Gündem

Aydın Engin: Bizim mahalle gönlünden geçeni söylemeyene öfkeleniyor, ana avrat sövüyor

"Ne yakınma, ne bir laf yetiştirme çabası"

01 Temmuz 2018 15:28

Aydın Engin*

Doğu Karadeniz’de bir mezar taşı…

Seçim ertesinin sıcak (aslında soğuk) havası içinde yazmak içimden gelmedi. Ama içime de işlemişti. Yazmasam olmazdı. İşte yazıyorum. 

Buyrun…

***

Seçime tam bir hafta kala “Bitti bu iş. Tayyip Erdoğan’a güle güle. Muharrem İnce geliyor, hatta geldi bile” diyen, kesin bilgi gibi yazılmış e-mektuplar; Facebook, Twitter üstünden yollanan uzun ve kısa ve hemen hepsi aşırı abartılı yorumlar başını alıp gidince bir Tırmık yazıldı. 
O Tırmık’ta şöyle birkaç cümle de geçiyordu: 
“ … Kıl payı da olsa Reis’i ve partisini iktidardan alaşağı edebilme olasılığı var. Ancak kıl payı da olsa 24 Haziran’da kaybetme olasılığı da var. (…) Unutmayalım, başta sosyal medya olmak üzere ‘Evet, kazanacağız’ duygusu, beklentisi, yargısı hep ve sadece bizim mahalle ile sınırlı. Henüz AKP’nin kemik seçmeninde ciddiye alınacak bir oy kayması yaşandığına ilişkin somut bir veri, bir kanıt, bir olgu yok. ‘Türk’ün Türk’e propagandası’ deyiminin bir başka türü ‘Bizim mahallenin bizim mahalleye propagandası’nda yaşanıyor…” 
Hepsi bu kadardı. 
Vay sen misin bunları yazan ve bunları söyleyen!.. 
E-posta’dan, Facebook ve Twitter üstünden, yetmedi telefonla -son günlerin moda deyimi ile- bir linç dalgası patladı. 
Sabrınızı zorlama pahasına birkaç örneği kısaltarak aktaracağım. 
E-Posta ile: 
“… Kaybedilebilirmiş öyle mi? Bunu yetmez ama evet deyip bağrına bastığın RTE mi kulağına fısıldadı? Cumhuriyet’i karanlık hedeflerinize alet etmeyin…” 
Telefonla (aklımda kaldığı kadarıyla): 
-Alo, kiminle görüşüyorum? 
-Aydın Engin’le… 
-Öyle miiii? Ben Recep’in uşağı, PKK beslemesi Tırmıkçı ile görüşmek istemiştim… 
Haydi bir de tweet aktarayım: 
-Atatürkçülük şahlanmış sen hâlâ kıl payı diye borazanlık yapıyorsun. Kıl payı ha, Recep’in şeyinin kılı mı. Yala yala. İyi yemlenmişin… Atatürk’ün gazetesine yakışmıyorsun… 
Böylesi saldırılara şerbetliyim. Ama bu kadar kritik bir seçim arifesinde gerçekle yüzleşmeyi göze alamayan, gönlünden geçeni doğrulamayanlara düşman gözüyle bakanlar yine de can sıkıcıydı. 
Gülüp geçtim diyemem ama gülmeden geçtim ve işime baktım.

***

O Tırmık’tan üç gün sonra, seçime üç gün kala -bence- ülkenin en ciddi ve satın alınamaz kamuoyu araştırma kurumlarından KONDA’nın tahmini geldi. 
KONDA’nın başındaki Bekir Ağırdır arkadaşım açıkladı: 
KONDA’ya göre AKP Başkanı Erdoğan ilk turda “kıl payı”yla da olsa başkan seçiliyordu. Oy dağılımı da şöyle veriliyordu: Cumhur İttifakı adayı Erdoğan yüzde 51.9, CHP adayı İnce yüzde 28, İYİ Parti adayı Akşener yüzde 10.2, HDP adayı Demirtaş ise yüzde 9.0 civarında… 
Bana yönelen saldırılara rahmet okutan yeni bir linç dalgası patladı. 
En iyi niyetliler “Bu sonucu elde etmiş olabilirler ama bunu açıklamak çok çok yanlıştır. Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmektir, ona hizmettir” buyuruyorlardı. 
Bu aktardığım en masumuydu. Küfürler, ajanlık suçlamaları, hainlik yakıştırmaları gırla gitti. 
Bizim mahalle gönlünden geçeni söylemeyen, onun istediğini desteklemeyen uyarılara göz döndürüyor, tahminlere alabildiğine öfkeleniyor, sert eleştiriden ana avrat sövmeye kadar uzanan bir palette tepki veriyordu. 
Bu konuda söyleyeceklerim bundan ibaret. Ne yakınma, ne bir laf yetiştirme çabası. Sadece seçim arifesinde yaşanmış birkaç günü lafı gevelemeden aktarmak. 
Hepsi bu.

***

Ha bir de unutmadan, bu yazının başlığı, kıpır kıpır bir zekâ ile çocuksu bir mizahın sık sık buluştuğu Doğu Karadeniz’de bir mezar taşında yazıyor: 
“Hastayim tedum, hastayim tedum. 
İnanmadinuz? N’oldi?”

*Bu yazı Cumhuriyet'ten alınmıştır.