“Yakalanan PKK’lıyı helikopterden attılar... Özel harekâtçı polis PKK’lı bir kadının ölüsüne tecavüz etti...” Eski Astsubay Çakan isim, tarih ve yer vererek bunları kitabında yazdı ama, dava ona açıldı
Eski Astsubay Kasım Çakan, Doğu ve Güneydoğu’da görev yaptığı sırada şahit olduğu faili meçhul cinayetleri bir kitapta topladı. Çakan’ın kitabının ihbar kabul edilmesini isteyen yayıncısı Mehdi Tanrıkulu, cinayetlerde adı geçen asker ve polislerin yargılanması için suç duyurusunda bulundu. Ancak Çakan ve yayıncısı Tanrıkulu hakkında dava açıldı.
ASTSUBAYKEN ER OLMAK
• Doğu ve Güneydoğu’da astsubay olarak görev yapan Kasım Çakan, ordudan ihraç edildikten kısa bir süre sonra başına gelen olayları ‘Astsubayken Er Olmak’ adlı kitabında topladı. Çakan kitabında anlattığı olayların ihbar kabul edilerek soruşturmasını isterken İstanbul Başsavcılığı, Çakan ve yayıncısı hakkında ‘terör progpagandası yapmak’ suçundan soruşturma başlattı. Çakan ve Tevn Yayınları’nın sahibi Mehdi Tanrıkulu’nun bu suçtan yargılanmasına devam ediliyor.
SUÇ DUYURUSU
• Yayıncı Mehdi Tanrıkulu, kitapta yazılanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Tanrıkulu, soruşturma başlatılması halinde çok sayıda faili meçhul cinayetin de aydınlatılabileceği gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Tanrıkulu’nun başvurusunda, Çakan’ın kitabında yer şu iddialara yer verdi:
HELİKOPTERDEN ATTILAR
• 1992’nin temmuz ayında, Kars-Kağızman’daki 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu 1. Mekanize Bölüğü’nde yeni görevime başladım. 04.04.1993 günü öğle saatlerinde iki Ağrı Dağı arasında, PKK militanları ile tabura ait askerler arasında çıkan çatışmada yaralı olarak ele geçen aslen Malatyalı, İnönü Üniversitesi 2. sınıftan terk, Doğan isimli militan, Erzurum’a götürülmek üzere çatışmanın ertesi günü bir helikopterle askeri yetkililer tarafından alındı. Fakat hem sivil hem askeri kaynaklardan öğrendim; Doğan çözülmediği için Tendürek Dağı’nda helikopterden atılmış, ölmüştü.
CESEDE TECAVÜZ
• 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu’nda görevliydik. 27 mayıs 1994 günü sabah saat 09.20 civarı askeri yol devriyesine PKK tarafından pusu atıldı. Sekiz asker ve bir astsubay hayatını kaybetti. Bir kadın ve bir erkek PKK’lı da hayatını kaybetmiş ve cesetleri de vadide kalmıştı. Ertesi gün çatışma bölgesine özel harekat birlikleri girdi. Arkasından da bizim askeri birlikler. Yanlarına geldiğimizde, özel harekât polisleri iki ölünün başındaydılar. Erkeğin vücudu isabet eden mermilerle parçalanmış; kadınsa kafasından vurulmuştu. Benim tim yanlarına gittiği zaman büyükçe bir taşın arkasında Adanalı polis Ramazan duruyordu. Bizim Bölük Komutanı Yüzbaşı Mehmet Özpolat sordu; ‘ne yapıyorsun’ diye. Polis Ramazan bağırdı; ‘Gelme Ben ölen teröristi hallediyorum’. Yüzbaşı, “Ne demek, aptal olma, ölüye yapılır mı’ dedi. Yüzbaşı, ‘Olamaz, sizler kafayı yemişsiniz, bu kadar aptallık olmaz’ dedi. Kendimi kaybettim. Ramazan’a küfrettim. Ramazan tabancasını çekerek yüzbaşıya hücum etti. Tam o sırada ben tüfeğin emniyetini açarak havaya doğru iki el ateş ettim.
ER HÜSEYİN’İN ÖLÜMÜ
• Demirköy 3. Hudut Taburu’nda 18.09.1989 tarihinde göreve başladım. Bu birimde Bölük Komutanı Tuncay Baydur’du. Bölükteki askerlerle futbol oynarken Ağrı Doğubeyazıtlı Hüseyin isimli asker maç esnasında Baydur tarafından dövüldü. Aynı gece Hüseyin firar etti, üç gün sonra da cesedi bulundu. “Şırnak’taki görev yerime ise 1993 yılının Nisan ayı başında ulaştım. 7 temmuz 1993 tarihinde sabah saat 10.00 civarı Kayseri Komando Birliği görevden üs alanına döndü. Yanlarında elleri kelepçeli dört köylü vardı. Üs bölgesindeki yer altı sığınaklarında sabaha kadar tutulmuşlardı. 8 temmuz 1993 tarihinde Kayseri Komando Birliği dört köylüyü yanlarına alıp göreve gittiler. 9 temmuzda döndüklerinde genç köylülerden biri yoktu. Diğer üç köylü, bir komando çavuş, iki er, bir asteğmen, hem dövüyor hem getiriyorlardı. Gençlerden birine, diğerinin nerede olduğunu sordum. ‘O teröristlerin yerini söyle’ diye ona yüklendiler. O da ‘bilmiyorum’ dedi. Komando Yüzbaşı Mustafa, ‘açın elini kaçsın’ dedi. ‘O kaçmayınca yirmi mermi sıktılar. Babasının yanında oğlunu kurşuna dizdiler’ dedi. Ertesi sabah geriye kalan diğer üç köylüyü alıp götürdüler ve bir daha geri getirmediler.
Mehdi Tanrıkulu, suç duyurusunda, kitapta isimleri verilen asker ve polislerin ‘birden fazla nitelikli adam öldürme, görevi ihmal, işkence, ölünün maneviyatına hakaret, ordu içerisinde yasadışı silahlı çete kurmak’ suçlarından yargılanma-sını istedi. Tanrıkulu, yapılacak soruşturma ile birçok olayın da aydınlatılabileceğine işaret etti.