Sözcü gazetesi çalışanlarından Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’un tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Sözcü gazetesi avukatı Celal Ülgen, “İki masum gazetecinin tutukluluğu vicdanları kanatmıyorsa toplum olarak hepimiz suçluyuz. Burak Akbay ile FETÖ’yü bir arada anmak yakışmıyor” dedi
Sözcü'ye 19 Mayıs'ta yapılan operasyonla tutuklanan gazete çalışanları Mediha Olgun ve Gökmen Ulu hakkında verilen itiraz dilekçesi hafta içinde değerlendirilecek. Tutukluluğun sonlandırılması için verilen itiraz dilekçesinde Olgun ve Ulu'nun hukuka aykırı bir şekilde cezaevine gönderildiği vurgulandı. Sözcü gazetesinden Can Özçelik’e konuşan gazetenin avukatı Celal Ülgen, müvekkillerinin tahliye edilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“HSK da pay sahibi”
Sözcü kumpası, uzaktan fitillenen bir bomba gibi yandaş yazarların ve FETÖ'cü eskilerinin alevlendirmeleriyle etkisini sürdürüyor. Sadece yalın ve nesnel gazetecilik yapan, kimseye yaslanmayan, kimseden emir almayan iki masum gazetecinin Ramazan Bayramı'ndan sonra Kurban Bayramı'nı da tutuklu geçirmesi hâlâ vicdanları kanatmıyorsa burada suçu salt nasırlaşmış vicdanlarda aramak sorumluluğu üzerimizden atmak anlamına gelmektedir. Burada hepimiz suçluyuz aslında toplum olarak. Yalnız biz değil bu çığlığı duymak istemeyen yargının bütün unsurları da, HSK da bu suçlulukta pay sahibidir.
“Duyun sesimizi”
Sözcü'ye ve hatta onun sahibi Burak Akbay'a, gazetenin yayın politikası ve iktidara karşı sert eleştirileri yüzünden yapılacak operasyonun bir parçası ve malzemesi için iki genç gazetecinin tutuklu bulunması iktidarı, Başbakanı, Adalet Bakanı'nı ve hatta Cumhurbaşkanı'nı hiç mi ilgilendirmiyor? Siz Balyoz ve Ergenekon, Odatv, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi kumpas davaları sürecinde de bize kulaklarınızı tıkamıştınız. Ne oldu? Mahcubiyetinizi gizlemek zorunda kaldınız.
Bugün artık duyun bizi, duyun sesimizi: Burak Akbay ile FETÖ'yü bir arada anmak yakışmıyor. Bugün bile bir benzerlikler tablosu yapın ne kadar ortak noktanız olduğunu göreceksiniz. Şaşırmayın. Sadece aynı yollarda yürümek ve aynı yağmurda ıslanmak değil kumpas geleneği ve yargıda haksız tutuklama furyası bu benzerliklerdendir.
“Utanıyorum”
Gökmen Ulu ve Mediha Olgun iki bayramı demir parmaklıklar arasında geçirdi. Bir hukukçu olarak bu durumdan utanıyorum. Hakkın ve hukukun sesini yeterince duyuramadığımız için, Gökmen ve Mediha'nın yakınlarına hukuki bir süreç ve sonuç veremediğimiz için utanıyorum.
Balyoz davası sırasında mesleğimi yapmayı askıya aldığımı belirtmiştim. Bu konu medyada yer almıştı. Bu kez bu koşullarda avukatlık yapabilir miyim sorguluyorum. Bu denli basit, bu denli herkes tarafından çıplak gözle bile görülen bir masumiyeti yargıçlara ve savcılara anlatamıyor olmanın bir yaptırımı olmalı.