Gündem

"Askerlerin zehirlenmesi, emir-komuta birliğinde zafiyetin göstergesi; yarın başka üzücü olaylar yaşanabilir"

"Olay bir firmaya yıkılarak geçiştirilemez, arkasında hangi siyasilerin olduğu ortaya konmalı"

21 Haziran 2017 12:35

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Manisa'da 1. Piyade Er eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda dördüncü kez görülen zehirlenme olayına ilişkin olarak "Zehirlenme olayları yaşanıyor ama Genelkurmay Başkanı da, Kara Kuvvetleri Komutanı da, Eğitim ve Doktrin Komutanı da (EDOK) önceki zehirlenmelerde Manisa'ya gitmemişti. Bu durum, ister istemez emir‐komuta birliğinde zafiyetin göstergesidir" dedi. Öztürk, "Önlem alınmazsa bugün zehirlenmeler, yarın başka üzücü olaylar yaşanır" ifadesini kullandı.

Saygı Öztürk'ün "General nerede" başlığıyla yayımlanan (21 Haziran 2017) yazısı şöyle: 

Komutan için Mehmetçik, anne‐babası tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim edilen kutsal bir emanettir. Her komutan, bu emaneti verilen eğitimlerle ruhsal ve bedensel yönden daha da geliştirmiş olarak ailesine sağ‐salim teslim etmeyi ister. Bir komutan için en zor görev askerini bayrağa sarıp tabutla göndermesidir.
Manisa 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı, “Acemi birliği”dir. Askere yeni alınan gençler burada temel eğitimden geçirildikten sonra “Usta birliği”ne gönderilir, o birlikten de terhis olur. Zehirlenmelerle gündeme gelen Manisa'daki tugayda bazı dönemlerde asker sayısı 6 bine kadar çıkar.

Yapı iki parça olmuş

Tugay komutanının tuğgeneral rütbesinde olması gerekir. Birliğin adı, komutanın forsu, amblemi hepsi tugay... Ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nde general açığı nedeniyle bu tugayın komutanlığını albay yürütüyor. Büyük bir garnizon general rütbesiyle temsil edilemediği gibi bakıyorsunuz bir değil birkaç zehirlenme olayları yaşanıyor.

Zehirlenme olayları yaşanıyor ama Genelkurmay Başkanı da, Kara Kuvvetleri Komutanı da, Eğitim ve Doktrin Komutanı da (EDOK) önceki zehirlenmelerde Manisa'ya gitmemişti. Bu durum, ister istemez emir‐komuta birliğinde zafiyetin göstergesidir. Yapı iki parça olmuş. Personel ve lojistik işleri tamamen Milli Savunma Bakanlığı'na bırakılmış.

Yemek işinin özel sektöre yaptırılmasının gerekçesi, asker sayısının azalmasıyla idari ve geri hizmette bulunanların eğitime kazandırılmasıydı. Milli Savunma Bakanlığı ihale yapacak, ihaleyi kazanan şirket kendi malzemesini, kazanını, kabını, kaşığını, çatalını getirecek, yemek listesi, kalorisi hesaplanıp komutanlık tarafından hazırlanacaktı.

Denetim eksikliği

Manisa 1. Piyade Eğitim Tugayı'nın önceki komutanlarından Tuğgeneral Naim Babüroğlu'na sordum. Denetleme heyetlerinin depoya girecek ürünün gelişinden tüketilişine kadar her aşamasını incelemesi gerektiğini belirtiyor.

Mutfağın hijyenik ortama sahip olup olmadığı, personelin denetimi her şey talimatlarda yazılı. Denetimlerin habersiz de yapılması esastır.
Yemek ihalesinin Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılması, asker açısından dedikodu çıkmaması için olumlu... Burada önemli olan şirketin denetlenmesidir. Örneğin hazırlanacak bir yemeğe ne kadar tuz, karabiber atılacağı bile yönergede yazılı. Denetim heyeti, yönergeye uygun hareket edilmediği zaman ceza yazar, yemeği beğenmediği zaman yerine yenisi yaptıracak yetkiye, ceza yazma yetkisine sahip... Ama uygulamada bunların yapıldığı söylenemez. Şirketlerin arkasında bakıyorsunuz siyasetçi çıkıyor. Asker, o şirkete dönük yaptırımdan çekiniyor ve açıkçası kimse bu yüzden başının derde girmesini istemiyor.

Niçin gereği yapılmadı?

Manisa'da zehirlenme olayı yaşandığında savcılık adli soruşturmayı yürütürken tugayın, bağlı olduğu EDOK'un idari soruşturma heyetinde konularında uzman isimler yer alması ve soruşturmanın kısa sürede bitirilmesi gerekirdi ama bunların yapılmadığı anlaşılıyor. Oldu mu yani? Araştırmalarında gıdanın mutfağa girişinden, çıkışına, numunelerin kontrol edilip edilmediğine, firmalara ceza kesilip kesilmediğine, mutfağın ve malzemelerinin hijyenik olup olmadığına, gönderilen emirlere, ihale koşullarına eksiksiz uyulup uyulmadığının ortaya konulması gerekirdi.

Naim Paşa, “Eğer tugayda üç defa zehirlenme olmuşsa görevde zafiyet var” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Askerin yemek istihkakı var. Örneğin kuru fasulye pişirilecekse asker sayısına göre ne kadar fasulye, ne kadar et, içindeki tuzundan, baharatına kadar ölçüleri bellidir. Zehirlenme oluyorsa, gramajda da, kullanılan malzemede hata ve hile olmuştur. Süresi geçmiş ya da geçmek üzere malzeme kullanılmıştır. Askere verilecek yumurtanın bile gramajı bellidir.”

Orduyu çökertir

Silahlı Kuvvetlerimizin geleneklerine göre komutanın birliğinde toplu zehirlenme varsa komutanın büyük sorumluluğu var. Komutan, birliğinin yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumludur. Naim Paşa'nın, üç yıl komutanlığını yaptığı tugayda hiç zehirlenme olmamıştı. Şimdi birileri çıkıp Manisa'da sıcaklar yüzünden zehirlenmelerin olduğunu söylüyor. Peki sıcaklığın 45 derece olduğu Şanlıurfa'da niçin zehirlenme olmuyor da Manisa'da oluyor?

Disiplindeki zafiyet çorap söküğü gibi başka yerlere yayılır. Hiçbir zincir en zayıf halkasından daha kuvvetli değildir. Dünya harp tarihinde, emir‐komuta zinciri bozulan ordunun muharebe kazandığının da örneği yok. Etkili önlem alınmazsa bugün zehirlenmeler, yarın başka üzücü olaylar yaşanır. Olay bir firmaya yıkılarak geçiştirilemez. Bunun arkasında hangi siyasilerin bulunduğu, askerin nasıl baskı altında tutulduğu ya da komutanları itibarsızlaştırmak için mi bunların yapıldığı da ortaya konulmalı...