Yaşam

Avrupa'daki Türkçe adına büyük kayıp

Milliyet ve Fanatik gazeteleri Avrupa'daki baskılarına bugünden itibaren son verdiğini açıkladı.

08 Mayıs 2010 03:00



T24 - Gürsel Köksal - ...Frankfurt / Avrupa'daki Medya




Milliyet ve Fanatik gazetelerinin Avrupa baskılarına son verildi



Avrupa'daki Türkçe medyanın kan kaybı devam ediyor.
 
7 Mayıs 2010, Avrupa'daki Türkçe medya açısından ağır bir yenilginin tarihi oldu.

Bugün Milliyet ve Fanatik gazetelerinin Avrupa baskılarına son verildi.

Ve bugün itibarıyla çok sayıda meslektaşımız işini yitirdi.

Milliyet ve Fanatik'in Avrupa'daki yayın hayatına son verilmesiyle, büyük kısmı ağırlıkla Avrupa baskıları için çalışan 20'ye yakın meslektaşımızın da işine son verildi.

Avrupa'da yaklaşık 40 yıldır, Avrupa'ya özgü özel sayfalarıyla yayınlanan Milliyet ve Türkiye'de ilk çıktığı günden beri, yaklaşık 15 yıldır Avrupa'da da yayınlanan Fanatik, 8 Mayıs 2010 tarihinde son olarak bayilerde satışa sunulacak. Ve ondan sonra artık Avrupa'da basılmayacaklar, dağıtılmayacaklar.

Milliyet, bu durumu okurlarına şöyle duyurdu:

„Değerli okurlarımız;

40 yıla yakın süredir hayatın her alanında Avrupalı okurlarının yanında olan Milliyet, teknolojik ve demografik gelişmelerin oluşturduğu yeni şartlar nedeniyle 8 Mayıs 2010 tarihinden itibaren Avrupa’daki baskılarını sona erdirme kararı aldı.

Basılı gazeteye göre her an güncellenme imkanı bulunan ve çok daha geniş içerik sunabilen milliyet.com.tr haber portalımızla, Avrupalı okurlarımıza yine aynı şevk ve dostukla hizmet etmeyi sürdüreceğiz.

2 milyona yakın günlük ziyaretçi sayısıyla Türkiye ve Avrupa’nın en büyük haber portalları arasında yer alan milliyet.com.tr; gündemi, politik ve ekonomik gelişmeleri, Türk basınının en iyi yazar kadrosunun günlük yorumlarını, Türkiye ve Avrupa ligleriyle birlikte tüm spor dallarındaki gelişmeleri, kültür-sanat ve magazin haberlerini, ayrıntılı TV programlarını ve merak edilen pek çok konuyu okurlarına anında ulaştırıyor. Üstelik ücretsiz ve arşivlere kolayca ulaşım imkanıyla…

Bugüne kadar iyi ve kötü günlerde bizimle birlikte olan, gazetemize güven duyan okurlarımıza şükranlarımızı sunarız.“

Fanatik'ten yapılan açıklama ise şöyle:

“Değerli okurlarımız,

Yayın hayatına başladığından beri Avrupa'daki okurlarıyla da el ele yürüyen gazeteniz Fanatik, 8 Mayıs 2010 tarihi itibarı ile Türkiye dışındaki baskılarını sona erdirme kararı aldı.

Gelişen teknolojiler sayesinde internet üzerinden kolayca erişebileceğiniz Fanatik markası, bugünden sonra da gazete olarak olmasa bile elektronik ortamda sizlere en doğru haberleri sunmaya devam edip, Türk ve dünya sporunda yaşanan tüm gelişmeleri evinize, iş yerinize daha doğrusu internete erişebildiğiniz her yere getirmeyi sürdürecek.

Bugüne kadar bizlere olan desteğiniz için sizlere teşekkür eder, yanımızda olduğunuz için şükranlarımızı sunarız.”

Açıklamalarda bu gazetelerin internet ortamında erişilebilir olacağı vurgulanıyor. Ancak bu durum  Avrupa'daki Türkçe medyanın, Türkçe ileşimin bugünü ve yarını açısından alınan darbenin tahribatını azaltmıyor.

Girişte vurgulandığı gibi Avrupa'daki Türkçe medyanın kan kaybı sürüyor.

Bu kararla son yıllarda kapatılan, yayın hayatına son verilen, sınırlanan Türkçe medya organlarına iki gazete daha katılmış oldu.

Ama herşeyden önce çok sayıda meslektaşımız işsiz kaldı. Avrupa'da Türkçe medya için gazetecilik yaparak yaşamını sürdürebilen gazetecilerin sayısı daha da azalmış durumda.  Bugün işlerini yitiren meslektaşlarımız arasında Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) üyesi ve kurucuları da yer alıyor. Böylece ATGB'nin ve Avrupa'daki Türk gazetecilerin örgütlenme, örgütlerini geliştirme çabaları da ağır bir darbe almış bulunuyor.

İşini yitiren meslektaşlarımızla, üyelerimizle dayanışma içinde olmak, bu dayanışmanın sözde kalmaması için çaba göstermek ATGB'nin görevidir, kuruluş amacıdır...

Önümüzdeki günler bu görevi yerine getirme çabalara tanık olmalıdır...

Ve bu arada elbette yılların gazetecilerini işsiz bırakabilen, yıllardır yayınlanan gazetelerin yayınlarına son verebilen kararlar da sorgulanmalıdır.

Elbette bu kararlara yol açan koşullar da...

Tüm olumsuzluklar, ağır ekonomik kriz, teknolojik gelişmelerin medyadaki yıkıcı etkileri, devletin, siyasi ve ekonomik güç odaklarının medyayı kontrol altına alma çabaları, haksız vergi cezaları sorgulanmalıdır.....

Avrupa'daki Türkçe medyaya ilginin azalması, Türkçe gazetelerin büyük sayıda okur kaybetmesinin nedenleri de sorgulanmalıdır.

Avrupa'da Türkçe'ye ilginin azalmasının nedenleri de...

...

Avrupa'daki Türkçe iletişimin geleceği açısından ağır darbe aldık.

Artık Avrupa'da iki Türkçe günlük gazete daha olmayacak...

Geçen yıl da bir gazetenin yayınına son verilmişti. Evrensel, 30 Eylül 2009'dan bu yana Avrupa'da yayınlanmıyor.

Ondan önceki yıl da benzer bir durum yaşanmıştı. İlgilenenler hatırlayacaktır, 29 Ağustos 2008'de Cumhuriyet – Hafta'nın yayınına ara verildiği açıklanmıştı. Bu “ara verme durumu” halen sürüyor.

Bu süre içinde başta Berlin'de RBB (Berlin Brandenburg Radyo Televizyon Kurumu), Frankfurt'ta HR (Hessen Radyo Televizyon Kurumu), Paris'te RFI (Radio France International) olmak üzere çeşitli kurumlar da Türkçe radyo yayınlarına son verdiler, Türkçe yayınları hazırlayan ekiplerini dağıttılar..

Bunlar Türkçe iletişimin sorun olarak algılandığı bir dönemde yaşanıyor.. Bilindiği gibi son yıllarda Türkçe ileşitim, Türklerin yaşadıkları Avrupa ülkelerine entegrasyonlarının önünde engel olarak görülüyor. Öğretilmesi, gelişip yaygınlaşması desteklenmiyor, aksine köstekleniyor. Hatırlanacaktır okulda, çocuk yuvasında Türkçe konuşmanın yasaklandığı, bu yasakların resmen savunulduğu, övüldüğü, teşvik edildiği durumlar bile yaşandı. 

Avrupa'daki Türkçe kan kaybediyor.

Avrupa'daki Türkçe'yi, bir iletişim dili olarak tehlikeyle karşı karşıya.

Türkçe'nin güçlü ve uzun soluklu bir direniş göstermesi gerekiyor.

Türkçe'yi önemseyen ve geleceğine destek verme sorumluluğu duyan herkes, her kurum bu direnişte yerini almalı.

Türkçe medyanın yaşaması da bu direnişe bağlı...

Bu direniş, Türklerin göçmen olarak yaşadığı toplumlara entegrasyonuyla güçlenebilir. Bu direniş çağrısı, Türklerin, yaşadıkları ülkelerin dillerini öğrenmeleri ve yaygın olarak kullanmaları gereğine karşı değildir. Elbette Türkler, örneğin Almanya'daki Türkler, Almanca'yı öğrenmelidir, kullanmalıdır. Ancak böylece toplumsal yaşama daha eşit, daha aktif ve daha insanca katılabilirler. Ama göçmenlerin yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmesi ne kadar gerekli ve önemliyse, ana dillerini kullanmaları, bilmiyorlarsa öğrenmeleri ve genç kuşaklara öğretmeleri de önemlidir, gereklidir... İnsana yakışan entegrasyon projeleri bu gerekliliği de içermelidir.

Biri diğerinden daha az önemli, daha az gerekli değildir.

Şu anda Türkçe geriliyor, geriletiliyor, darbe alıyor...

O nedenle “inadına Türkçe” diyoruz...

Bu direnişi, “bilgiyi araştırma, edinme ve yayma” hakkını bir görev olarak benimseyen basın yayın organları ve gazetecilerin direnişiyle birleştirmek inadıyla...