Psikiyatr Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur, “Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey, Şeytan Üçgeni: Aşk-Evlilik-Sadakatsizlik” adlı kitabında, ilişkiler üzerine yazılan birçok kitaptan farklı olarak standart reçeteler sunmuyor. Yıllardır ilişki sorunlarıyla ilgilenen, çift terapileri yapan ve bu konuda eğitim veren Prof. Dr. Sungur, deneyimlerini aktarıyor.
“Aşk-evlilik-sadakatsizliği şeytan üçgenine benzettim çünkü insanların hemen hemen tamamı yaşamları boyunca bu üçlüden en az birini, en az bir kez yaşıyorlar” diyor. İşte Hürriyet’e anlattıkları.
Aşkı uzatmak gerekli mi?
Herkes “Aşk ne kadar sürer?” sorusunun yanıtı peşinde. Aşkı olabildiğince uzatmak istiyorlar. “Olağanüstü güzel rüya”nın çabuk bitmemesini istemek anlaşılabilir. Ancak buradaki talihsizlik, aşk bitince her şeyin biteceğini ve ilişkinin anlamsızlaşacağını düşünmek. İnsanlar aşk yok olduğunda yerine gelebilecek duygunun en az aşk kadar doyurucu olabileceğine inansa aşk ne zaman biter sorusu bu kadar sorulmazdı.
Şarap keskin sirke olabilir, aşk da öldürücü öfke
Romantik aşkla terk edilme öfkesi, beyinde birbirleriyle sıkı bir bağlantı içinde. Her ikisi de hem bedensel hem zihinsel uyarılmışlık hali. Her ikisinde de aşırı enerji artışı var. Her ikisinde de özlem artar: Birinde aşık olunanla bütün olmaya, diğerinde ise terk edenden intikam almaya yönelik özlem. İnsan kibri terk edilmeyi tolere edemiyor belli ki.
Erkekte intihar kadında depresyon
Terkten sonra erkekler ve kadınlar hüzün döneminde farklı tepkiler veriyor çoğu kez. Erkeklerin romantik partnerlerine bağımlılığı daha fazla, sosyal bağları daha zayıf genellikle. Bu nedenle alkol ve madde kullanımına yönelimleri artabilir, tehlikeli araba kullanmaya başlayabilirler. Erkeklerin terk edilme sonrası ihtihar oranları kadınlardan üç kat daha fazla. Kadınların ise depresyona girme oranı erkeklerden iki kat fazla.
Feministlerin atladığı gerçek, erkek ve kadın farklı!
Feminizmle gelen ailede eşitlik kavramı ne yazık ki iki cinsiyetin benzerlikleri ile eşdeğer tutuldu. Oysa erkek ve kadının birbirinden farklı olduğunu söylemek, bir cinsiyetin ötekinden daha iyi, başarılı, olduğunu söylemek değil. Cinsiyetlerden kaynaklanan farklı gereksinimleri bilir ve bu farklar için birbirimizi eleştirmek yerine, kabullenir, hatta bunun getirdiği zenginliği alkışlayabilirsek ilişkimiz güçlü olur. Evlilikleri bitiren eşler arasındaki farklılık değil. Farkılılıkla yaşamayı öğrenememek!
Her şey yolunda olsa da boşanmak isteyenler var
Son zamanlarda bazı durumlara rastlıyoruz. Özellikle orta yaşlı erkekler geliyor, ‘Karımı seviyorum, onunla bir derdim ya da başka biri yok ama ben hayatımın bundan sonraki kısmını tek başıma yaşamak istiyorum’ diyor. Neden diye sorulduğunda, ‘Ben evlenirken iyi bir gerekçem var mıydı ki? Peki boşanırken niye gerekçe soruluyor?’ diyor.
Sadakatsizlik ve aldatma ayrı kavramlar
Sadakatsizlik ve aldatma, eşanlamlı değil aslında. Üçüncü kişilerle yaşanan duygusal ve/veya fiziksel bir ilişkidir sadakatsizlik. Sonuçta birlikteliğin beklenti veya standartları çiğnenmiş olur. Aldatmaysa sadakatsizlik sonucu kaçınılmaz olarak ortaya çıkan, çeşitli yalanlar ya da dürüstlük sınırları dışında kalan söylem ve davranışları içerir. Kimse partnerini aldatmak amacıyla sadakatsizlik yapmıyor. Sadakatsizlik bir seçim, aldatmaysa bu seçimi izleyerek ortaya çıkan sürecin kaçınılmaz parçası.
İki cinsin motivasyonları farklı
Sadakatsizliğin çeşidi çok, cinsellik sadece bir kısmı. Chatlaşma, sanal seks vs. sadakatsizliğe yol açabilecek risk etkenleri. Kadınlar mevcut ilişkilerinde umudun azalması, heyecanın yok olması, hâlâ beğenildiğini, sevildiğini hissetme ihtiyacıyla aldatıyor. Erkeklerde ise yanlış bir algılama var: Erkeklerin cinselliğe kadınlardan daha fazla ihtiyaç duydukları gibi... Özetle söyleyebilirim ki tüm acılara rağmen birlikte kalmayı tercih eden ve sorunları aşmak için el ele veren çiftlerin bir kısmı eskisinden daha sadık ve daha sevecen olabiliyorlar. Hatta bu yeni süreçte ilişkileri eskisinden daha tatmin edici olabiliyor.
Evet hayvanlar çokeşli ama biz hayvan değiliz ki
Hayvanlara baktığımızda çok azı tek eşli. Ama biz insanlar, hayvanlar arasında düşünen tek yaratığız. Düşünme dışında bir de kendi kendimizi geliştirmek, yaşadıklarımıza anlam vermek, yaşadıklarımızdan anlam çıkarmak gibi yetilerimiz var. Dolasıyla bütün hayvanlar çokeşli, biz de öyleyiz, demek pek uygun değil. Her şey gibi sevgi de öğrenmeyle ilgili. Biz de tekeşlilik gibi bir karar alırsak, olabildiğince sadakat gösterebiliriz. “Tekeşli yaşanmaz, herkes aldatıyor” görüşlerinin pompalandığı bir dünyada insanlar bir eşle yaşamanın, yaşama haksızlık olduğunu düşünmeye başlıyor. Aslında bir insanla birlikte bütün bir yaşamı geçirebilmek, onun değişik hallerini sevebilmek tabii ki mümkün.
Kadınlar taktik veren kitapları çok okuyor, ben bu tür reçetelere karşıyım
İlişkiler üzerine çok sayıda kitap yayınlanıyor. Kadınlar, çoğunlukla taktikler verilen bu yayınları çok okuyor. Her okudukları kitapta kendilerini buluyor. Ben taktiklere dayanan bu tür reçetelere tamamen karşıyım. “Seviyorsan bile sevdiğini gösterme, biraz kenara çekil, üzerine gelsin, kolay evet deme” şeklindeki yaklaşımlar hatalı. En acı tarafı size nasıl seveceğiniz, bir başkası tarafından dikte ediliyor. İlişki, bir rekabet ya da yarış değil. Bu taktikler dünyasında insanlar öğrendikleri strateji işe yaramazsa, değiştirmek yerine dozunu artırıyorlar. İnsanlara paket programlar daha kolay geliyor. Bir zamanların 900’lü telefonları gibi... Kim okursa okusun aynı yanıtı veren yayınlar. Bu gibi durumlarla sık sık karşılaşan bir psikiyatr olarak içimde bu tür kadınlara yönelik özün bir kitap yazma dürtüsü oluşmuştur hep: Çok Okuyan Kadınlar.
Herkes çift terapisti olamaz
Terapist diyebilmek için terapi eğitimi almak lazım. Üstelik psikiyatri, psikoloji okuyan herkes terapist de değil. Bu konuda standart eğitim için çaba harcanıyor. Bir insanın, bir çiftin yaşamına müdahale edebilecek kadar donanımlı olması için bireysel terapileri, çift alanını iyi bilmesi, dinamikleri iyi anlaması lazım.
Evlilik kurtarmak lafına itirazım var
Evlilik, kurtarılmak için yapılmaz. İnsanlar, ikili bir ilişkinin tekli bir yaşantıdan daha mutluluk verici olduğuna inandığı için evlenir. Terapistlerin en büyük sorunu, eşlerin biraraya gelememesi. Genellikle terapi yapıları itibariyle kadınlara daha yakın. Kadınlar dinleyip anlar, sonra harekete geçer. Erkek hemen öneride bulunur, “Bak benim dediğim gibi yapsaydın şimdi bu sorunu yaşamayacaktım” der. Halbuki kadın, erkeğin hı deyip dinlemesini istiyor. Bilmiyor ki biz erkekler dinleme özürlüyüz, hemen sorunu çözmek istiyoruz. Erkekler çoğunlukla başlarda terapiye gelmiyor, hoşlanmadıklarında yarım bırakıyor. Bir süre sonra kadın da terapilere katılmaktan vazgeçiyor.
Yıllardır evlilik terapisi yapıyor
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur (52), çalışmalarını evlilik terapileri, cinsel tedaviler ve kaygı bozukluklarının tedavi konularında yoğunlaştırıyor. 1996’da Kognitif ve Davranış Terapileri Derneği’nin kurucu başkanlığını, 1998’de Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği’nin kurucu üyeliğini yaptı. Halen Kognitif ve Davranış Terapileri Derneği’nin Başkanı. Bu alandaki çalışmalarıyla uluslararası ödüllere layık görüldü.