Türkiye'nin önde gelen sinema eleştirmeni ve T24 yazarı Atilla Dorsay, 97 yaşında hayatını kaybeden Türk edebiyatının usta isimlerinden Vedat Türkali'nin ölüm haberiyle büyük bir üzüntü içinde olduğunu söyledi. NTV canlı yayınına bağlanan Dorsay, "Gerçi 97 yaşında bir insan ama bir enerji ve neredeyse ölümsüzlüğe kavuşmuş gibiydi. 100 yaşını göreceğini umut ediyorduk ama olmadı" diye konuştu. "Türkiye'nin ilk büyük ve gerçek solcularından biriydi" diyen Dorsay, "Daha 1950'li yıllarda içeri alınıp orada uzun bir süre yatması Türkiye'de solcu olmanın çok ağır bedellerle ödendiği yıllarda en büyük öncülerden biri olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Atilla Dorsay'ın açıklamaları şöyle:
"Hakikaten çok üzüldüğümü belirtmeliyim, şok geçirdim. Gerçi 97 yaşında bir insan ama bir enerji ve neredeyse ölümsüzlüğe kavuşmuş gibiydi. 100 yaşını göreceğini umut ediyorduk ama olmadı.
Türkiye'nin ilk büyük ve gerçek solcularından, daha 1950'li yıllarda içeri alınıp orada uzun bir süre yatması Türkiye'de solcu olmanın çok ağır bedellerle ödendiği yıllarda en büyük öncülerden biri olduğunu gösteriyor. Dünya tarihinde görüldü, Türkiye tarihinde görüldü ama bu şekilde, bu bedellerle başlamak görülmemiştir.
Daha sonra hep o solcu yönünü korudu, çok iyi bir romancı oldu, senaryo yazdı. Önce 1960'larda Atıf Yılmaz'ın 'Dolandırıcılar'ını yazdı. Daha sonra Ertem Göreç'le iş birliği yaptığını söylemek yanlış olmaz. Ve bu arada yönetmenlik de yaptı 65 70'li yıllarda "Korkusuz aşıklar" gibi filmler yönetti. Sonra romancılığa başladı ki maşallah o başlı başına bir olay. Önde bireysel ilişkiler, ihanetler, aşklar ama arka planda tümüyle değişen toplum. Bir gün tek başına, mavi karanlık gibi tüm bu romanlar çeşitli ödüller aldı. Bir gün tek başına zaten bir kuşağı etkiledi. Ben onunla çok iyi dostum, ona kızardım pat diye bir köşede yazardım. Yılmaz Güney'den esinlenmiştir ama onu hiç çekmedi. Hem o dönemden hem o dönemden değildi. Ben bunu eleştirip "Hem o hem o olmayan birini yazıyorsun" demiştim. Bir süre darıldık, tipik aydın darılmaları... Sonra gördük birbirimizi ve kucak açtık. Çok sağlam bir dostluğumuz gelişti her şeye rağmen. Senaryolarına getirdiği güç, edebiyatımız ve sinemamızda anıttır."