Politika

Avukat Cinmen: Avrasyacılar yargıyı ele geçiriyor, bunlar hükümeti de yargılar

"Osman Kavala, Büyükada, Nazlı Ilıcak, Altan kardeşler davaları… Bunlar, tıpkı FETÖ yargısının kumpas davaları gibidir"

01 Ekim 2018 00:48

Gazeteci ve yazar Ahmet Altan ile akademisyen ve yazar Mehmet Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, Avrasyacı diye bir grubun yargıyı ele geçirdiğini öne sürerek, "Kişi ya da parti ismi vermek istemiyorum ama bu oyunu bürokrasideki aşırı milliyetçi gruplar oynuyor. Bunlara ‘Avrasyacılar’ diyenler de var. Nasıl ki FETÖ 2010 yılından itibaren özellikle yargı bürokrasini hakimiyeti altına almışsa, bugün de -belki aynı şiddetle olmayabilir- az önce bahsettiğim grup ele geçirmeye çalışıyor" dedi.

Cirmen Diken'den Tunca Öğreten'in sorularını yanıtladı. 

Kaleme aldığınız mektupta, “Geçmişte olduğu gibi yine bugün de yargıda birileri hukukla oynuyor” dediniz. Tam olarak ne demek istediniz?

Bunu ilk olarak Anayasa Mahkemesi’nin, Mehmet Altan kararından sonra yaşananlarda farkettim. Hatırlarsınız, Altan kardeşler tutuklandığı anda biz, AYM’ye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuruda bulunduk. Daha sonra AYM, Mehmet Altan ve Şahin Alpay için bir karar verdi. Bunu da, içeride bulunan gazeteci ve aydınlar açısından bir emsal karar teşkil etmesi için verdiğini düşünüyorum.

AYM, ifade özgürlüğü hakkını kullandıkları için içeride olanların ayrılmasını, uçaklardan bomba atanlarınsa yargılamalarına devam edilmesini istedi. Hukuka uygun olan da buydu zaten. Hatta AYM, Altan ve Alpay kararının bağlayıcı olması için bunu kendisi değil, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na sevketti. Bu fevkalade önemli bir fark zira yargıda bundan daha üst bir merci daha bulunmuyor. Ancak İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı tanımadı. Ertesi gün de dönemin adalet bakanı Bekir Bozdağ çıkıp mahkemenin arkasında durdu ve AYM’nin kararını yerden yere vurdu. Bu yaşananlar Türkiye’de bir ilktir.

“Türkiye’de bir ilktir” dediğiniz şey bize neyi gösteriyor?

Bu şu demek oluyor: İstanbul Çağlayan’da, hukuka meydan okuyan bir ağır ceza takımı var. Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) da, ağır ceza mahkemelerinin bu tavırlarını onar pozisyonda. Türkiye yargısında bir çift başlılık söz konusu. Bir tarafta AYM, diğer taraftaysa HSK ve ağır ceza mahkemeleri. Buna tekil bir yargı gözüyle bakmayın. Zira AYM, bu yaşananlardan sonra bir daha bu tür bir karar vermedi.

Niye vermedi?

AYM bu olayı görüp karar vermekten vazgeçti çünkü bir kez daha uygulanmayacağından korkuyor. Başına bir daha böyle bir rezalet gelsin istemiyor. Çünkü bu, uluslararası alanda da bir skandaldı. Düşünsenize… En yüksek mahkemesiniz ve ülkenizde sizi kimse takmıyor. Nitekim bu konu, Venedik Komisyonu’nun dahi gündemine geldi. Hemen arkasından bir kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin notunu indirdi ve “AYM kararları uygulanmayan bir ülkede hukuk güvenliği yoktur” dedi. Rus uçağının düşürülmesi gibi bir olaydır…

Nasıl yani?

Osman Kavala, Büyükada, Nazlı Ilıcak, Altan kardeşler davaları… Bunlar, tıpkı FETÖ yargısının kumpas davaları gibidir. Hangi gruplar birbirlerinin gücünü sınıyor bilemiyorum. Ama bu davalar, Türkiye’ye takılan çelmedir, ayak bağı olan konulardır. Anormal şeyler bunlar. Atilla Taş ve Murat Aksoy’un davasında, henüz geçen günkü avukatlar davasında da gariplikler yaşandı. Verilen tahliye kararları geri alındı. Ne tür hesaplaşmalar oluyor belli değil.

Ağır cezaların, üst mahkeme kararlarını yok saymaları ve hatta kendi kararlarından dahi dönmelerinin arkasında bir talimat olduğunu mu söylüyorsunuz?

Bunun arkasında bir talimat var.

Peki, kim ya da kimler veriyor yargıya bu talimatı?

Bence bu talimat, şu an varolan siyasi iktidardan yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından verilmiyor. Türkiye’den dışarıya adımınızı attığınızda herkes, “Bu aydınlar, yazarlar, gazeteciler neden içeride, neden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyor” sorusunu soruyor. Dolayısıyla akıl yürüten bir iktidarın bu tür kararlar alması mantık dışı.

Size göre geçmişte yargıdaki oyunu kimler oynuyordu, bugünse kimler oynuyor?

Kişi ya da parti ismi vermek istemiyorum ama bu oyunu bürokrasideki aşırı milliyetçi gruplar oynuyor. Bunlara ‘Avrasyacılar’ diyenler de var. Nasıl ki FETÖ 2010 yılından itibaren özellikle yargı bürokrasini hakimiyeti altına almışsa, bugün de -belki aynı şiddetle olmayabilir- az önce bahsettiğim grup ele geçirmeye çalışıyor.

Az önce yargıya talimat verenin Erdoğan olmadığını söylediniz. Ancak Erdoğan, Can Dündar, Deniz Yücel, Büyükada gibi pek çok yargılamadaki kararın da arkasında durdu. Hatta çok ağır ithamlarla sanıkları hedef gösterdi.

Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bürokrasi içerisinde kadrosu yoktu ve bu yüzden devlet kademesi içerisindeki Gülen Cemaati mensuplarının varlığına ihtiyaç duydu. Erdoğan’ın yine kendine ait bir kadrosu yok. Ve bugün de az önce bahsettiğim o koalisyonun bürokrasi içerisindeki kadrolarına ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla geçmişte Gülencilerin kararlarının arkasında duymak zorundaydı, bugün de yeni koalisyonun kararlarının arkasında.

Aslında muhalefetin argümanı da bu yönde ve bugünün yargısını‘Erdoğan’ın mahkemeleri’ olarak tanımlıyor. Ve siz buna karşı çıkıyorsunuz, öyle değil mi?

Tekrar söylüyorum… Erdoğan, bürokrasi içerisinde kendisine hala bir kadro kuramadı. Bu nedenle de Avrasyacıların kadrolarına muhtaç durumda. Bana göre bugün hakim ve savcılık içinde AKP üzerinden başvuranlar, AKP’li değil. Ya da en azından parti militanı değil. Bugün geldiğimiz noktada dönüp yargıya baktığımda birilerinin Türkiye’nin ayağına çelme taktığını görüyorum. Ve bu çelme Erdoğan’ın dediği gibi dış mihraklar tarafından değil, kendisinin, yerli milli olarak gördüğü insanlar tarafından takılıyor. Ben bunu FETÖ olayına çok benzetiyorum. Bence Erdoğan, ikinci bir aldanmanın eşiğinde.

‘Devletçilik’ kavramını çıkardığımızda, Avrasyacı olarak tanımlanan grupla Erdoğan’ın dünya görüşleri arasında farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bugün yargıyı ele geçirmeye çalıştığını söylediğiniz bu grup için Erdoğan, bir tehlike değil mi?

Tabii ki öyle. Yarın öbür gün bu adamlar, Erdoğan’ı ve AKP’lileri de yargılar. Bence AKP iktidarı şu an sağlam bir zemin üzerinde oturmuyor.

Büyükada yargılamasında Almanya vatandaşı Peter Frank Steudtner ile İsveç vatandaşı Ali Ghravi’ye, keza Almanya vatandaşı gazeteci Deniz Yücel’e tahliyelerinin ardından ülkelerine dönme izin verilmişti. Ancak ABD’li pastör Andrew Brunson’da süreç ev hapsiyle devam ediyor. Yargının bu kararında da bir gariplik olduğunu düşünüyor musunuz?

Az önce söylediğim gibi bu da bir ‘Rus uçağı’ hikayesidir. Brunson’ın ev hapsinde yargılanması, doğrudan Erdoğan’a zarar vermek için alınmış kasıtlı bir karardır. ABD ile olan ilişkileri daha fazla baltalamak için alınmış bir karardır. Ötesinde bir şey söylemeye gerek bile yok. İktidar medyasında Brunson’ın ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu yazanlar, pompalayanlar da var. Yani bu şu anlama geliyor: “Bu adama mutlaka hapis cezası verin.” Gerçekten şaşırıyorum.

Bugünkü tabloyu FETÖ yargısına benzetiyorsunuz. Ancak bugün Gülen Cemaati mensubu yargıç ve savcıların bir kısmının firarı, bir kısmının da tutuklu olduğunu biliyoruz. Bu durum, sizin tabirinizle ‘yargıda oyun oynayanlar’ açısından bir örnek teşkil etmiyor mu?

Ben duruşmalarımdaki savunmalarımda hep söylüyorum… “Sizin bulunduğunuz yerde, hepi topu iki, üç yıl önceki yargıçların çoğu firari ya da tutuklu. Kararlarınızı bu gerçeği unutmadan verin” diyorum. Hukuktan ayrıldığınız vakit yarın başınıza ne geleceğini bilemezsiniz. O gün Cemaatçiler iktidar ortağıydı, bugünse Avrasyacılar. Erdoğan çıkıp bir kez daha “Yanıldım”derse bugün bu kararları veren hakim ve savcıları kim kurtaracak?

Hukukun bugün geldiği noktanın sürdürülebilir olmadığını mı söylüyorsunuz yani?

Çok değil bir, iki yıl önce Şanghay Beşlisi’nden, Ruble ile ticaret yapmaktan bahsediyordu Erdoğan. Bugün nerede? Avrupa’da dolaşıyor. Kendisi de anladı bunun bir çözüm olmadığını. Türkiye, yurttaşlarının kendi ülkelerinde güvenle yaşayabilecekleri bir yer haline gelip Avrupa için hazmedilebilir bir yer olmazsa bu iş yürümez. Hoş, Erdoğan yüzünü Batı’ya dönmek yerine yalnızca İran ve Rusya ile dostluk yapacaksa bu durumu sürdürür elbette. Aklın yolu bir.

Altanların davasında karar bekliyorsunuz. Sizce mahkemenin kararı ne yönde olacak?

Bilmiyorum. AYM, “Gözaltına alınmalarını dahi gerektirecek somut bir delil yok” diyor, ağır ceza mahkemesiyse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyor. Yuh! Bu ülkede hukuk olsaydı, rahatlıkla tahmin yürütebilirdim. Ancak şu an hukuki bir düzlemde olmadığımızdan tek bir şey dahi söyleyemiyorum.