-Arınç'tan haber ajanslarına teşekkür BURSA (A.A) - 22.10.2011 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de faaliyet gösteren haber ajanslarının, terör, şiddet ve afet durumlarında yayımlanacak haberler konusunda ortak yayın ilkeleri belirlemeleri, bu konuda ortak bir deklarasyon yayımlamalarına ilişkin, ''Bildiğim kadarıyla Anadolu Ajansı başta olmak üzere Cihan Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, ANKA, Habertürk'ün kendi ajansı ve bir ajans daha bir araya geldiler ve uyacakları yayın ilkeleri, habercilik konusundaki prensiplerini açıkladılar. Bu haber ajanslarına duyarlılıkları sebebiyle çok teşekkür ediyorum'' dedi. Arınç, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilen, Büyükşehir Belediyesince tefrişatı yapılan Şabani Dergahı Geleneksel Sanatlar Merkezi'nin açılış töreninin ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bülent Arınç, Anadolu Ajansı (AA), Ajans Haber Türk (AHT), Ankara Haber Ajansı (ANKA), Cihan Haber Ajansı (CİHAN) ve İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından olası terör, şiddet ve afet halinde haberlerin yayımlanması konusunda ortak yayın ilkeleri benimsenmesini ve ajansların bu konudaki deklarasyonunu değerlendirdi. Arınç, belirlenen ortak yayın ilkeleri ve yayımlanan deklarasyon konusundaki düşüncesinin sorulması üzerine, ''Bildiğiniz gibi Sayın Başbakanımız, birkaç arkadaşımızla birlikte televizyon gazete sahipleri, genel yayın yönetmenleriyle birlikte toplandık. Bu toplantımızın amacı; basının Türkiye'deki gücünü biliyoruz, Anayasa'da ve Basın Kanunu'nda basına verilen önemi de biliyoruz. Basın hiçbir şekilde sansür edilmemeli buna da inanıyorum, geçtiğimiz yıllarda çalışma vardı. O çalışmayı tekrar Sayın Başbakanımız gündeme getirmek istedi'' dedi. -''Amacımız kesinlikle sansür uygulamak değil''- 2010 yılının başında terör olaylarının şiddet kazanması sebebiyle bunların televizyonlarda ne türde yayınlanması gerektiğini konuşmak istediklerini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''RTÜK'ten sorumluydum. RTÜK Başkanımızı görevlendirdik. O zaman İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dı. Onlar İstanbul'da sektörün önde gelenleriyle bir araya geldiler. Özellikle televizyon yayınlarında terör olayları ile ilgili haberlerin ne tür verileceği konusunda ciddi bir çalışma yaptılar. Şimdi de bir ilke kararına varıldı. Bu ilke kararı da büyük ölçüde uygulanıyor. Buna bizzat basının kendi temsilcileri karar verdiler. Şimdi yine Türkiye'de, özellikle son olaylar, terör örgütünün acımasız, korkunç, insanlık dışı yüzünü gösterdi. Bunların televizyon ekranlarından adeta örgütün propagandasını yapar biçimine dönüşmesi üzerine bu konuyu tekrar Başbakanımız gündeme getirdi. Amacımız kesinlikle sansür uygulamak değil, tek tipçi basın meydana getirmek de değil. Hiçbir müeyyidesi, bağlayıcılığı olmayan sadece yüreklere hitap eden bir çalışmadır. Bu haberi vermekle örgütün propagandasını yapmak, bu olayla memleketimizde bir panik, korku endişe meydana getirmek, özellikle bu kadar çirkin eylemleri sebebiyle bir örgütün adeta ülkeyi teslim aldığı noktasında bir imaj, bir algı meydana getirmek doğru bir şey değil.'' Bugüne kadar terörle mücadele eden ülkelerdeki bütün uygulamalara baktığımız zaman mesela İngiltere'de, İspanya'da, mesela 11 Eylül olaylarında Amerika'da, Avrupa'da kesinlikle cesetler gösterilmez, 'son dakika' kesinlikle bir dakikadan fazla olamaz, kan görüntüsü, heyecan, çığlık, feryat, olamaz olmamalı. Çünkü bunlar bir taraftan terör örgütünün ne kadar zor şeyleri yapabileceğini göstermek bakımından aksi yönde bir propagandadır. Bir taraftan da sokakta kendi işi ile meşgul olan her insanın da paniğe korkuya kapılmasına yol açabilir.'' -''Terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüş olursunuz''- Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Unutmayalım bundan birkaç yıl önce Apo'nun yakalanmasının bilmem kaçıncı yıl dönümü sebebiyle Türkiye'de sadece 3 vilayette gösteri yapıldı, Emniyet kayıtlarından bunu söylüyorum, sadece 3 vilayette yapıldı. Toplam katılımcı sayısı 800 civarındaydı, ama ertesi günü 6 gazetemizde 'Türkiye alev alev' diye başlıklar atıldı, Türkiye 81 ildir 74 milyondur, sayı ortadayken bunu gazetenizin birinci sayfasında 72 sütuna manşet gibi 'Türkiye alev alev' gibi verirseniz terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüş olursunuz. Trilyonlarca para vererek yapacakları propagandayı siz onlara bedava sunmuş olursunuz. Objektif olalım, bu objektifliliğin içerisinde de terörle mücadeleye katkı sağlayalım, milli meselelerde Türkiye'nin dış politikasında taraf tutmak olmaz. Basın olarak üzerimize düşeni yapmalıyız düşüncesi hakim oldu, Sayın Başbakanımız bu görüşmesinin sonucunu açıkladılar, amacımız kesinlikle sansür değildir, tek tip yayın yapmak ta değildir, sadece biraz itimat, sadece sorumlu yayıncılık anlayışının hakim olması demektir.'' -''Bu haber ajanslarına duyarlılıkları sebebiyle çok teşekkür ediyorum''- Ortak deklarasyon konusunda zaten bir hazırlık bulunduğunu ifade eden Arınç, Başbakan'ın, geçen hafta medya kuruluşlarının yöneticileri ve sahipleri ile yaptığı toplantıdan bir gün sonra bu deklarasyonun yayımlandığını belirtti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Soruya gelince, zaten bir hazırlık vardı, ama dün itibarıyla yani toplantıdan bir gün sonra bildiğim kadarıyla Anadolu Ajansı başta olmak üzere Cihan Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, ANKA, Habertürk'ün kendi ajansı ve bir ajans daha bir araya geldiler ve uyacakları yayın ilkeleri, habercilik konusundaki prensiplerini açıkladılar. Bu haber ajanslarına duyarlıkları sebebiyle çok teşekkür ediyorum. Sadece Doğan Haber Ajansı bu bildiriye katılmamıştır, onlarla da görüşüldüğünde 'Bizim daha önce tespit ettiğimiz bazı ilkelerimiz var, biz bu ilkelere uyacağız ama bu anlayışı da saygıyla karşılıyoruz' demişlerdi. (Başbakan'la medya kuruluşlarının yönetici ve sahiplerinin buluştuğu toplantı) Toplantıya katılan gazete ve televizyon sahiplerinin ortak düşüncesi de şu oldu; 'Bizim ev sahipliğimizde sayın Başbakan Yardımcımız -beni kastederek- tekrar bir toplantı yapalım, bu ilkeler konusunda beraber çalışalım' dediler. Sayın Başbakanımız da 'hay hay' dedi. Ben de önümüzdeki haftadan itibaren bu değerli insanlarla bir araya geleceğim, hukukçuları bir araya getireceğiz, dünyadaki özelliklere ve uygulamalarına bakarak yeni bazı ilke kararları alacağız. Terörle mücadele, sadece askerimizin, polisimizin silah atarak, kendini feda ederek, şehitliği göze alarak yapılacak mücadelenin yanında mutlaka bunların kamuoyuna duyuruluşunun özelliklerinin de dikkate alınması gerekir. Bu toplantıda bir kişi çok güzel bir örnek verdi. Dedi ki, 'Efendim bir ülkede bir karar alındı, terör örgütünün ismi iki yıl süreyle televizyon ve gazetelerde yer almadı -Türkiye'yi örnek vermek gerekirse 'PKK terör örgütü' denmedi, 'terör örgütü' denildi-. 2 sene sonra o örgüt, sızlanmaya patlamaya çatlamaya başladı, çünkü propaganda yapamayacak hale gelmişlerdi'. Bu yöndeki her düşünceye açığız, nihayet basının kendi vereceği kararlar. Hiçbir zorlama yok. Ama vatanperverlikler çok önemlidir. Biz birilerinin boşa çalışan bedava propagandasını yapan veya o anlama gelebilecek faaliyetler içinde olan bir basın herhalde düşünmüyoruz.