Gündem

Avrupa Konseyi de savcılığa engel olmadı: Osman Kavala ve Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar için 20 yıl hapis istendi

04 Mart 2022 18:17

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen tahliye edilmemesi ve aynı kanıtlarla farklı davalar açılarak cezaevinde tutulması nedeniyle Türkiye’ye Avrupa Konseyi tarafından yaptırım uygulanmasına yönelik süreç devam ederken, Gezi davasında esas hakkındaki mütalaa Türkiye’yi güç durumda bırakacak taleplerle tamamlandı.

Savcılık, Kavala’nın hükümlü hale getirilerek Avrupa Konseyi sürecinin askıda bırakılmanın amaçlandığı yönündeki iddiaları haklı gösterecek biçimde, yüzlerce klasörden oluşan davadaki görüşünü 21 Şubat’taki son duruşmanın ardından 11 gün gibi kısa bir sürede hazırladı. Savcı Edip Şahiner, esas hakkındaki görüşünde, 2013’ten bu yana defalarca davalara konu edilen iddiaları yeniden tekrarladı.

Ancak bu kez Kavala ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırladığı iddia edilen Henry Barkey’in de Gezi eylemleri sürerken hükümeti yıkmayı amaçladığını öne sürdü ve kanıt olarak 2013’te de Türkiye’de temaslarda bulunmasını gösterdi. Savcılık, yurtdışındaki sanıkların dosyalarının ayrılmasını, Kavala ile sanıklardan Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapisle, diğer 7 sanığın ise 20 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti. Savcılık, Kavala’nın tutukluluğunun da devamını istedi.

Savcılık, casusluk suçundan da ayrıca yargılanan Kavala’nın, 15 Temmuz darbesine zemin hazırlamak ve Gezi eylemlerini organize etmek suçlarının, “hükümeti devirmeye kalkışmak” maddesi üzerinden tek suçta birleştirerek, tek ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu.

2013’ten bu yana aynı iddialar

Savcılık, esas hakkındaki görüşünde, daha önce olduğu gibi Gezi eylemlerinin Açık Toplum Vakfı ve kurucusu George Soros tarafından örgütlendiği, Otpor ve Canvas gibi yurtdışındaki oluşumların Türkiye’de harekete geçtiği, bu temasların bir bölümünün oyuncu Mehmet Ali Alabora tarafından kurulduğu, Kavala’nın ise hem Gezi hem de 15 Temmuz sürecinde hükümeti devirmeyi amaçladığı tezlerini tekrarladı.

Evrensel kültür ve tüketim toplumu oluşturma suçu

Mütalaada, Soros için şunlar kaydedildi: “Uluslararası spekülatör George Soros’un kurduğu ve günümüzde 70’ten fazla ülkede faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü ve bileşenlerinin temel yöntemleri, seçilmiş hükümeti devirmek veya bir karara zorlamak için alışılagelmiş terörist faaliyetler yerine, kendilerini legalize ederek örgütledikleri kitlelerin başkaldırılarıyla amaçlarına ulaşmaktır. Temel dayanak noktaları farklı duyarlılıklar oluşturarak toplumların dönüştürülmelerini, bunun sonucu olarak da dünya üzerindeki farklı kültürlerin yozlaştırılarak kendilerinin kontrol altında tutabildikleri evrensel kültüre sahip topluluklar yetiştirilmesini sağlamaktır. Bu sayede hem legal görünüm altında istedikleri zaman harekete geçirebilecekleri gençler yetiştirebilecek, hem de avuçlarının içinde tuttukları kapital sistemi kendi çıkarları doğrultusunda devam ettirecek evrensel bir tüketim topluluğu oluşturabileceklerdir.

Çocuk istismarı, kadına şiddet, çevre, ifade özgürlüğü duyarlılığı suçu

Mütalaada, Açık Toplum Vakfı’yla bağlantılı Osman Kavala’nın da kadın hakları, çocuk istismarı, kadına şiddet, azınlıkların asimilasyonu, ifade özgürlüğü, çevre duyarlılığı gibi son derece masumane konularda toplumun çeşitli kesimlerinde direnç noktaları oluşturarak, bu projeler için bir araya gelecek insanlara ortam hazırladığı, istedikleri zaman

da herkesin derdinin aynı olduğu, özgürlüklerin önündeki engelin mevcut iktidar olduğu ve iktidarın değiştirilmesi gerektiği savıyla birbirinden bağımsız bu toplulukları istedikleri her yönetime karşı kışkırtabildikleri ve böylelikle amaçlarına engel gördükleri tüm yönetimleri kitlesel kalkışmalarla saf dışı bırakmayı denedikleri anlaşılmıştır” denildi.

“Kürt ve Ermeniler’e ağırlık veriyor”

Mütalaada bu görüşe kanıt olarak da “Nitekim Mehmet Osman Kavala’nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir. Kavala, 2001-2006 yılları arasında, uluslararası spekülatör George Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsü'nün Danışma Kurulu üyeliğini yapmış, 2001 yılında Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Temsilciliği’nin kurulmasını sağlamıştır. 19 Haziran 2008 tarihinde yine Kavala’nın 4 kişilik kurucu mütevelli heyetinde yer aldığı Açık Toplum Vakfı kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır” görüşü gösterildi.

Mütalaada, “Açık Toplum Vakfı kendi emellerine hizmet edecek tüm STK’ları legal görünüm altında fonlarken, Anadolu Kültür A.Ş. faaliyetlerini daha ziyade Kürt ve Ermeni kökenli vatandaşlarımız üzerine yoğunlaştırmıştır” denildi.

“Gezi’yi Açık Toplum Enstitüsü organize etti”

Mütalaada, Gezi eylemlerinin Açık Toplum Enstitüsü tarafından organize edildiği belirtilerek, şöyle denildi:

“Açık Toplum Enstitüsü’nün ülkemizdeki temsilciliği olan Açık Toplum Vakfı üzerinden Gezi Kalkışması’nı organize ettiği, Gezi Kalkışması ile ilgili süreçlerin dönemin Açık Toplum Vakfı Genel Müdürü sanık Gökçe Tüylüoğlu tarafından George Soros’a zaman zaman yüz yüze aktarıldığı, Soros’un kalkışmanın yayılması ve yurtdışı desteğin sağlanması maksadıyla özellikle Avrupa’daki kuruluşlarına talimatlar verdiği, kalkışmanın Kavala tarafından koordine edildiği, Kavala’nın özellikle Taksim Platformu, Taksim Dayanışması ve kalkışmanın ilerleyen süreçlerinde yaygın hale getirilen Forumlar Koordinasyonu üzerinde büyük etkisinin olduğu, buralarda resmi olarak üyeliği bulunmasa da alınan kararların Kavala’ya danışılmadan alınmadığı, tüm uluslararası girişimlerin Kavala üzerinden kurulduğu, Gezi Kalkışması’na katılan eylemcilerin ihtiyaçlarının Kavala tarafından giderildiği, gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında kalkışmaya olan ilgiyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik baskıları artırmak maksadıyla belgesel, film, sergi gibi her türlü görsel yayın yöntemlerinin kullanılması ile yeni medya yapılanması kurulması çalışmalarının Kavala’nın organizesinde gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.”

Otpor, Canvas ve Gezi

Mütalaada, Türkiye ziyaretleri ile Gezi eylemleri arasında bağ kurulamayan Otpor ve Canvas yöneticilerinin faaliyetleri konusunda yeni iddialarda bulunuldu. Bu iki yabancı grubun, Gezi’den önce sanık Taksim Dayanışma ve Taksim Platformu ile bağlantı kurmaya çalıştığı, Soros’la defalarca yüz yüze iletişim kuran Açık Toplum Vakfı Genel Müdürü Gökçe Tüylüoğlu’nun da Gezi’den kısa süre önce Taksim Dayanışması’nın etkili isimlerinden sanık Can ATALAY ile irtibat kurmaya başladığı öne sürüldü.

Ancak tüm bu iddialara, 2013’te, firari savcılar tarafından başlatılan soruşturmada toplanan kanıtlar ve telefon dinlemeleri dışında yeni bir kanıt gösterilemedi.

Bu süreçte ABD Büyükelçiliği’nin, Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Şefi Jean-Christophe Filori ve 2006-2011 yıllarında Avrupa Birliği Türkiye Temsilciliği yapan Marc Pierini’nin yaptığı açıklamaların da sıkı ilişkileri bulunan sanıklardan kaynaklandığı öne sürüldü.

Uluslararası kampanya da suç

İddianamede, uluslararası kampanyalarla yasaklanması istenen biber gazı karşıtı legal kampanyalar suç olarak gösterilerek, “Kavala’nın kolluk kuvvetleri tarafından şiddet eylemlerinin bastırılması amacıyla kullanılan biber gazının Türkiye’ye satışına ambargo konulması için çeşitli uluslararası girişimlerde bulunduğu da tespit edilmiştir” denildi. Bu konudaki kampanyaların legal ve kamuoyuna açık olduğundan ise bahsedilmedi.

Bu süreçte sanıkların elçiliklerle Taksim konusunda yaptıkları görüşmeler de şüpheli eylemler olarak gösterildi.

Çekilmeyen filmle “video işgal grubu”

İddianamede, daha önce belgesel çekilmediği ortaya çıkmış olmasına rağmen, eylemcilerin durmadan fotoğraf ve video çekimleri yaptıkları, bu çekimleri sistemli hale getirmek için

“Videoccupy (Video İşgal)” isimli bir çalışma grubu kurdukları, kalkışma süresince farklı kaynaklardan temin edilen görüntü ve videoların bu grup tarafından toplandığı, sanıkların Gezi Kalkışması ile ilgili hazırlayacakları film, belgesel ve düzenleyecekleri sergi faaliyetlerinde bu grubun temin ettiği görselleri kullandıkları öne sürüldü. Bu grubun da Kavala tarafından sanık Çiğdem Mater aracılığıyla kontrol edildiği iddia edildi.

Yeni medya yapılanması suçu

Mütalaada, Kavala’nın bir kısım medya mensupları ile irtibata geçerek yeni bir medya yapılanması içerisine girmeye çalıştığı belirtilerek, bu iddia da suç sayıldı. Medyanın yeni Gezi eylemleri organize etmek için kurulmak istenildiği öne sürülerek Kavala’nın yeni medya yapılanması fikrinden önce sanık Can Dündar ile irtibatı yokken sonradan yoğun irtibata geçtiği kaydedildi.

Baz istasyonu buluşmaya kanıt gösterildi

Kavala ile ABD’li Henry Barkey arasında yoğun temas bulunduğu iddiasına da önceden olduğu gibi aynı baz istasyonundan telefonlarının sinyal vermesi kanıt gösterildi.

İddianamede, Barkey’in, Zaman gazetesine kayyım atanmasını her platformda eleştiren bir isim olduğu belirtilerek, bu ismin, 7 Mart 2016’da Türkiye’ye geldiği, Mart ayı boyunca İstanbul’da bulunduğu anlatıldı. Bu süreçte Kavala ile telefonlarının aynı baz istasyonundan çok sayıda sinyal aldığı belirtilerek, baz istasyonu sinyallerinin görüştüklerinin kanıtı olduğu kaydedildi.

Kavala’nın bir kez restoranda karşılaştıkları, kısaca birkaç kez konuştukları açıklamalarına rağmen, mütalaada, bu temaslar için “bir araya gelerek aynı mahalde bulundukları tespit edilmiştir. Ayrıca sanık Mehmet Osman Kavala’nın, darbe girişiminde hemen sonra 18 Temmuz 2016 tarihinde sanık Henri J. Barkey ve Splendid Otel’deki toplantıya katılan Sylvia Tiryaki, Marwa Daoudy ile Beyoğlu İlçesi’ndeki Karaköy Lokantası’nda akşam yemeğinde görüştükleri, sonrasında da şüpheli Henri J. Barkey’in yurtdışına çıktığı tespit edilmiştir” denildi.

Casusluk kalktı, hükümeti devirme kaldı

Mütalaada, Kavala’nın Gezi eylemlerini yönettiği belirtilerek, “Gezi kalkışmasının başarısız olması akabinde ise sanık Mehmet Osman Kavala'nın sanık Henry Jack Barkey ile Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş hükümetini yıkmaya yönelik yasadışı faaliyetlerine devam ederek 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırladıkları tespit edilmiştir” denildi.

Taksim Dayanışması’ndan Mücella Yapıcı için de “bir plan ve senaryo dahilinde yürütülen kalkışma hareketinin başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesi kapsamında faaliyetlerinin bulunduğu, kalkışma sürecinde yaptıkları provokatif paylaşımlar ve eylem çağrıları ile eylemcileri galeyana getirerek şiddet olaylarının tırmanmasına zemin hazırlayan Taksim Dayanışması’nın sekreterliğini yaptığı ve bu paylaşımların yapıldığı “Taksim Dayanışması / @taksimdayanisma” isimli Twitter hesabının yönetilmesinden, basın açıklamalarının hazırlanmasından sorumlu olduğu tespit edilmiştir” ifadesi kullanıldı.

Mütalaada, Kavala hakkında daha önce tahliye olduğu suçlamalar ve yargılandığı davalanar sıralanarak, hakkındaki davanın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, Anayasal Düzeni Değiştirmeye Teşebbüs ve Siyasal veya Askeri Casusluk” suçlarından açıldığı anımsatıldı.

Mütalaada, “Gezi Kalkışması ve devam eden süreçteki eylemlerinin aynı suçun işlenmesi kapsamında gerçekleştirilen icra hareketleri olduğu, deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde gerçekleştirmiş olduğu eylemlerin nihai amacının Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş hükümetinin ortadan kaldırılması olduğu, bu haliyle sanığın eylemlerinin TCK'nun 312. Maddesinde düzenlenen Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçuna sebebiyet verdiği anlaşılmıştır” denildi.

Kavala’nın sadece bu suçtan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi.

Mütalaada, Yapıcı için de aynı suçtan aynı ceza talep edildi.

20’şer yıl hapis

İddianamede, Çarşı davası dosyasının bu dosyadan ayrıldığı anımsatıldı. Gezi davasının yurtdışında bulunan 9 sanığı, Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın da ayrılması talep edildi.

Mütalaada, davanın diğer 6 sanığı Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'nin ise “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu yardım eden sıfatıyla işledikleri gerekçesiyle 20’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi.