huy edindiniz, pişkinliğe vurup kanıtlama zahmetine girmediniz.
Önceki gün Kastamonu dolaylarında konuştunuz. Sizden önceki iktidarları eleştirmek adına yine üfürdünüz. “8 ay memuruna maaş ödeyemeyen bir Türkiye’yi devraldık” dediniz.
İktidarı 2003’te devraldığınıza göre 1923 - 2002 arasında hangi yılların 8 ayı boyunca memurlara maaş ödenmedi bilmiyoruz. İddia sizin. Kanıtlamak da size düşer. Ancak bir kanıt göstereceğinizi, bir cevap vereceğinizi sanmıyoruz. Yine pişkinliğe vuracak, bir başka yerde, bu kez bir başka iddiayı üfüreceksiniz.
Nitekim 15 Mart’ta temelini atıp 2023’ün 15 Mart’ında hizmete gireceğini duyurduğunuz Çanakkale Köprüsü’nü “Dünyanın bir numaralı köprüsü” diye tanımladınız. Dünyadaki köprüler neye göre sıralanıyor da Çanakkale Köprüsü bir numara oluyor, bilemedik. Ama sormak zahmetine de girmedik. Nasıl olsa çevreniz ve sorgulamadan inanmayı huy bellemiş yandaşlarınız bundan böyle “Çanakkale Köprüsü dünyanın bir numaralı köprüsüdür” türküsünü çığırıp dolanacaklar. Siz de üfürdükçe üfürmeye devam edeceksiniz.
Pek taze. Manavgat’ta size yakın bir memur sendikasının düzenlediği toplantıda konuştunuz ve bu defa üfürüğün ölçüsünü iyice kaçırdınız.
Aynen aktarıyorum:
- Gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik?
Hak ve özgürlükler konusunda öyle mi?
Yav Reis, bu ülkede son birkaç hafta içinde “Hayır de” diyen dayak yiyor, “Evet de” diyenin sırtı devlet eliyle sıvazlanıyor.
Düşünce özgürlüğünde öyle mi?
Yav Reis, bu ülkede 144 (aslında 155, hatta daha çok ama, boşverin) gazeteci sadece düşüncelerini yazdıkları için, yazdıklarında terörü, şiddeti asla ve asla övmedikleri halde hapse tıkıldılar.
Şu mezhep, bu mezhep hiç ayrım yapmadan öyle mi?
Yav Reis, Diyanet İşleri Başkanlığınız Sünni mezhepleri, hatta sadece Hanefileri temsil eden bir devlet kurumu. Aleviler “olağan şüpheli yurttaş”lıktan bir adım öne geçemediler. “Mezhep ayrımı” yapmayan iktidarınız daha birkaç gün önce “Ali’siz cem” düzenlemeyi başardı.
Bu üfürüklerinize artık...
Gülüp geçiyoruz.
***
Ama gülüp geçemediğimiz, gülüp geçemeyeceğimiz ve gülüp geçmeyeceğimiz bir cümleniz var.
Ve aynen aktarıyorum:
“Neymiş, idam cezası gelirse, Türkiye’nin Avrupa’da yeri yokmuş. Olmasın ya.”
Hop dedik Reis! Burada bir dur bakalım...
Size böyle seslenilmesine alışık değilsiniz, biliyoruz. “Kim dedi bunu” diye kükremiş bile olabilirsiniz.
Biz dedik...
Bizler, “Yerini Avrupa demokrasisi standartlarında değil Putin despotizminde, Suudi ya ta Katar karanlığında arayan biri bu ülkeye devlet başkanı olmasın” diyen yurttaşlarız.
Bizler, “İdam cezası gelirse diye başlayan bir cümle kurmayı bile ayıp, utanç ve hatta suç saymayan biri bu ülkeye başkan filan olmasın” diyen yurttaşlarız.
* Bu yazı Cumhuriyet'te yayımlanmıştır