Avusturya'da yeni parlamentoyu belirlemek üzere yapılan erken seçimlerin sandık çıkış anket sonuçlarına göre, İslam karşıtı ve sağcı söylemiyle öne çıkan Sebastian Kurz'un lideri olduğu Halk Partisi (ÖVP) birinci parti oldu.
Resmi olmayan sonuçlara göre Halk Partisi, oyların yüzde 31.5'ini alarak birinci parti oldu. Aşırı sağcı politikalarıyla bilinen Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) yüzde 27.1 oy alırken, Sosyal Demokratlar ise yüzde 25.9 ile onu takip etti.
31 yaşındaki Sebastian Kurz kazanırsa, Avrupa'nın en genç başbakanı ünvanının da sahibi olacak.
Avrupa Birliği (AB) üyesi ve 8.75 milyon nüfuslu ülkede görülen sağa doğru kayış, İngiltere'nin Brexit kararı ile Almanya, Hollanda ve Polonya gibi ülkelerde milliyetçiliğin yükselişinin ardından, Brüksel'in başını daha da ağrıtabilir.
BBC'nin Viyana'daki muhabiri Bethany Bell, bu tablo sonucunda Avusturya'nın "sağa kaydığı" yönündeki tartışmaların hızlanacağını söylüyor.
Çoğunluğu elde etmesi için Sebastian Kurz'un partisinin koalisyon arayışına girerek, aşırı sağcı FPÖ ile görüşmelere başlaması öne çıkan seçeneklerden. Başlıca söylemi göçmen karşıtlığı olan FPÖ de böylece yıllardır uzak kaldığı Avusturya hükümetine geri dönebilir.
Yeni koalisyonun yabancılara kuşkuyla bakan bir siyaset izleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Mayıs ayında Halk Partisi ÖVP'nin başına geçerek, partinin eksenini sağa doğru kaydırmaya başlamıştı.
Genç lider Kurz'un seçim kampanyası boyunca verdiği vaatlerden bazıları ise şunlardı:
Avusturya'da 1 Ekim'de yürürlüğe giren peçe yasağının arkasındaki isimlerden biri de Kurz'du.
Kurz, Christian Kern'in başında olduğu Sosyal Demokratlarla koalisyon görüşmelerine devam etmeyi reddederek ülkeyi erken seçime sürüklemişti.
FPÖ ise, başta göç karşıtı politikalar olmak üzere Kurz'u kendi politikalarını çalmakla suçlamıştı. FPÖ'nün başbakan adayı Heinz-Christian Strache ise, Kurz'un "sahtekâr" olduğunu söylemişti.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, 16 Nisan anayasa değişikliği referandumu öncesinde Ankara'nın tepki gösterdiği isimlerden.
Kurz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, referandum için ülkesinde etkinlikler yapmasını "hoş karşılamayacaklarını" söylemiş, "Türkiye'deki kampanyanın ve kutuplaşmanın Avusturya'ya getirilmesini açıkça rededdiyoruz" diye konuşmuştu.
Ankara ise, Avusturya'nın yaklaşımının "demokratik standartlarda kabul göremeyeceğini" söylemişti.
Referandumun ardından Kurz şu açıklamayı yapmıştı:
"Her şey normalmiş gibi ilişkilere devam edemeyiz. AB ile Türkiye ilişkileri konusunda dürüst olmamız gerekiyor. AB katılım müzakerelerini sona erdirip, bir komşuluk anlaşması üzerinde çalışmaya başlamalıyız."
Geleneksel olarak, kazanan partinin bir sonraki hükümeti kurması gerekiyor.
1980'den bu yana Avusturya'da koalisyon hükümetleri iktidardaydı.
Kurz'un hükümeti kurması için de ikinci parti FPÖ ile koalisyon hükümeti kurma olasılığı masada.
Avusturya Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandığa gitmiş, Özgürlük Partisi'nin posta yoluyla kullanılan oylarda "usülsüzlük" yapıldığı iddiasıyla sonuca itiraz etmişti. Anayasa Mahkemesi'nin itirazı kabul ederek seçimleri iptal etmesi üzerine Aralık ayında yapılan seçimlerde AB yanlıları kazanmış, aşırı sağ ise kaybetmişti.
Yeşiller Partisi'nin eski lideri, solcu bağımsız aday Alexander Van der Bellen, rakibi aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin adayı Norbert Hofer'e galip gelerek ülkenin yeni Cumhurbaşkanı olmuştu.