Medya

"Avrupa medyasında 'Nazi' söylemine kadar, Türkiye'ye hak veriliyordu"

"Türk siyasetçiler, oy kaygısıyla gerilimi tırmandırdı"

13 Mart 2017 11:43

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan diplomatik krize ilişkin olarak "Hollanda da dahil Avrupa medyası, Türk yetkililer Avrupalılara ‘faşist’ ve ‘Nazi’ gibi benzetmeleri yapıp, 'zorla geliriz' tavrı sergileyinceye dek Hollanda’yı ve Almanya’yı eleştiriyordu. Bültenlerde Türkiye’ye hak veriliyordu" dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Almanya'daki toplantılarına izin verilememesini şu sözlerle eleştirmişti:

"Ey Almanya sizin demokrasiyle uzaktan yakından alakanız yok. Sizin uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil. Bize demokrasi dersi vereceksiniz, gelince orada Türk Bakanı konuşturmayacaksınız. Bunları uluslararası toplu olarak dile getireceğiz. Dünyaya rezil rüsva edeceğiz." 

Deniz Zeyrek'in "Bir ırkçının ipiyle kuyuya inmek" başlığıyla yayımlanan (13 Mart 2017)  yazısı şöyle:

Hollanda, 13 milyon nüfuslu bir ülke. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) 2013 yılı verilerine göre, Hollanda’da 395.302 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşıyor. Bu sayının an itibariyle 500 bini geçtiği tahmin ediliyor.

Avrupa’nın genelinde ve ABD’de son dönemde yayılan yabancı ve Müslüman karşıtlığı, Hollanda’da da etkili.

Kıta Avrupa’sının 20. yüzyılın ortasında büyük bedeller ödeyerek kurtulduğunu sandığımız bu rüzgâr, Avrupa’da ortaya çıkan popülist siyaset arenasında “Vatansever Baharı” nidalarıyla estiriliyor. Terör saldırıları, göç, işsizlik, ekonomik durağanlık gibi faktörleri ülkedeki yabancılara ve Müslümanlara bağlayan ırkçı siyasetçiler prim yapıyor.

Hollanda’da ırkçı söylemlerin en önemli adresi Özgürlükler Partisi ve lideri Geert Wilders yelkenini bu rüzgârla doldurmuş vaziyette. Wilders, ülkesinde Müslüman sayısını sınırlı tutma, Kuran’ı yasaklama, cami ve mülteci merkezlerini kapatma, Hollanda’yı Avrupa Birliği’nden çıkarma gibi akıldışı vaatlerle siyaset yapıyor. Ne yazık ki bu söylemlerle de 15 Mart seçimleri öncesinde toplumda karşılık buluyor.

İktidardaki Liberal Parti ve genel başkanı Başbakan Mark Rutte de Wilders’in popülist, ırkçı söylemine dört elle sarılıyor. Gazetelere ‘Kurallara uymuyorsan ülkeyi terk et’ diye 
ilan veriyor, Türkiye’deki referandumla ilgili Hollanda’da miting yapmasını yasaklıyor vs...

* * * 

Avusturya’da, Almanya’da ve nihayetinde Hollanda’da gördüğümüz “Türk siyasetçileri konuşturmama kampanyası”,  Avrupa’daki “Vatansever Baharı!”nın eseri.   

Bu ülkelerin yöneticileri, Türkiye’nin yöneticilerinin kendi topraklarında yapacağı her türlü etkinliğin, oylarını düşüreceğine inanıyor.  

Avrupalı siyasetçiler, ülkelerinde hem milliyetçi ve ırkçıların hem de Türkiye’de hak ihlalleri yaşandığını düşünen liberal, yeşil ve sosyal demokrat seçmenlerin Türk yöneticilere tepkili olduğunun farkında. Bu nedenle de onların oyuna sırt çevirmektense toplantı ve ifade özgürlüğü gibi demokratik değerlere sırt çeviriyorlar. Türk siyasetçilerin ülkelerindeki etkinliklerine olmadık engeller çıkarıyorlar.  

* * *

Hollanda’nın ilk elçisi Cornelis Haga 1612’de İstanbul’a atanmış, Sultan 
I. Ahmed’e güven mektubunu sunmuştu. Yahya Karaca Paşa da 1859’da ilk Osmanlı elçisi olarak Lahey’e gitmişti.

İlk temasın üzerinden 403 yıl geçmiş ama çok geriye gitmeye gerek yok.

2012 yılında, Hollanda’da muhteşem ağırlanan 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Hollanda hava sahasına girdiğinde, kendi uçağına eşlik eden Hollanda jetlerinin fotoğrafını, kendisine yapılmış jest olarak görüp Twitter hesabında paylaşmıştı.

Aynı yıl Hollanda Kraliçesi Beatrixde iadeiziyaret gerçekleştirmişti.

Hollanda, 2013’te Türkiye’ye destek için İncirlik’e Patriot bataryası göndermişti.

Sadece AK Parti iktidarı döneminde Hollandalı şirketler Türkiye’ye 20 milyar dolardan fazla yatırım yapmıştı. Geçen hafta büyük bir enerji şirketini Hollandalı bir şirketin aldığı açıklandı.

* * *

Normal şartlar altında bu kadar olumlu unsurların ve potansiyelin olduğu ikili ilişkiler, bir ırkçının ve popülizmin ipiyle kuyuya inen Hollanda siyasetinin basiretsizliği yüzünden kopma noktasına geldi.

Demokrasinin teminatı olan sandığın, demokratik değerlerin ihlal edilmesi için gerekçe yapılması tuhaf bir ironi olsa gerek!

* * * 

Bu arada Hollanda da dahil Avrupa medyası, Türk yetkililer Avrupalılara ‘faşist’ ve ‘Nazi’ gibi benzetmeleri yapıp, “zorla geliriz” tavrı sergileyinceye dek Hollanda’yı ve Almanya’yı eleştiriyordu. Bültenlerde Türkiye’ye hak veriliyordu.

Dün baktım, Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın karşılaştığı çirkinliklere rağmen Türkiye’yi eleştirmeye başlamışlardı. Hollanda’daki siyasetçiler gibi Türk siyasetçilerin de oy kaygısıyla gerilimi tırmandırdığı yorumları yapılıyordu.

Dünyanın geçtiği bu kritik dönemde, dış politika üzerindeki sandık geriliminin bir an önce bitmesi bütün taraflar için önemli.