Şükran Balkanlı, daha gencecikken tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanan, yatağa mahkûm olan kocası, ünlü futbolcu Sedat Balkanlı’yı büyük bir aşkla 12 yıl yaşattı... Sedat’ını yitirdikten sonra evine girdiğinde ise ağlayarak kocasının yatağına kapandı Şükran Balkanlı, “Böyle olmadı, böyle olmayacaktı” diyerek... Milliyet'ten (3 Mayıs 2009) Şükran Pakkan, yakalandığı ALS hastalığı nedeniyle 12 yıl boyunca felç kalan ve geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Sedat Balkanlı ve yıllarca eşini bir an olsun yalnız bırakmayan Şükran Balkanlı’nın aşklarını kaleme aldı.
Daha gencecikken tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanan, yatağa mahkûm olan kocası Sedat Balkanlı’yı büyük bir aşkla 12 yıl yaşattı... Sedat’ını yitirdikten sonra evine girdiğinde ise ağlayarak kocasının yatağına kapandı Şükran Balkanlı, “Böyle olmadı, böyle olmayacaktı” diyerek...
Aşk budur... Daha gencecikken tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanan sevdiğinden, yatağa mahkûm olsa da vazgeçmemek, çaresizliğe karşı durabilmektir.
Aşk, 12 yıl boyunca, gözlerini kırpmak dışında hiçbir şey yapamayan felçli bir adama ilk günkü gibi âşık olmak, bir bebekmiş gibi kıymet vermek, yılmamak, her yeni güne umutla başlamaktır.
Aşk, Şükran Balkanlı’dır; Galatasaray, Fenerbahçe ve Milli Takım’da forma giyen, bir dönemin ünlü futbolcularından eşi Sedat Balkanlı’yla geçirdiği 12 yıl boyunca amansız ALS hastalığına karşı verilen mücadeledir aşk.
Ve aşk, 12 yıl sonra gözlerini ebediyen yuman kocanın arkasından, “Senin kokunu duymadan nasıl yaşarım?” diye sormaktır. Ve, aradan dört gün geçse de, haberi iki dakika önce almışçasına acı çekmektir...
44 yaşında hayata gözlerini yuman Sedat Balkanlı’nın ardından acı büyük. Ancak en büyük acıyı eşi Şükran Balkanlı yaşıyor. Cenaze evinde herkesin çabası acılı kadına destek olabilmek, oğulları Efe ve Uğur’u teselli edebilmekte.
Olmuyor. Acılı anne, “Böyle mi olacaktı, seni bir karış toprağın altına mı bırakacaktım?” diyerek feryat ediyor.
20’li yaşlarda tanıştılar Sedat ile Şükran Balkanlı, aynı semtin çocuklarıydılar, 20’li yaşların başında tanıştılar, iki yıl sonra 3. Lig’teki Gaziosmanpaşa Spor’da top oynarken evlendiler. Çok mutluydular, anlatılanlara göre son güne kadar bu tılsım hiç bozulmadı.
Hastalık başladığında Sedat Balkanlı henüz 31 yaşında, yıldız bir futbolcuydu. Önce konuşması bozuldu. Doktor doktor, ülke ülke gezdiler, çare bulamadılar. Sonunda tanı milyonda bir görülen ve merkezi sinir sistemi hastağı olan ALS olarak koyulduğunda, doktorlar acı gerçeği şöyle açıkladılar:
Umut vermeyene inanmadı “En çok iki yıl yaşar.”
Şükran Balkanlı ise, doktora “Siz Allah mısınız?” diyerek karşı çıktı. Umut vermeyenlere inanmadı, direndi. Kendi deyimiyle “Hacı-hoca, bioenerji, akupunktur, ne varsa” denedi. Kocasına bebekler gibi baktı.
Durumu giderek kötüleşti, birkaç yıl içerisinde ses çıkaramadı, hiç kıpırdayamadı. Ağzına bir lokma bile alamıyordu, karnından besleniyordu. Makineye bağlı nefes alıyordu. Buna rağmen zihinsel hiçbir aksama yoktu, aklı başındaydı.
Eşine gözlerini hareket ettirerek alfabe yoluyla konuşma öğreten Şükran Balkanlı, her sabah giyindi, süslendi, kocasının karşısına çıkmak için. Eşini yatağa mahkûm etmek yerine, salonda baş köşeye oturttu, evi misafirsiz bırakmadı. Oğullarıyla ilgili kararları da birlikte verdiler.
İsyan ettiği de oldu, çok kızıp, bağırdı. Ama zamanla ALS ile yaşamayı öğrendi. Kocasının gözleriyle yazdığı “Seni Seviyorum” ile yetinmeyi bildi...
Ve kocasına bebekler gibi bakarak tam 12 yıl yaşattı.
Önce mezarlığa gitti Ve geçen çarşamba günü ani bir şekilde ağırlaşan ve hayata gözlerini yuman Balkanlı’nın ardından cenaze evinde, bambaşka bir Balkanlı ile yüz yüzeyiz. O kahraman kadının yerinde, kolu kanadı kırık bir aşık duruyor.
Balkanlı, geceyi bu acıya dayanamadığı için hastanede geçirmiş. Ayakta zor duruyor ama hastane çıkışında soluğu önce kocasının mezarının başında alıyor. Yanında oğlu Uğur, annesine destek olmaya çalışıyor.
Şükran Balkanlı’nın sözlerini duyup, yanında durup da ağlamamaya imkân yok. Mezarın başında “Sensiz nasıl yaşarım ben” diye soruyor, “Yataklarda bırakmadım seni, bu mezarda nasıl bırakırım” diyor, “Oğullarımız bana emanet, sen rahat ol” diye fısıldıyor.
Sözün bittiği yer. “Buluşacaksınız bir gün, metin olun” diyorum, “İnşallah” diyor gözyaşlarıyla.
Konuşacak durumda değil, kalan enerjisi de kocasının arkasından ağlamaktan kısılmış sesiyle ağıt yakmaya yetiyor. Yakınları, “12 yıl konuşamayan, bir lokma ekmeği ağzına atamayan, gülemeyen Sedat, özgürlüğüne kavuştu. Koşuyordur şimdi, şaka yapıyordur, çok mutludur, rahat ol” deyince gülümsüyor. İnanmak istediğini söylüyor.
Son günlerde bir anormallik yokmuş, aniden ağırlaşmış. Şükran Balkanlı, “Söyleyecek ne kaldı. Evimizin direği, çocuklarımın babası gitti. Ben hastalığa direndim ama ölüme nasıl dayanacağım” diyor. Ölüm bir an bile aklına gelmemiş.
Eve dönüyoruz. Girişte Fenerbahçe formasıyla çekilmiş kocaman bir fotoğrafı karşılıyor bizi ve hemen yanında sarı lacivert renklerindeki ev telefonu duruyor. Evine girer girmez, ağlayarak kocasının yatağına kapanıyor Balkanlı. Çarşaflarına kadar örtülü yatak. Kaldırmak istiyoruz, direniyor. “Böyle olmadı” diyor. “Böyle olmayacaktı”