T24 Dış Haberler
ABD merkezli Financial Times gazetesinde yer alan bir haberde, ABD ekonomisinin AB veya İngiltere’den çok daha zengin olduğu ve aradaki farkın giderek açıldığı yazıldı. Bu durumun gelecekte göreceli yaşam standartlarının çok ötesinde bir etkiye sahip olacağı yorumu yapılırken Avrupa ülkelerinin teknoloji, enerji, sermaye ve askeri güvenlik için Birleşik Devletler’e olan bağımlılığının AB'nin ileride gündeme gelebilecek herhangi bir bağımsızlık arzusunu giderek zayıflattığı belirtildi.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Jeremy Shapiro ve Jana Puglierin, yayınladıkları politika bülteninde ABD eski Başkanı Donald Trump zamanında AB’nin geleceğinin çok farklı göründüğü yorumuna yer verdi. Trump zamanında ABD dış politikasının Çin’e odaklanması ve Trump’ın Rusya ile flört etmesini Avrupa’yı yalnız bırakmakla tehdit etmek olarak yorumlayan uzmanlar, bu süreçte Avrupalı politikacıların Amerikalı müttefiklerinden bağımsızlıklarını tesis etmek için egemenlik ve özerklik vurgusu yapmaya başladıklarını hatırlattı.
Shapiro ve Puglierin’in verilerine göre, 2008 yılında AB’nin Gayri Safi Hasıla’sı 16,2 trilyon dolara karşılık gelirken ABD’de bu 14,7 trilyon dolar kadardı. Ancak küresel mali krizden bu yana Avrupa Birliği’nin ekonomisi ABD kadar ivmeli bir büyüme sergileyemedi. 2022 yılına gelindiğinde ABD ekonomisi 25 trilyon dolara ulaşırken, AB ve İngiltere toplamı 19,8 trilyona ulaştı. İngiltere hariç tutulduğunda, ABD’nin ekonomisinin Avrupa Birliği’nin yarısından daha büyük olduğu belirtildi.
Bu verilerde önemli rol oynayan teknoloji sektörüne bakıldığında Avrupa teknoloji dünyasına Amazon, Microsoft, Google ve Apple gibi ABD firmalarının hakim olduğu ifade edildi. Piyasa değerine göre sıralandığına göre ilk 20 teknoloji firması arasında yalnızca iki Avrupalı şirketin olduğu, Avrupa devlerinin genellikle Amerikan şirketleri tarafından satın alındığı belirtildi. Örnek olarak Skype’ın 2011 yılında Microsoft tarafından, yapay zeka firması DeepMind’ın ise 2014 yılında Google tarafından satın alınması gösterildi. Yapay zeka geliştirilmesi alanında da Amerikan ve Çin firmalarının egemen olmasının beklendiği ifade edildi.
Haberde 1990 yılında Avrupa’nın dünyadaki yarı iletkenlerin yüzde 44'ünü ürettiği, bu rakamın şu anda yüzde 9; Amerika için ise yüzde 12 olduğu yazıldı. Hem AB hem de ABD kendi kapasitelerini arttırmak için acele ederken ABD'de 2025 yılına kadar 14 yeni yarı iletken tesisinin faaliyete geçmesi beklendiği, Çin ve Tayvan'daki 43 yeni tesise kıyasla Avrupa ve Orta Doğu’nun sadece 10 yeni tesis ekleyeceği ifade edildi.
ABD dolarının dünyanın rezerv para birimi olma statüsünde olması ve ABD’nin piyasaları ürkütmeden hedeflerini finanse edebilmesi olanağı olmasının bunda etkili olduğu belirtildi. Buna karşın AB’nin çok daha küçük bir bütçeye sahip olmasının ve ortak borçlanma politikasına yeni başlamasının onlar açısından işleri zorlaştırdığı yazıldı.
Haber göre, Alman Bankası Deutsche Bank’ın küresel danışma kurulu başkanı Paul Achleitner Avrupa’nın artık “neredeyse tamamen” ABD sermaye piyasalarına bağımlı olduğunu belirtti.
Enerji konusuna gelindiğinde ise Avrupa’nın aksine ABD’de bol ve ucuz yerli enerji kaynaklarının bulunduğu, ABD’nin şu anda dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi olduğu yazıldı. Ukrayna savaşının sonucu olarak ucuz Rus gazının kaybı, Avrupa endüstrisinin enerji için Amerikalı rakiplerine kıyasla üç ya da dört kat daha fazla para ödemesi anlamına geldiği ifade edildi. Daha şimdiden bu durumun Avrupa’da fabrikaların kapanmasına neden olduğu bilgisi paylaşıldı.