Medya

Aydın Doğan 2008: Bize her türlü kötülüğü yapabilirler, devlet bütün kurumlarıyla ellerinde

"Doğan susmadı: Erdoğan sessiz bir Türkiye istiyor"

27 Mart 2018 12:39

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, tüm medya grubunu Erdoğan Demirören'e satma kararı alan Doğan Medya Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan'ın 7 Eylül 2008'de yapmış olduğu bir konuşmayı hatırlattı. “Deniz Feneri”nin Hürriyet'te iyi takip edildiğini belirten Bursalı, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "Bu gazeteleri evlerinize sokmayın" sözlerinin ardından, Aydın Doğan'ın, "Bize her türlü kötülüğü yapabilirler.. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde" dediğini aktardı.

Aydın Doğan, 2008'de yaptığı açıklamada şunları kaydetmiş:

"Başbakan beni hedefe alıyor... Bize her türlü kötülüğü yapabilirler.. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde.. Ama hür basını susturmaya kalkışan başbakanı tarih demokrasi defterine değil, diktatörler sayfasına yazar... Dünkü konuşması Türk basın tarihinde çok tehlikeli bir dönemin başladığının işaretidir..."

Orhan bursalı'nın, "Doğan: Bize her türlü kötülüğü yapabilirler" başlığıyla (27 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Evet “Deniz Feneri” yolsuzluğunun iktidarın eteklerine adamakıllı bulaşması ve davanın Hürriyet’te de iyi takibi bardağı taşıran damla oldu. Havuzlama 2007’de başlamıştı Sabah-ATV’nin TMSF’den iktidar tarafına satılmasıyla. Ethem Sancak medyaya girmiş, Başbakan’a ilanı aşklar ediyordu.

Zaten FETÖ’nün güçlü bir medya ayağı vardı iktidarın yanında. Başbakan, “Bu gazeteleri evlerinize sokmayın” diyerek bir kampanya başlatacaktı. Aynı gün Aydın Doğan iktidarla gerginliğin ne kadar süreceğini hükümetin demokrasiye bağlılığının belirleyeceğini söyledi. 

Bakın neler söylüyordu 7 Eylül 2008’de: 

Alman mahkemesinde görülen davada sanıklardan biri toplanan paraların Başbakan’a verilmek üzere biri tarafından alındığını söylüyor, Deniz Baykal bunu açıklıyor, gazetem de Baykal’ı kaynak göstererek bunu haber yapıyor... Başbakan ise beni hedefe alıyor... Bize her türlü kötülüğü yapabilirler.. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde.. Ama hür basını susturmaya kalkışan başbakanı tarih demokrasi defterine değil, diktatörler sayfasına yazar.. Dünkü konuşması Türk basın tarihinde çok tehlikeli bir dönemin başladığının işaretidir.. 

‘Sessiz Türkiye istiyorlar’ 

Çok geçmeyecek, üç ay sonra tehlikeli dönemin anlamı 2009’un başında 6.8 milyar dolarlık inanılmaz bir vergi cezasıyla içerik kazanacaktı. 

İktidarın lideri, hemen arkasından ülke çapında mitinglerde muhalif medyaya karşı “yalan haber yazıyorlar” kampanyası yürütecekti. 

Doğan susmadı: Erdoğan sessiz bir Türkiye istiyor. Doğan Holding yöneticisi Nebil İlseven: Özgür gazeteciliği susturmaya çalışıyorlar, ilkelerimiz doğrultusunda yayın yapacağız.. 

Yabancı basın, WSJ: Erdoğan medyayı susturan Putin’e benzetiliyor. Die Welt: Türkiye’de hükümeti eleştiren medya kalmayacak.. 

Basına yönelen baskı ve sansürü protesto için Cumhuriyet beyaz sayfa çıkacaktı. 

Habercilikten arındırma 

Burada medyayı baskılama ve yandaşlama politikasının sadece bir kısmını yazdım. Unutmayın, o tarihte Ergenekon kumpas davası başlamıştı, FETÖ’nün Taraf adlı çamur operasyon gazetesi yayımlanıyordu. Daha gazetecilere kumpas davaları gelecekti ve Ergenekon ve Balyoz alçaklığı ile tam bir terör estirilmeye başlanacaktı. 

Doğan Medya’nın bugün Milliyet patronuna satılmasına varan zincirleme tepkimenin başlangıç tarihini özetledim. 
Milliyet de 2013’te epey arındırılacak, hükümet icraatlarını eleştiren bazı yazarlar ve haberler, iktidarın baskısıyla artık iyice tırpan yiyecekti... Şüphesiz ki NTV dahil... 

Doğan Medya, durmadan kurban verecekti.. İstenmeyen yazarların işine bir bir son verilecek, bunların bir kısmı yerini yandaş yazarlara bırakacaktı. Bir kısmı da yandaşlaşacak, bazıları da kendini ağırlıklı olarak magazin haberlere vuracaktı. 

 
Baskı hiç eksik değil 

Ama iktidar, sopasını bugüne kadar hiçbir zaman Doğan Medya’nın sırtından eksik etmedi. 

Hep bir kurban verildi, en son Mehmet Yakup Yılmaz.. 
İktidar bırakın eleştiren yazarlara, tarafsız ve dengeli haberciliğe bile tahammül edemiyor: Hep beni yaz, hep beni öv, hep beni sev, hep beni manşetlere çıkar; eleştiriyorsan iktidarı, hain olabilirsin, insan hak ve özgürlüklerinden bahsedersen Batı ajanı olabilirsin (ekran yandaşlarının bu konuda geldikleri felaketi sonra yazacağım..) 

Ergenekon zamanında medya gazeteci hapishanesine dönüştürüldü. O zamanlar FETÖ’nün alçaklıkları gündemdeydi, ama ortağı iktidar da “Aaa onlar gazetecilikten değil ki, adi suçlardan içerideler” diyecekti.

Sonra FETÖ yıkıldı, medya yine gazeteci hapishanesi, Cumhuriyet’e hukuksuz tutuklamalar, Berberoğlu içeride, yargı siyasetin nalıncı keseri olarak çalışıyor ve iktidardan aynı nakarat: Aaaa onlar gazetecilikten içeride değiller, hepsi kriminal suçlu, terörist! 

 
İktidar hep haklı 

Evet, iktidarı hep haklı bulan gazetecilik yapacaksınız. 
Yolsuzluk haberlerine rastlayan var mı? 100 milyara yakın büyük ihalelerin millete küfür eden şirket ve ortaklarına verildiğini yazan çizen “büyük medya”? Bizim Çiğdem’den başka ihaleleri takip edip yazan kimse? Şöyle işliyor ihaleler: Çağır, istediğine ver, payını al. 

İhale yasaları onlarca kez iktidarın keyfiyetine uygun değiştirildi, mevcut yasalar da göstermelik. 

Medyayı susturma faaliyetleriyle ihale faaliyetleri eşgüdüm içinde. 

17- 25 Aralık 2013 büyük yolsuzluklarından bahsetmek bile bugün FETÖ terör örgütü üyeliğiyle suçlanmanıza neden olabilir. 

Aydın Doğan’ı medyasını satmak zorunda bırakan durum budur. 

Büyük seçim sürecine girilirken, zamanlama tam.