Gündem

Askerin İç Güvenlik Reformu hakkındaki çekinceleri neler?

Serpil Çevikcan: Askerin jandarmanın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması ve yasak bölge düzenlemesiyle ilgili çekinceleri bulunuyor

28 Ekim 2014 10:48

Askeri çevrelerin, jandarmayı İçişleri Bakanlığı’na bağlayacak yeni düzenleme sonucu, askerliğin ve askeri başarının olmazsa olmaz şartlarından “mutlak itaat”in ciddi zarar göreceği endişesinde birleştiği belirtiliyor.

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ın aktardığına göre, düzenlemenin mevcut haliyle geçmesi halinde TSK’da uzun yıllardır görev yapan üst düzey komutanların ve liyakatsiz-disiplinsiz personelin hak etmediği görevlere atanması kaçınılmaz hale gelecek. Çevikcan’a göre, işlerin bu şekilde yürütülmesi personel arasında huzursuzluk ve çatışmaya yol açacak.

Çevikcan'a göre, Mürşitpınar başta olmak üzere yoğunlaşmanın yaşandığı bölgelerde, 2. derece yasak bölge kapsamında olan alanın, askerin tacizlere doğrudan karşılık verme yetkisinin olduğu 1. derece yasak bölge kapsamına alınması da isteniyor.

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ın Milliyet gazetesinin bugünkü (28 Ekim 2014) nüshasında yayımlanan “Askerden 2 beklenti” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Askerden 2 beklenti’

 

Kobani protestolarının ardından hükümetin yapmayı tasarladığı, ana hatları kamuoyuna da açıklanan İç Güvenlik Reformu’na yönelik tartışmalar sürüyor.

Reform paketinde yer alacağı söylenen kimi düzenlemeler tartışılırken, bir yandan da PKK’nın çözüm süreci öncesini hatırlatan saldırıları ardı ardına yaşanıyor.

Son olarak Hakkari Yüksekova’da sivil kıyafetli üç asker sokak ortasında şehit edildi. Bitlis’te de kaçırılan köy korucusunun direğe bağlanarak şehit edilmiş halde bulunduğu haberi geldi.

Bütün bu olup biten içerisinde iki konunun ayrıntıları önemli.

Bunlardan ilki, Jandarma’nın bütünüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasına yönelik yapılacağı söylenen düzenleme.

Geçen günlerde bu düzenleme nedeniyle Jandarma’ya siyasetin gireceği yönündeki eleştirilere karşılık, İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bu kavramlar az gelişmiş ülkelere ait kavramlardır. Zaten siyaset karar verir, karar alır, bürokrasi de bunu uygular. Katkılar da var çekinceler de var. Biz hepsini değerlendirip kararı veriyoruz. Söyleyeceklerini söylediler” ifadelerini kullanarak, karar aşamasına gelindiğinin altını çizdi.

Askerin çekinceleri

Edindiğimiz bilgilere göre, askeri çevrelerin bu konudaki çekinceleri ve gerekçelerini şöyle özetleyebilirim:

* Halen, Jandarma personelinin atama, yer değiştirme ve ceza işlemlerini İçişleri Bakanlığı ile koordineli olarak Jandarma Genel Komutanlığı yapıyor. Hazırlanan taslakta ise başta il jandarma komutanlıkları olmak üzere atama yetkisinin resen İçişleri Bakanlığı’nca yürütülmesi düzenleniyor. Bu durumda, personelle ilgili tüm gelişmeleri takip eden Jandarma Genel Komutanlığı’nın atamalardan haberi bile olmayacak. Personeli tanımayan bakanlık ise bu yetkiyi doğrudan kullanacak. Bu durumda, TSK’da uzun yıllardır görev yapan üst düzey komutanların ve liyakatsiz-disiplinsiz personelin hak etmediği görevlere atanması kaçınılmaz hale gelecek. İşlerin bu şekilde yürütülmesi personel arasında huzursuzluk ve çatışmaya yol açacaktır.

* Tartışılan bu düzenlemenin, “Atamalar, Jandarma Genel Komutanı’nın teklifi ile İçişleri Bakanı tarafından yürütülür” şeklinde yapılması halinde askeri ve mülki makamların ortak noktada buluşması sağlanabilir. Aksi takdirde, yetki sadece valilikte olursa, personelinin nereye atandığından haberdar olmayan bir Jandarma Genel Komutanlığı söz konusu olacaktır.

* Ceza verme, görevden uzaklaştırma ve görevden alma konularında, taslağın yasalaşması halinde, mülki makamlar, askere sormadan yetki kullanabilecek. Vali veya kaymakam, kendi altındaki Jandarma personeline istediği cezayı verebilecek, istediği zaman görevden uzaklaştırabilecek ve istediği zaman da görevden alabilecek. Başta Jandarma Genel Komutanlığı olmak üzere sıralı askeri amirler devre dışı bırakılmış olacak ve makamlar arasında çatışmaların yaşanması; buradan hareketle de personelin görev esnasındaki moral ve motivasyonunun olumsuz şekilde etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Mutlak itaat

* Askerlikte disiplin ve mutlak itaat vazgeçilmezdir. Ceza verme, atama ve görevden uzaklaştırma yetkilerinin, askeri amirlerin bilgisi olmadan mülki amirler tarafından resen kullanılması halinde, disiplin anlayışı ciddi şekilde zedelenecek ve askeri görevlerin icrasında vazgeçilmez unsurlardan olan mutlak itaat kavramı sarsılacaktır. Mutlak itaat kavramının zayıfladığı bir ordunun başarı elde etmesi imkânsızdır. İtaatteki zafiyet tehlikeli bir virüs gibidir ve bu virüs sadece Jandarma’yla sınırlı kalmayıp, askeri görevlerin icrasında tüm Silahlı Kuvvetler’e de sirayet edecektir.

* Yapılacak değişikliklerin her ne kadar askeri olmayan görevlerle ilgili olduğu belirtilse de sonuçları itibarıyla; Jandarma askeri görevlerini layıkıyla yerine getiremeyecek, özellikle ülkenin bulunduğu şartlar dikkate alındığında milli güvenlikte bir zafiyet meydana gelecek, Jandarma personelinin siyasilere yakınlaşması söz konusu olacak, personel, istikbalini siyasilerde görecek ve Jandarma tamamen siyasallaşacak, jandarmalar için de mutlak itaat kavramı tarih olacaktır.

Askeri çevreler, “Ülke güvenliğinin tehdit altında bulunduğu, PKK’nın kalkışma provası yaptığı, sokakların caddelerin yangın yerine çevrildiği, son dönemde şehitlerin gelmeye başladığı, IŞİD’in gücüne güç kattığı bu süreçte, elle tutulur bir faydası olmayan bu değişiklikte ısrarcı olunmasının faydadan çok zarar getireceği aşikârdır.

Kişisel bazda yapıldığı iddia edilen hatalar yüzünden koca bir çınar olan Jandarma’yı feda etmeyin” görüşünde birleşiyor. 

İzinsiz operasyon talebi

Askeri çevrelerin hükümetten beklentileri çerçevesindeki ikinci kritik konu başlığı ise son dönemdeki sıcak gelişmelerle çok yakından ilgili.

Suriye sınırındaki 1. derece yasak bölgelerin kapsamının genişletilerek, 2. derece yasak bölgelerin de bu kapsama sokulması talebinin masada olduğu daha önce kamuoyuna yansımıştı.

Hükümet, TSK’dan gelen bu taleple ilgili henüz karar vermiş değil.

Ancak bu talep, yasak bölgenin sınırlarının değiştirilmesiyle birlikte önemli bir ayrıntı içeriyor; 1. derece kapsamına alınan alanda yetkinin valilerden askere geçmesi.

Askeri çevreler, çözüm süreci devam ederken, PKK’nın birliklere yönelik tacizinin hiç bitmediğini, karakollara uzaktan ateş edildiğine, ancak 1 kilometrelik bir mesafeden ateş edilmesi halinde bile operasyon için validen izin alınması gerektiğinden tacizlere etkili karşılık verilemediğine işaret ediyor.

Kobani bağlantılı olarak sınırda yaşanan son olaylardan sonra TSK, belli bölgelerde 1. derece yasak bölge olarak nitelenen alanın genişletilmesi gerektiğine yönelik planlamalar yaptı.

Planlamalarda, belirli yerlerde, 1. derece yasak bölge olan kısmın sadece 600 metre olduğuna, bu sınırlamanın bazı yerlerde 60-70 metreye kadar inebildiğine işaret edildi.

‘Takip olanaksızlaşır’

Askerin sadece 1. derece yasak bölge olan alanda doğrudan karşılık verme yetkisi olduğundan, PKK’lıların bu sınırın dışına çıkması halinde, yetkinin polis ve jandarmaya geçtiğine, bunun da takibi olanaksız hale getirdiğine vurgu yapılıyor.

Polis ve jandarmanın yetkisindeki 2. derece yasak bölge sınırının ise kimi yerlerde 8-10 kilometreye kadar çıkabildiğinin altı çiziliyor.

Bu çerçevede, Mürşitpınar başta olmak üzere yoğunlaşmanın yaşandığı bölgelerde, 2. derece yasak bölge kapsamında olan alanın, 1. derece yasak bölge kapsamına alınması istendi.

Böylece, 8-10 kilometreye kadar uzanacak alanın 1. derece yasak bölge olacağı ve buralarda valiliklerin izni aranmaksızın, askerin yetkiyi doğrudan kullanabileceği vurgulandı.

Suriye sınırının yaklaşık 30 kilometrelik bölümündeki 3-4 bölgede bu yönde karar alınması halinde, hem halkın kritik bölgelere geçişinin engellenebileceği hem de sızmalara karşı etkili önlem alınabileceği ifade edildi. Bu bölgeye askerler dışında giriş yasak olacağından, sınırdaki güvenlik risklerinin de en aza ineceği belirtildi.

Riskler ve MGK

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez başkanlık edeceği, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin tartışılmasının beklendiği, 30 Ekim’deki sıcak gündemli MGK’da bu talebin de görüşülmesi bekleniyor.

Bu talep, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in sunum yapması beklenen sınır güvenliği, askere yönelik saldırılar, iç güvenlik konularıyla doğrudan ilgili.

İstihbarat raporları, çözüm sürecinin başında sınır içinde sayıları yaklaşık 2 bin olan PKK’lıların 1500-1600 kadarının halen ülke dışına çıkmadığını, gelişen son saldırıların da odağında olduklarını gösteriyor. Yine güvenlik bürokrasinin raporları, bölgede, Kobani protestoları sırasında yaşananlara benzer kitlesel kalkışmaya dönük gelişmelerin olabileceği yönünde ardı ardına uyarılar içeriyor.

MGK’nın gündeminde tüm bu yaşananlar da elbette olacak.

Vali’den komutana teşekkür yazısı

Bürokrasi ve asker arasındaki yetkiye yönelik bu tartışmalar sürerken, bölgeden, 6-7 Ekim’de yaşananlarla ilgili örneğine az rastlanan bir teşekkür haberinin geldiğini de öğrendik. Van Valisi Aydın Nezih Doğan, Van Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Abdullah Barutçu’ya gönderdiği 15 Ekim 2014 tarihli yazıda, “6-7 Ekim olayları sırasında, olayların önlenmesi ve tedbirlerin alınması konusunda gösterdiği işbirliği ile helikopter, zırhlı araç, askeri personel talebinin büyük bir işbirliği içinde sağlanması nedeniyle” takdir ve teşekkürlerini iletmiş.