Ayasofya’daki hanedan mezarlarının en hüzünlüsü, Üçüncü Murad’ın türbesi.Padişahın 1595’te tahta geçen oğlu Üçüncü Mehmed, tam 19 erkek kardeşini boğdurmuştu. Çoğunun yaşı küçük olan şehzadeler, babalarıyla birarada yatıyorlar.
Ayasofya’daki türbelerin tam dört asırlık esrarı
Tarihi bin küsur sene öncesine dayanan ve bazı sırları hâlâ çözülememiş olan Ayasofya’nın bugün pek bilinmeyen bir başka özelliği de, bünyesinde beşi padişahlara ait olmak üzere 140’tan fazla hanedan mezarını barındırmasıdır. Ayasofya’ya defnedilmiş olan padişahların ikisi, binanın kilise olduğu dönemlerden kalma “vaftizhane”de Hazreti İsa’nın vaftiz teknesinin yanıbaşında yatmaktadırlar ve buraya defnedilmelerindeki muamma hâlâ çözülmemiştir.
“Ayasofya” dendiğinde aklımıza ilk önce, Bizans’tan kalan ve dünyanın en muazzam yapılarından olan bin küsur senelik ibadethane gelir. Çoğumuz, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra cami haline getirdiği bu muhteşem yapının sadece ibadethane maksadıyla kullanıldığını zannederiz.
Osmanlı’nın Ayasofya’sı cami olmaktan çok daha ötede bir kimliğe sahiptir. Çevresine inşa edilen bir medrese ile okulların yanısıra vakıf ve imaret gibi diğer müesseseleriyle beraber devletin önemli bir kurumudur ve Ayasofya’nın imamları, Osmanlı protokolünün ön sıralarındadır. Ve, Ayasofya’nın pek bilinmeyen bir özelliği daha vardır: Avlusuna 16. ve 17. yüzyıllarda inşa edilmiş ama elli seneden fazla bir zamandan bu yana ziyarete kapalı olan dört ayrı türbe ile, bir “hanedan
mezarlığı”dır.
Avludaki türbelerde üç padişahın yanısıra çok sayıda şehzade ve sultan yatmaktadır, türbelerin hemen ilerisinde, Ayasofya’nın kilise olduğu zamanlarda yeni doğmuş çocukların “dine giriş” merasimlerinin yani vaftizlerin yapıldığı“vaftizhane”de iki padişah, her ikisi de “deli” diye bilinen Sultan Mustafa ile Sultan İbrahim ve diğer hanedan mensupları son uykularını uyumaktadır.
142 adet mezar var
Hafta içerisinde, Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden olan ve Ayasofya Müzeleri’nin de başkanlığını yürüten Prof. Dr. Haluk Dursun ile, yarım asırdan fazla bir zamandan buyana kapalı olan ve birkaç senedir yoğun bir restorasyon faaliyetinin devam ettiği bu türbeleri gezdik.
Mekânların fotoğraflarını, Fatih Sarıbaş çekti. Ayasofya’nın bahçesinde padişahlara mahsus üç, şehzadeler içinde bir türbe bulunuyor. Sonraları türbe haline getirilen ve iki padişahın
defnedildiği vaftizhane ile beraber, türbeler beşe çıkıyor. Bu türbelerdeki mezarların adedi ise, 142. İşte, Ayasofya’nın avlusunda restorasyonları devam eden ve elli seneden fazla bir zamandan buyana kapalı duran türbeler ve son uykularını bu türbelerde padişahlarla beraber uyuyan hanedan mensuplarının sayıları:
İkinci Selim Türbesi : Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu İkinci Selim ile hanımı Nurbanu Sultan için, Mimar Sinan tarafından 1577’de inşa edildi. Türbede şuanda padişah ve eşi de dahil olmak üzere 42 sanduka bulunuyor.
Üçüncü Murad Türbesi : İkinci Selim’in oğlu Üçüncü Murad ile karısı Safiye Sultan için Mimar Davud Ağa tarafından 1599’da tamamlandı. Üçüncü Murad’ın 21 kızı ile kendisinden sonra tahta geçen oğlu Üçüncü Mehmed’in tahta çıkar çıkmaz idam ettirdiği 19 kardeşi, son uykularını burada uyuyorlar. Kim oldukları bilinmeyen diğer 12 hanedan mensubuyla beraber, türbede yatanların sayısı 54’ü buluyor.
Üçüncü Mehmed Türbesi : Üçüncü Murad’ın oğlu Üçüncü Mehmed tarafından 1608’de Mimar Dalgıç Ahmed’e inşa ettirildi. Üçüncü Mehmed’in annesi Handan Sultan ve diğer akrabalarıyla birlikte son uykusunu uyuduğu türbede 26 kişi yatıyor.
Şehzadeler Türbesi : Ayasofya’nın avlusunda 16. yüzyılda inşa edilmiş olan mekâna defnedilmiş olan şehzadelerin sayıları tam olarak bilinmiyor, ancak sandukaların adedine bakılarak, burada beş kişinin mezarının bulunduğu tahmin ediliyor.
Vaftizhane : Ayasofya’nın kilise olduğu devirlerde “vaftizhane”, fetihten sonra da “yağhane” olan yerde iki padişah, Sultan Birinci Mustafa ile Sultan İbrahim, sayıları 12 olarak tahmin edilen diğer hanedan mensuplarıyla birarada yatıyorlar. Vaftizhanedeki mezar sayısı, tam olarak bilinmemekle beraber 15 civarında zannediliyor. Ayasofya’nın avlusunda ve vaftizhanesinde bulunan hanedan türbeleriyle mezarlar işte bu beş ayrı mekânda yeralıyor ama 130’dan fazla sandukanın kimlere ait olduğu hâlâ bilinmiyor ve türbelerin esrarı dört asırdan buyana devam ediyor. Geniş bir alana yayılan ve restorasyonları çok yakında tamamlanacak olan türbeler, bir “Türk Ölüm Kültürü” müzesi haline getirilecek.
Sandukalardan 400 senelik Kâbe örtüleri ve elbiseler çıktı
Ayasofya’da hem ana binada, hem de avludaki türbelerde senelerden buyana devam eden restorasyon, asırlardır gözlerden uzak kalmış bir hazineyi de ortaya çıkardı: Türbelerden çok sayıda Kâbe örtüsü, Hazreti Muhammed’in Medine’deki türbesini süsleyen kumaşlar ve bir hayli 17. yüzyıl elbisesi çıktı.
Türk tekstil tarihi bakımından son derece önemli olan bu objeler, sandukalar restorasyon için kaldırılırken bulundu. Tahta sandukaların üzerlerinde asırlardır duran ama eskilikten parçalanmış halde bulunan kumaş kılıflar yenileri ile değiştirilmek üzere çıkartıldıklarında, kılıflarla sandukaların arasında örtüler ve elbiseler farkedildi. Kâbe’nin ve Hazreti Muhammed’in türbesinin örtülerinin İstanbul’dan her sene “surre alayları” ile gönderilen yenileriyle değiştirilmesinden sonra, eski örtüler İstanbul’a getirilir, burada büyük bir saygıyla muhafaza edilirler ve bazen önemli kişilerin sandukalarının üzerine serilirlerdi.
Sandukaların üzerinden örtü parçalarının çıkması bu âdete bağlanıyor, bulunan elbiselerin ise sandukaların altındaki mezarlarda yatan hanedan mensuplarına ait oldukları zannediliyor. Örtüler ve elbiseler, restorasyonun bitmesinden sonra, bulundukları yerlerde teşhir edilecekler.