Radikal Gazetesi Yazarı Nur Çintay, 1975 yılının televizyon klasiği Aşk-ı Memmu'yu ve dizinin genç yüzü Nihal'i, gerçek adıyla Itır Esen'i anlatıyor. Kanal D'deki yeni versiyonunda aynı rolü canlandıran Hazal Kaya hakkındada "kayıtsız kalamayacaksınız" diyor.
Ne kadar güçlü bir diziymiş. Bergüzar Korel’le Halit Ergenç’ten herhalde çocuklarına devrolacak tükenmezlikteki ‘Binbir Gece’yi, ‘Asmalı Konak’tan ‘Bir İstanbul Masalı’na, ‘Sıla’dan ‘Yaprak Dökümü’ne son yıllarda iyi iş yapan dizileri düşünün, nedir ortak özellikleri, yaklaşık biner bölüm olmaları. Halbuki ‘Aşk-ı Memnu’nun, 1975’te Halit Refiğ’in çektiği ilk versiyonu (Türk televizyon tarihinin de ilk dizisi galiba) sadece altı bölümmüş. Bütün hikâye altı bölümde anlatılmış, ne acayip, Bihter’in o kadar kuvvetle zamk-lanması içimize de, Müjde Ar’a da, hepi topu altı bölümde olmuş.
Dizi güçlü olduğu kadar, devir de kurak ve ıssız tabii. Dr. Kimble bile kaçmıyor daha!
Müjde Ar’ı Müjde Ar yapan ‘Aşk-ı Memnu’ysa, asıl Itır Esen’i Itır Esen yapan o. Amma maharetli dizi. Muktedir dizi.
Itır Esen o zaman 18 yaşında. Fotomodellik yapıyor, Milliyet’in ekinin kapağında bir fotoğrafı yayımlanıyor.
‘Aşk-ı Memnu’ için de yeni yüzler aranıyor o ara. Ama bugünden bakınca bir kast başarısı sayabileceğimiz bu dizi, kazanın ucundan dönüyor.
Itır Esen’e, evet teklif geliyor, ama hangi rol için? Önce Bihter! Skandal da denilebilir.
Sonra Halit Refiğ görüyor Itır Esen’i ve bir yönetmende olması gereken gözün kendisinde fazlasıyla olduğunun işareti: ‘Nihal!’ diyor. Akabinde ‘Yürü ya kızım!’ komutu da verilmiş oluyor.
Itır Esen çok da fazla yürümedi aslında, koşmadı ya da, Münir Özkul-Adile Naşit filmlerindeki temiz, tatlı ve hüzünlü kız oldu, Tarık Akan’a pek yakıştırıldı, ama say deseniz filmlerini, kimsenin öyle şak diye sıralayabileceği bir filmografiden bahsedemeyiz. Zaten de 78’de stop diyor galiba; 80’lerde de 90’larda da vukuatı yok.
Bununla beraber, bir dönemin en âşık olunan, hasta olunan (hakikaten de incesinden yakışır sanki), deli divâne olunan kadını. Porselen bebek gibi; alnının ortasında ‘fragile’ yazmasa da okunuyor. Dobra bacı tipinden değil de Filiz Akınvari Avrupailikten hoşlanan, ama daha bir mana ve mood arayanların, ikoncan kavramı yok tabii o zamanlar, o yüzden hem ikonu hem canı oluyor.
Lepiska Barbie saçlarıyla kâkülünün çevrelediği gözlerindeki mahzun ve masum hal hiç unutulmuyor, şimdi nerede, ne yapıyor diye hep merak ediliyor.
Yavuz Turgul’la evli olduğu dönemde hiç ortalarda görünmüyor çünkü. Yok gibi. Çok şaşırdığımı hatırlıyorum hatta evli olduklarını öğrendiğimde.
Sonra ‘Yeditepe İstanbul’, ‘Aliye’, ‘Çemberimde Gül Oya’da filan rol alıyor, ama kalplerdeki mevcudiyeti ‘Aşk-ı Memnu’dan bâki. Kendi fiziken görünüyorsa da muhtelif dizilerde (‘Doktorlar ve Arka Sokaklar’ da var yenilerden), Itır Esen pek çokları için hâlâ bir efsane.
Ne acayip, bazen son yaptığın, bazen de ilk yaptığınsın.
Herkes Bihter’leri karşılaştırıyor, halbuki Nihaller de karşılaştırılabilir. Itır Esen’in 1975’te, daha 18 yaşındayken yaptığının bir benzerini, bu defa da şu an 18 yaşında olan yeni Nihal, Hazal Kaya yapacak çünkü: Kendinden çok bahsettirecek. O tarz bir efsane kadın olmayacak belki, ama o buğulu gözleriyle çok içe işleyecek.
Sırf güzelliğiyle değil oyunculuğuyla da sıyrılıyor. Kederden neşeye geçerken, hepimizi sanki elimizden tutup geçiriyor. Sevinçle sekerken de, huysuzlanırken de, paniğe kapılırken de inandırıyor. O kadar anaç ve sahiplenici bir kız çocuğu olmayı ne biçim becermiş.
‘Sıla’da, ‘Taşların Sırrı’nda filan oynamış daha önce, ‘Genco’da fanlar yapmış hatta, ama ‘Aşk-ı Memnu’ onun için başka bir şey olacak. Hazal Kaya: Kayıtsız kalamayacaksınız.